2 Mart 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 13

2 Mart 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gece yarısına doğru Nihad uyandı. Naciyenin evinde yemek yemişti. Son- Tâ, ikiside rahat koltuklara yaslana- Yak radyo dinlemişlerdi. Tatlı musiki, Odanın hârdreti; yemeğin ağırlığı on- Jarın göz kapaklarına ağırlık vermiş- $i. Rahat bir uykuya dalmışlardı. Ni- had Naciyeye baktı. O biraz üzüntülü uykuda gibi görünüyordu. Oda- Yun derin sükütu içinde, “Naetyenin Ağzından bir erkek ismj çıklı: Celâl Bayıklıyordu! Sonra, bir cümle daha Fakat Nihad birşey anlıya- Madi. Genç.kadın hafif bir gülümse- Me ile uyandı. — Rüya mı görüyordun, Naciye? — Sen de uyudun mu? — Evet.. Celâl diye söylendin. Kim bu erkek Naciye? Söyle bana ML... Naciye sabit mazarlarla tavana bak- ti. Sonra, hafif bir sesle: — Celâli üç ay evvel tanıdım, dedi. Martta galiba evleneceğiz. ... Ön senedir bir aşk romanı yaşıyor- Bu, rasgele, bir gün tramıvsy- da bir macera idi. Naciye Para çantasın evde unutmuş, bilet Parası bulamıyordu. Nihad, bu akşam İade edersiniz diye gülerek Naciyeye biletini aldı ve hakikaten o akşam bi- Parasını iade bahanesile buluştu- Yar. Naciyenin anası babası ölmüştü. işarak yaşıyordu. Bu munrefe bir uğa, dostluk ta bir aşka münka- Mb oldu. Günler, aylar, seneler geç- Mişti. İlk tanıştıkları zaman Nihad Yirmi altı, Naciye yirmi iki yaşımda Miller, Şimdi on yaş ihtiyarlamışlardı. Nihad evli olduğunu söylemişti. Fa- Yatın içine başka bir erkek giriyordu. Nihad sordu: ği — Kimdir bu Celâl? Nasıl tanıştın onunla? Bu apartımanda oturuyor oda... Bir gün merdivende bir kaç kelime konuştuk. Genç bir sdam değil, kır- kından fazla... Ne yapayım Nihad, bak tanışah on sene oluyor. Sen hiç bir zaman benim olamıyacaksın. Za- Man geçtikçe bu hal insanın kalbime daha fazla bir acı veriyor. Gençlikte İstikbal hep penbe görünüyor ama, İS öyle değil. Ben her şeyi Celâle an- İattım, Bana hak verdi. Yakında ev- eneceğiz. Zannederim ki sen de bana hak verirsin, — 'Tabil, iki gözüm... Hiç istemeden bu cümle ağzından çıkmıştı, Fakat hakikat başka türlü İdi. O bu hakikati Naciyeden on sene Gizli tutmuştu. Nihad evli değildi. evliyim dediğini kendisi de Pek iyi tahlil ve izah edemiyordu. Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ Altına sarılsalar taş, adama yapış- sg odun olduğunu söyliyen Endü- müslümanları Allahın gazabına Uğramışlar sanıyorum. Kemal reis Kaşlarını çatmıştı. Hasan kaptan yattığı yerden başını kaldırdı.. göğsünü şişirerek geniş bir nefes aldı.. sözüne devam etti: >— Bu gece, hayırdır inşallah, gök- Yüzü kızıl renge boyanmıştı.. bulutlar Arasında yıldız yerine kesik müslüman Kemal reis başını salladı: — Sahiden insanı düşündürücü bir Tüya bu, Memleketi bir samur kürk Satar gibi, düşmana satmaktan çe- iyen Endülüs sultanı bu hâlkın , başında durdukça, Endülüs memali- kinin düşman istilâsından kurtulma- tına imkân yoktur. Bunu ben de bi- iyor ve görüyorum. Fakat, himayeye Muhtaç bir takım mücahidler var Kİ, İşte benim en çok acıdığım zavalklar bunlardır. İşbiliyede Emir Yusuf, Mal- kada, Seyid İbrahim gibi yurdsever- İere yardım etmeden, onları içine düş- © İükleri bu tehlikeli uçurumdan kur- (Sar) iKi MASAL KEMAL REİSİN İSPANYA DÖNÜŞÜ Tanıştıklarının ilk akşamlarından birinde bu yalan onun ağzından çıkı- vermişti. Gençti. İhtimal ki biraz ken- dini beğenmişti, Kadınlar dudakla- rında dâvet edici bir tebessümle ona bakıyorlardı. Kendi kendisine çok ke- re: — Neden bir kadına bağlanıp kal- malı? derdi. Nâdişöye evli olduğunu söylediği zamân, genç kâdın hiç mukabelede bulunmamış, susmuştu. Yalnız göz- leri nemlenmişti. - Nihadı seviyordu. «Bu masâli yarım bırakalım; demek cesaretini kendinde bulamamıştı. Na- elye sevdiği erkeği kaybetmekten, yalnız kalmaktan korkuyordu. İşte bunun için, on senedenberi bu tatlı masal, bu aşk Toranı devam edip gitmişti. Sevilen kadını on senelik bir işk ve şefkat hayatından sonra kaybet- mek Nihada çok acı geliyordu. Bu Adeta vücudümüzden bir parçayı can- lı canlı kesip atmak demekti, Canlı bir halde devam eden bir maziyi unut- mağa çalışmak ne müthiş bir işkence olurdu. Nihad böyle bir işkenceye ta- hammül edemiyeceğini pek âlâ anlı- yordu. Elini uzattı, Naciyenin başını hafif hafi! okşadı. Parmaklarını genç kadı- nın alnında, yanaklarında, gözlerinin üzerinde gezdirdi. Naciye, hıçkırıksız, sessiz, ağlıyordu. Ağlıyor ve Nihadin yüzüne bakıyordu. Küçük bir mendil- le gözlerini kuruladı, başmı öbür ta- rafa çevirdi. Gözleri yarı kapalı, hare- ketsiz duruyor, omuzlarında zaman zaman hafif bir kımıldama görülü- yordu. — Naciye, dinle beni. Saat bir çocuğa gelmişti. Uzaktan bir otomobil geçti. — Dinliyorum. Söz evvel tereddüt et- ti. Öksürdü. Nihayet, yavaş yavaş baş- dadı: — Naciye... Affet beni... Ben yalan söyledim sana... Evli değilim. Sana eskiden böyle bir yalan söyledim. Ni- çin? Ben de bilmem. İhtimal kj genç- tim, tecrübesizdim... Bir kadına bağ- Janmak istemiyordum. Affet beni, Beraber on sene yaşadık. Biribirimizi gerçekten sevdik. Sen her şeyini be- nim için feda ettin. Dünyayı gözün görmedi. Yalnız beni sevdin yaşadın. Hiç bir zaman bu hayattan şikâyet etmedin. Fakat şimdi... Maamafih, hakkın var, Naciye... İstikbali karan- hık görüyordun. Fakat artık istikbali düşünme... Çünkü benim olacaksın... İlelebed benim... Neslon senebu hayatta yanyana, sevişe sevişe yürü- dük ise gene yolumuza öyle devam — ım! — Buradan çıkarız. Başka bir apar. tımana taşınırız. Yeni bir hayat ku rariz. Olmaz mı? No 118 tarmadan dönmek istemiyorum. Hasan kaplan içini çekerek, tekrar başını yastığa Jyadı. Hafif sıtma nöbeti onu kendinlen geçirmişti. Kamal reis, Hasır: kaptanın yanın- dan çıkarken murildanıyordu: — Bu meş'um haslahktan ben bir mucize olarak kurtuldum. İnşallah sen de kurtulursun! *.. Kemal reis 0 gece başını güvertede bir halat yığınma dayadı. gözlerini göklere dikti, Uyuyamıyordu. Türk amiralinin içine birdenbire müthiş bir sıkmtı çökmüştü. Hasan kaptanın rüyâsına ehemmi- yet vermiş değildi. fakat, onun söz- derini mânasız bulmuyordu. Endülüs yıkılmağa mahkümdu.. bu hakikati Hasan kaptan da idrak elmişli, Ke- mal reisin bütün üMmidleri bir anda yıkılmış, sönmüştü. — Malkâya gideceğiz. düşmanı perişan edeceğiz. Buna muvaffak ol- sak bile, Endülüsü yıkılmaktan kur- tarmak kabil olmyacak. Şu halde #A t | | | BORSA | Istanbul 1 Mart 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât st dahil © 96,75 fiş B. Hamiline 10,20 Kuponsuz 1933 » Müessis 83,— istikrası O 99—İT.C. Merkez Ünitürk | 20,10, | Bankası o 97,— » NM 19,35,—| Anadolu his. 22,60 » Mi 19,30,—İ Telefon 6,50 Mümessil | “ 42,90) Terkos ; 1150 » MN 59,20) Çimento 14,60 252408 İttihat değir. 10,90 İş Bankası (10,20) Şark O» 110 Para (Çek fistleri) Paris o 17,03,50) Prg o 2270— londra | 617.—| Berlin 196,92 Gk 79,26—| Madrit — 11,38,57 Ayer? İĞOAZOİ Belgrad. SASZIB Soz Zioti 4,18,15 Cen , 6vra 3,47,32 Brüksel | 4,70,38) Pengo 4,37,60 Amsterdam 1,44,64| Bükreş | 108,42,75 Soya 9 64,34,35Moskova o 24,94 Adliye koridorlarında (Baş tarafı 7 nei sahifede) : — Niçin.. bir kaç gün bekliyemez misin? Genç kız kızarıyor, bözarıyor... Me- ğer zavalh evlenecekmiş... 'Telâş on- İstanbulda yaşını düzeltmeğe uğra- şanların bu kadar çok'olduğuna bak- tım da aklıma geldi. Demek aşağı yu- karı yüzde doksanımuzın nüfusu yan- ıs çıkmış... AYRILMAK İSTERKEN BARIŞANLAR... Altıncı hukukun önünde garib bir sahneye şahid olduk. Ayrılmak için gel- miş genç bir karı koca., ayrı ayn gel- mişler.. bir aşağı, bir yukarı dolaş- mışlar, dolaşmışlar.. sonra durup ko- nuşmuşlar. Kolkola girip adliyeden çıkmışlar.. arkadaşım olan kocanın vekili onları arayıp duruyor... Böylesi de var. — H, F. Es. — Hay hay... Naciye bu kelimeleri mırıldandık- tan sonra sustu. Fakat kendi kendi- ne konuşuyordu. Rüyada söylediği © isim tesadüfün bir lütfu olarak ağ- zından çıkmıştı. Celâl onun kardeşi idi. Küçük çocuk İken ölmüştü. Onu rüyasında görüyordu, Fakat uyanıp ta Nihadın endişeli ve meraklı bir ifa- de ile kendisine baktığını görünce, birdenbire içinde ona bir masal anlat- mak ihtiyacı hasıl olmuştu. Kadınlık sevki tabiisi birdenbire ona bu kur- nazlığı ilham etmişti. Hakikat, bu- nun da işte faydası görülüyordu. Er- keklik hissi, izzeti nefsi yaralanan Ni- had on senedir devam eden yalanın- dan pişman Olarak şimdi kendisile ebedi surette hayatını birleştirmeğe kalkıyordu. Naciye bir aralık hakika- ti itiraf etmeyi düşündü. Fakat ni- çin? On senedir bir masal içinde de- vam eden bü hayat yeni bir masala daha tahammül edebilir ve böyle gi- emekler ne işe yayacak?! diye düşü- nüyordu. Sabahg kadar güverteden ayrilmin- Ğı.. yarı dalgm Dir halde halatların üstünde yaktı, s.> Ertesi sabah Türk donanması Mal- kanın arkasındaki osığlıklara var- mast, 'Türk akıncıları o gün akşama kü- dar bu koyda dinlenecekler, gece ya- rsna doğru tekrar yola çıkarak, | Malka limanına gireceklerdi. Önde ileriliyen oReceb reis bütün , gözcülerile birlikte Kemal reise $u haberi getirmişti: — Düşman Malka limanında top- Iu bir halde yatıyor. Baskın yapmak için bundan daha güzel bir fırsat ele geçemez. Kemal reis, Receb kaptana güveni- yordu. Bu haberi âlınca: — Düşmanın limanda kaç gemisi olduğunu tahmin ediyorsun? Diye sordu. Receb kaptan: — Mayorkadaki balıkçılar amiral Hanrikesin kumandasında altmış gemi bulunduğunu süylediler. Dedi, Türk gemileri irili ufaklı kırk beş parçayı buluyordu. Ticaret ve zahire 1 Mart fiatve muameleleri FİATLER Cinsi Aşağı Yukan K.P. K.P. Buğday yumuşak 6 7 618 « sert 6— 615 Arpa Anadol 405 425 Çavdar 5254 Masır sarı 35— 5.5 Yapak Anadol â2z20 —— İç fındık 620 —— Peynir beyaz 41.7 4237 Zerdeva derisi 5250. 5550 Sansar derini 3300 3600 Tilki derisi 800 1000 Tavsan detisi 24 26 20 GELEN Buğday 420 Ton Çavdar 315 » Arpa 86 >» Un “9 > Fasulye 33 » Tiftik. 3 > Yapak 128 » Moser 2 » Keten tohumu 3 > GİDEN Buğday 100 Ton Arpa 405 > Yapak 56 » Razmel 192 » Kepek 4 > Dış Fiatler ARL Bağday — Liverpul 5 7 > £ Şikago 6 10 , : Vinipek 5 79 Arpa 2 Amvsrs 5 30 Misir s Londra 3 36 Kem To: 3 z-12 Fındık G. » Hamburg 18 55 Fındık 1. > 78. 55 2 Mart 1937 Salı İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,5 Muhtelif plâk neşriyatı. 14 Son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Eminönü Hâlkevi neş- riyat kolu namına bay Nusret Sefa (Ye- ni çıkan kitaplar), 20 Cemal Kâmil ve arkadaşları, 20,30 Ömer Riza tarafın- dan arapça söylev, 20,45 Vedia Riza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, saat ayarı, 2115 Şehir tiyatrosu operet kısmı (Üç saat) 3 üncü perdesi, 22,15 Ajans ve borsa ha- kerleri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkla sololar opera ve operet parça- Tarı, 23 Son. Fenehi İstasyonların Bu Akşamki En Müntahap Programı Peşte (549,5) saat 21,10 Ninon ope- rTeti 3 perde, Triyeste (263.2) 22 Vor- dinin #Nabücco> operası, Cenovadaki tiyatrodan nakil, Strasburg (349,2) 22,30 «Massö> nin Galatea operası, Varşova (1339) 21,15 Senfonik kon- ger. Monako (405,4) 21,10 Alman mu- sikisi, Brüksel I (483,9) 22 (Grieg) in hatırasını taziz için gala konseri. Nis P. T.'T. (253,2) 19,30 Konser. Dans musikisi Varşova (1339) saat 23,45 - Paris Böyle bir baskın için esasen bu ka- dar gemiye bile ihtiyac yoktu. Esasen asl baskını yapacak olan yirmi ge- miden ibaret bir filo idi. Diğerleri 1i- man ağzında bekliyeceklerdi. O gün vakit geçirmek için sığlığa çıkan âkıncılardan bir kısmı sahilde dolaşırken, kumlar üstünde bir takım adamın buralarda saklandığı anlaş- Jıyordu. Ayak izlerini bir müddet takib etti- İ Jer. Kırk elli metre yüksekliğinde bir tepeye doğru uzanan bu şüpheli ayak izleri tepenin çakıl yollarında kaybo- İ Tuyordu. Bu çakıl yol nereye gidiyordu? Ve yolda ayak izleri bırakan adam bu tepenin neresinde saklanmıştı? Akıncılardan bir kısmı sahile ine- rek, meseleyi Kemal reise anlattılar. "Türk amirali; — Burada düşmanın bir gözcüsü bulunduğu seziliyor. Herhalde bu ada mı meydana çıkarmalıyız. Diyerek bu işin takibine Rüstemi memur etmişti. Rüstem yanına yedi sekiz Jevend ve bir kaç palalı alarak sahile çıktı. kay borsasi 7“ Tehlikeyi Büyümeden Önleyiniz! üyük, küçük birçok hastalık- lar soğuk algınlığı ile başlar, Mikroplar üşüyen vücude hücum ederler. Nezle ve kırıklık başgös- terir. Hararet yükselir. Artık en korkulacak hastalıklar için hile hazırlanmış > Kendinizi üşüttüğünüzü his- seder etmez derhal bir kaşe GRiPiN i GRİPİN sizi gripe karşı korur GRİPİN en şiddetli baş ve diş ağrılarını geçirir. GRİPİN üşütmekten mütevel- Md bel ve sinir ağrılarım, bü- P. P. (3128) 0,30 - Londra (Kısa dal- ga) 22,15. 3 Mart 937 Çarşamba İstanbul —Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkiz 'Türk musikisi, 1250: Havadis, 13:05: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 17 İnkolâp dersle- Ti: Hikmet Bayur tarafından Üniversi- teden naklen, 18,30 Plâkla dans mu- Sikisi, 19,30 Konferans: Doktor All Şük- rü (Çocuk hastalıkları hakkında), 20 Sadi ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ömer Riza tarafından arapça söylev, 20,45 Türk musiki heyeti, saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa Tınber- leri ve ertesi günün programı, 2230 Plâkla oslolar, opera ve operet parça- Jarı, 23 Son. kendisine yol gösteren denizcilere birlikte, izin bittiği çakıl yolu kadar yürüdü. Rüstemin içine garib bir şüphe gir- mişti: , — Acaba Hüsrev relsin adamları bu tepede bana bir tuzak mı kurdu- Jar? O halâ Hüsrev reisten emin değil di. Ve tepeye çıkan akıncıların Hüstey reisin adamları olduğunu görünce bu şüphesi büsbütün artmıştı Bereket versin ki, Rüstemin yanındaki nişan- cılar, tepede dolaşan Hüsrev reisin adamlarından daha kalabalık ve da- ha kuvvetli kimselerdi. Rüstem arkadaşlarile toplu bir hal de çetin yollardan yürüyordu, Tepe- si nın Üstünde eski yıkık duvarları halâ duran bir küçük kilisenin temeli ve ankazı vardı. Bu duvarların arasın- da sayısız bir çok çukurlar görünü yordu Sahilde ayak izleri bırakan adam eğer düşmana munsub bir kimse ise, onu bu harabenin içinden bulup Çi karmak kolay olmıyacaktı, Rüstem yılık duvarlar arasına dal- dı. Mahzehlere güz gezdirdi. Kimseyi göremedi. Rüstem arkadaşlarına: (Arkası var) di j Çi

Bu sayıdan diğer sayfalar: