January 19, 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

January 19, 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Kânunusani 1937 Her akşam bir hikâye O gün t beşe doğru, göklere ser çekmiş & binanm elektrik delse- #inde bir pan oklu. Elli kat yükarıla- Ya tirmanan bülün asansörler durdu As; rün başında Tom hiddetin- den püskürüyor, müstacel bir işi ol- duğundan behemehal yukarı çıkma- m icab ett söylüyordu. O böyle derd yanarken lâttf bir kıdın sesi; — Ben de çıkmağa mecburum! de- di. Kapıcı alay etti: — ise elele verir, çıkarsınız! dedi ve.cevap beklemeden arkasını dönerek uzaklaştı Delikanlı ile iç kız, canları sıkıl- mış bir halde merdiveni çıkmağa baş- Yadılar. “Tona: — Hangi. idarehaneye gideceksi- niz? diye sordu. Genç kız, biraz mütereddit, verdi: İdarehaneye değil, ahbaplarım- dan bir kadını ziyarete gidiyorum. Üçüncü kata varmıslardı. Biraz i karar verdiler. Tom 50- ruyordu: — Yöruldunuz mu? — Biraz. » — Belki 15 inci katta bir bar bulu- Yuz. Yedinci kata vardılar, Genç kız bir basamağa oturdu. Nefesi kesilmiş bir halde: cevap — Siz devam ediniz dedi Eğer eDinci kata çıkmak nasib olursa De- rekin kapısını çalınız ve Ruth sizin isminizi yadederek terki hayat etti diyiniz! — Ziyarel edeceğiniz kadının ismi Derek mi? Acaba bir kadına neden böyle erkek ismi koymuşlar? Ruth hususi işlerini yabancı bir adıma hikâye ettiğinin farkma bile vermiyacak kadar yorgundu: — Kadın değil o, dedi, erkek. Nasıl oldu da apartımanma giderim diye söz verdim, bilmiyorum. Asansörün bozulacağını nereden bilirdine. — Verdiğiniz söze pişman İsehiz, vaadinizde durmayınız. — Sonra saat sekize kadar ne ya- peyım? Eve erken dönersem anneme nesil izah ederim? — Eğer korktuğunuz bu ise, kolay. Benimle beraber geliniz. — Nereye? — Bir yere işle. Ruth delikanlıya dikkatli dikkatli baktı. Aralarında ilk kıvılcım tutuş- mak üzere idi. Genç kız ayağa kalktı. Merdivenleri çıkmağa beşhyarak: — Daha isminizi bile bilmiyorum! dedi, Bu da bir mân! değil. Söyleyim ismimi: 'Tom. Haftada seksen dolar kazanırım, Memnun oldunuz mu şimdi? — Tamamen. Fakat ye asansörler işlemeğe başlamışlarsa? Tom düğmeye bastı. Asansörlerde Pir hareket yoktu. Delikanlı, bir cıga- Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ — O halde içimizde de Merihin haki- Ki mahlükları var demek?... — Ne sandın ya?! Mademki her ateş parçasının bir hayatı vardır. yanar, sıtır.. alevlenir. sönük veya hararetli” yanar.. ve nihayet söner. İşte bir'doğuş ve ölüm hâdisesi, İnsanım ölmesile, bir ateş parçasının sönmesi arasında ne fark var?, Şüphesiz ki, ateş de bir mah-| Jük.. Merihin, arzda yaşıyan mah- Jükları. İbrahim içli bir bakışla münecci- min yüzündeki çizgileri tedkik edi- yordu: — Ne garip şeylerden bahsediyor- sun, Gaslâni! dedi. Eğer Merihe men- sup mahlükların, kürel arz içinde yaşayan insanlardan daha uzun | ömürlü olduklarını bilseydim, Merih- İ te doğmayı isterdim, — Oradaki mehlükların hepsinin uzun ömürlü olduklarını kim temin edebilir? O dünyanın da elbette uzun ve kısa ömürlüleri vardır, — Olamaz, şeyhim, olamaz. ma- demki oradaki mahlükların hepsi ateş- ten yaratılmıştır. Bu kadar büyük MERDİVENDE KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ ra yaktı, genç kızın yanına basama- ğa oturdu. > — On üçüncü kattayız, dedi. Eğer Dereke karşı duyduğunuz âşk ondan sizi ayman otuz yedi kattan daha kuvvetli ise, ısrar etmem. Fakat o ka- dar kuvvetli değilse benim gibi sem- patik bir delikanlıyı ihmal etmekle hatâ ediyorsunuz. — Sempatik olduğunuza . neden eminsiniz? — İki dakikadanberi elinizi avu- cumda < tutuyorum da çekmediniz. Farkında değil miydiniz? — Hayır, Genç kız elini çekmek istedi. Fakat 'Tom daha kuvvetle sıktı — Sizden fevkalâde hoşlanıyorum, dedi — Ben de sizden hoşlanmıyor de- ğilim. O halde, gidelim. — Öyle ama, Derek beni görmezse kendisini sevmiyorum zannedecek. — Ne ehemmiyeti var? — Ne ehemmiyeti mi var? O benim — Ben de nişanlmız olurum. Genç kız mütehayyır gözlerle deli- kanhnın yüzüne baktı. Bu bakış onu titretti. Dudaklar Ruthun dudakları- nı aradı ve buldu. Delikanlı elekirik- lenmiş bir halde yerinden kalktı. — Artık otuz yedi kata çıkacaksı- nız, dedi, fakat Derekin o apârtıma- nına gitmek için değil benim aparlı- manıma gelmek için. Ben de ellinci katta oturuyorum. — Bu olmaz Tom. Öyle hissediyo- Tum ki biribirimizden ayrılmadan ev- vel sana âşık olacağım. Fakat senin evine gelemem. — Ya Derekin evine nasıl gidiyor- sun? — O başka. Ondan bu kadar hos- lanmıyordum. Evine gitmekte bir teh- like yok. Bir kadın bir erkeğe Kendisinden korktuğunu söylerse artık omu essre- ti altına atmış olur. Tom genç kızın ayaklarına kapanacağı sırada onun yerinden kalkarken -. yaptığı bir ha- reket neticesinde bacağı ve dizi mey- dana çıktı. “Bu manzara Tomu bir aslan gibi cişturdu. Ruthun üzerine atılmak istiyordu. Bu sirada merdi- venin sabanhiğma - bir pastör geldi. Tom onun kayşısına dikilerek; — Asansör işlemiyor, dedi, Hem biz de sizi arıyorduk. Bizi evlendirir misiniz? Ruth delikanlıya: Çıldırdın m? demek isterken ağzımdan, nasıl oldu- gunu bilmeden, peki kelimesi çıktı. Pastör orada onların nikâhlarmı kıydı. Ruth gülüyordu: — Yanm saat evvel biribirimizi bilmiyorduk. Şimdi evlenmiş bulunu- yoruz. Bu bir çılgınhık değil mi? — Düşünülmemiş şeyler yapmak hayatın tuzu biberidir. Beni seviyor musun? yo 78 bir ateş diyarında en ulak bir ateş var mıdır? Hepsi birbirinden hayağ ve hararet alarak, müebbeden Sön- memek üzere yaşarlar. bence Meriğ- te ölüm yoktur. Ebedi hayat var... — İnanma oğul buna sen! Kâinat içinde ebedi hayata malik olan, kâğ- natın bizzat kendisidir. Şu gördüğün kubbenin içinde parıldıyan yıldızlar. ay, güneş. bütün bunlar hesabı rakkamla ifade edilemiyen sonsuz bir vüsat ve hayatiyet içinde yaşıyacak- lardır. Fakat, onların içindeki mah- lüklar daima ölüme mahkümdurlar. Tıpkı küremizin itisanları gibi. - Sen ne dersen de, Gaslâni! Ben Merihli olmak isterdim. Hem ateşten bir mahlük.. hem de uzun ömürlü bir mahlük. ve şimdi, bize yardıma gelen Türklerin, damarlarında ne asil, ne ateşli bir kan taşıdıklarını anlık yorum. Türkler Merihe mensup bir millet olmasalardı, İstanbuldan kak kıp Endülüs diyarma gelirler miydi? İşte bu kan, bu ateş onları buraya sevk etti. — Del gibi! Ta — Bunu İspat etmek istersen mer- divenleri biraz dahs çabuk çık — Öyle bir çıkıyorum ki böbrekle- rim düşecek! | — 'Tom ile evlenmek şerefine nail oldun da hâlâ böbrekl, mi düşü nüyrsun? Genç kız durdu: — Böbreklerim düşerse seni nasıl sevebilirim? dedi, Rica ederim Tom, biraz dur. — Kabil değil. Dahs yirminci kat tayız. — Bifaz vaki ver de kendimi yeni vazifeme hazırlıyayım. — Son üç Kali çıkarken bunları düşünürsün! — Pek az değil mi? -— Zarar yok. Bana sağakaisizlik edeceğin günler için bir mazeret teş- Kil eder, "Tom, kabalık ediyorsun! Genç kız sararmıştı. Tom koca olur olmaz birdenbire nasıl değişmişti? Böyle bir adamla nasıl yaşanabilirdi. Genç kız içinde duyduğu nefreti der- hal haykırdı: — 'Tom, sen pek budala, münase- betsiz bir adamsın! 'Tom kızdı: — Şimdi seni yakaladım mı, mer- divenden aşağı atarım! — Aman sen ne vahşi adammışsın! | — Sen benim bastığım yeri öpecek bir kadınsın! — Aman yarabbi, senin gibi bir yabani ile evlenecek kadar budalahke mı ettim ben! — Sana rasgeleceğime keşki baca- ğım kırılsa idi. — 'Tom bir kelime daha söylersen sana bir tokat askederim! Ruth bumu söyler söylemez arka- sından tokadı yapıştırdı. Tam bu sırada sahanlığa avukat Bahbies çıkıverdi. Ona asansörün iş- lemediğini söylediler ve biribirlerin- den boşanmak istediklerini anlattı- Jar. Avukat, onları odasına âldı. Yazdı, kâğıtlar imzalattı. Evlilik 27 kat çi- kıncıya kadar devam etmişti. Nihayet ellinci kata vasıl oldukları zaman, 'Tona müstehzi bir bakışla: — Adiyö, dedi. Arkadaşların: bir erkeğin seni on dakika sonra boşadı- ğını duyarlarsa epeyce kahkaha sah- verirler. Ruth da, Derekin kapısındaki çın- gprağa parmağını basarak müstehzi- yane cevap verdi; — Adiyö. Bana bak, aptal, Ya se- nim dostların daha çorap bağının rengini bile görmediğin bir kadın için haftada yirmi dolar nafaka vermeğe mecbur kaldığmı duyaflarsa sana kahkalarla gülmiyecekler mi? Genç kız başka bir erkeğin evine girerken Tom hiç aklına gelmiyen bu : mecburiyet karşısında çenesini kaşımağa başladı. Hikâyeci Bu kenuşmalar epice uzun sür- müştü... Netip Gaslâni, kale muhafızım me- raklı mevzularla avulmağa çalışıyor- du. İbrahim birdenbire, farkmdea ol- muıyarak, yattığı yerden doğruldu: — Kardeşim Selim şimdi sağ olsay- dı, bu meraklı bahisler üzerinde seni epice yorar ve yakanı bırakmazdı, Şey- him, dedi, İbrahim bunu söylerken sedyesinin içinde doğrulmuş, oturuyordu. Gaslâninin . gözlerinin içi gülüyor, bir şey sezdirmemek çin kendini güç- lükle tutuyordu.. müneciimin verdiği ilâç tesirini göstermişti. İbrahim bundan sonra, birdenbire kendini topladı: — Vücudumu bir ateş sardı, Gas- lâni! Damarlarımmı yandığını duyu- yorum.. belim baştan başa dlkenlenir, iğnelenir gibi titriyor. ya dizlerim. ayaklarım.. baldırlarım yanıyor. İyi- leştim sanıyorum, Gaslâni! Artık sed- yenin içinden kalkacağım. Yanıyo- rum, tutuşuyorum... Gaslâni İbrahimin kollarından tu- tu: — Haydi kalk bakalım yavaş ya- vaş..! İbrahim birdenbire uzandığı yerden zıplayıp kalktı. — Mucize, şeyhim! Bu bir muci- Acı badem kremi cilde yarar. Cilde hayat, düzgünlük ve tara- vet verir. Cildin kirlerini, zehir- lerini, fena yağlarım temizler. Buruşukluklarım, lekelerini, çil- lerini, erginliklerini, sivileelerini izale eder. Çirkin çehreyi güzel- verile ve İbtiyarlığı gençleşti- Fakat acı badem kremini her- kes yapamaz ve bu kremi mut- ta, briyantin, saç Suları, sürme, pudra, tıraş bıçağı, diş fırçaları, diş suları, diş macunları ve her türlü ıtriyat ve müstahzaratia mutlaka Hasan markasını isteyi» niz ve arayınız. Hasan deposu: Ankara, İstanbul, Beyoğlu, Be- şiktaş, Eskişehir. Muzadı taaffün ve deriyi takviye hassalanna malikiyeti Krem Pertev'in bugünkü şökr Tet ve şümnlünün bariz deli Zayi — Maaş tatbik mührümü zayi ettim hükmü yoktur, Firdevs ze... ver elini öpeyim! sedyeden yere atlamıştı.. Sevinç ve neşe içinde müneccimin | — Sen beni sadece iyileştirmekle kalmadın, Gaslâni! Sen beni yeniden yarallın! Bu mucize, Endülüs için hayırlı olsa gerek... — Allah yardımcın olsun, İbra- him Endülüs yıkılsa bile, Malkayı kur- taracaksın ve adın, dünya dürdukça ve bu dünya içindeki insanlar yaşa- dikça anilacak! Bu ilâç sana nasıl bir hayat vermiş, seni nasıl sa; sen de Malkalıları öyle canlandı- racak, dirilteceksin.. düşmanı püskür- tecek ve muzaffer olacaksm! Haydi yürü. kapıda seni bekliyen atına bin... arslanlar, güheylânlar gibi yürü. bu- raya gelirken seni bir hasta gibi göz yaşlarile selâmlıyan genç kızlar şimdi seni şen ve neşeli seslerile karşılıya- caklar... Sana derd yanan dul kadın- lar ve öksüz çacuklar, atının bastığı yere yüzlerini sürerek zafer ve halâs şarkıları söyliyecekler.. bütün Mak kalılar sokaklara dökülecek ve seni uğurlıyacaklar! Gaslâni, genç ve temiz yürekli kah- ramanın alnından öperek, kendisine yol gösterdi... ve ikisi birlikte yürüye- rek evden dışarıya çıktılar, Tehlikeyi Büyümeden Önleyiniz! üyük, küçük birçok hastalık- Tar soğuk algınlığı ile başlar. ederler, Nezle ve kırıklık başgös- korkulacak hastahklar için bile demektir. zemin hazırlanmış ki Kendinizi üşüttüğünüzü his- GRiPiİN kaşelerini tecrübe ediniz. Bütün eczanelerde satılır, İstanbul Harici Askeri KITAATI İLÂNLARI 1 — Eksiltmede olan iş: Pmarhi- sarın 280,000 kilo yulafı. Z— İhalesi kapalı zarfla Vizede yapılacaktır. 3 — Muhammen bedeli 16,200 li- radır. > 4 — İlk teminatı 1260 liradır. 5 — İhalesi 21/Ikinci kâmun/937 perşembe günü saat 15 de yapıla- caktır. 6 — Şartnamesi ber gün arzu e- denlere Vize satınalma komisyo- nunda gösterilmektedir. (559) (36) SEDYE İLE GİDEN HASTA, YÜRÜYEREK DÖNÜYOR! İbrahim atınm üstüne siçradı.. ; Sedyecilerin ve diğer nöbelçilerin Ağzı bir karış açık kalmıştı Genç kahraman birdenbire nasıl iyileşmişti? Müneceimin evinde» ayrılırken, 80- kakları dolduran halk arasında, hay- yetle İbrahime bakarak: «— Sedye İle giden hasta, şimdi yü- rüyerek dönüyor!» «— İşte, bu bir mucize. «— Muhammedin ahır zaman pey- gamberi olduğuna imanım olmasaydı, İbrahime peygamber olarak tapar dım!> «— Endülüsü o kurtaracak.» aslanlar gibi gidişi herkesi hayrete dü- şürmüştü. Yolda İbrahimi selâmliyanlardan biri yüksek sesle bağırıyordu: — Siz Necip Gaslâninin ne büyük bir adam olduğunu şimdi mi anladı- nız? O, kral Ferdinandın hasta kızını iyileştirmek için üç kere Kistaleye da- vet edildi de gitmedi. Tapılacak adam işte odur. (Arkası var) Ee alar a

Bu sayıdan diğer sayfalar: