19 Ocak 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

19 Ocak 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Macaristanda gelin DE Erkek: “Allah seni bana bağışlasın, kız da: “Allahın emri yerine gelsin,, dedi mi, iş bitmiş demektir! Hizmetçisinin elbisesini giyerek pazara giden bir Macar kontunun gürip macerası" miş ve evlenme ça“ ğına gelmiş Ma- ; car kızlarile ey- Evlenmek isti- yen kadınlar ve kızlar, pazarın muayyen bir yerinde #ra sıra dizilirler. Sırtlarında en mü- kellef elbiseleri vardır. Evlenmek is- iyen gençler de kafile kafile, genç kız ve kadınların önünden geçerek on- Jarı uzun uzadıya tedkik ederler, diye rek kendisile evlenmek istediğini an- Jatır. Şayet, genç kız, kendisile evlenmek istiyen erkeği beğenmiş ise «Allahın emri yerine gelsin; cümlesile mukâ- belede bulunur, Artık bu sözlerden sonra nişan kesilmiş sayılır, Bu sene Bidony kasabasında kuru- Yan gelin pazarında, bir hadise ol- muştur. Bütün dünya gazetelerine akseden bu hadisenin bundan sonra Macaris- tanda kurulacak gelin pazarına bir çok ecnebi seyyahı celbedeceği umul- i maktadır, Macar gazeteleri, bu hadiseyi şöyle anlatıyorlar: 4Diplomasi mesleğine intisap et- miş Macar genç asilzadelerinden Kont Maslak otobüs kazası muhakemesi Kont Bela Sarozi ve zevcesi köylü kıyafetile Kontes Sarozinin şehirli kıyafetile resmi Bela Sarozi, tesadüfen gelin pazari- nın kurulduğu günde Bidony kasaba- sından geçiyordu. Kont, o gün bu ge- Dünkü muhakemede şahitler, şoförün çok hızlı gittiğini söylediler zeri şoför Hüseyinin idaresindeki bir otobüs, Saryerden İstanbula gelir- ken Maslak yolunda , Zincirlikuyu civarında bir ağaca çarparak dey- rilmiş, oiçinde bulunan yolcular- dan . İbrahim Ethem yaralanarak: ölmüş. oFatma, Mükerrem âdia- rında iki kadınla Faik, Sabri ve Ha- san adlarında üç kişi de muhtelif yer- lerinden yaralanmışlardı. Kazayı yapan otobüs şoförü Hüseyi- nin mevkufen muhakemesine dün ağır ceza mahkemesinde başlanmıştır. Şo- för Hüseyin dikkatsizlik, tedbirsizlik nizama muhalif olarak otobüsü hız- | | Geçen yaz bir pazar günü akşam Ü- h sürmek suretile vefata ve mecruhi- yete sebebiyet vermek suçundan maz- nundur. Dünkü muhakemede şoför Hüseyin ! kendisine isnad olunan suçu veddede- | rek: — Ben haddı nizamiden fazla hızlı gitmiyordum. Otobüşüm belediye. ni- | zamnamesi dahilinde bir süratle gidi- yordu. Yolda karşıdan gelen bir otomo- bile yol vermek üzere yolun kenarına çekildiğim sırada otobüsüm ağaca çarp! tı ve devrildi. Demiştir. Evrak okunduktan sonra esnasında ayni otobüsün içinde bulu- nan B. Hüsnü ifadesinde demiştir ki; — Ootobüste şoförün arka tarafım- daki kanapede oluruyordum. Yolda otobüs çok hızlı gidyordu, Gerek ben ve! gerekse diğer yolcular şoföre yavaş git- -mesini, bir kazaya sebebiyet vereceğini ihtar ettik. Şoför dinlemedi. «Ben us- ta şoförüm, merak'etmeyiniz, bir şey olmaz» dedi, Otobüs tahminen 80 Ki- lometre sütratle gidiyordu. Maslak Ka- Yakolunu geçmiştik, birdenbire şiddetli bir şangırtı oldu ve otobüs devrildi. Biraz Sonra kendime geldiğim zaman etrafımda yârahları gördüm ve bünle- nn hastaneye nakledilmelerile uğraş- fık.. Un pazarının kurulacağını işitince pazarı gezip görmek arzusuna daya- namamış ve hizmetçisinin elbiselerini giyerek evlenme pazarına koşmuştur. Genç Kont, pazara gider gitmez, sa- rışın bir köylü kızının sehhar güzel- Jiği karşısında şaşırıp kalmış ve onu dikkatle tedkike başlamıştır. Kont kendisinden biraz ötede duran bir köylü delikanlısının genç kıza tevec- cüh ettiğini görünce, ondan daha te- tik davranmış, orada duran seyyar şerbetçinin elindekin dolu kadehi kap- tığı gibi genç kıza sunmuş ve «Allah, seni bana bağışlasın; cümlesini de ilâ- | ve etmiştir, | Genç kız, karşısında duran delikan- | yı, yeşil gözlerile uzun uzun süzdük- | ten sonra «Allahın emri yerine gel- $in> mukabelesinde bulunmuştur, Ar- | tık iki genç memleketin örf ve âdeli.| mucibince nişanlanmış sayılırlardı. Kont, merak sevkile yaptığı ziya- retin böyle çocukça bir hareketle ne- Ücelenmesinden dolayı düşünmeğe başlamıştı. Vakıa nişanlandığı genç kız, cidden güzeldi ve masum görü- nüyordu, Fakat kendisi gibi bir Kon- tun bir köylü kizile evlenmesi, hemi diplomasi mesleğindeki “istikbaline sed çekecek, hem de altesile arasının açıl masına sebep olacaktı Delikanlı bu üzüntüler içinde iken İ nişanlandığı kız dâ bundan daha az | feci bir vaziyette değildi. Çünkü ken- disi Macaristanın en engin emlâk ve erdzi sahibi Totzun kizlidi, O da, Kont gibi, merak sevkile tamdöğeam- brinin elbiselerini giyerek gelin paza- rma gitmiş ve bu macera başına gel- Mmişti. Nişanlısının çok sevimli ve zarif bir genç görünmesine Teğmen babası Bir köytü ile evlenmesine ka- tiyen muvafakat etmiyecekti, Kendi- si evlenmekte ısrar etse bile, henüz 'sinni Tüşde varmadığı eletle, babası- nın izni olmadan bu arzüsünü yeri- ne getiremiyecekti. İşte genç kız bu üzüntüler içinde kıvranıyordu. İki genç, içtikleri içki- lerin tesirile herçibadâbad evlenme- | ğe karar vermişlerdir. İ Evlenmek için köy rahibine nüfus tezkerelerini götürdükleri zaman ha- kiki hüviyetleri anlaşılınca, sevinçle- rinden âdeta deli divane olmuşlar ve bu mesud rabıtayı, . ailelerine “haber vermek için koşa koşa papasın yanın- dan fırlamışlardır. Diğer şahid Maslak karakol kuman- danı Hamdi onbaşı da ifadesinde; — Otobüsün karakol önünden çök hızlı geçtiğini gördüm. Biraz sonra ka- rakola bir motosiklet geldi ve ileride otobüsün devrildiğini söyledi. Derhal kaza 'yerine giderek yaralıları hasta- neye naklettik.. demiştir. Pangaltı polis merkezi komiserlerin- düklerini ve şoförü orada bulamadık- larını söyliyerek demiştir ki: — Yarahları hastaneye nakletmeğe uğraşırken şoförü aradık. Bunun kaza- dan sonra oradan geçen hususi otomo- billerden birine binerek hastaneye git- tiğini öğrendik, sonra hastanede ifa- desini aldık. Orada aldığımız ifadeler- den de şoförün çok hızlı sürmek yüzün- den otobüsü devirdiğini öğrendik. Gelmiyen şahidlerin çağırılması için mahkeme başka bir güne bırakılmıştır. ASKERLİK BAHSİ; Madrid etrafındaki muharebeler Askeri muharririmizden: Evvelâ şurasını kaydedelim Ki; ay- lardan beri bu şehir etrafında cere- yan eden harp buranın stratejik ehemmiyetinden ziyade iki taraf için haiz olduğu manevi kıymetten ileri gelir, Madridin düşmesi ne Cumhu- riyetçileri harp edemiyecek hale geti - rir, ne de asilerin kati zaferini temin eder. Hayır, yalnız İspanyanın pay- tahtına şu veya bu tarafın sahip ol- duğunu bir remiz olarak gösterir, Madride ilk hücum şimalden başla- dı. General Molanın kuvvetleri daha eylül ayının başında Madridin şimel | ve şimali garbisini kapılyan Slerra Guadarrama silsllesine gelip çattılar ve hattâ ilk günlerde bu silsilenin en yüksek noktalarını tutarak bazı ge- çitlerden ovaya doğru. sarktılar. Bir taraftan da Avila Üzerinden şimdi harp tebliğinde ismi geçen Escorial kasabasına Kadar yaklaştılar. Fakat | arkasından cumhuriyetçilerin bir. mu- İ kabil taarruz başladı ve Mola ordusu işgal ettiği bu mevzilerden hayli geri atıldı, Bü sırada Franko iki grupu birleş- tirmişti ve her şeyden evvel 'Toledoda günlerden beri çok kahramanane bir müdafaa yapan Alkazar müdafileri ni kurtarmak ve Madrid üzerine bu cepheden yani cenuptan yürümek za- rüretini gördü. Bu suretle bir taşla ırulacaktı, Hem Alkazar mü- i kurtulacak, hem de Madride daha az ârızalı bir istikametten va nimış . olacaktı. 1808 de Napolyon Madri üzerine yürüdüğü vakit te şi- malden ve geçilmez dağlar üzerinden | değil, hayli dolaşarak cenuplan ve bu ist mettei yürümeği tercih etmişti, Frankonun Toledo istikametinde ileri hareketi 20 eylülde başladı ve 21, 22, 23 eylül Toledodan hayli uzak- taki hükümelçilerin müdafaa mev- zileri önünde çetin muharebelrle geçti 23 eyt) hükümtiğiler mevzi- lerinden atılâbildiler. Fâkat henüz Toledoya giden yollar ve istikametler tamamen açılmamıştır. 26 akşamına kadar da bu yolların muhtelif nok- talarında durarak tekrar, bir hayli çetin muharebeler. verilmek içap etti, Nihayet 26 akşamında asilerin öncü- leri Toledo - Madrid. yolunu tuta- Tak bu şehrin tahliyesini hükümetçi- ler için zaruri hale soktular. Maamafih henüz Cumhuriyetçi mi- isler ile dolu olan şehri ele geçirmek mümkün değildi. Bunun için de tek- | rar 24 saat çarpışmak (gerekiyordu. | 70 günden beri inanılmaz bir meta- netle Alkazarı müdafaa edenlerin fe- | rahlaması ancak 27 eylül ve saat 18,30 da mümkün oldu, ispanya dahili harbinden bahsedip | te Alkazar müdafaasını sükütle geçir- menin imkânı yoktur. İçinde bulu- nanlar ister milli bir hisy ister içtimal biritikat ve hattâ ister, can korku- sile bu'müdafaayı yapmış olsunlar. biz; harbin ve müdafaanın ne demek olduğunu bilen bir insan sıfatile bu | çetin müdafaayı yapan insanlar önün- de hayret ve takdir duymaktan ken- dimizi alamıyoruz. Alkazarda. bir Harbiye mektebi vardı, isyanın patlamasile beraber asi- | Jer tarafına geçen ve fakat mevkin | j yakınlığı dolayısile hükümet kuvvet- deri ve milis muhafızlar tarafından muhasara edilen bu mektebin talebe, sübay ve muhafız kıtaları Araplar zamanından kalma eski kaleye sığın- -dılar, Muharip mevcudu 900 - kişi, Bunlardan 300 ü tâlebe ve sübay, mütebakisi asker veya sivil erkek, Ay- nca 1,000 kişi kadar gayri muharip insan da “bu veski kaleye sığınmıştı. Bunun da 400 ü kadın ve çocuklar- dan mütekepti. Silâh olarak kalede iki sahra topu vardı, Bunlardan her birine ait yal- nz 17 şer mermi bulunuyordu. Bir kaç makineli tüfek ve hayli cephane- sile muharip insan âdedine yetişecek mikdarda tüfek vardı. Hükümet kıtaları daha isyanın pat- Jadığı günlerden itibaren bir taraftan kaleyi toplarla dövmeğe, diğer fs tan da hücuma başladılar, Hepsi na- 19 Kânunusan! 19: gösterir harita file. Kale duvarına 1500 ağır top mermisi ve 10,000 sahra topu mermisi isabet etti, Çatı ve duvarlar yer yer çöktü, Muhafızları 83 ölü ve 500 ya- ralı verdiler, Asturyalı madenciler iki defa kalenin altına kadar lâğım kazdılar ve bir hayli parçasını hava- ya uçurdular ve fakat bu ulak ve eski Kaleyi düşüremediler, Nihayet ge neral Frankonun kuvvetlerinin ye tişmesile 71 gün ölümle burun buru- na çarpışan bu insanlar kendi taraf- tarlarının saflarına geçtiler. Toledo ve Alkazarın zaptı, cenup- tan ve nisbeten duz eraziden ilerliyen Franko kuvvetlerinin Madrid yakın- Tarına sokulması, Alkazar kadar çe- tin ve kahramanane bir harbin bu defa da hükümet saflarında gösteril- mesine sebep oldu: Madrid şehrinin müdafaası, Alkazarda eski bir kale harabesi vardı, Madridde o da yoktur. Büyük | harpte bir çok şehirler ve kasabalar (meselâ Fransızların St. Guentin ka- sabası) harp cephesinin içerisine düş- tüler ve aylarca bunların içinde ve etrafında muharebeler oldu. Fakat bu şehir ve kasabalar hiç değilse &i- vil halk tarafından tahliye olunmuş- tu ve şehir nihayet üst binalarile or- du kitâları için bir sığınak vazifesini görüyordu. Halbuki Madrid; harbi çocuğu, kadını ve ihtiyarlarile birlik- te yapıyor ve başarıyor. Harbin bu kadar fecli büyük harpte bile görül memiştir. Madrid müdafaasının bize öğretti- ği ilk şey; tank ve tayyare gibi çok seri taarruz vasıtalarına rağmen çe- tin müdafiler elinde bulunan müde- faa silâhları henüz vaziyete hâkim- | dir ve henüz bu seri vasıtalar mevzi harbini ortadan kaldıracak kadar ç0- galmamış ve kuyvetlenmemiştir, Çünkü; asiler Madride karşı ilk taarruzu tanklarla “yaptılar ve nâ İ her gün tayyareler “bu şehre tonlarla bomba yağdırmaktadırlar. -Fakat bu taraftan hükümetçilerin imdadına ye- tişen küçük çaplı, seri ateşli tank top- ları; öte: taraftan kolaylıkla meyda» na «getirilen tank mânileri: bu mevzi müdafaasını ortadan kaldıramadığı gi- . bi Madridin “yeraltı tramvayları (Met- İTopoliten) de büyük bir kısmının tay» yareye karşı mâsuniyetini temin eği- yor ve hele karmakarışık varoşlara yerleşen Rhükümetçi mevzilerinin ha“ vadan bombardımania ortadan kal- kamıyacağı artık anlaşılmış -bulunu- yor. M. Şevki Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangalıdâ Nargiletiyan, Taksim: o Limonciyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde Dellâsuda, Ga- lata: Karâköyde Hüseyin Hüsnü, Kasımpaşa: Müeyyed, Hasköy: Aseo, Eminönü: Mehmed Kâzım, Heybeliada: Tomadis, Büyükada: Merkez, Fatih: Hamdi, Karagüm- rük: Mehmed Arif, Bakirköy: Merkez, Sariyer: Nuri, Tarabya, Yeniköy, Emirgön, Rumelihisarın- daki eczaneler, Aksaray: Ziya Nu- ri, Beşiktaş: Nail, Kadıköy: Po- zaryolunda Merkez, Modada Faik İskender, Üsküdar: Selimiye, Fe- ner: Defterdarda Arif , Beyazıd: Yeni Lâleli, Küçükpazar: Hikmet Cemil, Samatya: Çula, Alemdaf: Divanyolunda Esad, Şehremini: Ahmed Hamdi,

Bu sayıdan diğer sayfalar: