17 Şubat 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

17 Şubat 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Romanya hariciye nazırının ziyareti Hariciye müsteşarı dâ kendisine refakat edecek ricalindendir, 23 senedenberi bir çok kabinelerde nazırlık, muhtelif hükü- metler nezdinde sefirlik etmiştir. İki defa adliye, iki defa maliye nazırlığın- da, iki defada Romanyanın Paris sefirliğinde bulunmuştur. MM. Antonescotü mükemmel bir ma- Hyecidir. Romnya maliyesinin ısla- hindâ mühim © hizmeti görülmüştür. Sör zamanlarda Prag, Varşova, Bel- grad ve Parisi ziyaret etmiş, Balkan antantı konseyi münasebetile Atinaya gitmişti. Romanya hariciye nazırı, iyi gören çok zeki ve ince bir diple- mattir, Hariciye müsteşarı M. Radulescou- ya gelince, 1935 senesinde maliye müsteşar! olarak kabineye girmiş, altı aydanberi hariciye müsteşarlığına geçmiştir. M. Radulescou yüksek bir iktisatçıdır. Pariste tahsil etmiş, ma- Mye nezareti umumi kâtipliğinde, hu- kuk faktltesinde profesörlükte, Mi- letler, Cemiyeti ekonomi konseyi Aza- ğında bulunmuştur. M. Radulescou bir müddet gazetecilik te etmiştir. : Taşdelen için Evkaf yeni satış yerleri sat üzerine şehrimizde birkaç satış de- posu açmıştı. Evkaf idaresi, bu satış yerlerinin büyük bir rağbet kazandığı- nı göz önüne almış ve bu sene yeni sa- tiğ yerleri tesisine karar vermiştir. DI- ger taraftan Evkaf idaresi damacana ve! Yıçılarla ikametgâhlara kadar su gö- türmenin çarelerini de aramaktadır. AKŞAM 17 Şubat 1957 sonam İngiliz İmparatorluğunun : politikasını idare eden beş kişi ingiliz hariciye nezareti, Londranın tenha bir sokağında, memuru en az olan dairedir. Nezaretin büfün memur kadrosu 190 kişiden mürekkeptir Dünyanın umum nüfusunun dörtte biri yani yüz milyon insan İngiliz İmparatorluğunda yaşıyor. Dünyanın beşte biri bu camiaya dahildir. Bu ci- han İmparatorluğunun politikası ve siyasi emniyet ve selâmeti Forelgn of- fice (telâffuzu Forin ofistir) diye İn- gilizce adı ile her tarafı malüm bulu- nan Londradaki hariciye nezaretinin. başındaki bir kaç adamın elindedir. İngiliz İmparatorluğu politikasını idare edenler şunlardır: İngiltere. tarihinin ve şimdi bütün Avrupanın en genç hariciye nâzın çok sevimli mister Anthony Eden, ha riciye nezaretinin siyasi müsteşarları lord Plymouth ve lord Cranhorne, ha- rici ticaret şubesi şefi kapitan Wallace. Fakat hakikatte İngiliz cihan poli- tikasının dümeni yalnız bunlarda de- ğildir. Bunlara hariçte bulunan bü- yük İngiliz diplomatlarını da ilâve et- mek lâzımdır. Bunların en marufları Roma büyük elçisi sir Erle Drummond,! Paris sefiri olup ahiren değiştirilen sir Core Clerk, Madrid büyük elçisi sir Chilton ve Moskova büyük elçisi lord Chilstondur, Garib bir tesadüf olarak hariçte bulunan İngiltere kralının bü- yük mümessilleri arasında yüksek 7a- degân sınıfına mensub olarak yalnız bir adam bulünuyor. Bu diplomat da hükümdarlığın can düşmanı Mosko- vada büyük elçisi bulunan lord Chlls- tondur. TENHA BİR SOKAKTAKİ BİNA İngiliz İmparatorluğu politikasını hakiki surette idare ve tedvir edenler mütehassıs namını taşıyan ve şahsiyet leri pek malüm olmuyan bir avuç kişi- dir. Bunlar Britanya harici politika- sinin âdetiriera memürlarıdır.-İngiliz politikafini Bu esrarengiz ve gayri ma- Yüm'âdamlar idare ettikleri gibi İngiliz! Hariciye nezareti de gayet hücra bir köşede bulunuyor. Meselâ Almanya hariciye nezareti Vilhelmştrasse ve Fransa hariciye nezareti ÇGusi d'Orsay gibi muhteşem cadde ve meydanlarda bulundukları halde Foreign office ge- niş Vhitehollün tenha ve sessiz bir yan sokağı bulunan Dowing streettedir. İşte bu hücra köşedeki tenha bir bi- nada 1872 senesindenberi İngiliz cihan politikasının hayrete şayan sade ma- Kinesi idare edilmektedir. 190 KİŞİNİN İŞİ Akdenize ald İngiliz - İtalyan an- Jaşması, İspanyadaki dahil! barbe ade- mi müdahale kararı, İskenderun ve Antakya ve havaliği noktasına aid Türk - Fransız ihtilğfina İngilterenin tavassutu, muhtelif devletler ile akdo- Yunan iktisadi mukayeleler, Mısırın is- tiklâline ald muahğâde, bütün dünya devletlerinin iştirak edeceği yeni İn- giliz kral ve kraliçesinin taç giyme me- rasimi için hazırlık hep bu teriha bina- daki küçük bir: teşekkül tarafından vücudâ getirilmiştir. Bütün bu işleri yapanlar yani bu dünya İmparator- ; luğu politikasını idare eden kadro 190 kişiden mürekkeptir. Büyük “devletler. arasında hariciye nezareti Kadrösu en az olan devlet bu cihan İmparatorluğunun mukaddera- tanı idare eden Foreign office memur- larıdır, Halbuki harici. politikayı en mükemmel olarak ve büyük muvalfa- kıyetle idare eden merkez de İngiliz hariciye nezaretidir. İngiliz cihan po- Mtikasını hakiki olarak idare eden bu adamların şahsiyetleri nadiren harice malüm olmaktadır. Bunlardan biri yakınlarda vefat eden Wigramdır. RÜTBESİZ VE UNVANSIZ NAFİZ ŞAHSİYET Wigram hususi rütbe unvanı olma» dığı halde umumi harpten sonraki dünya politikasının üzerinde cihanda meşhur birçok politikacılardan daha büyük tesir yapmıştır. Yegâne sıfatı Civli service yani mülki hizmet âzası bulunmaktan ibarettir. 'Halbuki hakikatte hariciye nezare- tinin Central Departement denilen merkez dairesinin “şefi bulunuyordu. Bu daire İngilterenin Almanya, Fran- sa, Belçika ve Lehistan devletleri ile olan münasebatına ve tali iş olarak da sulh muahedeleri ve tamirat işleri ile alâkadar meselelere bakar. Bütün bu dairenin başında tarihin en karışık bir zamanında bulunan Wig- ram bulunmuştur. Maiyetindeki ken- disine yardım eden kadro dört memur- dan ibarettir. İşte bu beş adamın elinde birçok seneler Avrupanın ve bütün dünyanın sulhü ve emnyeti ile alâkadar. gayet muaddal ve girift meseleler halledil- miştir, M. EDENİN AYLIĞI Tabii İngiltere hariciye nezaretinde de bir barem ve bu bareme göre un- vanlar ve rütbeler vardır. Lâkin bun- lar hiç kullanılmaz. Hattâ tanzim ettikleri resmi vesâikte bile bu unvan- Tar ve rütbeler kullanılmaz. Yalnız mis. ter Clerk diye isimleri geçer, İngilterede Clerk hem alelâde yâzi- €ı hem de büro memuru manasını ifa- de eder. Fakat hakikatte bu alelâde yazıcı ve kâtipler İngiliz memurin s- nıfının en güzide zümresini teşkil eder- ler. En yüksek maaşları bunlar alır- lar. Vazifelerinde hem tamamlle müs- takildirler hem de en ağır mesuliyeti yüklenmiş bulunurlar, En yüksek diplomasi meslek ve kar- yeri bunlara açıktır. İlk maaşları 26 İngiliz lirasıdır. Bu maaş ayda 100 ilâ 120 İngiliz lirasına çıkar, Hariciye nazırı mister Edenin senelik maaşı 5000 İngiliz trasıdır. PARLÂMENTOYA KARŞI KİM MESUL? Parlâmentoya karşi hariciye neza- retinin bütün işlerinden yalnız hari- ciye nazırı mesuldür. Fakat nezaret dahilinde bütün işlerden mesul olan yedi senedenberi dalmi memurların heyeti başında sir Robert Vanisttart- dır: Ankara sefirliğinden daimi hari- ciye müsteşarlığına gelen sir Ronald Lindsap Vaşingtona büyük elçi tayin edildikten sonra yerini Vansittart işgal etmiştir. Bu zat çok esrarengizdir. Temayü- lâtı sola mıdır, sağa mıdır, kimse bil- mez. Bütün İmparatorluğun politika- sınırı hiç değişmiyen dümenclsi budur. Fikir ve temayüllerini ancak şefi yani hariciye nazırı bilir. Hariciye nazın- nın şahsı ise sik sık değişir, Geçen kısa bir zamanda üç defa de- gişti. Sir Con Simonun yerine sir Sar muel Höcre, bu zatın yerini de mister Eden geçti. Daimi müsteşarın'Şahsı nadiren mevguubahis olur. Yâlnız Habeşistan buhranında bazı siyasi mahafil Van- sittarın çekilmesini istemişti. Hoare- Laval plânını mumalleyhin tertib et- tiği zannedilmişti. Fakat parlâmento- daki gürültülü münakaşalarda müste- şarın ismi asla geçmedi, İngilterede devlet hayatının değiş- mez prensiplerinden biri de mülki hiz- met âzalarının parlâmento münaka- şalarında mevzuubahis edilmemesidir, Bu âzalar ekseriya çok süküti ve ke- tumdurlar. Bunlardan hariciye neza- reti Amerikan işleri dairesi şefi mister Cralgle ağzından fazla bir söz kaçma- sın diye dostları ile görüşürken gayet az ve tartı İle söz söyler. - İştebu süküti ve esrarengiz adamlar dünya politikasını idare etmektedir- ler. F. KADIN N KÖŞESİ Mevsimlik elbise Koyu yeşil mevsimlik elbise, Kürk kırmızı tilkidir. Kürk tayörün yakasi- na raptedilmiştir. İcabında buradan çıkarılarak başka yere de takılabilir. Kıskançlık Iki kadın bir olarak üçüncü bir kadını dövdü Kasımpaşada oturan Emine, Arife ve Mediha isimlerinde üç Kadın, ara- larında bir kıskançlık dolayısile kav- gaya tuluşmuşlar, Arife ile Mediha bir olup Emineyi adamakıllı dövmüş- lerdir. Polis iki kadını yakalıyarak mahke- meye vermiştir. Jimnastik yapıyormuş! Ahmed adında bir adâm Ar- navutköyünde mektep olarak yeni yas pılmıya başlanan binanın demir par- maklıklarını sökerken yakalanmıştır. ” Ahmed'parmaklıklar elinde olduğu halde: — Jimnastik yapıyordum.. parmak» lıklar yerinden çıktı. “derdiştir. Tefrika: No. 26 Mavi semada yavaş yavaş alçalan hara» retsiz kızıl güneşi bu kış dekorunu yaz- dan çok seviyorum. Bizim gibi kara su- samış yorulmak nedir bilmiyen İstan- “bul halkı güle, oynaya yanımızdan ka“ Ale halinde geçiyordu. «Birdenbire Leylâ .kolumdan çekti, yüzüne baktım, bir şeyler söylemek 1s- İiyor, fakat çekiniyordu, nihayet ka- rar verip: — Süzi bilirsin ki, seni çok sever ve senden bir şey gizlemem, dedi. Annem, babam bây Mehmiedin kızı ile görüşme- mizi istemiyorlar, O anda bütün kanım başıma top- landı. Leylânın bunu söyliyeceğine emindim, Çünkü biraz evvel kahvele- rin önünde, dün dalgınlıkla randevu verdiğim Emele Tasgelmiştik. Daima nazik ve terbiyeli olan Leylâ fle Hâle kızcağıza selim vermedikleri gibi epey- ce de ağır kinayelerde bulunmuşlardı. Emel bizimle yürümeğe başladığı hal- de beş on adım attıktan sonra yapılan harekete dayanamıyarak boynu bü- kük geriye dönmüştü. , Bu hadiseye evvelâ ehemmiyet ver. KIRILAN BEBEKLER Nakleden : Zeyneb İdil medim, ehemmiyet vermedim değil daha doğrusu işi kavrayamadım, son- ra Leylâ, arkadaşlığının ne derece kıy- metli olduğunu anlatan asri genç kız- lâra mahsus bir tavırla <İşte nihayet başımızdalı atlattık der gibi derin bir nefes alınca hakikat bütün çıplaklığı NA çini aklim önek Söze karıştı. Cevap vermedim, bu anda ağzımdan çıkacak her hangi bir söz vurduğum darbenin tesirini kaçıracaktı. İkisin- den de manevi bir intikam almak isti- yordum. Belki onlar bu intikamın far- kına bile varmıyacaklardı, fakat hiç olmazsa vicdanıma karşı mesul kalmı- yacaktım, Saatime baktım dörttü, he- nüz vakit geçmemişti, Arkamız dan gelen bir Şuşul, olamk | ken kapı açıldı sokaktan henüz ge durdurarak, “ onlara da kısaca allahsısmarladık .- dedikten (sonra Şuşutla içine atladık. İlk defa olarak bay Mehmedin evine gidiyordum. — Şuşut, bay Mehmedin karısı ile canınızı sıkmak istemem, beni otomo- bilde beklersiniz. — Fakat Süzi emin misiniz?... banız... — Eminim. Babam filân şu anda aklımda değil, vicdanıma karşı bor- .cumu ödeyeceğim. Yalnız sen evde ağ- Ba- «Bu bir dolandıricı evi mi? diye kendi kendime soruyor ve bizimkilerden farklı olmayışına hayret ediyordum. Kapıyı açan hizmetçiye Emeli sor- dum, — Sokağa çıkmıştı gelip gelmediği- ni bilmiyorum, siz salona buyurunuz da ben bakayım dedi, Her tarafı çiçekle süslenmiş salo- nun yeknesaklığı nazarı dikkati cel- betmiyordu, yalnız canımı sıkan şey duvara yelpaze şeklinde mıhlanmış bir sürü resimdi. Güzel Emelin bu çirkin başlarla akraba oluşuna güçlükle ina- nıyordum, Ben onlara dalmış bakar- diği yanaklarının kırmızılığından bel- H olan Emel güler yüzle bana doğru ilerledi. — Siz mi geldiniz... Bizim için ne şerefi Gayrı ihtiyari mahcup oldum. Bazı insanlarda, karşısındakini güler yüz, tatlı sözlerle mahçup etmek hasleti vardır. Dikkat ettim bugün Emel bel- Ki Kasti belki değil hep ince moktaları- mı buluyordu, Büyük Adadanberi bay Mehmedlerin üzerinde farkına varma” dan yaptığım tesiri şimdi. anladım. her halde aralarında sık sık benim için: «Acaba bize gelecek mi, yoksa gelmiyecek mi?> diye konuşmuşlar. Beş on dakika sonra, sırtına ihtimal çeyizinden kalma, bugün için pek gü- lünç, bir elbise geçirmiş olan bay Meh- medin Karısı, onun arkasından da Saçları yemeni ile gizlenmiş bir ihti- yar kadın yanımizâ geldiler. Emel be- ni kıymetli bir mücevher teşhir eder gibi, sevincinden söyliyeceği kelime- leri şaşırarak yeni gelenlerle tanıştırdı. — Arkadaşım büyük anne.,. Arka- daşım... — Ne güzel bir arkadaş! diyen bü- yük anne memnun gözlerle yanıma gelip oturdu. — Kakao içmesini sever misiniz? Ben bayılırım! Cevap vermeme vakit kalmadan hiz- dolu bir tep- si ile içeriye girdi. Bir yandan ikram ediyorlar, bir yandan da bir sürü iltifat yağdırıp sual soruyorlardı. — Anneniz babanız iyidirler inşal- lah? Babam mı? Falcıya benziyen bu ih- tiyar kadınla babam hakkında konu- şacak kadar samimi mi olduk? Eğilip kulağıma bağırırcasma: , — Tekrar gelmelisiniz, bizi sık sik görmelisiniz, sizi çok sevdik, dedi. Büyük annesinin israrından mah- cup olan saf Emel özür diler gibi: — Büyük annem böyledir, bir ihsanı fazla sevdi mi yanından ayırmak İste mez. dedi. Bu odada öyle bir samimiyet gör- düm ki'gayri ihtiyari ben de kapıldım. Bir müddettenberi kucağımda oturup elbisemi, kolyemi, “düğmelerimi, şap- kamı İnceden inceye tetkik eden Eme- f lin küçük erkek kardeşi her kesin Sus- tuğu bir anda yüksek sesle: — Çok zengin babası olan Süzi siz misiniz? diye sordu. Gülüştüler, ben de güldüm. Bay Mehmedler zannedersem Süziden zi- yade babasının paraları ile alâkadar oluyorlar, Birdenbire Emel; — Geliniz, dedi. «(Arkası var)... 4 ayi ge

Bu sayıdan diğer sayfalar: