19 Ocak 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

19 Ocak 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çok güzel ve çok sevimli bir Fransız|şatafatlı yıldızı: Marcelle Chantal Paris muhabirimiz, bu meşhur Fransız sinema yıldızile uzun ve çok enteresan bir mülâkat yaptı Paris (Hususi muhabirimizden) — Marcelle Chantal Fransız sinema yıl- dizlarının en meşhurlarındandır. Bu Yıdiz güzelliği, zarafeti, ve sevimli- iği ile tanınmıştır. Marcelle Chan- talin sinemaya başlaması sair yıldız- lardan başka türlü olmuştur. Se Yimli yıldız, filim çevirmezden evvel Ceferson Kon isminde büyük bir zen- Binle evlenmiştir. Bu adam Parisin en büyük zenginlerindendir, Oktov- foyye sokağında büyük bir konağı vardir. Bu konağa bir defa misafir vlan Joan Cravford ile mülâkat yap- mak üzere gitmiştim. Ev pek zengin döştmelidir. Goblin halıları, meşhur ressamların eserleri ve Luiler zamâ- Dından kalma kıymetli eşya ile dolu- dur. İşittiğime göre bu konağın, eş- Yası ile beraber yirmi milyondan faz- la kiymeti varmış. Ceferson Kon ismindeki bu zengin İngiliz Rue de la Paixde Fran- #anın en meşhur elmasçısı olan Cartier İle ortaktır. Mare»ile Chantal'ı gör- Müş âşık olmuş, kendisile evlenmiş» tir. Bu adam ile evli olduğu müddet- çe Marcelle'in taktığı elmaslara Ame- rika milyonerleri bile hayran oluyor- Tormış. Nihayet ismini elmaslı kadın koymuşlar, Hattâ bu elmaslar sebebile burada bazı vakalar da olmuş, bir akşam ge- €e kabarelerinden birinde Marcelle Chantali kıskanan hafifmeşrep bir kadın bu göz kamaştırıcı elmasların Küzelliğine odayanamıyarak ayağa kalkmış, yüksek sesle: «Ben de bu ka- dar güzel elmaslar takabilmek için bir elmasçı karısı olmak isterdim» de- miş, Bu söz Marcelle Chantalin pek $i- nirine tokunmuş, kadına: «Ben mo- Gel değilim, elmasçının' karısıyım el- maslâr da benim malımdır; diye ce- Yap vermiş ve kabareden fırlamış çıkmış. Gthe bir gün bu elmaslar yüzün- den bir vaka daha.olmuş. Rue dela Paixde elmasçı > Cartler'in- mağaza- sına bir yaşlı kadın, bir genç'erkek girmişler ve madam Ceferson Kon ta- rafından. geldiklerini, “kendisi ak- şam. süvareye gideceğinden -üç sıra büyük inciden bir gerdanlık istediği- ni söylemişler. M. Kon, Cartier ile: ortak olduğu için kimsenin” aklına : bir şey gelme- | miş; hemen dörtyüz bin-frank kıys | metinde “bir inci gerdanlığı vermiş-. | ler. “Aradan: bir iki gün geçmiş Mar“ celle Chantalin Cartierye kimseyi gön dermediği' ve bunların “dolandırıcı oldukları: meydana çıkmış, fakat bu dolandırıcılığı yapan anne oğul fakir düşmüş asil bir aileye mensup olduk- larından, âyni zamanda da Marcelle Chantalin ahbapları olduğundan genç kadınm arzusu üzerine mesele polise aksetmeden gerdanlık alınmış ve ahbapları aleyhinde de dava ikame <dilmemiştir. İşte genç yıldız böyle . haşmetli bir hayat yaşarken filim çevirmeği dü- şünmüs, . kocası pek sevdiği karısının sinema, yıldızı olmasını istememiş bir Şok itirazlarda bulunmuş. Fakat bun- lar fayda etmemiş, nihayet sermaye | vermiş, karısının . flim müsaade etmiş. Zengin çevirmesine elmaşçının ümidi şunda imiş: Kadın bir iki filim | çevirdikten sonra hevesini alacak ve ve filim çevirmekten vazgeçecek. Fa- kat ümidi boşa gitmiş, tahminler yan- Mış çıkmış bilâkis genç kadın sinema” Yı çok sevmiş, oynadığı rollerde pek çok muvaffak olmuş ve sinema yıldızı olmağa karar vermiş taşınmış kadına bin bir türlü vaad- lerde bulunmuş, servetinin, elma rnın mühim bir kısmını ona ve Meğe Tazı olmuş elinden geleni yab- | yorsunuz? Kocası bu hal karşısında düşünmüş Mareelle Chantal «Ya benden ya sinemadan vazgeçer- sin> demiş karısı da; «Senden vazge- çerim sinemadan vazgeçmem; de miş ayrılmışlar. Güzel yıldız şimdi Pariste lüks bir apartımanda oturuyor. Kendisinden mülükat istedim; Aparlımanına da- vat etti, bir sabah gitim, Famdö- şambr beni gayet güzel ve zevki se- lime göre döşenmiş bir salona aldı. 'Kanape tâkımı Lul Sez stili, duvar- larda güzel tablolar, kanapelerden bir tanesine Mari Antuanetin arka- sından çıkan bir entarinin kumaşın- dan kaplanmış. -Güzel-kuyruklu: bir piyano... Apartımanın önü açık manzarasi pek güzel; dışarıda; “güneş parlıyor, Kapı açıldı. Mareelie Chantal güzel saten “bir pijama ile içeri girdi. Uzun boylu nazik güzel 'bir kadın — Affedersiniz sizi pijama ile ka- bul ediyorum. Çünkü stüdyoya git- meğe mecburum vaktim yok esvap değiştirmekle vakit kaybetmek iste- medim.. dedi. Büyük kanapenin üstüne yanyana oturduk. Güzel yıldız mütebessim bir sima ile söze başladı: — Cin& Miroirden bana telefon et- tiler. Sizin bir 'Türk gazetesi muha- biri olduğunuzu benimle mülâkat yapmak istediğinizi söylediler. Hangi gazetenin. muhabirisiniz? — Akşam gazetesi dedim ve ga- zeteyi kendisine uzattım. -— Cin& Miroir'm kâtibi umumisi- nin sizi tanıdığını bildiğimden kendisi-! ne sizden bir mülâkat istemesini rica etmiştim. — Pek iyi ettiniz, Türkleri çok tak- dir ediyorum, Türk gazeteleri müu- habirlerini kabul etmek benim için ş6- reftir. Neden bahsetmekliğimi isti- — Evvelâ Amerikan sinemasi hak- kında fikrinizi öğrenmek istiyorum. — Amerikan sineması o kadar vasi bir mevzu ki bu kısaca anlatılamaz. | mek için giderdi. Şimdi fazla patırdı Maamafih bir fikir vermeğe çalışı- İ rım, Amerikan sinemasının cihanşü- mül şöhreti pek büyük sermaye sar- fedilmesinden ileri gelmiştir. Ameri- kan sinemasında milyarlar dönerken Fransa sineması ancak milyonlar sar- fedehilmektedir. Amerikada en kü- çük bir filim yüz binlerce dolara mal ölürken Fransada yüz bin frankla filim yapılır, Bu neye benzer biliyor musunuz? İki ayni güzellikte kadın biri fakir, diğeri zengin, fakir kadın güzelliğini, hiç bir zaman gösteremez, | çirkin zannedilir, diğerine gelince para. sayesinde süslenir takar takıştı- rır bir kat daha güzel olur. İşte Ame- rikan sineması ile Prânsiz sineması arasındaki fark bundan ibarettir. Burada istidadı artist iii yek, gü- zel voanzara mı yok? “Her şey var, Hattâ Amerikada olmıyan şeyler bu- rada var. Fakat maatteessüf sinema ölemi Amerikadaki gibi iyi değildir ve sermayesi yoktur. Bu sebeple ta- rihi, tabii bir çok güzelliklerden isti- fade etmek imkânı olmuyor. Emin olu- nuz ki, teknik itibarile sözlü filimlerde Fransız filimleri Amerikan filimlerin- den çok ileri gitmiştir. Amerikan fi- limlerinin birçokları o kadar çok söz- lüdür ki, hemen hemen hiç hareket yok gibidir. Fransız filimlerinde bilâ- kis sözden çok hareket vardır, Fazla sözlü filimlerden geveze adamlardan ikrah ettiğim kadar ikrah ederim. Çün- kü çok söyliyen mânasiz söyler, böyle dilimler de mânasız sözlerle doludur. Meselâ Romeo ve Juliette o eski espri X zamanların âdetlerile uymıyacak ka- dar çok sözlü bir filim. Ben böyle fi- Yimlere eski sessiz filimleri tercih ede- rim. Hiç olmazsa mesele kısa bir yazı ile anlatılır, İnsanın kafası şişmezdi. Buna ilâveten güzel bir müzik te filime hayali bir güzellik verirdi. O zaman herkes sinemaya sinirlerini dinlendir- yüzünden sinemadan yorulmuş olarak çıkılıyor. (Artistle mü Kİ kısmını diğer mektubumda bildireceğim.) B.O, Bir "kadın avcısı ! Yedi karılı bir koca küreğe mahküm oldu! Londrada Old Balby mahkemesi John Christilen namında birini yirmi sene kürek cezasına mahküm etmiş- tir. Bu adamın kabahati, yedi defa evlenmiş olmasıdır. İngilterede birden fazla karısı olmak ağırcezayı müstel- im bir cürüm sayılır ve falli ağırce- za mahkemesinde muhakeme edilir, Christien de bu cürmü işlediği cihet- le, 20 sene küreğe mahküm edilmiş- tir. Bu mahkümiyetin tuhaf tarafı Christilen üstüste yedi kadınla evle- nirken, dırahoma parası almak bır- sile değil, fakat güveği girmek ve Şa- tafatlı düğünler . yapmak iştiyakile hareket etmesidir, Mahkeme huzurunda şahid sıfatile dinlenen suçlunun ilk karısı, hâki- min suallerine cevap vererek: — Kocam çok sevimli ve tatlı bir adamdı, Umumi harpte, bir hastane- de hasta bakıcı iken evlendik. Fakat bal ayımız daha bitmeden bir sene hapse mahküm olân. Kocam bana yazdığı mektupta omahkümiyetinin sebeplerini şöyle anlatıyordu: «Seni görmek için kaçtım, beni yakaladılar | ve mahküm ettiler. sevgimin cezasını çekiyorum.» Halbuki hakikat böyle değildi. Ko- cam, ikinel izdivacı için muhtac ol- duğu paraları bulmak için karşılık- sız bir çek imzaladığı cihetle, sahte- | kârlık yapmış ve bu sebepten dolayı mahküm olmuş. Kocam hapishaneden çıktıktan s0n- | râ beni görmeğe geldi ve bâna bir ro- man getirdi. Romanın arka tarafın- da; «Sevgili Zeveeme, müellifin hedi- yesis öümlesi yazılı idi. Kocam bu romanı elime verirken: —-Bünü ben'yazdım Fakat kendi- mi gizlemek istediğim için namı müs- tear kullanmadım, dedi; Bir kaç gün sonra kocam orlüdan kayboldu, işte ancak bugün huzurunuzda gö: TUM. 1923 senesinde, Shristien, Poris- mut şehrinde yerleşmiş John Nigel adile bir gramofon ve radyo fabrika- sının vekâletini üzerine almıştı. Bu arada ilk karısından daha boşanma- dan genç bir kızla tanıştı ve evlendi. Kari koca Vight adasında bal aymı geçirmeğe gittiler. Üç ay sonrabu sahtekâr, yakalanmış ve iki karı al mak töhmetile 3 ay hapse mahküm olmuştu. İkinci karsı, Christiene ha- pishanede iken her gün mektup'yazı- yor ve diyordu ki: — Sana muhabbetin: bakidir. Sanâ sadık kalacağım. Fakat Cbristicn hapishanede iken ikinci karısından gördüğü bu vefa ve muhabbete bir daha yanına uğrama- makla mukabele etmiştir. İkinci kar- sını da bu şekilde bırakan Chwistien yeniden ad değiştirmiş ve John Lan- don namile, cidden güzel v kızla evlenmiştir, Üçüncü karısı yük sek ve kibar aileye mensup idi Gazeteler, fevkalâde muhteşem olan İşte sana olan | sehhar bir düğünlere meraklıolduğundan yedi defa evlenmiş! , kızla yaşadıktan sonra onu da evvel- ki karıları gibi hiç bir iz bırakmadan terketmiş ve birdaha yanına dönme miştir. Aradan üç yıl geçti, Bu deft Christlen Man adasında sarışın ve güzel bir kızla evlendi. Fakat bir müddet sonra kocasının mahiyetini öğrenince artık onunla beraber yaşa- mak istemedi ve başına bir felâket gelmesinden korkarak Christieni bi- rakıp kaçtı, zabıtaya haber verdi. Fa- kat Cbristien polisler kendisini ara- mağa koyuldukları zaman çoktan sırra kadem; basmış, adını değiştir- miş ve John Eliot namile, bambaşka bir adam olarak Mans sahilinde Hyt- be şehrinde peyda olmuştu. John, bu şehirde de evlenmiş, fakat daha bal ayını bitirmeğe: meydan bulmadan Londradân gönderilen iki sivil polis Mn yakalanmış, 18 ay hâpse üm” olmtş, mahkümiyet müd- ai bitirdikten sonra 1930 senesin- de hapishaneden çıkmıştır. Christien iki'sene rahat “dürdü. Fa- kat 1932 senesinde Marjori hamınğda sarışın bir dul'kadınla tanışınca, ge- ne kendisini şeylana kaptırmış, altın. cı defa evlenmiştir, Kayın pederi fab- rikatör olduğu eihetle, karı koca, İs- İ panyaya, cenubi Amerikaya uzun bir seyahate çıkmışlardır. Genç kadın, cenubi Amerikada iken, kocası bir gün yanından ayrılmış ve bir daha gözükmemiştir. Zavallı ka- dın, kocasının haşına bir felâket gel- miş olmasından, korkarak ağlıya af- lıya İngiltereye dönmüştür. e Bu esnada kadın avcısı, İşpanyada- nina dönmüş, Hicesinde Öğünü yemin ile teyid ederek onunla evlenmiştir. Christien yeni karısile İngiltereye dönünce ya- kalanmış ve ağırceza o mahkemesine verilmiştir. Bu defa ağırceza mahke- mesi altmış yâşına basmış ve bir kaç defa mahküm edilmiş olan bu kadın aâvcısına karşı merhamet etmemiş ve kendisini yirmi sone kürek cezasına mahküm etmiştir. e amaa 19 Kânunusani 937 Salı Öğle neşriyatı — 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05: Plâk- ia hafif müzik, 13,25 - 14: Mühtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 İstanbul konservatuva- rı namına konferans: Bay Adnan ta- rafından, 20 Vedia Riza ve arkadaşları tarâfından Türk musikisi ve halk şar- kıları, 20,30 Bay Ömer Riza tarafından | arâpça havadis, 20,45-Cemal Kâmil ve arkadaşlari tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 21,15 Saat ayarı, $6- hir tiyatrosu operet kısmı tarafından bir temsil, 22 Ajans ve borsa haberleri bu düğünden uzun uzadıya bahset, ler. Sahtekâr, bir müddet bu güzel ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkla sololar; 23 Son.

Bu sayıdan diğer sayfalar: