2 Mart 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

2 Mart 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAM Amerikada canilerle mücadele . Kimyagerlerin son keşifleri sayesinde caniler meydana çıkarılıyor Nevyork polis idaresi kimyagerlerinin şayanı hayret keşifleri mulaj nedir ? Bir şüphelinin silâh kullanıp kullanmadığı nasıl anlaşılır ? Amerika kimyagerlerinin keşif ve tatbik ettikleri fenni usuller arasında cürüm işliyen bir adamın yakayı ele yermemesine imkân kalmamış gibidir. Şimdiye kadar kurmaz katiller, haydud- lar, cinayet ve cürüm yerinde, kendi- lerini ele verecek hiç bir iz bırakmama- ğa dikkat ediyorlar, yakalansalar ve muhakeme edilseler bile bu delilsizlik yüzünden, adalet neticesinden yakk- larını sıyırabiliyorlardı. : AMERİKA KİMYAGERLERİNİN KEŞİFLERİ Kurnaz caniler, yakalarını adaletin pençesinden kurtarmak için kanlı el ve elbiselerini yıkıyorlar ve polisler ci» nayet yerinde katili ele verecek bir ema» Te bulamıyorlardı. Halbuki şimdi Ame- rika kimyagerleri buldükları bir usul- Je elbise üzerindeki toz zerrelerini tah- Mi ediyor ve elbisenin yıkandığı son tarihten itibaren mücrimin girip çık- tığı yerleri bu toz zerrelerinden mey- dana çıkarıyorlar. Bu fenni deliller kare şısında mücrimin inkârları, suya dü- şüyor. Bundan başka zan altında bulunan bir şahsın tırnakları dibindeki kirler, kimyevi tahlillere tâbi tutulursa, po- lisler, mücrimin harekâtı hakkında tam bir fikir edinebiliyorlar. Hele saçlardaki tozlar, kulak kirleri bir insanın son on beş gün zarfında gi- rip çıktığı yerleri tesbit hususunda po- Mislere emsalsiz bit rehber oluyor. AYAK İZLERİNİN EHEMMİYETİ Meselâ son günlerde bir otomobil ta» mirhanesinde bir cinayet işlenmiş, po- lis yaptığı tahkikat esnasında şüpheli bir şahsın peşine düşmüş, cinayetten «lam bir hafta sonra şüpheliyi ele ge- çirmiş. Fakat maznun inkâr ediyor, (Çünkü cinayet yerinde hiç bir emare bi- rTakmadığından ve yakayı kurtaraca ğımdan, emin, Fakat fenni taherriyatı #on haddine götürmüş olan Nev-York polisi katilin cinayet yerinde bırakmış ,olduğu ayak izinin kalıbını almış... Kurşunun garajın kapısından sıkıldı- ına ve o gece yerde yarım metre kar bulunduğuna göre polis bu ayak izini Masıl elde etmiş? MULAJ NEDİR? Polisler bu cinayeti sabaha karşı ha- ber almışlardı. Garajın kapısına yak- Taştıkları zaman ayak izlerini gördüler. O sırada güneş doğacak ve ayak izleri &riyip gidecekti. Bunun üzerine tele- fonla Nev-York polis müdüriyetine ha- ber verildi: Cinâyet yerine derhal gelen kimyagerler, ayak izlerinin üzerine gü yet ince bir mum tabakası püskürttü- ler. Bunu birkaç defa tekrarladılar, Mum tozları donduktan sonra kalıbını çekip çıkardılar. Bu sâyede mücrimin 8yak izlerinin kalıbıni aldılar ve asıl Katili yakalıyabildiler, Fakat Amerikada fenni taharriyatın De kadar İleri gitmiş olduğunu şimdi ie imiz vaka daha iyi izah edi. yor. İNTİHAR MI, CİNAYET Mİ? Bundan bir müddet evvel Kentuki eyaletinde Henri Denhardt isminde bir adam, gece yarısı polise müracaat ede- Tek şehrin bir gezinti yerinde dostla- nndan madam Vera Taylorun intihar etmiş olduğunu bildirmiş ve demiş ki: — Madam Taylorla mektapta tenez- sühe çıkmıştık. Bir aralık madam Tay- Jor tabii bir ihtiyacın def'i için otomo- bilden indi, Geriye doğru yürüdü. Ben bekliyordum. Birkaç dakika sonra bir tabanca sesi işitince yerimden fırladım. — Vema ne var? Verna? diye bağır- dım. Cevap almayınca koştum 100 a- dım kadar ilerde zavallı Vema yerde Yüzü koyun yatıyordu. Başını kaldırın; ca alnındaki delikten akan kanın yü günü kızıla boyamış olduğunu gör- düm. Kadıncağız can vermişti. Biraz Tabanca kullanan birelhelin mulajı, Madam Taylor İ ölede parlıyan bir şey gözlerimi çekti. Uzandım, aldım. 'Tabancam olması be- ni hayrete düşürdü. Demek Verna ot0- mobildeki mahfazadan gizlice taban camı almış, canına kıymıştı. Komiser: — Fakat sebep nedir? diye sordu. Denhardt koltuğa bitkin bir halde gömüldü. Titreyen bir sesle cevap ver- di: — Ailesi izdiracımıza mâni oluyor- du. Vema -zavallı Vemacığım- intihar edeceğinden müteaddid defalar bana bahsetti idi PKA6 beli alay ediyor di- ye aldırmamıştım. Zavallı Vernacığım beni ne kadar seviyormuş. Vernal. Komiser onu bir polis refakatinde €wine gönderdi. Sonra vaka mahalli- ne giderek vaziyeli Denhardtın izah etmiş olduğu Şektide buldu. Müddelumumi bu intihar vakasına bir türlü akıl erdiremediği için fenni taharriyat bürosuna müracaat etti, Parafin tecrübesi yapılmağa karar ve- rildi. Son hafta zarfında Denhardtin tabanca, ile ateş edip etmemiş olduğu- nu tesbit edeceklerdi. PARAFİN TECRÜBESİ Denhardtın sağ elini düz bir satıh üzerine koydular. Elin üstüne ılık de recede bir ince parafin tabakası dök- tüler, İlk parafin tabakası donduktan sonra bir ince tabaka daha döktüler, Bu ameliyeye dört beş santim kalınlık-" ta bir taba elde edilinceye kadar devam ettiler. Yalnız son tabaka parafini dök- meden evvel elin üstüne bir ince gaz bezi tabakası sardılar. Bu, kalıp çıka- rıırken şeklini kaybetmemesi içindi. Müttehem elini yavaşça çekince para- finden mamul aletin kalıbı olduğu gibi kalmıştı. Kimyager şimdi bu ka- hpta nitrat emaresi arıyacaktı. Niçin?. Malümdur ki, dumansız barutun ica- dından beri kurşunların içine infilâk maddesi olarak konulan barut bu mad- deden imal edilmektedir. Tabanca pat- ladığı zaman güzle görülmiyecek ke- dar bir ince nitrat gazı, tabanca aralık. larından sızarak ele siner. Fakat haklı olarak denilebilir ki, mücrim tabşınca» yı ateşledikten sonra evine giderek el- lerini yıkamış, Yıkamasa bile ateş et- tiği andan yakalandığı zamana kadar geçen müddet zarfında elini öteye be- riye sürdüğü için nitrat zerreleri elin- den silinip gitmiş. “Yalnız unutmamalıdır ki, nitrat nü» İuz kabiliyeti gayet yüksek olan bir gazdır. El ne kadar sürtülse, ne kadar yıkansa derinin deliklerine sindiği için çıkmaz. İşte parafin tecrübesi bu deri deliklerine-sinen nitratı çıkarmak için yapılır. ri bulunup bulunmadığını nitratı beyaza tahvil etmek suretile meydana çıkarır. Fakat kükürt asidi deriyi tahriş eder. Onun için elin parafin ile kalibi alınır, Şimdi parafin ılık olarak elin üstüne döküldüğü ve hava almıya müsaade et mediği için el son derece terler. Ter- lerken ifrazatta bulunur, deri delik- lerinde ne var ne yoksa hepsini dışa- Yı çıkarır, parafinin üstüne döker, küs kürt asidi mahlülu parafin kalıba tat- bik edilince nitrat bulunup bulunma- dığı anlaşılır, Denhardtın elinin kalıbı kükürt asi- di mahlülünde banyo edilince kalıbın üzerinde ince ince lekeler belirmiş... Demek Denhardt son günler zarfında âteş etmiş ki, bu nitrat peyda olmüş. Lekelerin bilhassa tetiği çeken parmak üzerinde fazla olması bu hususta hiç şüphe bırakmamış. “Halbuki Denhardt verdiği ifadede son bir hafta hattâ on beş gün zarfında katiyen ateş etme- miş olduğunu söylemişti. Ayni tecrübe. yi intihar ettiği iddin edilen kadının elinde tatbik etmişler, hakikaten tek bir! leke yok! Demek ki, tabancayı ateşle- hardt ateşlememiş. Bu suretle şahidsiz, emaresiz bu ka» til vakası fenni taharriyat sayesinde memiş, İşaret memurlarının kaskları dikleri kask değiştirilmiştir. Resmimiz- Büyük bir kısmı kükürt asidinden te| de bir işaret memuru yeni kask'ı ile rekküp eden bir mahlül nitrat zerrele- | görünüyor. Teşkilâtı 2 Mari esasiye | kanununun bazı mad: delerindek ideğişiklik Büyük Millet Meclisindeki müzakerenin zabıtlarını aynen neşrediyoruz (Dünkü nüshadan maband) Ne bende ne de başkalarında bu sui te- fehhümler kalmaz. Bu hususlardaki mülâhazalarım aşağı, yukarı budur. İstimlâk meselesine gelince; ben zan- netmiyorum ki, Dahiliye vekilinin de- diği gibi bizde muazzam bir eguestion agrair» olsun, yani çifçinin $ 80İ başkasının hesabına çalışmış bulun- sun. Bu vaziyet çok izam edilmiştir. Ben çifçiyim ve zirai hayatın içinde- yim. Biliyorum, Evvelâ şunu söylemek isterim ki, ben çifçiye, alelitlak her va- tandaşı, yuva sahibi yapmanın ve çâ- lışma, için vesait sahibi yapmanın ta- mamile taraftarıyım ve bunun İktisadi ve içtimai faidelerini de tamamile müdrikim. Tabii bilirsiniz. Nitekim kendi arazimden 4000 dönümünü yani yarısını bugün kendi ortakçılarıma devretmiş bulunuyorum. Binaenaleyh Toprak kanununu herkesten evvel tat- bik etmiş bulunuyorum, Bu işde ta- mamile çifçinin toprak sahibi olmasını,! gerek iktisadi ve gerek içtimai bakım- dan, çok faydalı görüyorum. Amma, arzettiğim gibi, bizde diğer memleket- lerde olduğu gibi, hukuku medeniye haricinde insanlar yoktur, Ve öteden- beri yoktur, Müslümanlık mülkiyeti bir akidei diniye olarak kabul ettiği için bizde ve bütün müslüman memleketic- rinde herkes mülk sahibi olabilir ve alıp satabilir. Meselâ Rusyadaki mir usulü gibi bir usul bizde yoktur. Orada muazzam bir kütle mülk sa- hibi olmaktan, alıp satmaktan mah- rumdur, Bizde halk âz çok mal mülk sahibidir, Şimdi çifçiyi toprak sahibi yapmak istiyoruz, Çifçi; bilirsiniz ki, esbabı mucibede de yazıldığı gibi, çift ile meşgul olan Halka derler. Çift sü- rer, kendi arazisi yoktur, başkasının arazisinde ortak olarak çalışır. Yahut da az arazisi vardır. Zannediyorum ki, maksad bu nevi çifçileri toprak sahibi yapmaktır. Zannetmiyorum ki, bunlar- dan başka kimseleri de ve çifçi amelesi-| ni de toprek sahibi yapmak meselesi mevzuubahis olsun. Böyle olursa o za- man hayvanını, alât edevatını evini, tohumunu ve mütedavil sermayesini de| vermek lâzım gelecektir. (Vereceğiz sesleri). Müsaade buyurunuz, zanne- diyorum ki, buna hiç bir Devletin ha» zinesi tahammül edemez ve bu, dün- yanın hiç bir yerinde böyle halledilmiş değildir. Fabrikaya amele lâzım oldu- ğu gibi, toprağı işlemeğe de amele lâ- zımdır. Bilhassa ameleyi toprağa çivi- lemek ve onu toprakta tutmak çök 20r bir meseledir. Onun için bence, bu veril se bile, dediğim gibi, onu töprağa bağ- lamak çok zor olacaktır, Ve gene, zan- nediyorum ki, aradan seneler geçince gene bu topraklar başka ellere devro- lunacaktır. Binaenaleyh o halledilmesi lâzım gelen mesele, bugün elinde sapa- nı olan, çift süren ve başkasının yanın- da ortakçılık yapan veyahut arazisi az, kısmen var, başkasının yanında ortak- çılık yapan çilçiyi toprak sahibi yap- maktır. Bu mesele Cumhuriyet hükü- metinin, zannederim, İzmirin İstirda- dından sonra oralarda kalan metrük araziyi muhtaçlara dağıtmasından baş- lar. Diğer taraftan Ziraat bankası da çifçiyi arazi sahibi yapmak için taksit- lendirme usulünü ihdas etmiştir. Ben zannediyorum ki, bu mesele Teşkilâtı 'Esasiyede yapılacak olan bu tadilât de- ğer şeye, parasını peşin vermek cihe- tlnden bir tadili istilzam edecek ka- dar büyük bir mesele değildir. Bilhassa şimdi yapılan tadilâtta bedeli de, yapı- lacak kanunda tesbit edileceğine göre, vatandaşlara değer bahası verilmiyecek! demektir, Muazzam bir mesele karşısında isek, halledilmesi lâzım gelen iş, bazı mem- leketlerde olduğu gibi, muazzam bir kütleyi birden bire arazi sahibi yapa- cak isek, o vakit her tedbiri alalım, Am- İçin tasarruf emniyetinin inkişaf etme- si çok lâzım olan bu memlekette em- niyetsizlik ve istikrarsızlık tevlid ede- cek vaziyetleri düşünmek ve mezürayı da elden bırakmamak lâzımdır, ODU” için bir taraftan Hükümet kendi ce hesinden, meselâ 20 senede öde: üzere ufak faizli bir hazine bonosu ©” karmak suretile, diğer taraftan > bankası büyük toprak sahiplerile KÖ” lü arasında mutavassıtlık rolünü YAP” mak suretile bi iş hâlledilir. Arzettiği” gibi terükki şolunda - hızlı -yü mecbur olah bir milletiz. Tasarruf * mülkiyette emniyetsizlik ve istikrar” lık verebilecek işlerden tevakki ef lâzımdır. Zira bu emniyet ber 7 kinin hem kaynağı hem temelidir #8” nındayım, ; HÜSNÜ KİTAPÇI (Muğla) — Beğ deniz de lâyiha hükümlerini oku) edindiğim ihtisası yüksek huzurunüğ da arzetmek üzere çikiyorum. Kısat arzedeceğim; kıymetli vakitlerinizi sui istimal etmiyeceğim. İkinci maddeye ilâve edilen vasıfi&f şu demektir ki, mevkii iktidarı elif? bulunduran C, H. P. şimdiye kadâf proğramında umde olarak; kabul ettiği bu vasıfları w ediyor, Atetürk gibi yüksek bir deha ve kıymetli arkadaşları, kanuna, lâtı Esasiye kanununa girmemiş dı dahi, bu işi yürütmek kudret ve yi” biliyette olduklarını şimdiye > kadafiğ #lliyatlarile göstermişlerdir. Bina€i” aleyh bu noktai nazardan bir âmeliyesi yok gibi görünüyorsa Türk Milletinin -ki ebed mtüddetülr- 9 lecek nesillerimizin en iyi bir bir millet ve hükümet, teşkil edebil” si için lâzım gelen vasıflarla mücö” hez olmasını göstermek ve bu vazif& Teri kendilerine emanet etmek itibari? bu vasıfların ve bu umdelerin teşkili! Bsasiyeye girmesini bendeniz mu görüyorum. j N Şimdi yurddaşlarımıza kalacak İ9 bu mevzular üzerinde münakaşa ©” mek, imali fikretmek değil, bilâkis PU umdeleri en İyi tecelli ve tahakkuk © tirebilecek ve bu suretle de Atatürkü” istediği gibi milhetimizi muasır niyet, muasır milletlerin seviyesine “8 hattâ, onların fevkine çıkaracak te$ birleri alarak bu neticeye wi ibaret olacaktır. Biz Atatürkü ilk d” fa muzaffer bir kumandan olarak dini tarihe yazdırdığını görüyoruz. dan sonra Türk Devletini kurup bâf” na geçtikten sonra hiç yi idari, siyasi bir çok kararlar alarak V* birçok inkılâplar vücude getirerek let ve memleketi yardırdığı sandet d©” recesini yakinen görüyoruz. Ve bu it” barla da: kendisini tarih büyük bir #” yaset dahisi olarak kaydetmek Zar” yetindedir.Bu kadar isabetli Karar)” ını uzun zaman görerek, onun çay vadisinde , fiiliyati sahasında eden neticelerine baktıktan sonra bii düşen iş bu işaret ettiği nol yekvücud olarak birleşmek ve onu gösterdiği umdeleri hırzıcan edecek kilde kabullenmektir. (Alkışlar) noktadan da zannetmem ki yul larımız başka türlü düşünsün, Yal9İ bu umdeler üzerinde tevakkuf etm” ği ben zaid bulurum. Çünkü kıymetli Dahiliye Bakani çok salâhiyetli bir lisanla, vakıfan€ şekilde bunu izah buyurdular, Ben Yİ” nız bütün bu umdelerin bizden istediği bir noktayı işaret etmek isterim, At“ türk bütün icraatında hedef bunu kabul etmiştir. Bu de, kendi 19 hatına bakmıyarak yalnız. millet “ memleket için çalışmağı gaye bilmek ve bunun için de gayet feragatkâf < fedakâr olmak. Şimdi her hangi İİ vasfı ele alsak, meselâ devletçilik VW” fını alalım: Bu vasfa istinaden Derli gerek nazımlığını ve gerekae başar"” lığını üzerine aldığı bir işte kull&” dığı elemanlar eğer bir iş yapan si teşebbüs sahibi kadar o işe kendi bağlamazsa ve huzur ve rahatını ai etmezse devletçilik vastma ihanet ©” miş olur ve bu vasıf semeredar olma” Ayni zamanda Atatürkün devletsii vasfını haiz bir ferdi olamaz. vali oli lete (Arkası

Bu sayıdan diğer sayfalar: