10 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

10 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Her Akşam Bir Hikâye Hümid Ferdi pastahanenin bir kö- şesine oturmuş, gazetesini okuyordu. Bir aralık gözüne kiralik bir köşkün ilânı çarptı. İlânda Büyükadada, son derece güzel manzaralı bir köşkten bahsediliyordu. Hayalinde güzel bir aşk sahnesi canlandı. Selma ile bu güzel manzaralı köşkte ne şalrane günler geçirilebilirdi. Meselâ denize bakan geniş bir pencerenin önünde şık bir divan... Ayışığı denizin üs- tünde pırıl pırıl yanıyor.. bu divanın Üzerinde Selma ile kendisi... Bu hayale o kadar dalmıştı ki bir- denbire arkasındaki palmiyenin öte kl yanında kedın sesleri işitince kendisine geldi.. palmiyenin arkasın- daki kadınları görmüyordu. Fakat bunlardan birinin tatlı sesi yüreğini fena halde hoplattı. Bu Selmanın sesi idi. Ferdi bunun Selma olduğuna kanaat getirmek için pastahenenin köşesindeki aynaya bir göz altı. Bu aynada palmiyenin ar- kası görünüyordu. Evet yanılmamış- tı. Bu Selma idi... Genç kadın bir ar- kadaşile konuşuyordu. Onlar Ferdiyi görmüyorlardı, Sel- ma hararetli hararetli bir şeyler sn- latiyordu. Ferdi sanki tatlı bir musiki çalını- yormuş gibi zevk içinde onu dinleme- ğe başladı. Selma diyordu ki: — 'Tasavvür edemezsin, o kadar güzel, o kadar cana yakın şey ki... Ferdi gözlerini açtı. Acaba bu güzel, cana yakın olan kimdi? Yoksa Sel ma kendisinden mi bahsediyordu?, Selma devam ediyordu: — Hele o bıyıklar!. Hele o bıyıklar!, Ferdi çileden çıkacaktı, Demek O derece güzel olan o kadar cana yakın olan bıyıklı bir erkekti. Demek Sel- ma bıyıklı, güzel bıyıklı bir erkekten böyle bahsediyordu ha.. halbuki ken- disinin bıyıkları tamamile kesikti, Hiç biyiği yoktu. Ferdi şimdi dehşetli bir acı ile Sel- mayı dinliyordu. Genç kadın sözüne devam ediyordu: — O güzel bıyıkların üstüne iki tatlı sarı göz ilâve et... Ne gözler 0. De tatlı renk bir görsen. Ferdi artık çileden çıkmıştı, Çün- kü kendisinin güzleri sarı değil mavi idi. Artık hiç şüphesi kalmamıştı. Selmanın beğendiği erkek o değildi.. Şu kadınlar ne kadar da hain, ne zalim, ne esrarengiz mahlüklardı. Şu Belma bu kadar ciddi, bu kadar ağır başlı göründüğü halde içyüzü ne kâ- dar başka idi. Şu kadınlar ne kadar anlaşılmaz şeylerdi, Selma devam ediyordu: — Küçük kıpkırmızı bir ağzı var. İnsanın parmakları ile tutup sıkıve- receği geliyor. Ferdi içinden: — Vay rezil... dedi, kadının aşk- tan gözleri kararmış... Bakalım daha neler yumurtlıyacak.. İskemlesini biraz geri çekti, Şimdi Selmayı daha İyi işitiyordu: — En büyük zevki nedir bilir mi- sin?.. Dizlerime yatıp uyumak!,. Artık bu derecesi rezaleti. Ferdi bundan fazlasına tahammül edemez- di. Elindeki defterden bir kâğıd ko- pardı, Selmaya bir mektub yazacak garsona verip kendi pastahaneden çıkıp gidecekti. Kalem parmakları arasında heyecandan ne yazacağını bilmiyordu. Nihayet başladı. «Selma, «Sana karşı aşka çok benziyen de- rin hislerim vardı. Fakat; tesadüf bana ne aşağı ruhlu bir kadına kal- bimi verdiğimi anlattı. «Sen ruhta bir kadınla anlaşmanla, hayatımı birleştirmeme imkân göre- miyorum. Sang söylediğim bazı aşk sözlerini hatırladıkça şu dakikada acı asi gülüyorum ve budalalığıma 88 nin iç yüzünü nasıl şimdiye kadar anlıyamadığıma şaşıb kalıyorum. Sa- na «Allahaısmarladık. demeği bile kendim için bir küçüklük, bir alçal- ma telâkki ederim.. Ferdi» Ferdi mektubu yazdıktan sonra bir kere göz gezdirdi. Vakış çok acı, haf tâ biraz terbiyesizce bir mektub ol- muştu. Fakat Selma böyle bir mek- tuba hak etmişti. Ferdi yavaşın garsonu çağırdı. Sarı gözlü ve bıyıklı Mektubu çantasından çıkardığı bir zarfa koyarak garsona uzattı, — Bu mektubu el. dedi. Beş da- kika sonra şu palmiyenin arkasında ki yeşili elbiseli esmer bayana ver., Garson mektubu alarak uzaklaştı, Şimdi Ferdi Selmaya görünmeden pastahanenin kapısından nasıl çiks- bileceğini düşünüyordu. Selmanın sesi hâlâ devam ediyor- du: — Fakat bir kabahati var. hır- sız... Ferdi artık hayretten donakalmıştı. Demek Selma bir hırsızı seviyordu. Belmanın sesi: — Geçen gün öyle bir hırsızlık et- miş ki sorma... Amma © kadar sevim- MH ki bütün kabahatlerini unutturu- yor, Ferdi içinden: — âdi mahlük.. dedi, husızlık da affedilir mi?.. Selma: — Yalnız mühim bir korkum var... Ya gebe kalırsa... Aman doğurma- sını İstemiyorum.. Ferdi şimdi kulaklarına İnanamı- yordu. Selma güzel bıyıklı, sarı göz- lü erkeğin doğurmasından bahsedi. yordu ha. erkek doğurur mu dedi?.. Kim bilir belki de. Sofyada bir er- keğin kamından çocuk çıkmıştı ya.. Fakat bu Selmanın âşıkı her hsi- de çok garib bir insandı. Hırsız, do- gurmak kabiliyeti olan biri!.. Selmanın çenesi açılmıştı bir kere: — Hasba.. ciğerden başka bir şey yemez de.. yalnız geçen gün ahçınm ayıkladığı piliçlerden birini kapınca bahçeye kaçmış... Pilici yemiş, bi- yıkları ağzı kan içinde geldi.. ben hiç kedi sevmezdim anıma.. bu hayvanı çok sevdim işte.. güzel kedi doğrusu. Ferdi şaşkınlığına rağmen az daha kahkahayı atıyordu. Tam bu esnada, aradan beş daki- ka geçtiği için garson getirip Ferdi- nin mektubunu Selmaya verdi.. «Bir Yıldız» .. İstanbul 9 Haziran 1937 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) Esham ve Tahvilât İst, dahili o 95,—Jİş. B. Hamiline 9,80 Kuponsuz 1933 » Müessis 77,— istikrazı 95, İT.C. Merkez Ünitürk | 18,65,—| Bankası 88,— » Ni 18,22,50/ Anadolu his. 24,— » MM 18,10—| Telefon 0,9 Mümessil | 44,20) Terkos 10,— » NM 40,0) Çimente 13,40 » M İttihat değir. 10,— İş Bankası (o 9,80) Şark Oo» o 0,80 Para (Çek fiatleri) Paris (17; Prağ 22,64,10 Londra 625,50) Berlin 1,9710 Nev York 78,80,—| Madrid (1398.88 Milino (o 14,99,12 Ai 8737 Belgrad 34,53,25 Cenevre» Sasso) Zet... 4108 Brüksel © 4,6,—| Pengo o 39885 Amsterdam 1,43,50| Bükreş ( 107,43,40 Solya (o 63,948) Moskova 23,98,50 ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur... Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lizımdir Rebiulâhir 1 — Ruzu Hızır 36 & İmsak Güzeş Üğie İkindi Akşam Yatsi L 639 848 433 834 1200 242 Va 209 AR 1218 JA)i 1959 214 İdarehane: Babıâli civarı Acımusluk So. 10 Haziran 937 Perşembe -*- İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13: Beyoğlu Halkevi gösterit kolu ta- rafından bir temsil, 14: Son. Akşam neşriyatı — 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,30 Spor müsahabe- leri: Eşref Şefik tarafından. 20 Sadi ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve Halk şarkıları, 20,30 Ömer Rıza tarafından Arabca söylev. 20,45 Safiye ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve Halk şarkıları (Saat âya- rn). 21,15 Orkestra: 22,15 Aajns ve borsa haberleri ve ertesi günün prog- ramı. 2230 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. 23 Son. Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntehap programı Milâno (368) saat 22 Polis bândosu tarafından konser, Milâno (368) 23 Konser: Viyolonist Arrigo Seruto ta- rafından. Program; 1 - Bethoven: Sanato No. 5 fa majör, 2 - Vercini: Conterto So- nata, 3 - Respighi: Sonata si minör, Monako (405) 20 Sullivan: «eM'kado» “ operet. Viyana (507) 20,25 Wagner: «Ren altını: opera. Berlin (356) 20,20 Mozart festivali, Varşova (1339) 21 Benfonik konser, Kolonya (456) 21,10 Senfonik konser. Lüksemburg (1293) 2230 Senfonik konser. Peşte (549) Kırali opera orkestrası tarafından konser, Tuluz (386) 21,30 Caz. Dans musikisi Peşte (549) saat 22,40, Breslav (316) 23,30, Marsilya (400) 24, Londra (ki- sa dalga) 18,30 - 22,20 - 0,20, 11 Haziran 937 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: Sazt 12,30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif Plâk neşriyatı. 14 son. Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19 Radyo fonik kamedi (Mo- bilyalı kiralık köşk) 20 Türk musiki heyeti. 20,30 Ömer Rıza tarafından Arabea söyler, arkadaşları tarafından Türk musiki- si ve Halk şarkıları (Saat âyarı) 21,15 Orkestra: 22,15 Ajans ve borsa haber- leri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkia sololar, opera ve operet par- çaları. 23 Son, ema 'ANBUL TİCARET ve ZAHİRE BORSASI 9/6/937 pm ML Me er CİNSİ Aşağı o Yukarı Kr. Pa. Kr.Pa, Buğday yumuşak 610 634 » sert 534 6 Arpa 45 —— Çavdar 45 —— Misir sarı 351 —'— Peynir beyaz 25 — 2810 » kaşar 39 — —— Afyon ince 530 — 580 — Tiftik mal 109 — 120 — Yapak Trakya kır. 62 — 64 — kım Yapak Anadol kır. 43 — 57 — kım , Pamük Gi GELEN Buğday 358 Ton 80 > Tiftik 171/43 B. Peynir 18 » Kaşar Si 3 Un 76“; Kepek 3 > Pamuk 294 > Fasulye 6 > K. fındık MN » GİDEN Arpa 300 Ton Razmol 201 » İç cevi 11/4; DI FİATLER Buğday: Liverpul 3.77 Kr, >» 1 Şikago 3509 » ? 1 Vinipek 552 » Arpa: Anvers 490 » Mısır: Londra 369 » Keten T. » Londra 8.06 » - » » Eskişehirde AKŞAM neşriyatı «Ses - Işık» mücssesesinde satı- ır. «Akşam» gazetesine abone Şansi o gün Tiyen-Foyu her za- mankinden daha güzel ve cazibeli görmüştü. Tiyen-Fo saçlarını impara- toriçelik zamanında olduğu gibi yük- sek bir tarakla kaldırmış, sırtına İnce süslü bir elbise giymişti. Çekik uzun kaşları, mânalı bakışlarile her erkeği kendine çeken irmparatoriçenin göz- leri ışıldıyordu. Şansi bu güzel kadını vaktile he kadar çok sevmiş; onun aşkından yâ narken ne kadar çok ızfrab çekmişti. Şansi, Tiyen-Fonun, son defa gö- rüştüğü zaman söylediğ! sözleri ha- tırladı. Tiyen-Fo: 4— Ben kimseyi sevemem.. ve her- hangi bir erkek tarafından sevlldiği- 2045 Vedia Rıza ve | mi görmekten de zevk duymam! de- memiş miydi? Şansinin kulağında çınlıyan bu sözler onu hâlâ titretiyor ve düşün- dürüyordu. Şansi bütün bunlara rağmen im- paratoriçeyi sevmekten kendini ala- muyor, fakat duygularını izhar et- mekten korkuyordu. Onu hâlâ seviyordu.. daha çılgın, daha coşkun bir aşkla seviyordu. — O miislüman kadınını siz nasıl tanıdınız, imparatoriçem? Diye sorarken, Tiyen-Fonun büyü- Wi bakışları karşısında birdenbire eri- diğini duyar gibi olmuştu. Tiyen-Fo: — Bu bir tesadüftür, dedi, sen onu nasıl ummadığın bir yerde tanıdınsa, ben de tıpkı öyle. beklemediğim bir yerde tanıdım onu. Şansi önüne bakıyordu: — Bu hâdiseyi Kubilây hana söy- lemekle ne kazanacak.. bunu sorma- dınız mı kendisinden?. . — Sordum.. bana mühim bir haki- kati meydana çıkarmakla tarihe hiz- met edeceğin! söyledi. — O şimdi burada demek?.. — Evet.. seni davet ettiğim gibi, onu da çağırmıştım. — Benden ne istiyor?.. —Onun senden istediği bir şey yok. Sana bu hâdiseden bahsetmiş. sen inkâr etmişsin! Hâdiseyi inkâr edişin çok hoşuma gitti. Tam sır sak- uyan bir erkek olduğunu anladım.. memnün oldum. Bana kızıp gittiğin zaman, her şeyi meydana çıkaracağı” nı sanmıştım! — Suçu beraber isledik.. kuyumu kendi elimle kazacak kadar aptal mıyım? — Geçen gün senin karşına çıkan bu kadınm gizli bir maksadı olsa ge- rek.. — Ne gibi?!.. — Bilmiyorum. Kendisile bir kere görüşsen ve dilinin altında neler sak- rim e hiç fena olmaz sa- EE ai irki Söyleyin de gelsin bakalım.. vin Meçhul kadın, peçesini açınca.. Tiyen-Fo: — Onu şimdi göndereceğim.. ken- Bir kaç gün evvel kendisini tahkir eden müslüman kadını acaba şimdi Şansiye neler söyliyecekti? Gene onun yüzüne karşı alçaklığın- dan, hilekârlığından bahsederse, Şan- #i bu hakaretlere o günkü gibi ta- hammül edebilecek miydi? İşte o kadaın.. Sokakta kendisini tahkir eden müs- lüman kadını geliyordu. Gene peçesi yüzünde.. ve başından ayağına kadar bütün vücudü ince ipekli bir kumaş- Ja örtülüydü. Müslüman kadını ayakta duruyor- du. Şansi bir sedirin Kenarına ilişmişti. Kadın elile kapının kanadını çekti. Kapı kapandıktan sonra Şansiye döndü: — Size o gün sokakta hilekâr ve yalancı dediğim zaman bana kızmış- tınız! Ben bir hırsıza hırsız ve bir ya- KUBİLÂY LAN Yazan: İskender F. Sertelli Şansinin tahammülü taşmıştı.. Belinden hançerini çekerek peçeli kadının üzerine yürüdü. Fakat, kadın yüzünü açınca, delikanlının elleri titremeğe başladı.. lamakta No. 76 Jancıya yalancı diye hitab edildiği za- man neden hiddetlendiğine hâlü Şa- şiyorum: — O âdam hirsiz ve yalancı değil- se, böyle bir hitab ve ittiham karşı- sında şüphesiz ki, kızmakta haklıdır. — Ya hırsız ve yalancı ise?.. f — Elbette susar.. ve susmalıdır. Kadın güldü: öe — 'Dıpkı senin gibi. Fakat, sen sus- muyorsun... Hiddetleniyorsun! Yü- züme karşı o gün biribiri ardınca bir sürü yalan söyledin.. bana kendini tanıtmadın! Şansiden bahsettim.. onu müdafaa ettin! Kendini müdafaa et- medin!' Fakat, şimdi Şansi karşımda durüyor. .yalancı, hilekâr Şansi! Şansihiddetlendi: — Ben bu hakaretlere tahammül edemem, hatun! Benden ne İstiyor- sun? Yalancı ve hilekâr bir adam ol- sam bile seni aldatmış değilim. Bana bir söyliyeceğin varsa, açıkça söyle. — Sana çok söyliyeceklerim var ama.. içi dışı bir, bir adam olmadığını gördükçe cesaret edemiyorum! Yarın Kubilây beni sarayda huzuruna ka». bul edecek.. ona senden ve Tiyen-Fo- dan bahsedeceğim, (Tiyen-Fo masum- dur, Onu aldatan, kaçıran Şansidir. Bu adama hâlâ nasıl itimad ediyor- sunuz?) diyeceğim, — Bunu yapmamak için, benden ne istersiniz? — Hiç bir şey. Ve bunu yapmama- ma imkân yoktur. Mühim bir haki- katin esrar perdesini yırtıp tarihe ve nim yüzüme karşı: (Tiyen-Fo ölmüş- tür!) diyemiyeceksin! Hakikati sak- güçlük çekecek ve karşımda korkak bir kedi gibi küçüldükçe kü- çüleceksin! Şansi tehlikenin gittikçe büyüdü. günü görüyordu: — O halde beni buraya hâkaretle- rini tekrarlamak için mi çağırdın? Bir insan, yapacağı fenalığı - yapma- dan önce - hasmına haber verir mi? — Senin gibi bayağı bir mahlâkun bir kere daha karşımda küçülmesini görmek istedim. Cellâda boynunu Yurdurduğun kadınm yok yere öllü- rüldüğünü anladım, Zavalımın baba- si bana geldi. hakikati anlattı. On- ları ölüm ve işkence ile tehdid etmiş- Kadıncağızı intihara sevketmek için, kocasile arasını açmışsın! Hal büki kadının kocası çok namuslu bir adammış. karısına ihanet etmemiş. şimdi her gün mezarının başında ağ- hyormuş. Tiyen-Fodan bunları sak- Jamış ve onu da aldatımışsın! Yaptı- gın fenalıklar bu kadar olsa belki af- fedilirdi.. Kora isyanındı. da hakikati Tiyen-Foya başka türlü anlatmış ve Kora prensine de başka türlü bildir- mişsin! Yalancılığına hilekârlığını da Hüve edince korkunç ve iğfenç bir adam olduğun meydana çikiyor! Mo- gol sarayında senin gibi iki yüzlü bir adamın iş başında bulunmasına hay ret etememek kabil mi? Şansi susmuştu. O. bu sonsuz ve ağır hakaretlere bundan fazla tahammül edecek geniş yürekli ve soğuk kanlı bir adam de- gildi. Şansi kararını yolda vermişti: . Bu tehlikeli kadını ortadan kaldır. mak.. Böyle yaptığı takdirde hem ken- disini, hem de Tiyen-Foyu Kubilâyın eline düşmekten kurtarmış olacaktı, Birden oturduğu sedirden fırlıya- rak hançerini çekti. müslüman ka- dınin Üzerine yürüdü: — Demindenberi (o hakikatlerden bahsedip duruyorsun. kaltak! Yüzü- nü görmek için seni geberteceğim! Ve hakikatlerin en büyüğü, senin ölümün olacak! 4 Elini kaldırdı. hançeri Kadının göğsüne saplıyacığı sırada, kadın yüzündeki peçeyi açtı: — Beni mi vuracaksın, Şansi? . Kubilâyın kâtibi boğuk, korkak > sesle: — Tiyem-Fo... Kraliçem... Diye bağırarak geriye çekildi. Elinden hançeri düşlü. (Arkası var) Em N

Bu sayıdan diğer sayfalar: