3 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

3 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BERLİN MEKTUPLARI: | Almanya Iktisadi kalkınma için çalışıyor SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAM KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımahfuzdur. Tefrika No. 892 Haftalık piyasa Rekolte vaziyeti hakkında gelen haberler| «m7. <zamiri. Adana mıntakasında hasad başladı İhracat mevsimine yeni girdiğimiz bir sırada, piyasayı en ziyade işgal eden rekolte vaziyeti hakkında öğren- diklerimizi aşağıya yazıyoruz: Her tarafta mahsül vaziyeti iyidir. | Bir iki haftadanberi, yazık zeriyat için yağmur beklenmektedir. Adana mıntakasında ilk mahsül elde edil miş, buraya gelen haberlere göre, gerek arpa mahsulü geçen seneye nis- betle fazladır. Pancar zeriyatı da iyidir. Yalmz pancarlarım büyümesi için, yağmura ihtiyaç görülmektedir. Bilhassa Trak- ya pancarları için bu deha büyük bir ihtiyaçtır. Turhal pancar mıntaka- sında erazi sulak olduğundan yağ- murü pek ihtiyaç yoktur, Eskişehir i mıntakasında, pancar için yağmurlar beklenmektedir. Susam vaziyeti de iyidir. Fakat bu- nun için yağmura ihtiyaç vardır. Bu mevsimde, piyasayı ticaret işle- İh rinden ziyade sirant işleri alâkadar l etmektedir. Son günlerde en ziyade satışı artan maddelerde ziraatte kullamlan yeaddelerdir, Göztaşı, kü- kürt, kimyevi gübreler vesaire... Bağ- cılar tarafından göztaşına olan ta- lepler artmaktadır. Bu yüzden göz taşı fiatleri 14 kuruştan 24 kuruşa kadar fırlamıştır. Alâkadarlar bu fi- «t artışından dolayı şikâyet etmekte- dirler. Ticaret odası bağcıları çok alâ- kadar eden bu mesele hakında ted- kikler yapmaktadır. Piyasada göztaşı ihtikârı vardır. Eğer böyle giderse fiatlerin daha ziyade artacağından bahsedilmektedir. Bu mevsim gözta j Şının büyük bir ehemiyeti vardır. İstanbulda, İzmirde ve bütün üzüm mıntakalarında göztaşı bahalılığı devam ederken, diğer taraftanda Ergani de, göstaşları yağmur sularile birlikte derelere karışılaktadır. Bu mevsim zürran şikâyet ettiği meselelerden biri de, amele Ücretle rinin yüksek oluşudur. Manisada bağ amelesinin ücreti 80-100 kuruş ari sındadır. Amelenin fabrikalarda, in- şaat yerlerinde iş bulması, ziraat amelesinin yevmiyelerini arlirmiş- tır. #hracat maddelerimizin vaziyeti Bu hafta içinde ihracat maddeleri- mizin vaziyeti şu suretle izah edile- bilir: Tütün — Piyasadaki (durgunluk durmuştur. Türkiye - Almanya ara- #ında tütün anlaşması, piyasada bü- yük bir alâka uyandırmıştır, Samsun mmtakasında satışlar pek hararetlidir. Eğer piyasada bu hararet ve canlılık pimasaydı, tütün zürrat büyük bir giyana girecekti. Çünkü «tütün para ediyor» diye zürra bol miktarda tü- tün ekmişti. Maamafih bunu doğru bulmıyanlar çoktur. Bu sene fazla is- tihsalin fiatler üzerine tesir yapaca- cağından bahsedilmektedir. Tülün xi- raati kanunu mucibince, ekiş saha- Tarı tayin edilecekti. Bu sene kanum- tayin edilişinin, tütün ticareti üze- yine büyük bir tesiri olacaktır. Buğday — İhracat henüz başla- mamıştır, i Çavdar — Geçen hafta çavdar üze- rine biraz iş olmuştur. Bu hafta dur- gunluk vardır. Bu durgunluk dünya i piyasalarındaki taleplerin azalma- sından ileri gelmektedir. | Arpa — İtalyadan arpa üzerine si. parişler vardır. Fakat bünlara sipa- rişten ziyâde, fiat pazarlığı demek daha doğru olur, Henüz ihracab yok- Jar. i Oi Mae ji Tiftik — Piyasada iş yoktur. Yalnız yerli dokuma fabrikaları kendi ihti- yaçları için piyasadan yapağı almak- tadırlar, Fındık — Yeni sene piyasası he- nüz açılmamıştır. Eski mallar üzerine de iş yoktur. Yumurta — Yumurta tacirleri iş- sizlikten şikâyet ediyorlar. Yunanis- tana olan ufak partiler halindeki ih- racat ta, piyasayı tatmin etmekten pek uzaktır, Afyon — Tüccar, İnhisar idaresinin bu sene takib edeceği afyon pollti- kasının neticesine intizar Otemekte- dir. Balık il be Geliyelüi Bu hafta içinde de, İtalya ve Yu- nanistana mühim miktarda balık ih- Taç edilmiştir. Fakat taze balık ihra- catının inkişafı, tuzlu balık ticaretine büyük bir darbe vurmuştur. Yakın senelere kadar İstanbul balıkları, tuzlu ve salamura halinde ihraç edi- lirdi. Son senelerde yalnız balık nak- line mahsus, soğuk hava tertibatını 'hâiz vapurlar limana geldikten sonra tuzlu balık ticareti de durgun bir dev- reye girmiştir. Bugünkü şerait altın- da tuzlu balık alanlar pek azdır, Ta- ze balığın sevki imkânları arttıkça, tuzlu ve salamura balık ihracatıda azalacaktır. Bunun fıçı sanayii üze- rine olan tesirleri de görülmektedir. Tuzlu balık ihracatı azalırsa fıçı ya- panların da işleri azalmış olacaktır. Taze meyva ticareti Çilek bölloğu bir parça azalmıştır. Maamafih fiatler elân 25-30 ku- ruştur. Kiraz fiatleri pazar yerlerin- de 10 kuruşa kadar inmiştir. Bu sen kayısı ucuzdur. Daha şim- diden kilosu 25 - 30 kuruşa kadar satılmaktadır. Geçen sene kayısı pek bahalı idi. Kayısı kurusu 80 kuruşa kâdar fırlamıştı. Bu sene bol meyva senesi olduğu için böyle olmıyacaktır. Kayısı üzerine ihrâcat için hazırlık- lar yapılmaktadır. Bilhassa Alman- yaya kayısı ihraç edilecektir. HLA, yaptıkları elişleri, dikiş ve nakış iş- lerinden mürekkep bir sergi vücude getirmişlerdir. Dört salonda çök gü- zel ve muvaffakiyetli iş ve örnekleri toplanmış olan bu sergi dündenberi ziyaretçiler tarafından takdirle sey- redilmektedir, yp bedemez» başlıklı bir yazı gördüm. Politikanın istikbalde alacağı şekli kimse evvelceden kestiremez. Bugün kötü görülen bir vaziyet yarın iyile- şebilir, bugün iyi görülen vaziyet ise yarın değişebilir. Bu bskımdan har- bolacaktır, yahud olmuyacaktır diye kat”I birşey söylemeğe irakân yoktur. Yalnız bir noktanın tashihi lâ - zımdır. Makalede «Almanya dahilin- de iktisadi vaziyet bozuktur. Halk ekmek, yağ ve saire gibi gıdayı vesika ile temin ediyor» deniliyor ki bu doğ- ru değildir. Almanyada, harb zama- nında olduğu gibi vesika usulü yok- tur, Halk ekmeğini ve etini vesikasız olarak istediği miktarda alabiliyor. Yalnız yağlar hakkında bir kay kon- muştur. Bu da bazı kimselerin lü - zmusuz yere yağ saklamalarına mâni «limak için verilen karar mucibince herkes yağı kendi mıntakası dahilin- de ve yahud ismini kaydettirdiği mu- ayyen bir mahalden muayyen mik - tarda almaktadır. Harb yağ ile değil, top, tüfek, tayyare, tank ile yapılır. Bunlar da Almanyada kâfi miktarda vardır. Maamafih Alman hükümet adamları harbi düşünmiyorlar. Söyledikleri nu- tuklarda bunu açık açık anlatmışlar- dır. Bugün Almanyada iktasadi çalış- lerin yoksuzluğu dolayısile bunların yerine kaim olacak şeyler aranıyor ve bunlardan mühim bir kısmı bulun muştur. Sun'i benzin, sun'i pamuk, sun'i yün buna misaldir, Alman Nazırı Dok- tor Goebbels, dün akşam Deutshlands- halle'de söylediği bir nutukta demiş- tir ki; «Bizim iptidai maddelerimiz yoktur. Fakat çalışmak ve mütemadi çabalamak ve bütün millet bir vü - cud olmak sayesinde fennin yardım- larından istifade ederek iptidal mad- “de yoksuzluğunu telâfi edecek ihti- ralarda bulunmak istiyoruz. Bu ihti- ralarımızın günden güne çoğalacağı- na kat'i ve sarsılmaz imanımız var- dır. Biz sulh taraftarı bir milletiz, fe- kat açlığa tahammülümüz yoktur. Halkımızı refah ve sükön içinde ya - şatmak, doyurmak istiyoruz. Bizi aç birakmak istiyenlere karşı lâkayd duramıyacağız ve durmuyacağız.» de- miştir. Bu sözler herhalde bir blöf de- ğildir. Çapa Kız muallim mektebi sergisi Resimde Çapa Kiz Muallim yek» Murad bey hergün atlatıldığını görünce kızdı, harice gitmeğe karar verdi Artık söz sırası Murad beye gelmiş ti. O da kendi tercümei halinden, bü- yük mesned ve makamlarda gözü ol- madığından, memleket hakkındaki emellerinde hülüs ve sadakatinden bahisle; — Mülk ve devlet cidden tehlikeye maruzdur. Himmeti (oşahanelerine muhtac haller çoktur. Diyerek lâyihssındaki esaslı mad- Arada Abdülhamid iltifatlarını di- riğ etmiyordu. Bu «can, cana» konuşma sırasında Abdülhamid Murad beyden vükelâ hakkında fikrini sordu. O da şu yolda bir cevab verdi: — Kâmil paşa, sadaretinin ilk hen- gümlarında nihayet dereceye vardır- dığı aciz ve meskenet ile ehliyetsiz gö- Tünerek umumun nefretine uğramıştı. Lâkin sonuna doğru haysiyetini epey- ce inde etti; infisalinden sonra ise kıy- meti daha ziyade takdir edildi. Dev- lete sadıktır. Kendisinin iffeti ve isti- kameti de müsellemdir. Bugün hak- kınds! oldukça bir hüsnü zan var. Ad- liye nazırı Riza paşa hakkında her- kes (delidir) der amma gayret ve is- tikameti hasebile o da hüsnü zan ka- zanmışlır. Maliye nazırı Nazif paşa gayyur bir maiyet memuru olmaktan fazlasına mütehammil değil iken mü- cerred iffet ve istikameti cihetile oda hüsnü zan kazanmıştır. Nafıa nazırı Vidinli Tevfik paşa âlim, afif, değerli, sadık bir kulunuz- dur. Ancak artık ihtiyarlamış, kendi- sinden istifade olunacak bir hali kal- mamıştır. Şu dört zatı istisna ettiğimiz halde diğerleri aleyhinde söylenmedik söz kalmıyori, Murud beyin vükelâ hakkında bu mütalâalârının tesiri bir kaç gün son- ra beğendiklerinin heyetten çıkari- ması, beğenmediklerinin ibkası şek- linde görülecekti! Hünkâr ile Murad beyin bu mülâ- katı iki saatten fazla sürdü, Sonunda Abdülhamid Murad beye: (Bundan sonra sıkıca hüzürâ kabul olunacığı- nı, devlete aid mühim işlerin böylece müzakeresine yarından itibaren baş- lanıla; ) tebliğ etti. Bu hüsnü niyete, fikirlerde bu kadar mütabakata ne denilebilirdi? Murad bey ayağa kalktı. Hünkür nezaketini kapıya kadar gelerek ken- di elile kapıyı hafifçe itmek derecesi- ne kadar ileri götürdü. Oda kapısında duran Hacı Mah- mud efendi ile sofada bekliyen Hacı Ali bey ve merdiven basında duran Lütfi ağa bu hali gördülür. Murad bey Hacı Mahmud efendi- ye selâm vererek Hacı Ali bey Ile bir- likte sessizce başmabeyinci odasına müsteşarlığında tahayyül etmeğe başlamıştı! Fakat o ikinci Sultan Mahmudun Hület efendisi gibi dav- ranmıyacak, devleti selâmet yolunda ıslâhata sevk eyliyecekti. Artık devlet kurtulacaktı! faydalı ve samim! telkinlerde bulu- nacaktı! Sarayda yerleşecek azıma Xİ tebi sergisinden #ki köşe görülüyon | Kendisini gölgede tutarak Padişah erkânından bile saklamağa çalışa- caktı! O artık istikbali penbe nurani gö- müyordu (!) (1) Fakat yoldaki bu he Sablar saraya hiç uymadı! Ertesi günü Murad bey Hacı All beye müracaat etti. Fakat başmabe- yineiden: — (Bugün biraz yorgunum; yarın akşam görüşürüz.) buyurdular. Bir günde Hünkârdan gördüğü iltifatın saray kamaillâsinı endişeye düşür- düğü mülâhazasile geçti. Said paşa sadaretten infisal ef mişti. Kâmil paşadan da umulan ic- raattan eser görülmüyordu. Nihayet Kâmil paşa da sukut ede- rek (19 cemaziyellevvei 1313) yerine Dahiliye nazırı Halil Rıfat paşa ge yordu. Vükelâ tebeddülündeki hikmeti anlamak maksadile bir defa daha Yıl- dıza beşşvürdu. Başmabeyinci Hacı AL bey Murcd beyin geldiğini haber ver- mek üzere huzura girdi. Bn defa da: — Söyledim, , Mahsus selâm buyu- Tuyorlar! Cevabile avdet etli! Hacı beyle büyük salonda ayakta Gurup Konuştukları sırada Arab İz- zet bey içeriden doğru geldi. Kimseye bakmıyarak salondan geçti. Gazi Os- man paşanın dairesine bitişik kapı- döh çikip gitti. Burad bey İzzet beyin halin nazarlarle Hacı Ali beyden sor- dü, Hacı Ali bey: — Kâmil paşa iradelerin ittıratsız tebliğ olunduğundan şikâyet temi, işe vakıf birisi vasılasile tebliğ olun- masını İstemiş idi. Efendimiz de İzzet beyi bu işe memur etti, Cevabını verdi. Muhakkak idi ki İzzet bey Hünkâra iyice çatmanın yolunu bulmuştu. Murad beyle İzzet Holo bey hemen aynı zamanda başmabeyinci odasına müdavemete başlamışlardı. Padişah ikisinden de birer lâyıha istemişti. Eğer padişah mabeyne iki kişi bı ,den almağı münasib görmüş olsaydı “belki Murad bey için de - İzzet paşa için olduğu gibi - bir memuriyet ih- das ediverirdi. Oevvelâ hangisinin daha ziyade işine yerüyabileceğini «ayarı sahih bir mizan» ile tayin ede- memişti. Sonra talih İzzet beye yaver oldu. Murad beyin fikirleri tehlikeli görül meğe, belki İzzet bey ve partisi tara- fından o yolda gösterilmeğe başlandı. Murad bey istiskal edildi. Murad bey hiç olmazsa Maliye ne- zareline tayinini muhtemel âddet- mekte idi. Bu ihtimal de suya düştü. larile devlet siyasetine kendisince doğru ve salim görülen yolu tuttur- mak ta hayalden başka bir şey olma- dığına kanaat getirmişti. Muhakkak görüyordu ki bütün ka- bahatı Yıldız kamarillâsına atfetmek muvafık değildi. (Arkası var) (1) Mehmed Muradı Mücahedeyi milliye,

Bu sayıdan diğer sayfalar: