18 Mart 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

18 Mart 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© yeni bir sitem ves S6 MUHABİR MEKTUPLARI: Jzmitte hayvan mezarlıkları kurulacak İzmit (Ak- şam) — Vilâyetis | mizde hayvanlar * için mezarlıklar yaplınlacağı har ke beri her tarafta :i akisler yaptı. Bir 1 kısım gazeteler, ) silesi buldular: Biz insanlar için mezarlık yapa mıyoruz. Halbuki komşu vilâyetler * hayvan mezarlık Yarı ile meşgul... Bu sitemlerin Kocâeli müdürü B. Ziya Tan haklı olduğunu kaydederken şu nokta» nın da tavzıhı İcap eder. Kocaeli vilâyeti insan mezarlıklarını baytar mezarlıklarıni ele almış değildir. Bü- yük bir profesörün dediği gibi yapılması| vicdan borcu olan insan mezarlıkları buralarda da İstanbul kadar bakimsız- dır, Bu böyle iken hayvan mezarlıkla- timizde hayvanlar arasında hiç şarbon görülmiyen yerlerde insanların bu has- tahğa yakalandıkları müşahede olun- muş ve hemen tedaviye sevkedilmişler-! dir. Şarbon mikrobu bir gün içinde tesi- rini gösterebilir. Buna yakalanan in- son tedaviyi ihmal ederse netice ölüm olur. İşte ölen hayvanların Tas gele şuraya buraya atılması veya gömülme mesi insanı daimi bir tehlike karşısında! bulundurur. Vilâyet umumi meclisine kayvan mezarlıkları yapılması hakkın da vaki olan teklifim vali B. Hamid Os- kay ve meclis tarafından takdir edis lerek vilâyetin bütün köylerinde hay- van mezarlıkları yaptırılması kararı- na varılmıştır. Bu mezarlıklar yirmişer metre uzun- Tuğunda duvarlarla çevrilecek ve yük- sek duvarlar içeriye girilmesine mâni olacaktır. Avrupanm birçok yerlerinde hayvan mezarlıkları vardır, Bazı mem- Yeketlerde ölü hayvanlar ufak bir pa Ta mukabilinde satın alınarak bu me- zarhıklara gömülür, ve mikroplar mah- dud bir yere hapsedilir, Hayvan ölüle- rinin fenni fırınlarda yakılması daha İyi neticeli ise de şimdilik burada buna imkân yoktur. En pratik çare hayvan mezarlıkları yapılmasıdır. Tefrika: No. 52 Bibi başbaşa, yalnızım. , müşler. Hayır, hayır onun gibi alnım- da çirkin bir yaranın izi belli olarak ölmek istemiyorum. Allahım bu gece odam ne kadar 80- ğuk! Hep rüzgâr, hep ağaçlardan ge- Jen o korkunç ses! Başım ağırlaşmış, yorgun, çok yorgunum. O zavallı başı balkonun kenarına dayiyorum, Rüz- gör saçlarımı kaldırıp şakaklarımı KIRILAN BEBEKLER Erzurumda MEMLEKET AKŞAM sağ bu yıl yaz ! Antep pekmezleri galiba erken gelecek Havalar sıfırdan aşağı 27 dereceden zaid 15 dereceye fırladı Ersurumun urğımi görünüşü Erzurum (Akşam) — Erzurumda bu yıl yaz erken geleceğe benziyor, geçen seneler hiç vaki olmadığı halde bu şu- batta karlar kâmilen eridi ve havalar tahtessıfır 27 ye kadar düştüğü halde birden zald 15 e kadar ısındı. Şehirde işliyen ve civardan gelen kızakların ye- rine gene arabalar otomobiller kaim ol- du, havalar böyle sürerse bu yıl ziraat işlerine erken başlanacak demektir, başlamışlardır. Vilâyetle büyük bir fidanlık kurula- cak ve bilhassa bu iklime elverişli en seçme meyva ağaçları yetiştirilecektir. Arıcılığa müsait olan bölgelerde fenni arıcılık için tedbirler ahmacaktır. Erzurumda bayram güzel ve sıcak, güneşli bir hava altında çok neşeli geç- ti, halk kurban derilerini kâmilen tay- yareye verdiler, Halkevine evkaf mü- dürlüğü ve birçok hamiyetli vatandaş lar tarafından 60 ı mülecaviz koyun ve sığır ve yüzlerce kilo et verilmiştir, bu toplanan etler kavurma yapılarak şim- diye kadar yalnız ekmek vermek sure- tile yardım gören yoksullara sıcak ve et. li yemek te verilecektir. Bu hayırlı işte vali, Halkevi reisi ve Halkevi içtimai yardım kolu çok takdire lâyık mesai göstermektedirler. Halkevleri açılış günü töreni kalaba- ık yurddaş kütlesi önünde yapılmıştır, Ev temsil şubesi güzel bir temsil ver- miş, lise edebiyat öğretmeni parti ve | Nakleden : Zeyneb İdil ta söylediği söz aklıma geliyor: «Titri- yorsun diyor, sakın bunun üzerine bir de soğuk alma!» Demek soğuk almak çok tehlikeli birşey, belki de öldürücü, | dedikodusuz, iğrenç yarası?, öldürücü | bir ilâç. ! Parmağımın ucu ile elbisemin boy- | nunu kapıyan kısmını açıyorum. Şim- di âdeta yarı çıplak bir haldeyim. Fır- tanalı gecelerde köprü altlarına sığı- nıp uyuyan dilenciler gibi uyumak is- tiyorum. Aradan ne kadar bir zaman geçtiği- ni hatırlayamıyorum, fakat garibi şu ki, böylece uyumuşum, Sabah olduğu- nu zannetmiştim, kuşlar cıvıldıyordu, lâkin bu da bir rüya imiş. Etraf henüz çok karanlık, yağmur yağıyor, oluklar ötüyor. Soluk ay kaybolmuş. Bulutlu gökten yalancı bir ışık damlara vur- muş. İşte bu yalancı ışık günahının yegâne şahidi olacak. Islanmışım. Saçlarmidan, boynum- dan, kollarından sular sızıyor. Üşüyor- mıyım? Bilmiyorum. Fakat, kalkmak istediğim zaman bazakların bükülü Halkevleri hakkında değerli sözler söy» lemiştir, Oltı ve Pasinler (Hasankale)de de birer Halkevi açılmıştır. Erzurumda sıhhi müesseseler çok çalışmaktadır, başında kıymetli bir doktar ve liyakati! hir idareci olan Dr. Sabrinin bulunduğu nümune hastane- si doğunun dalma iftiharla anacağı bir varlıktır. Çocuk doğum ve bakımevi de muhiti. ne dalma sağlık ve varlık dağıtan bir yuvadır. Köy bayramı 18 mart günü Trakyada bayram yapılacak Tekirdağı (Akşam) — Köy kanunu- nun tatbike konülduğu günün yıldö- nümüne râashyan 18 mart bütün Trak- ya köyleri için (Köylü bayramı) ola- rak kabul edilmiştir. O gün Trakya köylerinde şenlikler yapılacağı gibi Te- kirdağı bölgesinde de pehlivan güreş- leri tertip edilmiştir. Tekirdağı bölge- sindeki güreş müsabakalarına bu tertip dairesinde başlanacaktır: 1 — Her köyde yapılacak güreşte bi- Tinci gelenler 18 martla bayram yeri köyde güreşerek nahiye birincilerini 5€4| çeceklerdir. 2 — 23 nisanda nahiye birincileri ka za merkezlerinde güreşerek kaza birin: cileri ayrılacak bunlar da zafer bayra- mında, vilâyette güreşip vilâyet birin- cisi anlaşılacaktır. yor. Yatağıma girince titremeğe başla- dım. Titremekle beraber şakaklarımı sanki bir âteş parçası yakmağa başla» dı. Kulaklarım uğulduyor, —21— Ben de bir facia hazırladım, fakat müşkülpesent muhitimin beğenmeme- sinden korkuyorum. Doktor Süleyman başucumda, kaşları çatılmış bir hal- de donuk bir sesle «bundan daha teh- Jikelisi olamaz» mânasına kısaca: «Eh iyiz dedikten sonra bana dönerek: — Sen ne yapmışsın küçük? diye s0- Tüyor. Ne yaptığımı sevgili doktorum ne sen, ne de bilmiyecek, annem- 1e babam e onalld Bütün bu in- sanlar beni kurtarmak için çalışıyor- lar. En samimi temennim, muvaffak olamamaları. İntihardan sonra ölme- yip kurtulanların bir daha bu işe gi- rişmekten çekindiklerini daima söyler. lerdi, halbuki şu dakika kadar ölümü hatırlıyamıyorum, İstrap çekmiyorum, yalnız sırtımın. sağ tarafı biraz ağrıyor ve güçlükle ne- fes alabiliyorum. Titremelerimden son- ra vücudümü yakıcı bir ateş kaplıyor, şiltem yastığım ıslanıyor. Hiç bir azamı kımıldatamıyorum, buna rağmen bey- nim büyük bir faaliyetle işliyor, beni yatağımdan kaldırıp başka bir diyara götürüyor. Güzel bir bahar sabahında Zonguldağı görüyorum. Kuşlar ötüyor, JABERLERİ — e üzerinde tedkikat Bağcılık profesörü pekmezin yapılış tarzını beğenmedi zı hakkında tedkiklerde bulunmuştu. Profesör muhitimizi bağcılığa çok mü- sald gördüğü gibi bağlarımızın yetiş- tirme tarzını da beğenmiş ve fakat pek- mez İmalinin iyi olmadığını, yapılış si- rasında üzümlerin vasıflarını kaybey- dediklerini görmüş ve bunun düzeltil- mesi için tedkiklerde bulunmağı vadey- lemişti, Ziraat enstitüsü lâboratuarında ü- zümlerimiz üzerinde incelemler yar a profesör son günlerde belediyeden p k- mez nümüneleri de istemiştir. Şimdi bu nümuneler üzerinde de incelemeler Tını kaybetmeden yapılması başarıldı- ğı takdirde Avrupada fena şarapların ıslahında yarıyacağını vebu suretle pekmezlerimiz için çok zengin ve ge- niş yeni bir mahreç temin edileceğini söylemştir, Lâboratuarda yapılan ted- ! kiklerin bugünlerde neticesi alınacak ve pekmez imalinde tesbit edilecek usul belediyeye bildirilecektir. Üzüm kurutma usulü de çok iptidai tarzda olduğundan mıntaka üzümleri- nin fenni surette kurutulması için zi- raat müdürlüğü faaliyete geçmiş ve bir köyde yapılan tecrübe iyi neticeler ver- miş ve bu şekilde kurutulan üzümler piyasada diğerinden on kuruş fazlası- Da satılmıştır. Önümüzdeki bağ mevsi- minde bu usul daha vâsi şekilde tatbik edilecektir. Antep, ayni zamanda bir kayısı mınta- kasıdır. Bunların kurutulmasında, ve pestil yapılmasında da fenni Şartlara rayet edilmiyor. Tarım direktörlüğü bu! büsus için de tedbir alacaktır. İnhisar idaresince burada açılan 50- ma ve rakı fabrikasının son birkaç yıl- dır mmtakadan üzüm almaması piya- sayı çok sarsmıştır. Halbuki, fabrika, hem rakı kaçakçılığının önüne geçmek ve hem de antep bağcılığını himaye et- mek için kurulmuştu. Aldığı bu vazi- yet müslahsili çok müşkül mevkide bi- Takmıştır. — Hayrebolu panayırı Tekirdağı (Akşam) — Her yi yapı- Jan Hayrebolu hayvan panayırı bu 3€- ne de 8 Nisan perşembe günü açılarak üç gün devam edecektir. Panayırda ve eşya Üzerine alım satım yapılacaktır. Hariçten gelecek tüccar ve esnafın sağ- lık ve ruam şehadetnameleri görüldük-| ten sonra hayvanatın satılmasına mü- saade edilecektir. açmış. Kaplan başlı bir mühendis ha- lamın kızlarını koluna takmış çayır- larda, geziyor, Ne garip bir adam? İn- san kalbi ayni zamanda iki sevgi ile mı acaba? Birdenbire dekor de-! gişiyor, kendimi o yıkık köyün içerisinde buluyorum. Fazilet kapılardan birinin ğu şemsiye ile güneşi siper ediyor, Üzerinde fazla acaip bir elbise var, Gü- Jümsüyor, - kime gülümsüyor acaba? Bana mı?... Evet, yaklaşmam için de €- Tiyle işaret ediyor, Yaklaşıyorum. Uzak- tan yanındakini görmemiştim, Necdet- miş, benim Necdetim. Yüksek sesle bi- 26 «Şenadansını okumağa başlıyor, Güzlerim açılıyor. Necdeti Fazileti kaybediyorum. O yıkık evin önünde tek! başına dolaşan seyyahlar gibi yalmzım. Gördüğüm her şey için boş bir kalble hüküm veriyorum. Masalıma bu dere- ce bağlanmak bu yıkık köye bu derece ehemmiyet, vermek ne büyük bir deli- lik! Orada nice baharlar görmüş in- sanlar yaşamış; ben yalnız bir defa geç- tim. Hakiki Süzi bugün belki boş olar rak oralarda yalnız başına dolaşan Sü- zidir. Kim derdi ki sevgim, azmim, ben- liğimdeki en iyi hisler bir daha dirilme» mek üzere ölecektir, Orada, o çiçekle- rin arasında benden daha uzun ömürlü olacak belki bir avuç toz bıraktım, Her şey bir anda siliniyor. Dışanda | 18 Mart 1937. KADIN KÖŞESİ Mevsimlik klâsik tayör, Ankara mektupları (Baş tarafı 5 inci sahifede) hallilere «Veli nimets lik ediyor. Ucuz, temiz ve nefis yemek yemek istiyen- ler öğle, akşam oradadırlar, Kesenin ağzını daha ziyade açabi- İenler Ankara Palasla Karpiçe gider- ler. Daha mutavazı olanlar içinse ta- vukçu Tayfur ustanın lokantası bi- çilmiş kaftandır. Bu, yemek faslı, gayet â'â! Yakat eğlence?.. Ankaranın verâne eksiği işte bu. Ama, diyeceksiniz ki İstan- bulda ne var sanki?, O da doğru. Hiç olmazsa An fa), şuurlu, zevki selim sahibi bir belediyesi var. Gözlerinizin önünde tertemiz, bakım- h, süslü, medeni bir şehir görüyorsu- müz. İstanbula gelince: Yürekler acısı! Ercüment Ekrem Talu İzmit köylerinde millet mektepleri İzmit (Akşam) — Kocaeli vilâyeti meklepsizlik meselesini halletmek için köylerde millet, mektepleri açmağa Ka- rar vermiştir. Millet mekteplerinde tahsil görecek talebe, hususi mektep- lerde okumuşlar gibi isterlerse Maarif idaresince imtihana tâbi tutularak, muvaffak olanlara ilk okul şehadetna- mesi verilecektir. yine o akşamki gibi bir rüzgâr ağaçları eğiyor, dallarından, feryatlar koparı- yor. Yine yağmur yağıyor, oluklar ötü- yor. Odam kalabalık, Beni artık yak nız bırakmaktan korkuyorlar. Btrafım- daki her şeyi, perdeleri, halıyı gözü açık kalmış tuvaletime kadar görüyorum. Gözlerinin kenarı ağlamaktan kızar- gülümsemeğe çalışlığını görüyorum. Yanıbaşımda bir s€s; e — Vantuzları veriniz. diyor, Yorganımı çekiyorlar, geceliğimi kal- dırıyorlar, kımıldamıyorum, kendimi müdafaa etmiyorum, Ne bekliyorum? İnatçı dileğimi yerine getirecek zayıf bir ümidi, Sekiz gün, belki daha fazla bu ;ekil- de yaşadım. İçimdeki Lis, onların bü- tün gayretlerine rağmen yavaş yavaş aralarından ayrılacağımı söylüyordu. Fakat doktor Süleyman müthiş bir &- dam, Günde üç kere gelip beni görüyor, muayene ediyor, ilâç veriyordu. Bir gün: — Eğer beni bu defa da kurtarırsan hayret ederim, dünyada senden daha yüksek bir doktor yok derim,. dedim, O ne kastetmek istediğimi anlama- d: — Üzülme, tabii kurtaracağım.. di- yerek ellerini uğuşturmağa başladı. Kendine ne kadar güveniyor!, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: