10 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

10 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAMDAN AKŞAMA Boş zamanımızı nasıl hoş zaman edelim? Şu satırları yazdığım zamana ka dar henüz tebliğat gelmemiş amma, ayın on beşinden itibaren devair her gün on dörtte tatil olacakmış; böy- likle büyük bir münevver tabaka- muzın pek fazla boş zamanı kalacak... Cumartesi yarım azadile Pazarı ve bayramları da buna katın... Mükem- meli... Oİnsaniyetin cehdi esasen, mümkün mertebe kısa bir zaman zarfında maişete medar olacak işi bitirmek, geri kalan zamanını zevki- ne, hevesine göre sarletmek değil midir? Fakat şu meşhur cevabı veren Çinliye dönmiyelim; — Tren yapılacakmış; yirmi saai- lik yere bir saatte gidecekmişim, âlâ amma, geri kalan on dokuz saalie ne yapacağım?... Ankaradan gelen bir dostum an- latlı: — Biliyorsun; yüksek mektep me zunuyum; münevver hayatı severim. Fakat bir türlü kendime lâyık bir şekil bulamadım. Akşam üstü işten çıkınca evrakımı filân oduma götü- rüyorum. Elimi yüzümü yıkıyorum, Sonra, kendi kendime de üzülüyo- rum: Gene mi kahveye?... Evet, baş- ka çarem yok maalesef.. Nitekim, benimle ayni seviyede bulunan ar kadaşlarım da orijinal birşey yapa- mıyorlar.. Onlar da kahveye!... Gel sin tavla; Çat! Pat!... Ve sonra, ofacık bir çilingir sofrası... Sevmediğimiz halde ayyaşlığa alışı yoruz!... Bunun sebebini uzun uzun düşündüm: Evvelâ «Bekârlığın sul- tanığı Evlenmeğe de paramız kâfi değil... Bir oda kiralıyoruz; der- me çalma döşüyoruz. Öyle ki ancak yatmadan yatmıya gidiliyor... Bir hu- susi muhitimiz olamıyor... Umumi muhit ise: Kahve!... — Bu, yalnız Ankaranın derdi de gil! - dedim. - Diğer şehirlerimizinki- de... Sanki İstanbulda sizin vaziyeti- nizde olanlar boş vakitlerini daha mi hoş geçiriyorlar?.. — Zannetmem... Fakat ben bik hassa Ankara gibi en modem şehrimizin o misalini — gösterdim. Yani © mükemmel Ankarada bile manevi bir hayatı ideal şekilde henüz yaratamadık.. Tıbkı radyo- muz gibi: Makinesi var, mevceleri var, programı matlüba muvafık de- gil... Eğlenemiyoruz... (Eğlenmek de sade keyfetmek değil!) Boş zamanı- mızı istifadeyle, zevkle o geçiremiyo- ruz... Bir tarikat mensubunun sözü aklı- ma geldi; dostuma söyledim: — (Din bir fenere teşbih edilirse, bizim tarikat onun ısığıdır! Yanma- muş fener neye benzer?) demişti, Dü- şüncesini değil, omisalini beğeniyo- rum: Boş zaman içtimai bir mazha- riyet! Âlâ... Fakat o, bir fener gibi. dir. Mumu yakılmadıkça arzu edi- len şuleyi vermiyecektir. Fransada Blum hükümeti, «Boş zamanı teşkilâtlandırmak!» diye or- taya bir mesle atmış; hükümeti bu- nunla işgal etmişti. Lâkin Fransada esaseh liberal şekilde bir çok eğlen celer, meşgaleler, amatörlükler, klüp- ler, ve daha bin bir çeşit şeyler var. Onun için - belki de bu bolluk içinde Türumsuzluğundan dolayı - teşebbüs ökmedi. Bizde ise, boş zamanın hususi ş6- kilde istifadeli ve zevkli geçebilmesi için hayatımızdan bir mecra doğma- Akşama kadar... Elektrik fiatı nasıl kararlaşacak? Nafıa Vekâleti yeni idareye talimat verecek Abonelerin ödeyecekleri elektrik sarfiyat bedellerini tayin etmek üzere her üç ayda bir toplanan tarife ko- komisyonu, elektrik flatlerini tayin için şirketin sermaye miktarından başka kömür, nakliye ve amele mas- raflarını göz önüne alır, Komisyonun önümüzdeki temmuz başında da top- lanması lâzımdı. Fakat Elektrik çir- keti hükümetçe salın alındığından, fiatleri doğrudan doğruya yeni elek- rik idaresi tayin edecektir, Yeni idarenin elektrik flatlerini ne miktar üzerinden tesbit edeceği henüz belli değildir. Maamafih, şirketin ma“ Mi vaziyeti, kambiyo gibi tesirler ar- tık mevzuubahis olmadığından, elek- İrik idaresi, yeni fiatleri büsbütün yeni esaslara göre tayin edecektir. Bu hususta ittihaz edilecek formül et- rafında Nafia Vekâletinden talimat gelecektir, Cümhuriyetin 15 nci yıldönmü münasebetile talebe arasında açılan müsabaka Cümhuriyetin 15 inci yıldönümü münasebetile Atatürk ve inkılâb et- rafında ihtisaslarını yazacak talebe arasında açılan müsabakaya dalr Ma- arif müdürlüğünden mekteplere yeni bir tebliğ yapılmıştır. Bu tebliğe gö- re, müsabakaya iştirak eden talebe- nin yazıları mekteplerin türkçe, ta- rih, coğrafya, yurd bilgisi muallimle- rinden mürekep bir komlayon tarafın- dan tedkik edilecek, içlerinden beşi- nin yazısı seçilerek Maarif müdürlü- güne bildirilecektir, Mahkeme önünde Kendisinden ayrılmak iste- yen karısını jiletle yaraladı Kocamustafapaşada oturan Lütfi ile karısı Sıdıka dokuz senedenberi evli bulunmaktadırlar. Son zamanlar- da karı kocanın arası açılmış, ve ni- hayet biribirlerinden ayrı yaşamağa başlamışlardır. Bu ayrı yaşayiş ta üç ay kadar de- vam etmiştir. Bu vaziyet karşısında kadın Fatih sulh mahkemesine mü- racaat etmiş ve dün öğleden sonra muhakeme saati tayin edilmiştir. Karı koca, mahkemenin bulundu- ğu sokakta karşılaşınca, erkek kadı- na tekrar barışmak vebir araya gelmek teklifinde bulunmuş, kadın bu teklife haşin mukabelede bulun- muştur, Buna hiddetlenen Lütfi, saplı bir jilet bıçağını çekerek kadını üç dört yerinden yaralarııştır. Sıdıkanın feryadına yetişen polis- ler Lütfiyi yaklamışlar, yaran kadını da tedivai altına aldırmışlardır. erasmus sene een EAA EAEAANN AREA mıştır, Şimdi en mühim sınıfımızın geniş bir boş zamanı oluyor; bunu can sıkıntısile, tavlayla, uyuklamak- ge | Haklı şikâyetler Pendikte sivrisinek mücadelesi tavsadı? Yedi senedir Pendikte oturmakta- yun, Burada her sene zamanı sivrisinek mücadelesine başlanır, bü- tün yaz gerek sayfiyeye gelenler, ge- rekse bizler, gündüzleri işlerimizden yorgun argın evlerimize döndükten sonra, geceleri rahat uyku uyuyup bu lere uğrayıp çukurlara ilâç dökmesi- le oluyordu. Bu öebeble üremek isti- dadında bulunan haşerat derhni itAP edülyordu. Her ns sebebdense bu sene memur değişti, Yeni gelen 23/6/988 tarihinde bir kere semtimi- 2 uğrayıp ondan sonra görünmedi. Bu sebeble sivrisineklerin geçen yıllar hayli önü alınmışsa da bu yi haşerat gene azmıştır. Bütün gece yatak içinde oturup cavcılıkla, vakit geçirmektediz. Memurlar, eskiden yapıldığı gibi her hafta mutlaka ayni yerde görün- melldirler ki başlanan bir iş netice- lensin! B. Barlar Arabacı Mahmud inkâr ediyor Hâkim kendisinin tevkifine karar verdi Fatihte Haydar civarında eski met» resi Haticenin Rifat adında biri ile oturmasından hiddetlenerek pazarte- si akşamı bıçakla Haticeyi sekiz yerin- den vurup öldürmekten maznun ve vakadan iki gün sonra Alemdağı ci- varında çalılar arasında yakalanan rabacı Mhmud dün akşam geç vakit Adliyeye teslim edilmiş ve Sultanah- med ikinci sulh ceza mahkemesinde sorguya çekilmiştir. Hâkim B, Salâhaddin Demirel, bu kadını niçin öldürdüğünü sorunca, Mahmud: — Hangi kadını? Benim böyle şey- den haberim yoktur, Ben tebdilhava için Alemdağı civarına gitmiştim. Be- ni orada yakaladılar ve bu cinayeti benim üzerime yükletiyorlar. Kadını ben öldürmedim, Zaten şimdi İfade verecek halde değilim, beni tazyik et- tiler. Muayenemi istiyorum, Cevabını vermiştir, Hâkim B, Salâ- haddin Demirel, Mahmudun tevkifi- ne karar vererek evrakı müddelumu- miliğe iade etmiştir. Çekoslovak general konsolosu memleketine döndü Çekoslovakyanın İstanbul general konsolosu doktor Kyetoslav Gregor mezuniyelle memleketine gitmiştir. Kendisine gaybubeti esnasında Vvis konsolos doktor Anton M, Magr ve- kâlet edecektir. İki beygir ik çocuğu isırdi Beşiktaşta oturan Süleyman adın- da birinin beygiri, Necati isminde bir çocuğu ısırmışlır, Yarası tehlikeli gö- , rülen Necati Beyoğlu hastanesine ya» tarılmıştır. Fatihte ekmekçilik eden Kirkorun beygiri, dokuz yaşlarında Alâeddin is- minde bir çocuğu ehemmiyetli şekil de ısırmıştır, Alâeddin polis tarafın- dan Cerrhapaşa hastanesine kaldırıl- (30 köyde mektep yapılacak Mektepler cümhuriyet bay- ramına kadar bitecek Köylerde yeni mektep binaları in- şası için bu seneki İdare hususiye bütçesine 35 bin liralık tahsisat kon- muştur, Vali B, Muhiddin Üstündağ, vilâyet köylerinin mektepsiz kalma- ması ve bu seneki bütçeye konan pa- ra İle yeni mektepler yapılması etra- fında büyük gayretler göstermiştir. B, Muhlddin Üstündağın gösterdiği lüzum üzerine Maarif müdürü B. Tevfik Kut ile ilk tedrisat maarif ve sihhiye müfetlişlerinden mürekep bir heyet meklep inşasına müsaid olan yerleri gezerek tesbit etmişlerdir. Bu tedkikata göre, vilâyet hududu için- de otuz köyde yeniden otuz mektep inşa edilecektir. Bu mekteplerde ders- hane kısımlarından başka, muallim- lerin ikmetkâh kısmı, köylülerin ir- şadı ve tenriri için yapılan konferans ve gösterilecek sinemalar için bir sar lon, köye gelecek misafir için bir ko- nuk odası bulunacaktır. Köy kanunu mucibince, köy mek- teplerinin bizzat köylüler tarafından inşa edilmesi lâzım gelecektir. Fakat köylülerin mali vaziyeti itibarile bu mektepleri ikmal etmelerine “ imkân görülememiştir. Bunun için köylü- | ler mektep binalarının yalnız dört du- varıni haztırlıyacaklar, binanm ik mali vilâyet tarafından elde bulunan 35 bin lira İle temin edilecektir. Bu otuz meklep önümüzdeki Cümhuri- yet bayramında açılacaklır, Bir bisikletli bir çocuğa çarparak en Osman isminde Biri, Beykozda bi- sikletle geçerken, on dört yaşlarında Refet adında bir çocuğa çarparak ya- ralamıştır, On liranın üstü! Polis iki sabıkalıyı yakaladı Sirkeci civarında kırtasiyecilik ya» yan B. Rüştünün dükkânına evvelki gün Sami ve Onnik adlarında iki ki- çi giderek 120 kuruş mukabilinde iki defter salın almışlardır, Bunlardan Sami, gişenin önüne giderek, elini ce ketinin iç cebine sokmuş ve: — On liranın üzerini veriniz. de- miştir, B. Rüştü, paranın üzerini oraya bi- rakınca Sami bunları kapmış ve on lirayı bırakmadan Onnikle beraber kaçmıştır. B, Rüştü zabıtaya müraca- at etmiş ve sabıkalı resimleri arasın- dan Sami İle Onniği tanımıştır. Polisler onları aramakta iken dün sabah Sami tekrar B. Rüştünün dük- kânına giderek telâşla kapıdan gir- miş ve: — Dün yanlışlıkla ben on lirayı bırakmadan çıkmışım... Diyerek bir on liralık banknotu gi- şeye bırakıp kaçmıştır. Fakat biraz sonra Sami ile Onnik yakslanmışlar- dır, İki suçlu dün Adliyeye teslim edil- mişler ve muhakeme edilmek üzere dördüncü ceza mahkemesine verilmiş- — Kız gibi vapur diyeceğim amma bay Amca, «çok bilmiş, fettan; dersin diye korkuyorum, onun için bebek gibi diyeyim... Bizde radyo onlarda radyo Seyahatte iken memleketten gelen güzetelerde sık sık gözüme ilişirdi: İş- tanbul radyosunun wwlahı meselesi. Dolaştığım bir çok şehirlerdeki büyük — Radyo lamonnna girebilir mi- yiz? — Tabii, dedi, herkes girer... Bura- ya biletle girilir. Ertesi günü gittik, Burası gayet şık, büyük bir tiyatro haline sokulmuştu. Hem son derece eğlenceli, programı, hiç bir tiyatronun yapamıyacağı ka- dar çeşidli bir yerdi. Buraya halk bi- letle giriyordu. Bina bu suretle hem tiyatroluk, hem de radyo istasyonluğu vazifesini görüyordu. Dinlediğimiz şarkılar, seyrettiğimiz küçük fakat son derece eğlenceli oyunlar gayet kı- sa olduğu için insanın bir dakika bile sıkılmasına imkân yoktu. Sonra bu- rada bütün tanınmış artistlerin mü- kellef kıyafetlerile radyoya nasıl gel-| diklerini, fırtına, yağmur, at koşması gibi seslerin nasıl yapıldığını görmek, bir çok meşhur sanatkârları, tanınmış konferansçıları yakından seyretmek mümkündü. Program çok mütenevvi olduğu için) böyle radyo tiyatroları son derece rağ- bet görüyormuş. Halk bir kaç hafta evvelinden bütün yerleri tutuyormuş. Bunun için radyo istasyonlarının böy» le tiyatro şeklinde olması büyük bir varidat getiriyormuş. Bu radyo istas- yonu çok para getirdiği için, fazla ka- zanan radyo şirketi de programını zenginleştirdikçe zenginleştiriyormuş. Program zenginleştikçe de radyo ti- yatrosuna rağbet fazlalaşıyor. Radyo tiyatrolarının bir gece boş kalmasına imkân yok, Çünkü her ge- ce radyo dinleyicilerine başka şeyler dinletmek lâzımgeldiğinden, her 24 Saatte bir tiyatronun da programı de. gişiyor. Hangi tiyatro bu kadar müte- O gece saat ikiye kadar vaktin na- sıl geçtiğini anlıyamadık. Evvelâ güzel kısa bir konser dinledik. Sonra gayet eğlenceli kısacık bir komedi seyrettik. Arkasından Amerikanın en meşhur sanatkârlarından biri radyoda aslan, kaplan, at eşek, lokomotif takliti yaptı. Bunu da görmek, dinlemek mi raklı bir şeydi. Bundan sonra eski si- nema artisti Tallulah Bonkehadın şar- kılarını dinledik. Sonradan Vaşing- tonda, Şikagoda, Kansasta, Los Ance- leste bilhassa Hollivutta, San Fransis- koda, Meksikada ve Kanadada gör- düm ki halkın en büyük eğlencesi radyo tiyatrolarına gitmek.. Radyo idarelerinin bu tiyatroya gelir gibi müesseselerine biletle girenlerden kâr bekledikleri yok. Onlar şöyle düşünü. yorlar: Radyo her şeyden evvel para işidir. Buna çok para dökmek lâzım. dır, Radyonun tiyatro kısmının getir. diği hasılat yalnız ve sadece radyo programını zenginleştirmeğe sarfedi- liyor. Maksad bol para ile güzel, zen- gin neşriyat yapmak ve dinleyicileri memnun etmek. (Devamı 4 üncü sahifede) Hikmet Feridun Es v Hele şu kanapeler, o kadar rahat ki insana kübik değilmiş hissini veri- yor!... ». Barı, büfesi, radyosu, buzdolabı, her şeyi tamam!.. Modern konfor diye işte buna derler!,, ak alinin İNN em inn, iki Ta idk deki edim B. A. — Yalnız bir şeyi eskik: Eski vapurlarda seyahate alışmış yurddaş-| lara böyle bir vapurda seyahat etme- nin âdabını öğretecek Kn yoki..

Bu sayıdan diğer sayfalar: