7 Kasım 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

7 Kasım 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAM 7 Teşrinisani 1934 Yazan: SULEYMAN KÂNI Saffet paşanın gizli kalan bir istifası SARAY ve BABİÂLİNİN İÇYÜZÜ — Tercüme, iktibas baklı mahfuzdur — Tetrika No. 379 ve “ibarei mahude,, Asya hududumuz meselesi kon- grede ta son celseye kadar halle dilemedi. Son celsede Bismark Rus ve İn- gilizlere hususi suretle anlaşma” ları için on dakika müsaade verdi! İşle muahedede tayin edilen hudut bunun meticesi oldu. (iran transit güzergâhmi manlı devletinde fakat Batumu Rusyada bırakan bu hudut Ayas #afanos mushedesile muayyen hu- dut ile kaybedilecek araziden üç- te birini devleti aliyeye kazandır. maştar.) Aleksandr paşa löyihasınn «ne ticesinde» kongrede devleti al murahhaslarına karşı pek haşin davranan prens Bismarkın Babıâ- Jice hoşnudisini celbe evveldenbe- ri çalışılmamış olmasına teessüf ediyor ve löyihaya prens Bismar- kın şu sözlerile nihayet veriyor: (Berlin muahedesi devleti ali- yeye bir istikbal temini çarelerini bırakmıştır. Vakıa bu muahede ile Osmanlı devleti Paris muahe- desinin kendisine kurduğu kadar parlak bir mevki sahibi olamadı. Fakat muharebeden evvel bulun- duğu vaziyetlen daba kavi bir mevkii ihraz etmesine de hiç bir mâni ihdas etmedi. Her şey dev- eti aliyenin elindedir. Almanya (Yena) dan, Ayus- turya (Savua) den sonra bugün devleti aliyenin bulunduğu şerait içinde bulunmağa gıpta ederler. di. Bu iki devletin o kadar çabuk meti ve kavimleri iddia ettikleri bayatiyeti haiz iseler keybettikle. “rini çabuk kazanırlar. Buna mu. yaffak olamazlar ise demektir ki kendilerine daha büyük menfaat bir şey yapamıyacaklardı. Avrupa Paris muahedesini tecdit etmek istemedi; Ayastefanos muahedesi kadar da ileri gitmeği münasip görmedi. Berlin muahedesine hakiki ma- masını vermek şimdi devleti ali. yeye düşer. Berlin ahitnamesi dev. Jeti aliyenin vereceği karara göre bu veya şu cihete doğru bir mer. hale olacaktır.) Prens Bizmarkın bu veya şu ci het dediği Osmanlı devleti “için | kurtuluş veya mahvolma yolların- dan biri idi. Mal” korküsu Saffet paşa sadaretinde kendi ilidelperverane düşüncelerine gö- Te umumi ıslahat esasları kurmağa vakit bulamamış, altı ay içinde az- le uğramıştır. Berlin muahedesinin kabul ve tastikinden sonra Bosna, Herseğin Avusturyaca işgalinden mütevel. lit meseleler ile uğraşılır iken Saf. fet paşanın sadaretten, şimdi kodar malüm olmıyan, bir istifası vak olmuştur, yin başkitabetine yazıp gönderdi- ği tezkerenin müsveddesi ile buna başkâtip Ali paşa oğlu Ali Fuat beyin el yazısile cevabı Saffet pa- şa hafidesi Seniye hanımefendi nezdinde bulunuyor. (Bu iki ve- sikanın suretleri mezdimde mah- fuzdur.) Saffet paşanın bu istifası Sul. tan Hamidin Avusturya hariciye mezaretine yazılacak bir telgraf- namede kullanılmasını istediği bir cümleden neşet eylediği anlaş iyor, Bu istifanamede Safet paşa di- yor ki (Bosna vukuatı hakkında Vi na kabinesine tebliği ferman bu- yurulan telgrafname müsvedde sinde mühderiç malüm fırkanın tay ve ihracı münasip olacağı dün akşamki meclisi ölide dahi tastik olunmuş olduğu halde tekrar bu fıkranın ipkası irade buyurul. muştur. Bu fıkra son derece ağır ve mu- Zardır. Yunan devletine tebliğ olu- nacak olsa hükmüne tevfik hare- ket etmesi şöyle dursun, son dere- ce infial ve inkisarım mucip ol. mak lâzım gelir iken Avusturya gibi bir devleti fahime ministrosu mezdinde kemali teestürü mucip olacağı ve maslahatın zatına do- kunacağı meozumumdur. Padişahımıza sıtku ubudiyeti mahsusam iktizasınca gerek ken- isi halkında, gerek saltanat iş lerinde ayni mazarrat bildiğim bir #eyin icrasına vasıta olmayı hiç bir vakit ihtiyar eylemek elimden gelmediği için sadaret ve nez: retten affımı istirham ettiğimi ve- | Tinimete erzeyleyiniz.) Ali Fuat bey buna şu yolda bir cevap veriyor: (Tezkerenizin melali şuuruma perişanlık verdi. Hemen yarım asirdanberi devlet ve vatanımıza, belediye intihal Gazi caddesinden geçerken, a; habbet ve irtibatinizi bilmiyen yoktur, İçinde bulunduğumuz buhran da şöyle bir meselenin ortaya kon. ması devletimize, dişaha ne derece ma: hamet iras edeceği meydandadır. imiz. - Saffet paşa - tarafından sebebiyet verilmesi muttasıf olduğunuz yüksek evsafa. münafidir; buna vasıta ve alet ol- mayı bir türlü sadakat ve samimi- yetine yakıştıramıyorum, Bunun için tezkerenizi şimdiki halde takdimden kulunuzu mazur tutunuz. Eğer bu fikirde ısrar edi yor iseniz dernier effort (1) kabi dinden olarak bir kere daha hâki- payi hümayuna mahut ibarenin hicneti arzolunmak, bunun üzeri- ne gene mukavemet gösterilirse (tabii Abdülhamit tarafından) efendimizce - Saffet paşaca. - ica- bına bakılmak ve tezkere bizzat takdim edilmek üzere yarın sabah mabeyine geliniz.) Saffet paşa tezkeresi müsved- 'desinde tarih yok ise de Ali Fuat beyin cevabı 7 şevval 1295 tarih- lidir. İstifa dahi ayni günde vaki olmuş olmalıdır. Bu kadar ehemmiyeti haiz olan bu «ibarci mahude» ne idi? Bunu bildirecek bir vesika göremedim. Bu olsa, olsa eski Babiâli dosya- | ları arasında bulunabilir. Her halde Abdülhamit bu cüm- lenin yazılmasından nihayet fera- gat eylemiş olacak ki Saffet paşa Ali Fuat beyin bu cevabından son- ra daha üç ay sadarette kalmıştır. Ne olurdu? Saffet paşa bu me- selede gösterdiği cüreti muhalifi olduğu harp ilâninda dahi göster- miş bulunsaydı da «devlete ayni mazarrat bildiği bir şeyin» mesu- liyetine o defa da iştirakten nef- sini korumuş olsaydı! (Arkası var) (0) Biyis bir terkerede fransızca bir '| kaklarımı sıktı... Akşam'ın edebi tefrikası No. 25 NİKÂHSIZLAR — «Sen çıldırdın mi? Beni mahvetmek mi istiyorsun?» diye çikışmak istemiş, fakat bir şey söylememi; Otomobil kalktıktan sonra, Zeh- Ta şen bir kahkaha ile Tekine 89- kulmuştu, Tekin dalgındı: — Ya bizi gördüyse?.. dedi, — Kim? Tekin cevap vermedi. Zehra şimardız — Sözleşmiştik hani?.. Hani arık karından bahsetmiyecek- tin?. Biliyor musun, ki kaskançlı- İstediğim zaman ediğim yetişir, hiç olmazsa gördüğüm zaman seni kendimin sanayım... Tekin coştu, nihayet çıkıştı. Evin kapısına geldiği için darıl- dı, homurdandı, kafa tuttu. Zehra boynunu büktü: — Ne yapayım, sana bir an ev- vel kavuşmak istiyordum. Seni çok sevdiğim için mi darılıyor. sun? Sen olmadığın zaman ben Yaşıyamıyorum ki... > Tekin yumuşadı. Genç kadının gözleri altında her zamanki gibi erimeğe başladı. Başım Zehra- Din omuzuna dayadı. Dudakla ni kızın çenesi altına koydu, elini avuçlarına aldı: — Hakkın var yavrum... Hak- lısın canım... Biz o sevişmemize bakalım, dünyayı unutalım... Otomobil Boğaz kıyısında, bü- yük bir otelin önünde durdu. Evvelâ Zehra indi. küstah bir göğüs kabartişile, bir eli belinde, bir eli arkaya öne sallanarak merdivenlerden çıktı, üst basamakta, çene kaldırarak döndü, yılışık bir sesle, şoförün | veren Tekine seslendi: Çok daha geride duran otomo- bilde Sumerin kalbi sızladı. Gön- üne bir tiksinme geldi, Bu alüi telikle amelelik tavırlarını biri rinden ayırt edemiyen bu aşağı- İik sokak kızı için mi Tekin yu yasını unutmuştu? Tekini onun elinden almağa kalkan bu bayağı kız mıydı? Hayır, buna ihtimal veremiyor ve şoföre para veren adamın, Te- kin olacağında şüphe ediyordu.. Bu ümit veren şüphe uzun sür. medi, Tekin de mermer merdi- venleri çıktı, Zehranın koluna gir. di. Gözden kayboldular... Sumer gözlerini yumdu, bir kaç saniye nefes alamadı. Bayılıyor. du. Fevkelbeşer bir iradeyle silkin- di, doğruldu, gözlerini oğdu, şa- Kendini topladı. Şimdi onları, masa başında, yan- yana yemek yerlerken görmek is- tiyordu... Kocasma karşı içinde nefret uyanmıştı. Evlendiklerinin onuncu yıl gecesi, böyle bir alçak- lik yapan adam muhakkak ki, ça- murdan yoğurulmuş bir mahlük- ta. Evet, onları görmeliydi, Iztıra- ba ne derece mütehammil oldu. ğunu anlaması için, bu manzarayı 'da seyretmesi lüzımdı. Uzun bir müddet otelin önünde dolaştı. Kapalı pancurlardan ışık bile sızmıyordu. Sonra bahçeye girdi, merdivenler; kadar yürü- dü, geri döndü, Tekrar sokağa Yazan: Selâmi İzzet çıktı.Karşı kaldırımda, gözleri bahçe içindeki binadan ayırmıya: vak gezindi. Gelip geçenlerin bı kışlarına — ehemmiyet vermiyor, durup bakmalarını görmü bile... Allı fikri hep oteldeydi. perdi. ki adım geriledi. Karşısın- kasında murıldanan bir sesle ür- 'akat bir aralık, kulağın ar- da, uzun boylu, geniş omuzlu bir adam durmuştu, tuhaf tuhaf siri. tayordu. Bir otelin önünde dolaştığı için onu ne sanmışlardı? Ödü patladı, hemen otomobile koştu, Şoföre evinin adresini verdi, köşeye bü- züldü. Bir an evvel kendini evde bulmak istiyordu. Çocuklarına kavuşmak istiyordu. Ama, otomobil eve yaklaştıkça, içine başka bir korku giriyordu. Gönlüne bir tiksinme geliyordu. Tüyleri ürperiyardu. Bir kaç saat sonra Tekini görecekti. Tekin ge- lecekti, yanında yatacaktı mi? Yanaklarında o kahpenin kürükleri kurumadan karısını öp- le meğe cesaret edecekti Bunu düşündükçe (kuduruyor, isyan ediyor, dişlerile mendilini parça- yordu. Başında cinnet, gönlün- de bulantı vardı. Tekin, hayatında yegâne sev- diği adam, yegâne düşündüğü, ye- güne yanında zevk bulduğu adam, bir tanecik erkeği, hayatı, aşkı, varı yoğu Tekin, şu anda, bir otel köşesinde, başka bir kadının boy- nuna sarılmış: «Seni seviyorum!» diyordu. Ve o yalancı, müstekreh dudaklarla gelip karısını öpecek- $i. Çocukların öpecekti. «Hayır, hayır, artık buna ta- hammül edemem. Mademki evini barkını yıktı, geldiği zaman boş bulsun... Canı isterse o kadını alıp oturtsun, fakat beni bulama- #ın, bizi bulamasın...» Gittikçe asabı bozuluyor, sinir. Heri geriliyor, şakaklar, beyni zonkluyor, Tekin belki de ondan evvel eve döner korkusile şoföre: — Daha hızlı gidelim! diyordu. Artık aklına koymuştu, kaça- caktı, Kaçarsa ne olurdu? Bunu dü- şünmüyordu. Kocasından © uzak kalmak, onun eline elini sürmek- ten kurtulmak istiyordu. Böyle bir ihtimalle çıldıracak gibi olu- yordu. «Sekiz mart!.. Sekiz mart.» Haykırmamak için ellerini ısırı- yer, hıçkırıyordu. Sekiz sessiz mart! Bu tarih böyle kahpece kir- letilir miydi? Bu alçaklık yapılır miydi. Otomobil kapıda durdu. Sumer indi. Şoför sordu: — Bekliyeyim mü efendim? — Evet, — Hayır, hayır, bir şey sorma. Çocuklar nerede? yediler mi? — Atillâ bey sizi bekledi, fa- kat Kaya bey çok acıkmıştı, ona biraz verdim. — İyi ettin, Şimdi bize biraz yemek ver, sonra benim ve ço- cukların eşyalarını, hepsini dei lâzım olanları: valizlere koy. tapları defterleri unutma — Bir yere mi gidiyorsunuz? — Evet,

Bu sayıdan diğer sayfalar: