20 Eylül 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

20 Eylül 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Eylül 1937 A LL Kalabalık bir alle idiler, Boğazdaki | Yalılarında yazı geçiriyorlardı. Hepsi | Üe genç karı koca idiler. Melâhatla ko- Bası Necmi, Ferhunde ile kocası Ah- İMhed, Nazanla kocası Selim... Akşamları iki sandala binerler, eğ- lenceli gezintiler yaparlardı. Bir gün İ Bğleden sonra herkes uykuya dalmış- tı. Erkekler işlerinde idi. Melâhat ta Yatmak için odasına gidiyordu. Salondan geçerken gözüne, yerde, halmın üzerinde bir kâğıt ilişti. He- #nen eğildi, yerden kâğıdı aldı. Açtı. "Tuhaf şey, bu bir mektup. hem de bir Kadın yazısiyle yazılmış bir aşk mek- kubu... Melâhatin gözleri yuvarlak yu- Yarlak açılmış, mektubu dehşet içinde Okumağa başladı «Nonoşum, Sensiz geçen iki günümün yalnızlı- İn o derece içime çöktü ki... Ne olur- du, bugünlerde yanımda bulunsaydın. Ve her zamanki gibi kulağıma tatlı, güzel kelimeler fısıldasaydın.... Dizine başımı koysaydım ve bana ninmi söyle- Beydin, öyle uyusaydım... Yahut sen benim dizime o güzel başını koysay- ın, parmaklarımla o parlak saçlarını karıştırsaydım, karıştırsaydım, karış- tırsaydım... Bunları sana yazarken bi- le biçimli başın gözümün önüne geli- yor, saçlarını karıştırmanın büyük gevkini duyuyorum... Âdetâ parmsk- larımın ucu kaşınıyor ve önümde 5€- nin güzel başını arıyorum... Sen hayalimde yaşıyan biricik er- keksin... Benimsin, büsbütün benim- #in... Ve nitekim ben de seninim, büs- bütün seninim... Seni heyecan içinde, sabırsızlıkla bekliyorum, bekliyorum, bütün kal bimle bekliyorum... «Senin Biriciğin» Melâhatin kan başına sıçramıştı. Bu Yazı yalıdaki kadınlardan hiçbirinin değildi. Ne kendisinin, ne Nazsnın, ne de Ferhundenin. O halde bu yazı kimin yazısı idi ve yalıdaki üç erkekten hangisine yazi- mıştı? Erkeklerden hangisi bu mektu- bu meçhul kadından almış ve dikket- #izlikle cebinden düşürmüştü? Şüphe kurdu bütün aç gözlülü bütün iştihasile ve bütün arsızlığile Melhatin kalbini yemeğe başlamıştı. 'Bu mektup mutlaka kocasına, Nec- miye yazılmış olacaktı. Genç kadın: — Evet... dedi, her halde bu mektup Necmiye yazılmış olacak... Mutlaka Mektuptaki «Parlak saçlarını Karış- tırmanın zevkini şimdi içimde hisse- | diyorum.» cümlesi hatırına gelince, | mektubun Necmiye yazıldığına büsbü-| tün kani oldu, Çünkü genç kadın ya- hdaki üç erkek arasında en parlak saçlısı kendi kocası olduğuna kaildi, Binir içinde Ferhunde ile Nazanı uyan- — Bakın. şu mektubu okuyun. dedi.. Onlar da hayret, dehşet ve kıskanç- Yık içinde mektubu okudular. Hepsi birden küplere binmişlerdi: Hepsi'de | mektubun kendi kocasına yazıldığına. emindiler, Melâhat: Esrarengiz mektup — Bu mektup, kocama, Necmiye yazılmış!.. dedikçe ötekiler itiraz edi- yorlardı. Ferhunde: — Hayır, diyordu, bu benim kocam Nazan: — Katiyyen.... diyordu... bu mektup Belime yazilmış.. Köşkte müthiş bir gürültü, müthiş bir heyecandır gidiyordu. Ferhunde; — Ah, bir hakikati. anlasak... di- yordu Nazan; — Ah, bir akşam olsa da gelseler... diye sabırsızlanıyordu. Melâhat mırıldanıyordu: — Ben bunu mutlaks öğrenirim... Ve ondan sonra hep birden: — Bu mutlaka benim kocama ya- sılmıştır. — Bu her halde Necmiye yazılmış — Bu mektup Ahmede.. O günü melâhat iki kere bayıldı, Ferhunde üç kere fenalık geçirdi, Na- gen; — Zaten bir gün gelip bana böyle alçakça ihanet edeceğine emindim!.., diye ağladı... Nihayet akşam oldu ve erkekler ya- aya döndüler. Vay, vay, vay... Kadınlarda surat bir karıştı. Bu ne 2... Evvelâ Melâhat kendini zap- tedemedi, kotası Necmiye: — Parlak saçlarınız okşattınız mı etendim?... diye sert sert sordu. Nec- mi şaşırmıştı: — Ne parlak saçları yahu?.. Hem ki- me okşatacakmışım ?.. Melâhat terslendi: — Her halde bans değil... Sen saç- larını okşatlağın insanı bilirsin... Bu sırada Nazan, kocası Selime: — Sen bana dadılığın olduğundan hiç bahsetmemiştir... Sen meğer mü- Kemmel bir dadı olmuşsun da ben far- kında değilmişim. diyordu. Selim, şaşkın: — Ne dadısı yahu?... — Öyle ya... Herkesi dizlerine yatı- Tıp ninniler söylüyormuşsun. .. Selim: — Allah aşkına Nazan, sen çıldırdın 017. Bunları da nereden çıkarıyor- sun?... Daha ötede Ferhunde de kocasına çatıyordu. Velhasıl üç çift biribirine girmişti. Mektup ortaya çıkmıştı, Üç erkek te şiddetle reddediyordu: — Katişyen bu bana aid değil... — Bu mektup bana değil... — Bunu ilk defa görüyorum! ... O halde bu esarengiz mektup kime siddi? Bu sırada evdeki hizmetçi Fatma utana, sıkıla içeriye girdi. Gürültüyü işitmişti. Fatmanın askerde bir ni- şanlısı vardı. Fatma kızara, bozara: — Efendim mektup benim... dedi. bir kitap çıkmış «Aşikane mektup nü- müneleri..» yazımı düzelteyim, mek- tup yazmasını öğreneyim diye aldım.. bir tanesini kopye ettim. salonda dü- şürmüşüm... diye yüzünü yere eğdi... Artık bayanlar memnundu. Ertesi günü hepsi hemen hemen ayni cümle- leri söylüyorlardı: — Zaten ben mektubun kocama sid olmadığını anlamıştım Ya... dünyada ihanet edemez... — Ben de mektubun Ahmede ald olmadığını hemen anlamıştım... Ah- mede çök emniyetim vardır, Dünyada, beni aldatmaz... — Hele ben.. mektubun Necmiye aid olmadığını farketmiştim. Necmi bana hiç ihanet eder mi?... SENELİK (1400 kuruş 2700 kuruş S AYLIK. 750 » 1450 » 3 AYLIK © 400 » 800 > JAYUK is >» — » Posta ittihndma dahil olmıyan Adres tebdili için yirmi beş | okuraşkık pul göndermek lâzımdır Recep 15 — Kuzahızır TAS & İmmik Güneş Oğln İlini Akyam Yatı E 953 )134 56 24 1200 152 Va. 45 SASIZI 135 1811 1045 Ankara Tarih, Dil Coğrafya Fakültesi Direktörl 1 — Fakülte için #407 lira 56 kuruş muhammen bedelli 1069 adet kitap münakasaya konacaktır. 2 — İstekliler şartname ve listeleri İstanbul Maarif Müdürlüğüne müra- caatla tetkik edebilirler, 20 Eylül 937 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Piâk- la Türk musikisi, 1250: Havadis, 1809: Muhtelif piâk neşriyatı, 14: BON, Akşam neşriyatı: 14: İkinci Türk tarih kurultayın neşri (Kurultayın müteakip ntı gün ve saatler! her toplantı s0- nunda bildirilecektir), 1830: Plâkla dans musikisi, 10: Radyo fonik komedi (Hari- Ka ve huların için), 20: Rifat ve arka- daşları tarafından “Türk musikisi ve halk şarkıları, 2030: Ömer Rıza tarafından arabca söyler, 2045: Bayan Muzaffer ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve balk şarkıları (Saat ayarı). 2115: OR- KESTRA, 2215: Ajans ve borsa babetleri ve ertesi günün programı, 2230: Piyano Bolo: Ferdi Von Slxlser, 23 SON. Ecnebi istasyonların en. müntehap programları Brüksel - 484 - (sant 1846) keman solo, Paris - Radio - 1648 - (saat 1930) keman #olo, British Natlonni — 1600 - Cennt 2040) Guren's Hael'den konser, Milânn - 889 » (sant 1230) Senfoni konseri, Roma - 421 » (saat 1100) Selist konseri, Beromünster - 540 - (mat 17900) Romantik musiki. Dans musikisi Poste - Parislen - 313 - tannt 2220), Milâno - 360 - Canat 1715), Milâno - 28) » , Rema - 421 - (saat 2200) 378 - (saat 19,19), Budapeşte - 550 - (sant 2210), Iğubğana - Gö — isant 22,15), Lüksemberg - 1293 - tens 300). 21 EYDİ 953 Salı İstanbul — Öğle neşriystı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 135: Muh- telif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyat: İkinci Türk tarih kurultayının neşri (Kurultayın müteakip toplantı gün ve saatleri her toplanlı s0- nunda bildirilecektir), 18,30: Plâkia dans musikisi, 1930: Konferans: Eminönü Hal. keyi sosyal yardım şubesi nama: Dokton | Şükrü Hazım (Sinirli çocuklar), 20: Nuri | Halilin iştirikile Türk müsiki heyeti, 2030: Ömer Rıza tarafından aracba söy- | ler, 2045: adin Ka ve arkadaki İİ rafından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat syar), 2115: Orkestra ve orkestra refakatile Julya tarafından şan, 22.15: Ajans ve borsa haberler! ve ertesi günün programı, 2230: Plâkla sololar, opera ve | operet, parçaları, 23: BON. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli; Osmanbeyde Şark Merkez, Taksim: İstiklii caddesinde Kemal Rebul, Beyoğlu: Tünelde Matkoviç, Yüksekkaldırımda o Venikopolo, Ga- lata: Topçular gaddesinde Merkez, a: Vasıf, Hasköy Mama ut, Eriinönü: Hüsn , Tomadis, Büyük: kez, Fatih: WVeznecilerde Üniversite, Karagümrük: Mehmed Arif, Bakırköy; istepan, Sarıyer: Asaf, Tarabya, Ye- niköy, Emirgân, Rumelihisarındaki ; : Ziya Nuri, Beşik- taş: Vidin, Fener: Defterdarda Arif, Beyazıd: Yeni Lâleli, Kadıköy: Pazar- İ Hasan Âli Yücel İ Pazartesi Konuşmaları i Kitap halinde intişar elti. Satış yeri Remzi kitaphanesidir. Çocuğunuza iyi bir dadı arıyorsanız AKŞAM'a bir KUÇUK İLÂN vermekle bunu hemen temin edebilirsini: 3 dejası 100 kuruş basan üğünden : Tarihi KAPTAN PAŞA GELİYOR Deniz Romanı Yazan; İskender F. Sertelli mame Tefrika No. 3 Yedikule zındanında ölen venedik şöval- yesinin kızı o gün saraydan kaçırılmıştı (Moşeda) nım nereye kaçtığı belli değildi. Ases ve böcekbaşılar Huliçteki bütün hıristiyan evlerini basıyorlardı — Olur ya, dedi, insan insana ben- | ser. i Kalyopi Recebin içkisini hazırladı. | Su içinde yürüyorum gece düz. Fakat içimdeki ateşi söndür- müyor bu koca deniz. Gemi yalpalar. İçimdeki yangından fırtınalar yalar. Üçüncü Muradın gözdesi nereye kactı? Son Lepanto harbinde türklerin eline esir düşen Venedik şövalyele- rinden (Piyer Bartolazi) nin kızı Ke- falonya adasında babasını beklerken, bir müddet sonra oda babası gibi türklerin eline esir düşerek - diğer esizlerle birlikte İstanbula getirii- miti. Piyer Bartolarinin kızı, bir içim su denecek kadar güzel ve cazibeliydi. «Bu kadar şirin ve sehhar bir hatun kişinin lâyık olduğu yer ancak saray idi> Şövalyenin kızının çok edalı yürü- yüşünden ötürü, üçüncü Murad bu kıza - ilk gürdüğü gün - Hoşeda adı- Fa vermiş ve hareme glmişlı. Hoşedanın babası allı gün önce Yedikule zindanında ölmüştü. Hoşeda bu haberi alınca çok müteessir ol- muş, günlerce ağlamıştı. Birgün Kılıç Ali paşa saraya geldi- ği zaman, haremağalarından biri, kaptan paşanın kulağına eğildi: — Dün gecedenberi Hoşeda mey- danda yok, devletlim! dedi, efendi- miz soracak diye ödümüz patlıyor, Ne cevap vereceğiz, bilmem! Kılıç Ali paşa hayretler içinde bir müddet haremağasının yüzüne bak- ? — İhale 22/9/B37 çarşamba günü saat 15 de Ankarada Mektepler muha- sebeciliğinde yapılacaktır. 4 — İsteklilerin ihale gününden bir gün evveline kadar 330 lira 51 kuruş- tan ibaret olan muvakkat teminatı mektepler muhasebeciliği veznesine yatır- nuş olmalari lâzımdır. 5 — İlân ücreti müteahhide aittir. (5866) Türk Hava Kurumu Genel Merkezinden : 1 — 8 sekiz tonluk, mazot yakar dizel motörlü mütekâmll bir tayyare meydan silindiri, 2 — Bütün tesisatı fabrikada yapılmış, son sistem bir sıhhi imdat olomo- bili alınacaktır. Vermek isteyenlerin 25/Eyldl/937 akşamına kadar teklif mektuplarile kataloğlarını Ankarada Kurum merkezine göndermeleri ilân olunur, (6143) tıktan sonra: — Haremden bir kadın nereye gi- debilir? Dedi, Haremağası dudaklarını bük- — Sarayda böyle bir hadiseye İlk defa şahid oluyorum, Kendini öldü reni, kuyuya atanı, zehir içip kıvra- nanı gördüm amma, böylesini işit- meğim, ğevletlim! — Sarayın her tarafını aradınız mı? Belki bir yerde düşüp kalmıştır. — Aramadığımız bir köşe kalma- İ vanlara ferman buyurunuz. — Hağiseyi efendimize arzetmek — Aman devletlim, buna kim cesa- ret edebilir? Veziriâzam da iki gün- dür rahatsızdır. Konağından dışarı çikmuyor. — Bu işi sen bana bırak. Ben şim- di huzura çıkacağım. Donanma hak- kında maruzatım var. Bu arada onu da söylerim. Üçüncü Murad çoruk meşrepli bir hükümdardı. Ona felâket haberleri- ni vermek için her zaman bir baş- ka vesile ararlardı. Sultan Murad Sokollu ile Kılıç Ali paşadan çekindiği için, onlara sert davranmaz hattâ bazan yüzlerine bi- Je gülerdi. söylemişti. Kıhç Ali paşa bir gülmüş tepsi içi- ne güzel bir kanarya kuşu koyarak üstünü bir harp miğferi ie kapa- Ğ.. tepsiyi eline alarak sultan Mu- Tadın yanına girdi. Padişh pencerenin önünden denize bakıyordu. Kılıç Ali paşa elinde tepsi ile içe- riye girince, Murad bir çocuk gibi gülerek yanına koştu: — Bu, kimin miğferidir? — Pederiniz bunu harpte kullamr- dı. Hatıra olarak size getirdim! Dedi. “Tepsiyi padişahın önüne uzattı. Üçüncü Murad tepsinin içindeki harp miğferini alıp kendi başına gi- yecekti. Kihç Ali paşanm bu hare- ketinden çok memnun olmuştu. elini uzattı. Miğferi kaldırınca, al- tında havasızılktan bunalan kanarya kuşu birdenbire çırpınarak hâvalan- dı Odada dolaştıktan sonra pence- reden uçup giti. Sultan Muradın ağzı açık kalmış- tı. Bir müddet şaşkın saşkın tavana, pencereye ve en sonra kaptan paşa- Bin yözüne baktı: — Bu ne demek? dedi. Bir güzel kuş getirdin. Çarçabuk uçtu, gitti. Kılıç Ali paşa gülümsedi; — Kuşların ömürleri çok kısa olur, şevketlim! Onlar ya fırsat bu- Yunca kaçarlar, yahut altın kafesle" içinde ölürler, Ve başını sallıyarak ilâve etti: — Tepki kadınlar gibi... Murâd, babasının miğerini elinde tutuyordu. Bir aralık kendi kavuğunu çıkara- rak, miğeri başına geçirdi: — Tam benim başıma göre. Baba- mın bu değerli hatırasını odamda saklıyacağım. Diye söylendi. Sonra birdenbire pencereye dönerek: — Acaba kanaryayı bir daha ele ge- çirmek kabil değil mi? Diye sordu. Kılıç Ali paşa cevap verdi: — Bahçedeki nöbetçilere ve bahçı belki dı. Bulamadık. Merakımdan ne ya- pacağımı bilmiyorum. ele geçirirler! (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: