26 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

26 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 AKŞAM 26 Haziran 1937 - Hava hücumlarına karşı yeni bir keşif: Ses dalgaları Ses dalgalarile mikropları öldürmek, dumanları dağıtmak, şarap ve viskileri eskitmek kabilmiş korunmak için ortaya sürülen bir çok tedbir ve çareler arasında şehirlerin tay- yare hücumlia.ndan ses dalgaları ile mü- daraam da vardır. Bu tedbirler ve çarele- rin son zamanlarda tecrübesine başlan- mıştır, Yeni bir tip bomba da imal edil- mektedir. Bunun ses dalgalar o kadar kuvvetli ve şiddetli olacak ki yakındaki bir tayyareyi derhal parçalıyacaktır. Bu bombanın tayyareye isabet etmesine ih- tiyaç yoktur. Bombanın tayyarenin yaki- ninde patlaması kâfidir. Tabii böyle bir keşif şimdiye kadar def ve tardı imkânsız addedilen tayyare hü- cumlarının kuvvetini kıracaktır. Alelâde tayyare dati toplarının pek müessir ol- madıkları açıkça söylenmektedir. Çünkü bunların müessir olmaları için atılan güllelerin tayyareye isabet et- mesi lâzımdır. Halbuki bugünkü müthiş süratlerine göre böyle bir isa- bet güçtür. Şimdiye kadar hiç bir mühendis veya ses mütehassısı böyle kuvvetli ses dalgaları vücuda getiren bir bom- ba keşletmemişir. Maamafih böyle bir keşfin imkân dahilinde olduğu kabul edilmektedir. Ses dalgaları ile hava taarruzla- rını defetmek fikrini birçok fen adamları daha pek iptidai addediyor- Jar. Elektrik sanayiinin de bugünkü inkişafına varmazdan evvel böyle iptidaf günler geçirmiş olduğunu unutmamak lâzımdır, Mikroplara karşı ses dalgaları Ses dalgalarının kullanılacağı iş- lerden biri mikroplardır. Mikroplar © kadar küçüktür ki her hangi bir madde ile tazyik edilerek öldürüle- mezler. Bir böceği iki taş arasına koyarak ezer ve öldürebilirsiniz. Fa» kat hiç bir mikroba karşı bunu ya- pamayız. Birbirine yapıştırılmış iki düz sathım ortasındaki incecik su tar bakasında bile mikroplar yaşamağa devam ederler. Bu sebeble mikrop- ları öldürmek için kimyevi madde lâ- zımdır. Öyle bir madde ki en ince ve kü- çük yarıkları, deliklere nüfuz ede- rek mikrobu öldürsün. Ses dalgalarının bu husustaki fai- kiyetleri mikroplara nerede bulu- nurlarsa bulunsunlar yetişebilmeleri ve derhal tahrip etmeleridir. Şimdiki halde büyük şehirlerde sütler, mik- Topları imha edilmeden satılmamak- tadır. Yeni sistemin tatbiki sterilizasyon- da çok daha basittir. Süt, içinde kuvvetli ses dalgaları vücude getirilen tüblerden geçirilir. Bu sesin hatice akseden kısmı gayet ehemmiyetsizdir. Onun için çalışan- Jarı izaç etmez. Dahilde ise süt öyle şiddetle © çalkalanır ki mikroplarn çoğu bu çalkalanma nelicesi ölür- ler. İddin edildiğine göre sütün kur- Yel gıdâiyesinde ve lezzetinde de hiç bir değişiklik husule gelmiyecektir. Ses dalgalarının mikrop öldürücü diğer bütün maddelere karşı büyük ve ehemmiyetli bir falkiyeti daha vardır. Ses dalgaları bazı mikropları öldürüp diğerlerini hayatta bıraka- tak tarzda ayar edilebilir. Malüm olduğu üzere iki nevi mikrop vardır. Bıhhate ve hayata ziyankâr ve sih- hate nâfi mikroplar. Mikrop öldürücü kimyevi bir mad- Şehirlere karşı hava hücumlarını defetmek için kullanılan ve ses dalgaları çıkaran aletlerden bir kaçı de kullanıldığı takdirde nâfi mik- Topları da öldürmek tehlikesi vardır. Ses dalgalarını dumana karşı kullanmak Ses dalgalarının mühim bir istimal sahası daha mevcuttur. Dumanı da- gılmak... Duman ufak kül zerrele- rinin havada bir arada uçmasından ileri gelir. Yarım metre mikâbinde bunlardan milyonlarca bulunduğu he- sap edilmiştir. Bu kül zerrelerine hiç bir şey olmasaydı duman ebediyyen kalırdı. Fakat tabiat bunu öyle tes- bit etmiştir ki bu ufak zerreler za manla birleşerek büyük zerreler ha- linde çöktüklerinden duman kay- bolur, Son yapılan keşifler, ses dalgaları- nın bu ufak kül zerrelerinin çabuk birleşmesine <a verdiğini mey- dana çıkarmıştır. Mühendisler bundan ( bilistifade fabrika bacalarından duman çıkma- sna mâni olunabileceğini ileri sü- Tüyorlar.' Bacanın dibine konülan bir «haut -perleur» dumana pek âlâ mâni olabilecektir . Bu kül zerrelerinin kıymetli oldu- ğu işlerde pek faydalı olacağı söylen- mektedir. Harpte de bundan istifade etmek imkânı olacaktır. Malüm olduğu üzere bilhassa deniz harbinde kaçan topidolar düşmanım ateşinden kur- tulmak için kesif bir duman kütlesi arkasında saklanmaktadırlar. Hak buki böyle bir «ses dalgasız derhal bu dumanı dağıtarak torpidoyu mey- daya çıkaracaktır. Viskiyi eskitmek için Şarabın eskisi gibi 'viskinin de es- kisi makbuldür. Eski İngiliz aileleri- nin malikânelerinde yüz, yüz elli se- nelik viskilere tesadüf edilir. Bunlar yüksek kıymeti haizdirler. Kimyagerler viskinin eskimesinin, yani ölme ameliyesinin bir çok kim- yevi reaksyonlar neticesi olduğunu bulmuşlardır. Bu reaksiyonların vu- kua gelmesi için yıllarca müddet geç“ mesi lâzımdır. Halbuki sis dalgsları tatbik edildiği takdirde viski ve Şa- rabı eskiten ve öldüren kimyeti te- amüller derhal vukua gelmektedirler. Yeni bir viski ses dalgalarının tesi- | rine maruz kaldıklan sonra yüz se nelik viski gib bir lezzet alıyor. Âlimler bu yeni. enerji kaynağını tekâmül ettirmek için çok çalışmak- tadırlar. Her gün bunun için yeni ve faydalı bir istimal sahası bulunmak» tadır. Yakında modem hayatta ses dal galarmın sade radyoya münhasır kalmıyarak başka işlerde de kullanı- lacağı zannedilmektedir. Muğlada Atatürk heykeli Muğla Atatürk heykelinin üç Büyük Şef Atatürkün Muğla vilâ- yeti Cumhuriyet meydanına rekze- dilecek olan muazzam heykeli ikmal edilmek üzeredir. Genç ve kıymetli heykeltraşlarımızdan 'B. Nusret Su- manın İpek filim stüdyosunda kira- ladığı bir dairede üç aydanberi büyük bir itina ile hazırladığı bu eser gerek azamet ve heybeti ve gerekse İfade ettiği mana itibarile memleketimiz- de şimdiye kadar yapılmış âbidelerin hemen hepsine faik bir sanat eseridir. Muğlanın Akdenize hâkim sarp dağları arasındaki geniş bir da, Marmariste çıkan en nadide merlerden yapılmış cesim bir kalde Üzerine rekzedilecek olan bu heykel muhtelif cepheden görünüşü 'Türkün büyük kurtarıcısı Atatürkü mareşaj elbisesi İle ve elinde bir dür- bin olduğu halde cephede, sonsuz bir azim ve irade okunan gözlerle vatan ufuklarını seyreder vaziyette tasvir etmektedir. Kaidesi hariç olmak Üze- re yalnız heykel tabli cesametin iki mislidir ve irtifa 3,5 metredir. Hey- kel bu ay içinde ikmal edilerek bron- zö dökülecek, ve Muğlaya nakledle- rek hazırlanmış olan mermer kaide Üzerine yeyleştirildikten sonru parlak bir açış merasimi yapılacaktır. Tokat, Artvin ve M. Kemalpaşa âbidelerini yapmış olan genç heykel- traş B. Nusret Suman çok muvaffak olan bu gon eserile milli Abidelerimi- Zeyneb Sultan camii Klâsikten sonra öz sanatın orijinalitesini tekrar yaratan mimar Mehmed Tahirin eseri Öz biçime yabancı şekiller dahil ol- mağa başladığı zaman Türk mimari» sinin sönmeğe yüz tutmasından dola» yı Türk sanatkârları çok müteessir kalmışlardı. Sinan ekolünü yaşatan, Üsted mimarların son vücude getirdi- ği klâsik örneği, #minönündeki «Ye- nicamisdir. Yenicami, Şehzade cami- sine benziyen bir plân üzerine yapıl- mıştır. Temellerini meydana getiren Mi mar Davuttan sonra inşasına, mimar Dalgıç Ahmedin, hattâ mimar Ru- melili Mehmedin, «Hük mücevheri» de üstadı kül olan mimar hezarfen İb- rahimin, mimar koca Kasımın, mi- mar mermetçi Mustafanın çalışmış ol* malarından dolayı yalnız bir mimar elile değil böyle birçok kıymetli sa- natkârların Zövkile tamamlanan bu eserde şüphesizdir ki, fevkalâde bir sanat üstünlüğü görülüyor. Mimar koca Kasımı, tarihin bağı rivayetlerinden sıyırarak onun yük- sek sanat cephesini gene (Akşam)da ayrı bir yazımla anlatacağım. Yeni- camiden sonra 3 üncü Ahmed zama- nında, sanatin öz temiz sadelikleri yerine cazip süsler ikame eden ve en ziyade çeşme, sebil gibi eserlerimiz ü- zerinde birçok ulusal güzellikler be- lirten (Rönesans) tesiri canlanmağa başlamıştı. Daha sonra (Barok ile Rokoko)nun Türk sanatile kaynaşan ğı teessüs etmişti. Bununla beraber bu yepyeni sanat memzüce- sinin karakterinde daha kuvvetle se- çilen Türk ruhunun ipce hünerleri- dir. O zamanki Türk mimarları Barok ile Rokokoyu bir dereceye kadar be- nimsemiş olmakla bereber kendi se mimi şekillerinin kaybolmasina Karşı duydukları tesirlerini bir nümayişle gösterdiklerine dair şöyle bir tarihi hikâye vardır: Türk sanatkârları ne kadar yapıcı- lı edevatı varsa bir tabut içerisine koyarak «sanatımız ölmlştür. göm- meğe gidiyoruz» yolunda mânalı bir merasim yapmışlardı. Bundan sonra Türk işçileri, gönül- lerinden silinmiyen eski o üslüplarmı gene arasıra meydana koymağa çalı- şıyorlardı, Hicri 1183 tarihinde hassa baş mimari olan üstad Mehmed Ta- hirin güzel sanat eserlerinden biri olup Salkımsöğüdde «Alemdar cadde- si» üzerinde bulunan «Zeynep Sultan camisinin dış duvar bedenleri -taş tuğla karışık tirajlar üzerine- natürel ve monümantal bir şekilde en temiz bir inşa tarzımızı göstermektedir. Zey- nep Sultan, üçüncü Ahmedin kızların» dandır ve sadrazam Nevşehirli İbra- him paşanın karısı Fatma sultanın kardeşidir. 'Türk mimarisi için kıymetli bir ar- magan sayılan bu caminin ayrıca et» rafında fevkani bir (Darüssübyan) binası vardır. Şimdiki 49 uncu ilk oku» Yun yeride -Birinci vakıf hanının bu- Junduğu mevkiden nakledilen Vani efendi medresesi idi. Zeynep Sultan camisinin plânı dört köşe olup mih- rap çıkıntısı teşkil eden kısmı, tam Alemdar caddesine karşı yüz göster- miştir. İstanbulun mühim tarihi mevkile- rinden biri olan Alemdar caddesi, u- mum müzeleri, eski ipodrom meyda- nile Sultanahmed camisini ve Ayasof- yayı ziyaret ve temaşaya koşan birçok seyyahların daima geçtikleri yerdir, Burada sevimli alımı ile mimari gü- zelliğini gözönünde bulunduran Zey- nep Sultan camisinin gösterdiği kıy- rar zi kendi sanalkârlarımıza yaptırma nın isabetini bir kere daha isbat et- miş oluyor. Türkün bütün cihana karşı açmış olduğu büyük mücade- lede hâkim olan ruhu aksettirecek sanat eserleri ancak Türk sanatkâr- ları tarafından verilebilir, Aldığı çok yerinde bir kararla AÂbidesinin yapılmasını bir Türk sa- natkâra tevdi etmiş olan Muğla vilâ- yetini, ve yüksek bir sanat heyecanı ile kahraman Muğlaya yakışan de- derli bir sanat eseri vücude getiren genç heykeltraş B. Nusret Sumanı tebrik ederiz, met büyüktür. Bu sebeple esere karşı esirgenmiyerek ehemmiyete alınacak şeyleri biran evvel yapmalıyız. 1 — Caminin -esas Alemdar cadde- sine karşı olan- iki yan avlu hatire duvarları çok adi şekilde moloz taşi- le yapılmıştır; Birinci Hamid devrina gid Barok tarzındaki çıkıntılı bir kö” şe yapan sebil ile cami arasında bu- lunan hatirede Alemdar Mustafa pa» şa gibi bir Türk büyüğü yatmaktadır. Alemdarın, -ihtilâl intilâkında ken- disile birlikte şehid düşen- Defterda- rının da mezar taşı buradadır. Diğer köşede «Darüssübyan> binasının bah- çesine bitişik mezar içinde ayrıca Zey- nep Sultanın zevci sadrazam Melek Mehmed paşanın kabır taşı dikliidir. 'Bu taşın kitabesinde; «Hem agüş oldu ahar zevcesi Sultan Zeyneple> musra- ından Melek paşanın ailesile birlik- te gömüldüğü anlaşılmaktadır. Hal buki yol tesviyesi münasebetile kaldi- rılmış olan mezarlardan Zeynep Sul- tanla kocasının kemikleri elyevm ca» mi altının mahzeninde bir sandık içe- risinde saklanmaktadır. Müzelerdeki eski eserleri koruma encümeninin ka- rarında; Zeynep Sultanın kemikleri caminin Darüssübyan köşescinde yap lacak yeni makberine nakli tezekkür edilerek neticelendirilmiştir. Bu yeni makber yapılmıya başlandığı zaman hatire duvarlarının da şimdiki kö- tü şekli bozularak Çemberlitaştaki Atikalipaşa camisinde olduğu gibi yonma köfegi taşındari eserin mimari güzelliğine ve önündeki caddenin çe refine karşı yeniden yapılması çok eki zemdir. 2 — Vani efendi medresesinin nak-' linde ayni zamanda bu medresenin okula çevrilmesi esnasında bütün 9 zamanki inşaata aid. molozlar, güya avlu zemininin “yükselmesi düşünces; sile atılmıştı, Halbuki caminin bu ci hetten gömülmüş olan vaziyeti o ki imlâ ve tesviye hatalarının yüzü dendir. Şimdi caminin pencere hiza». Jarına kadar çıkan topraklardan hu- gule gelen nem ve ıslaklık eserin can” damarı temellere işlemektedir. Şu sıralarda en harap abidelerimizi. tamir ve tecdid suretile ihya eden ve” tarihi eski eserlere karşı yüksek bir” sevgi ile sarilârek çok titiz hareketi olan umum vakıflar müdürlüğünün! ve emrindeki kıymetli mimarların bü, ciheti daha evvel düşünmüş oldukları" şüphesizdir. Biz yalnız bu işin biran evvel gereklendirilmesi temennisinde- yiz. : 3 — Zeynep Sultanın gene bir eserf hayri, Gülhane parkını ihate eden sur, duvarlarına bitişik Demirkapıya die den yol üzerinde (Posta telgraf alâ, ve edevat deposu) yanına tesadüf edeni bir binanın altında çeşmesi vardır. Bil na ile beraber olan bu çeşmenin bütün taş aksami ve kitabeleri renkli bade») na altında kaybettirilmiştir. Velev küçük bir taş parçası olsun” . mimariye aid eserlerde sanat remzinj | anlatmağa kâfi en basit bir şekli bir devir ve tarih taşır, Mimar; Kemal Altaş

Bu sayıdan diğer sayfalar: