18 Ocak 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

18 Ocak 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* Kânunusani 19 —— — Öldükten sonra insanın vücudünden eksilen 60 gram neyin ağırlığıdır ? Insan beyni saniyede 20 dalga neşrediyor. Lâkin hiddetlenince dalgalar 2000 e çıkıyor Profesör Mustafa Şekip: «Bir gün gelecek bizde de akademi kurule- cak.» diyor. Halbuki meğer bizde kü- çük bir akademicik kurulmuş bile... <1 gün> idarehanesi... Kimi ararsa- nız orada?. İşte Reşad Nuri soldaki masada harıl harıl yazı yazıyor... Bir köş'de bay İbrahim Alâeddin... bay Hüseyin Cahit Yalçın gülerek kapı- dan içeri giriyor:... Odalardan birin- de profesör Salih Muradı görünce rar hat bir nefes aldım. Kıymetli fizik Alimile şu Avrupalı âlimlerin ruhları Ölçmek için uğraşmaları hakkında görüşecektim. İki gündenberi kendi- Aini arıyordum. Yanına yaklaştım: — Üstad.. dedim. Avrupalı âlimler insan ruhunu ölçüyorlarmış... Hattâ bir insanım ölürken gayet hassas ve hususi plâklarla resimlerini çekmiş- ler, ağzından beyaz bir duman çıktı- | ğı görülmüs.. Bu duman ölen insa- nm aynen bir şekli imiş. bunun ruh | olduğunu iddia ediyorlar. ne der- siniz? Ayni zamanda <İngiltere fen aka- demisi> Azasından olan profesör Sa- Mh Murad yüzde yüz emin olmadığı her şevden şüphelenen bir fen ada- m gülüşile; — Londrada bulunduğum zaman İngiltere fen akademisi âzasından bir zat bana bir rnecmua verdi. o meo- mua yanımdadır... Bu zat: «Siz bu Mmecmuayı gördünüz mü?» dedi, dok- .tor «Van Walt ın ruh üzerinde bü- Yük ve çok şayanı dikkat tecrübeleri | var... Mecmuavı aldım, okudum. Bu dok- tor Van Walt tanınmış 'bir &limdir. | İngiltere fen akademisi “âzasından- |) dir. Amerikada meşhur doktor Wi. | liam Bernard Conson'un tesis ettiği | Tuhi araştırmalar lâboratusrının mü- dürüdür. : İ Bu doktor Van Walt 1933 Senesinde kendi izahıma göre ruhun Vücudunu tesbit ettiğin! iddia etmek-| tedir. Doktor Van Walt ölmeden biraz €vvel bir haslayı tartıyor, öldükten | bir saniye sonra da ayni vücudu tar- yor ve 60 gram eksildiğini görüyor. Ve bunu ruhun ağırlığı olduğunu İle- | ri sürüyor. Ayni zamanda ölüm ha- | linde insanın aynen kendisine ben- ziyen dumandan bir hayalet çıkardı: Eını da ileri sürüyor. O resmi görmek ister misiniz? — Aman üstadım. rim.. Profesör Salih Murad önümde bir İngilizce mecmua açtı. Bu öyle ha- İ yal peşinde koşan birkaç ispirtizme | ve manyatizme meraklılarının çıkar. | dıkları laalettayin bir mecmua değil | di. İngiliz kraliyet akademisi tarafın- dan neşrolunan bir mecmua... İlk sa- hifesinde koskocaman bir resim... Doktor Van Waltin siyanürlü plâk- larla tesbit ettiği bir şekil... Ölürken insanın kendi şeklinde böyle bir du- i İ İ pek rica ede- Profesör Van Waltin tesbit ettiği şekil, ölürken insan vücuğdünden tıpkı kendisine benziyen böyle bir duman çıkıyormuş... Ğ A NE — > Profesör Salih Murad man çıkardığını iddia eden doktorun makalesinin resmi... Baktım.. ölüm halindeki adam up- uzun yatmış, alnından çıkan bir duman aynen kendisine benziyen bir şekilde havada uzanmış... Sordum: — Demek günün. âlimleri ruhu el, kol, göz gibi gayet maddi bir şey addediyorlar.. ve bunun ağırlığın — Evet. bunun etrafında meta- fizik liboraluarlarında uğraşan pek çok âlimler vardır. Çok çalışıyor- lar... Araştırdıldarı şeyde ruhun vücuddeki yerinin tesbitidir. Doktor Van Walt bunu bulduğunu ve ruhun vücudun neresinde olduğunu tesbit ettiğini söylüyor. Bu mesele hakkında iki nazariye vardır; 1 — Mekanistik nazariyesi.. 2 — Vitalistik nazariyesi., Mekanistik nazariyesine göre ha yat vücudden çıkınca artık o mah- lükta fizyolojik ve pisikolojik bütün hadiseler biter. Kısaca bu nazariye ölüm halinde maddi vücudden hiç bir şeyin ayrılmadığını iddia eder. Vitalistik onazariyesine (gelince. bu nazariye vücudun ruh dediğimiz dahili bir kuvvetle idare edildiğini ve ölüm halinde vücudden bir kuvve- tin ayrıldığını iddia eder. İşte doktor Van Welt ölüm halin- de tıpkı insanın maddi vücudu gibi bir ruh vücudunun da aynen kendi ö vücudu halinde dışarıya çıktığını söyler. Bu resim de onu gös- termek için yapılmıştır. Van Waltin yazdığı makalenin is- mi de «Ruh vücud» dur. — Demek üstadım, bu zata göre insamın iki vücudu var, Maddi vi. cud.. ruh vücud... Bu iki vücud de şekil itibarile birbirinin-ayni.. ölüm halinde içiçe bulunan maddi Yücud- den rüh vücud dışarıya çıkıyor. siz buna ne dersiniz? Siz mekanistik mektebine mi mensupsunuz? Vita Profesörlerle başbaşa 33 | İ | | listik mektebine mi?., Bu tecrübele- re inanıyor musnuz? Ruh mevcud mudur? Ve bunu ölçüyorlar mı? — Biz tecrübe mektebine mensu- âlimler var. Ve gayet çök ta çalışı yorlar. Biz onların tecrübelerini yal- nız görüyor ve işitiyoruz. Eğer bir şeye muvaMak olurlarsa ve tecrübe- lerinin bir ölçüye istinad ettiğini gö- rürsek o zaman kafi hükmümüzü — Evet. tamamile bri ilim mevzuu halinde manyatizmayı, ispirtizmayı, ruh meselelerini tedkik ediyorlar, ve bunu maddi bir ölçü ile, bir ilim he- linde isbata çalışıyorlar. Bundan evvel bir çok âlimler me- selâ Matia, Zelberg, Vanzels ruh hakkında bir çok tedklikler yapmış- lardır. Onlar da ölüm halinde hiç bir sebep olmadan insan vücudunun 60 gram eksildiğini tesbit etmişlerdir. Doktor Me. Domgali de ölüm ha- linde bir vücudun 2 buçuk ons ya- ni 60 gram kadar eksildiğini tesbit | etmiştir. Gerçi bunlar Vitalistik nazariyesi- ne hak veriyorsa da şimdiye kadar bu 60 gram sıklet eksilmesinin sebe- bini izah eden olmamıştı. Şimdi bunu Van Walt izah etme- bu. Bu ölüm halinde 60 gram niçin eksiliyor?.. — Telepati hakkında ne dersiniz? — Mağâe hakkında bildiklerimiz arttıkça insanın ne olduğu daha iyi anlaşılmağa başlıyor. 3-4 sene ev- vel Nobel mükâfatını alan İngiliz Alimi profesör Adrien insanın beynin- Bir adamın hali istirahatte bey- ninden çıkan dalga adedi saniyede 18 Ne 20 arasındadır. Hiddetlendiği | zaman bu dalga adedi saniyede 2,000 1 buluyor. Ayni adamla Nobel mükâfatını alan ve bütün asabiyecilerin en ileri- sinde gelen profesör Sherrington da bu sahada çok uğraşmış ve eser- ler neşretmiştir. Diğer taraftan insan suhunetinden | dolayı santimetrenin onda dokuzu uzunluğunda bir dalga neşreder. İn- san düşünürken bir dalga neşredi- yorsa diğer birisinin - tabil bir rad- yo makinesi gibi - bu dalga kuvveti ni alması ve ona başka bir dalga ver- mesi niçin mümkün olmasın?, İşte de siyasi şube müdürü Petar Neykof tayin olunacaktır Mumaileyh, bundan evvel Atinanın Bulgar elçiliğini dertih- te etmişti, Selâmi İzzet TİYATRO KONUŞMALARI Her kitapçıda bulunur. Fiati: 50 kuruştur. Sahife 7 VENEDİKLİ BAFFA i “Safiye Sultan Yazan: Ahmed Refik Tetrika No: 85 Yemişçi artık ortada mutlak hakimdi, yerine geçebilecek herkesi öldürtüyordu ! Diyince, Poyraz Osman, yemin kâr sem ederek: — Anlar, gayrilerden ziyade sai idi, dedi. Yemişçi şaşakaldı, Hasanbeyzade- nin yüzüne baktı, Poyraz Osman sözünü bitirdikten sonra, bölük ağasına emretti: © — Var, bunları Babı hümayuna ilet. Huzuru padişahide bu ahvali tak- rir etsinler, dedi. Bölük başı ikisini de huzura gö- türdü. Orada da Yemişçiye söyledik- lerinin aynini söylediler, Üçüncü Mehmet uzun uzun din- ledi: — Kaldırın, dedi. İkisini de götürdüler, boyunlarını vurdular, Bir iki gün sonra Depegöz Ridvan, Burnaz Mehmet, hasılı bütün zorba- lar birer birer ele geçirilerek kati- edildiler. Yalnız, sipahiler kâtibi Cezmi el- de edilemedi kimse izine eremedi. Meğer ne yapmış? Yanına birkaç bin altın almış. Kendisi ölü gibi bi» tabu- ta yatmış ve adamlar; vesıtesile ta- butu “Üsküdara geçirtmiş. İstanbul surundan bu suretle çıktıktan sonra, birkaç hizmetkâr ile kaçmış. Fakat yine canını kurtaramamış, bu hiz metkârları, yanındaki florilere tamah ederek, bir dağ başında kendisini öl- dürmüşler. Paraları paylaşmağa ko- yulmuşlar. Fakat aralarında bir tür- lü uyuşamamışlar. biribirile boğaz bo- gaza gelmişler. İçlerinden biri kaç- mış, İstanbula gelmiş. Vakayı olduğu gibi anlatmış. Yemişçi hu “ıadiseyi de haber alın- ca, bir kat daha memnun oldu. Fa- kat yeniçeriler ile sipahilerin arası- na da sönmez bir fitne eteşi koydu. Yeniçeriler de, sipahiler de biribirini nerede tenha bulsalar, öldürüyorlar- dı. Hele İstanbulun dışında, arala rında hiçbir zaman mücadele eksik olmadı. Yemişçi Hasan paşanın umurunda mi? O, iki saadete birden kavuştu: Hem İstanbula, hem Ayşe sultana... Yemişçi, artık kendisine o kadar güveniyor, koltukları o kadar kaba- rıyordu ki: — Arzettiğim reddolunmaz. Diye herkese böbürleniyordü. Çünkü az iş mi görmüştü? Zorba- ları kırmıştı. En büyük bir felâketi ortadan kaldırmıştı. Saraya bundan büyük daha ne hizmet edilebilirdi? ettiği bir adamdı. Üçüncü Mehmedin önünde, yine Babüssaade önünde, boynu vurulmak için çökerilmişken, onu yeniçeriler şefaat ederek kurtar- mışlardı! Bu cinayetlere sebep ne idi? Kimse bir şey anlıyamadı. Yalnız Azmizade Ümmet, o zumanlar, ken- disini tutamadı, şu kıtayı söyledi: Acib olmaz bu ruzi matem içün Kerbelâdan eğer denilse şedit Ne Ali kaldı, ne Hasan, ne Hüseyn Bir Yezit etti cümlesini şehit Hattâ vezir Saatçi Hasan paşayı da <Yemişçi Hasan paşanın uğursuz- luğu asker beyninde âyan ve zahir- dir. Seferde geçmek için uğradığı köp- rüler hep kırılmıştır. Tedbirlerinde de kusuru âşikârdır, Hattâ asker, yü- züne Karşı: «Bre uğursuz! Çün mü- himmat ve tedarikin bu şekildir. Ni- çin serdarlık işlerini üzerine aldın?» Diye söylenirlermiş. Askeri böyle vüze çıkarmağa sebep olan şahıs nice ser- dar olur? Hülâsai Kelâm tebdili va- cip olmuştur» Üçüncü Mehmet, bunu okuduktan sonra, şeyhislâm Hocazade Mehmet efendiye göndermiş. «Bunlar sahi mi?» diye sormuş. Mehmet efendi de 4Mahzı iftiradır» demiş Güya Yemiş- çi bu suretle kurtulmuş! Yemişçi, bu hikâyeyi haber aldığı gündenberi, Sa- atçiye kin bağladı. Yemişçi, daha kimleri öldürtmek istemedi? Sarayın kime itimadı var- sa, yerine geçmesin diye, hepsini... Meselâ üçüncü Mehmedin slilâhtan Nakkaş Ali ağayı da... Nakkaş All ağa, bir gün huzurda iken , Yemişçi de yalnız başına içeri girdi. Nakkaş Ali ağaya: «Dışarı çıkla diye işaret etti. Ali ağn tereddüt etti. Paşanın canı sikildi. Aradan birkaç gün geçti. Nakkaş Ali ağaya bazı ka bahatler isnad etti Hasılı yapmadığı- nı bırakmadı. Hattâ öldürtmek icin cellâd bile hazırladı. Fakat muvaffak olamadı. Sıra, kaptan Çığalazade Sinan pa- şaya geldi. Kendi yerine geçer diye en ziyade ondan korkuyordu. oOOna da: «Zorbalarla müttefiktir. İzalesi lazımdır.» diye iftira attı. Hiçbir te- sirini göremeyince, artık nazlanmağa başladı. Hiçbir rahatsızlığı olmadığı balde bir hafta divana uğramadı. Bü- ütn işleri, Cerrah Mehmet paşa İle Hasan beyzade gördü. Yemişçinin bu hali herkesin diline düştü. Bütün halk Yemişçiden kur- tulmak istiyordu. : Yemişçi, kimse ile hoş geçinemedi, Sevgili müftüsü Ebülmeyamin Mus. tafa efendi ile, Raziye kadınm oğlu Mustafa paşa ile, en aziz dostu yeni- çeri ağası Deli Ferhad ağa ile, hattâ kızlar ağası Abdürrezzak ağa ile, hep- si ile arası bozuldu. Yemişçi kendi ku- yusunu kendi elile kazdı. İs Ortaya bir de tüccar akçası çıkar. dı, Halka salgınlar saldı. Ülemadan bile berat resmi almağa kalkıştı. Bü- tün halkı cevir ve zulüm altında ez- meğe başladı. serhadde ahval gayet karışıktı Ye- mişçi, bütün bu işlerle uğraşacağına, adamlarile uğraşıyordu... İstanbulda yine aziller ve nasıplar başladı: Anadoludaki Celâliler üzeri- ne Cerrah Mehmet paşa tayin olun- muştu. Yemişçi, onun yerine, İstan- buldan uzaklaşsın diye Çığalazadeyi tayin etti. Ferhad ağayı yeniçeri ağa- liğından atmağa muvaffak'oldu. Ye- rine kapıcılar kelhüdası Kasım ağa- yı geçirdi. Fakat Çığalazade işini uy- durdu. Gitmedi. Yerine Anadolu bey» lerbeyisi Nuh paşa tayin edildi. (Arkası var) k ç Ka RR RL sesiniz i

Bu sayıdan diğer sayfalar: