3 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

3 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iran 1937 SİYASİ İCMAL Baltık devletlerinin vaziyeti İ Yirmi sene evvel Rusyadan ayrıla- rak müstakil olan Baltık denizi sahi- lindeki dört devletin dahüli işleri ve kendi aralarındaki rabıtalar ve uzak, yakın büyük devletlerle olan müna- sebat: Avrupa ahvalinin çok karışmış pldüğu şu zamanda politika âleminin #iyadesile dikkatini celbediyor. Bu devletlerden ikisi yani Finlândiya ile Estonyanın halkları Macarlar gibi farani milletlerdendir. Letonya e Titvanyanın halkları Avrupani €ski ve en yerli milletlerinden bulunu- yor. Rusyadan ayrılan bu milletler istik- lâllerini muhafazada çok kıskanç dav- Tünıyorlar. Yakın ve uzak komşuları na karşı çok şüpheli nazarlar ile ba- karlar. Bunlardan Estonya ile Leton- Ya aralarındaki ırki münasebet bulun- madığı halde coğrafi mevkilerinin be- Yaber bulunmasından Rusyadan ay- riltr ayrılmaz kendi aralarında itti- Jak etmişlerdi. Birkaç sene evvel de bunlara Litvanya iltihak etmişti. Bu üç devlete Baltık zümresi denilmek- tedir. Finlândiya “kendisinin şimal Komşusu İsveç ve diğer İskandinav- Ya devletleri ile polilika âleminde be- raber yürümektedir. Norveçin mer- kezi Oslo'da İskandinavya devletleri e Hollanda ve Belçika arasında akd- olunan iktisadi birliğe Pinlândiya da- hi girmiştir. Baltık hükümetleri Lehistan ve Ro- manya ile beraber Sovyetler ile Avru- panın diğer memleketleri arasında bir sed teşkil etmektedir. Bu itibarla si- yasi ve askeri ve iktisadi vaziyetleri çok mühimdir. Şimdiye kadar büyük len Sovyetlerle Almanya Bal- imetlerine büyük alâka göste İ veye çok ehemmiyet vermektedir. İngüterenin en hur harici poli- tika adamlarından. olup İspanya işle- rine bakan Londradaki ademi mida- hale komitesinin reisi ve İngiliz baş- murahhas Lord Plymouth İspanya iş- leri ile son derecede meşgul bulunma- sına rağmen Baltık hükümetlerinin merkezlerini ziyarete gitmiştir. Şimdi Finlândiyanın merkezindedir. Oradan Estonya, Letonya ve Litvanyanın da merkezlerini ziyaret edecektir. Bu seyahat İngilterenin Baltık denizine ve Sovyetlerin bu taraftaki. mevkiine çok alâkadar olduğunu isbat ediyor. Feyzullah Kazan Vazii kanun gelsin Osmanlı Meclisi Mebusanında - bir kanunun bir maddesi tefsir edilirken Mebuslar ihtilâfa düşmüşlerdi. Kimi- Si vazli kanunun bu maddeyi koyma- sından maksadı şu olduğunu, kimisi de tamamen aksini iddia ediyordu. Böylece mecliste iki parti teşekkül et ti. Gittikçe hararetlenen-münakaşa- lar vazli kanunun maksadını aydın- latamadan saatlerce devam ettiği sıra- da, heticesiz, gürültülerden bizar olan ihtiyar bir mebus söz istedi: , — Münakaşalarınız bence çok yer- SİZ ve lüzumsuzdur. Görüyorum ki, Vazii kanunun maksadı bir türlü anla» Şilamıyor. Bunun bir tek çaresi ken- disini buraya çağırmaktır. Emir ve- Tilsin, kendisi nerede oturuyorsa bu- İunsun ve buraya gelerek maksadını Açıkça, söylesin, yoksa hükümet bu Vâzli kanun denilen adamı buraya ge- tirmekten âciz midir? Yoksa ölmüş Müdür? Bu cihetin tenvirini rica ede- Xim dedi ve kahkahalarla karşılandı. Kandan düğme ve çikolata Kandan bahseden Mefisto: — Nev'i kendine münhasır bit mayil der. Acaba bunu söylerken kandan düğ- ye yapılacağını hatırına getirmiş mi- 2 Münihte büyük bir fabrika var, bu fabrikanın iptidai maddesi kan. Evvelâ in peltelenmesinin önüne geçiyor, Sonra kurutuluyor, sonra toz haline Koruyor, daha sonra macun yapılıyor Ye bu'macun yoğurulup düğme, ta- Tak, baston ve şemsiye sapı oluyor. Bütün bunların hayvan kanmdan Yapıldığını da ilâve edelim. Birçok- larımız da elbiselerimizdeki düğmele- rin hayvan kanından mamul oldu- | Bunu bilmeyiz. Birşey daha ilâve edelim: Ayni fab- Tika taze kandan bir nevi çikolata ya- Dip Tapanyaya sevkediyormuş. 5 m (Akşam) Kayaş kuvvetlendirmek ve bu arada kardeşçe maç yapmak üzere Aba- - göYa giden şehrimiz sporcu kafilesi Abana Sporcuları tarafından samimi bolulular kaza Makine ile yarış Berlin Olimpiyatlarında Avrupa maraton yarışı şampiyonu Yunanlı Kiriakidis trenle yarış etti Kral ikinci Jorj trenle Velödan Ko- konuya giderken, Kiriakidis koşarak treni takip etti ve Koloni istasyonun- da krala, geçtiği kırlardan topladığı bir demet kır çiçeği takdim etti. Kralın bindiği tren son süratle git- memekle beraber, öküz arabası gibi ya vaş da gitmiyordu. Hat boylarına biri- ken halk kralı görebilsin diye vasati bir süratle yol alıyordu. Bin senelik ekmek İsveçli bir arkeolog, şarki Gothi'de, Linga'da aşağı yukarı bini sene evvel yapılmış bir ekmek buldu. Mikroskop incelemesinde bu ekme- ğin çam kabuğu ile bezelye unun- den yapılmış olduğu anlaşıldı. Demek ki onuncu asrın başlangıçlarında İs- veçte bezelye ekiliyormuş. Şimal memleketlerinde bu gibi keş- fiyat pek nadirdir. Maamafih ayni âlim Bolorg şatosu kazısında da 4 ün- cü asırdan kalma buğday unile yapıl- mış bir ekmek bulmuştur. Mısır kabirlerinde de evvel zaman- dan kalma eski ekmekler bulunmuştu. Nazırın banyosu Amerika hükümeti Vaşingtonda, nazırlara tahsis edilmek üzere büyük bir apartiman yaptırdı. Dahiliye nazı- rının dairesi bitti ve bay İckes yeni evi- ne yerleşti. N 13-mliyon dolara mal olan bu apar- tımanda gazeteciler bariyo dairesine pek şaşmışlar. Banyo dairesi açık mai çinilerle döşenmiş. Banyosu ancak bir insan yüzemiyecek kadar küçükmüş. Banyonun önünde ayak basılacak yer- de: «Burada kalacağız» ibaresi yazıl- İnebolu ve Abana futbolcüleri bir arada — Komşu kasaba gençlerile yakından tanışmak, arada- ve misafir edilmişlerdir. Öğlederi sonra oynanan maçı 4-0 İng- AKŞAM e — Iş kanununun tatbiki Ankaradan bazı yeni talimat verildi 15 hazranın yaklaşması münasebo- tile İş kanununun tatbikine pek az zâr man kalmıştır. İş daireleri tatbikata aid hazırlıkları bitirmiş ve Ankaradan bazı yeni alimat almışlardır. Tatbika- ta hiç bir güçlüğe tesadüf edilmeksi- zin başlanacağı zannolunmaktadır. Dağıtılan ve toplanan iş beyanna- melerile iş yerlerinin adedi tesbit edil- miş ve Ankaraya bildirilmişti. Mınta- ka müfettişleri şehirde teftişlerine de- vşarı ederek beyanname almıyan iş yerlerini tesbit etmektedirler, Şimdiye kadar birçok yeni iş yeri tesbit olun- muştur. Bunların vaziyetleri tedkik edilmektedir. 10 dan az amele çalıştıran, fakat İş- İ çilerini fazla çalıştırarak 10 amelenin işini gören müesseseler de kanuna tâ- bi tutulmuşlardır, Ekonomik vaziyet- leri itibarile 10 den az işçi çalıştıran iş yerlerinin vaziyetleri ayrı bir nizam- name ile tesbit edilecektir. İş dairelerine Ankaradan birçok ni- zamnameler gönderileceği yazılmıştı. Bu nizamnamelerin en mühimlerden biri de iş yerlerinde sıhhat işlerini alâ- kadar etmektedir. Memleketimizde bakteriyolojinin ellinci yılı Türk mikrobiyoloji cemiyeti yurdu- muzda, 1837 de kuduz hastalığına kar“ $t aşı yapılmasile başlıyan bakteriyo- lojinin ellinci yıldönümünü ilmi bir toplantı ile kullamağa karar vermiş- tir. Toplantı 5 haziran cumartesi gü- nü saat 16 da Cağaloğlunda Etibba 0- dası salonunda yapılacaktır. Merasi- me doktorlar, veterinerler, tıp talebesi davetildir. Göçmen nakline başlanıyor 4 ây içinde 25 bin göçmen nakledilecek ! «15 hazirandan itibaren nakline baş lanacak olan göçmenler için hazırlık« lar'bitirilmiş gibidir. Şehrmizdeki bir vapur kumpanyasile yapılan - konuş- malar anlaşma ile neticelenmiş ve keyfiyet dün Ankaraya bildirilmiştir. Kumpanya göçmen nakline iki va- pur tahsis etmektedir. Bu vapurların her biri en az 1500 göçmen alacak, bu suretle Romaryaya her seferde asga- Fi 3000 göçmen getirilecektir. 25,000 göçmenden on beş bini Trakyada, on bini de Anadoluda yerleştirilecektir. Bunların nakli dört ay sürecektir. Vapurlar 10 hazirana doğru hare- ket edeceklerdir. Eylül sonlarında göç- men naklinin sona ereceği tahmin edi- liyor, Vapur kumpanyasile bu sene ya- pılan mukavele çok geniştir. Vapurla- rın her birinde doktordan başka ebe, Sihhiye memuru ve ayrıca fenni do- ğum alâtı bulunacaktır. Vapurlara göçmen eşyalarından başka hiç bir yük alınmıyacaktır. ei Üç bin lira ihtilâs etmiş Vitol İthalât ve ihracat şirketi vez- nesinden yirmi bin lira ihtilâs etmek- ten suçlu, bu şirketin muhasebecile- rinden Yani adında biri yakalanarak adiiyeye verilmiş- ve dün Sultanah- med ikinci sulh ceza mahkemesinde sorguya çekilmiştir. Yani mahkeme- de: — Ben bu şirkette on sekiz seneden- beri ikinci muhasebeciyim. İhtilâs edi- len para yirmi bin lira değildir. Ben üç bin lira ihtilâs eltim, Borsa oyunları- na girmiştim. Şirketin kasasından bir defada olmak üzere üç bin lira aldım ve bu parayı da borsa oyununda kay- bettim. Diye suçunu itiraf etmiştir. Mah- keme, Yaninin tevkifine karar vermiş- tir, Kaçak et satan 17 kişi tutuldu Son üç ay zarfında şehrin muhtelif yerlerinde kaçak surette sığır, dana ve koyun satan 17 kişi tutulmuş ve bunların kestikleri hayvanlar müsa- dere edildilğ gibi, ilk seferlerinde on beşer lira para cezasile tecziye edil- mişlerdir. Kaçak et kesenleri takip için mey- cud bulunan sivil teşkilâtı da ay bak şından itibaren takviye edilmiştir. Sahife $ Niçin her memlekette avukatlar vardır ? İnsanlar aksırmağa ve aralarında- ki kavgalar yumrukla halledilmeme- ğe başladığındanberi iki serbes mes- lek erbabi halkın dalma şakasına mevzu olagelmiştir: Hekimlik, hâkim- lik ve avukatlık, Halkın eli kalem tut- muyanı, sulfato - makas, öküz - tar- la masalını icad etmiş, eli kalem tu- tanı ve bilhassa mizah muharriri bun- ları tefe koyup çalmıştır. Şakacı ga- getelerin karikatürleri ve ciddi gaze- telerin şakacı bu ebedi mevzula dolup boşanmıştır. Başka hiç bir sebep olmasa, yalnız bu hal, iki büyük mesleğin lüzumunu, cemiyet ve ferd hayatındaki nazım rolünü ispat etse gerektir. İnsanların muamele ve ihtiyaçları © kadar çok ve karışıktır ki bunları kanun maddelerinde toplamak müm- kün değildir. Hayat ve menfaatlerin ne gibi kavgalar çıkaracağı ve bunla- rın nasıl bitirileceği evvelden kestiri- lemez. Bu yüzden her yerde kânun- ları tefsir edecek, aydınlatacak, hâ- diselere uyduracak hükimlere ve bir hâkimin karşısında da en az iki avu- kata ihtiyaç hasil olmuştur. Hükimlerle iş sahipleri o arasında adalet o yardımcılarmın bulunması, her şeyden evvel bir ihtiyat tedbiri- dir. Her davacı menfaatini hakkı ile, hakkını da asıl (bak) ile karıştırır. Bu asıl hakkı muzaffer kılmak bahis mevzuu olunca, en insaflı davacılar bile insafsızlaşırlar, Hem hâkimlerin mümkün olduğu kadar az hâtaya düş- melerini,. kanunları iyi tatbik, hem | de davacıların, işter istemez, adaletin. iyi yürümesine yardım etmelerini ve, kin ve ihtiraslarına kapılmamalarını. temin için bazı ihtiyat tedbirlerinin alınması faydalı görülmüştür, Bunun. için hâkimlerle - davacılar arasında, hüküm istiyenlerin (tarafların) men- faatlerini o müdafaayı ve fakat ayni zamanda doğruluğu ve nezaketi ken- dilerin meslek edinmiş bir takım ilim adamlarının — bulundurulmasından başka çare bulunmamıştır. (1) sinde nasıl anlatıldığını önce davacı- nın kendi ağzından ve sonra ayni işin mahkeme salonunda o hâkimlere'ne yolda anlatıldığını avukatın ağzın- dan dinlese, Arada ne büyük'çalışma vardır! Bazı iş sahipleri doğruyu söy- lemezler, yahut söylemesini bilmezler. Avukat söyleneni anlıyacak, söylen- miyeni sezecektir. Karanlıkları ay- dınlatacak, malzemeyi aldıktan sön- ra yapıcılığa baş'ıyacaktır. Hâkimler, Iş sahipleri ile yalnız ve başbaşa kal- salardı çok zahmet çekerlerdi. Dava- lar daha çok artar, karmakarışık, içinden çıkılmaz bir hale gelirdi, Hâ- kirolerin karşılarında daima avukat görmek istemeleri, davasını anlata- mıyan İş sahibine avukat tutmağı teklif etmeleri, kanun vazıletinin hâ- kim önünde, kuvvetli ile kuvvetsiz arasında, ayni yolda yürüyen ve âyni elbiseyi giyen adâlet yardımcıları va- sıtasile muvazene Lemin etmek iste- meleri bunden ileri gelmektedir. Davacılar, yardakçılık etmeksizin ve her dediklerini alkışlamaksızın kendilerini sabır İle, yumuşaklık ve tatlılık ile dinliyecek, kendilerinin Seçtikleri, emniyetli bir adam, bir sir- daş isterler, İşte avukat, böyle bir sır saklayıcısıdır. Ruh ihtiyacına cevap veren meslek adamıdır. Hakkınıza tecavüz edildiği zaman ilk defa koşup geldiğiniz bir avukat yazıhanesi ve sizi kuvvetlilere karşı himaye kanadının altına alan avukat değil midir? Hak mefhumunu mücer- redlikten çıkarıp hayata tatbik etti. ğimiz de bu hakkı eline alan, ona şe kil veren, hâkimin önüne koyan ve ddnleti dağıtma işinde ona öz yar- dımı yapan avukat, bir başkuman- dan gibi karşınızda dinlemez mi? Ba- conun dediği gibi «hâkim hakkı tat- bik eder. Fakat yaratmaz» hukuku yaratan, canlandıran ve onu mücer- (1) Bu bahsi derinleştirmek istiyen- lerin üstad Kernand Payenden tetcüme ettiğimiz Baro eserine müracaat etmele- rini tavsiye ederiz. yazıları, oldum olası, | red fezasından çıkararak can ve mal yapan avukattır. Avukat, kanunun tercümanı, kanunun öten telleridir. Kanunun sesi onun ağzından işitilir, Hedefi hakkı muzaffer kılmaktır. Bu zaferi, bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine tahsis etmekle ve nizalanı hakka uygun olarak müdafaa eyle- mekle kucaklar, Hayır! Bu mevzu, yüz asır evvel olduğu gibi bugün de bir şaka olmaktan öteye geçemez. Fransa ihtilâli bir aralık baroyu lâğvetmişti. Robespierre kürsüden şöyle bağırmıştı: «Romalıların levhaları, müsabaka- ları, imtiyazları var mıydı? Verrösyi tatbikat görmeğe Cicöron mecbur ol. muş mıydı? Hem adalet ve tatbikat kanunlarını, hem içtimai nizama ta- allük eden iptidai bilgileri bozuyorsu- nuz.» Bu hoş falcılıkla hazin gerçeklik arasında ne kadar uzun bir mesafe vardı! Evet, Baro lâğvedilmişti. Fakat mahkemeleri akıl kabul etmez bir ci- fe kaplamıştı. Kötü şöhretler dolayısis le o zamana kadar mahkemeye ayak atmaları yasak olan şüpheli bir sürü İş adamları, sabıkalı, bir eski saka mahkeme salonlarında görüldüler. Hiç bir kâğıt teati edilmiyordu ki tah- rif edildiğine veya ortadan kayboldu- ğuna şahid olunmasın. Phibaudeau, hatıratında bu halle- rin tesirli bir levhasını yaparak diyor ki: rın, muhzır bozuntularının ne kepa- zelikler ettiklerini burada anlatmak istemiyoruz. «Belimde kılıç taşıdığım müddetçe avukatlık kararnamesini imzalıyaca- ğım. Hükümete dil uzatanların dilini keserim» diye ayak direyen ve Baro- dan, biraz da kuvvetli bir teşekkül diye korkan Napolyon bile Baroyu daha kuvvetli olarak kurmağa mecbur ol- muştu. Çünkü avukatlık, «Hakimlik kadar eski, fazilet kadar asil ve ada- let kadar lüzumlu bir müessesedir.» Kararnamenin ön sözü şöyle başlar: hun, adalet ve hakikat aşkının, zayıf- ları ve gadre uğrıyanidrı himaye et. “ latıcı adalet amelelerine dahi ihtiyaç vardır. İnsanların melek olduğunu

Bu sayıdan diğer sayfalar: