16 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

16 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a — en ilmi yükseltmek, ilerletmek ve 0 sayede daha emniyetli, daha şümullü çalışmak istiyoruz (Baş tarafı 1 inci sahifede) cemiyeti reisi B. Andre Privat'ya ver- iştir. Mumaileyh bu toplantıya Üni- versite talebelerinin nasıl bir memnu- niyetle iştirak ettiklerini kaydettikten sonra senelik raporunu okumuştur. Bundan sonra ilk söz profesör ba- yan Afet'e verilmiş ve alkışlar arasın- da kürsüye gelerek sık sık alkışlarla kesilen aşağıdaki güzel nutku irad et- miştir: Profesör Âfetin nutku Bay rektör, Profesör baylar, bayan- Jar ve baylar, «Dies Academicus» günü vesilesile 8öz söylemek fırsatını bana bahşetti- ğinden dolayı Geneve üniversitesine ve Onun sayın rektörüne teşekkür ederim. Türkiyenin selâmlarını Geneve'e ge- tirmek benim için büyük bir zevktir. Memleketimiz arasındaki münasebet- ler eskidir. Vaktile Türkiyede yaşıyan Cenevreli saaiçiler kolonisi arasında Jan Jak Ruso'nun babasının bulun- muş olduğunu unutmuyoruz. Büyük ressamınız Liotard da aramızda kalmış, “o kadar ki edebiyatta Türk ressamı İs- mini almıştır, "Türkiyede Atatürkün azametli de- hâsı altında Cümhuriyet rejimi tees- süs ettiğinden ve eski yanlış itiyadlar terkedildiğindenberi Geneve'le Türki- ye arasındaki münasebetler daha art- mıştır. İstanbul darülfünununun üni- versiteye kalbedilmesine Geneve üni- Yersitesinin bir profesörü memür edil diği gibi, gene ayni üniversitenin bir profesörü sizin «Code> unuzdan alın- miş olan Medeni kanunu birçok sene- lerdir üniversitenizde tedris etmiştir. Birkaç hafta oluyor ki, İstanbul biyo- Ioji enstitüsünde üniversitenizin sayın mümessillerinden bi rzooloji nün hatırasını tebcilen bronz bir lâvha Asılmışlır, İçinizden birçokları memle- ketimizde mühim mevkiler işgal et- mektedir. İstanbul üniversitesi jeoloji kürsüsü de bu meyandadır. Son 22- manlarda profesör Pittard Ankara ve İstanbul üniversitelerinde ve büyük bir dinleyici kütlesi karşısında bir kon- ferans serisi verdi. Madenlerimizi ted- kik eden birçok mütehassıslar Ge- neviden eski talebeleridir. Diğer taraf- tan üniversitelerimizdeki profesörleri- miz ve haltâ vekillerimiz arasında Ge- neve üniversitesinin eski talebelerini buluruz. Geneve'li üstadların derslerini bu s1- Talarda dinliyerek feyiz almış olan me- buslarımızı, sanayicilerimizi, ticaret adamlarımızı, doktorlarımızı serbes Mlimlerimizi, avukatlarımızı saymak- Ja bitiremem. Milletler arasındaki kültür müna- sebetleri en sağlam münasebetlerdir. İlim, cihanın muvafakat we rızasını, Müsavat mevcut olmıyan beşeriyette, müsavalı temin eden ancak ilimdir, Atatürkün sözleri Cümhurreisimiz Atatürk, Cümhuri- yetimizin yıldönümü vesilesile irad et- tiği bir nutkunda Türk milletinin en- tellektüel sanat ve cemiyet karakterini tayin ve tebarüz ettirdikten sonra: «İş- te Bunun içindir ki idealimiz, her va- sıta ve her çare ile milletimizin yük- tarasını göstermemektedir. Yapılan de- rin içtimai inkılâplar arasında Türk kadınının erkekler gibi bütün ferdi ve siyasi haklarını kazanmış olması- ni bilhassa kaydetmek icab eder. Memleketimde bir erkek vatandaşla bir kadın vatandaş arasında hiçbir fark yoktur. Hem ilâve ederim ki bu haklara tasarruf bize yeni vazifeler emretmektedir. Bu saatte münevverlerimizin baş- hea meşgalelerinden biri tarihimizi daha doğru olarak tanımaktır. Vaktile bütün yüksek mekteplerde Avrupa medeniyeti Asya medeniyeti- nin kızı diye öğretilirdi. Bunun da formülü gayet basitti: «Ex oriente lux sonradan bu mefhumlar yıkıldı, Bir çok büyük âlimler aksi olarak Avrupanın Asyayı medenileştirdiğini göstermeğe savaştılar. Burada Salo- mon Reinarch'ın «Le Mirage orlentab yani «Şark serabı adını verdiği meşhur kitabını zikredebiliriz. Bugün tek- rar bu eski formülü tazelemek izt- rarında olduğumuzu ve el ile doku- nulabilir bir şeklide canlandırarak merkezi Asyanın ve ön Asyanın Av- Tupa medeniyetinin anası olduğunu kabul etmemiz lâzım geliyor, Neolit- higue devirden bahsediyorum. - Ve gene sizlerden biri senelerdenberi bu mezhebin havvariliğini yapmıştı. Türk ırkı Beyaz ırktan olan Türkler, antro- polojik tasniflerimizin "homo alpinus tipi dediği başlıca büyük camiaya mensuptur. Neolothigue'lerden evvel bilinmiyen ve bugün Avrupa'ya meb- zuliyetle yayılmış olan ba Brachycep- hale tip, Ege'nin öte kıyısında orta Asyadan Marmara sahillerine kadar geniş mıntakaları bugün olduğu gibi işgal etmiş ve etmektedir. Türk Lin- guistigue Ailesine gelince: O da Pa- mirde Hindistandan Volgaya ve orta Tunaya kadar «Eurasie» de büyük bir sahayı kaplar, Eğer tarihimizde varılması müm- kün kaynağı kadar, nesilden nesile TucCU edecek olursak - nasıl ki İsviç- reliler de cedlerini arıyarak Helvet- lere ve Celtslere vardırabilirler - Türk milletinin, cedleri eski medeniyetler- de mühim rol oyrüyanların en es- ala biri olduğu müşahede edi- ei bu tek misali nazarı itibara alsak dahi tarihimizin bir ânında €s- | ki mezopotomyanın en kuvvetli bir devleti olan Sümerleri ve Ansdoluda- | Ki devletlerin en küvvetlisi olan Hi- tltleri cetlerimiz olarak kabul etmek Yâzım gelir. Bu cetlerin medeni vaziyetlerine dair bir kaç seneden beri elde edilen arkeolojik vesikalar şayan hayret tafsilât meydana çıkarmışlardır. Sor- bon tarih ve felsefel ilmiye profesörü Abel Rey'in «Yunanlılardan evvel şark ilmi; adlı eserinde Radetin bu cüm- lelerini zikrettiğini görüyoruz: «Şark medeniyetlerinin Azya'da bu uzun yürüyüşünde Mezopolamyanın. İran körfezi plâjlarından Eğe kıyılarına kadar, bu İntişarın ilk merkezi oldu- ğu görülür. Ve gene Abel Rey buna ilâveten: «Daha yüksek bir medeni- yet farzedilmedikçe bizzat Chaldee" nin bile, hakikaten ilk olan merkezi Asya medeniyetinin pasifik Okya- nusuna, olduğu gibi Akdenize, gar- ba, cenuba ve oradan Mısıra ve şar- ka yayılmasında ve garba doğru yü- rüyüşünde bir merhaleden başka bir şey olmadığı görülür» diyor. Bir kaç satır sonra da «Kappadok- ya ve Frikyanın mütevassıt menzil- ler, Lidyanın ise son temsil ve niha- yet noktası ve son tevzi yeri olduğu görülür; diyor. Bugünkü Türkiye İşte üzerinde bukadar mühim hâ- diseler cereyan etmiş olsn bu top- raklar, bu günkü Türkiyedir. Bu va- kıaları başaran İnsanlar bize düşün- celerini söyliyebilselerdi; direkt ola- müşterek bir kütle halinde bu tarih- ten sonra merkezi Asya yolunun da- ha gerilerinden gelmiş bulunmaları | dolayısile bugünkü Anadoluluları kendi hakiki halefleri olarak tanır- lardı. Ümit ediyorum ki, bunun an- tropalojik delilini yakın bir zaman- da elde edeceğiz. Bir taraftan küçük Asyada her devre aid olarak yapılan hafriyatta tesadüf ettiğimiz iskelet- leri toplıyor ve bu araştırmalara hu- susi bir itina gösteriyoruz. Diğer ta- raftan da Türkiye hükümeti teklif- fim üzerine bütün Türkiyede yaşıyan haik için geniş bir anket tesis etmiş | son içtimamı, en yaşlılırı bulunan Prof. İ iyi çalıştıklarını, beynelmilel mevcu- İ Jantıyı hazırlıyan fakültenin derma- Büyükada telgrafhanesi Geceleri yirmi dörde kadar telgraf alacak | Büyükada telgrafhanesinin &kşam- | ları saat 19 dan sonra telgraf simadı- ğından bahstemiş ve Büyükadalıların pek yerinde olan şikâyetlerine tercü- man olmuştuk, Bu şikâyetimizin ne suretle telâkki edildiğini öğrenmek üzere dün Pos- ta ve Telgraf başmüdürlüğüne mürs- caai ettik. Bize verilen malümata gö- Te, gazetemizin bu husustaki şikâyeti pek yerindedir. Ancak son zamanlar- da bazı idari zaruretler dolayısile Bü- yükadadaki memur, başka bir yere naklettiği için Büyükada gişesi me- mursuz kalmış ve bu yüzden telgraf- ların geceleri alınmaması kararlaştı- rümüştu. Başmüdürlük, halkın şikâyetlerine vasıta olan (Akşam) ın neşriyatı üze- rine bu noksanı telâfi ettiğini ve dün akşamdan itibaren geceleri saat yir- mi dörde kadar telgraf alınmağa baş- landığım bir muharririmize söylemiş- tir, Başmüdürlüğün bu alâkasına te- gekkür ederken Büyükada gibi mü- him bir merkezde bundan sonra bu kabili ârızalara raslanmamasını te- menhni ederiz. Dermatologlar Gureba hastanesinde o bir toplantı yapıldı Dermatologlar cemiyeti, bu sene Talât Çamlı'nın şerefine Gureba has- tanesinde yapmıştır. Bu toplantıya, Ankara Nümune hastanesi dermatoloji profesörü Mar- ehlonini, üniversite pröfesör ve doçent- leri ve memleketimizin maruf birçok dermatologları iştirak etmişlerdir. Cemiyet reisi bilhassa dermatoloji kliniğinin şimibiyolojik ve cryptoga- migue çalişmalarını temin eden, her türlü yardımlarda bulunan rektöre teşekkür etmiş, ve bu nutka mukabe- le eden Ürüversite rektörü Cemil Bil- sel, memleketimiz hekimlerinin nasıl | diyet halindeki mesailerini takdir edici bir lisanla zikretmiş, ve bu top- toloji kliniği çalışmalarını, ayrıca te- barüz ettirmiştir. Prof. Marchionini (Ankara), bir kongre halinde içtima eden bu toplan- tıdaki fevkalâde istifadeli | tebliğler- den, nadir ve İstisnai vakalardan gay- ri, şimdiye kadar hiçbir literatürde mezkür olmıyan ve İstanbul Üniversi- tesine büyük şeref verici, üç nahiyede temerküz yapan yeni bir hastalık öğ- rendiğini söylemiş, ve Türk dermato- loglarının beynelmilel kökleşen mesa- İsini takdirle yadetmiştir. Üç nahiyede temerküz yapan bu hastalığın benzerine tesadüf eden Gül- hane seririyatı göz hocası profesör Niyazi Gözcünün, gözde yaptığı te- şevvüşler üzerine tedkikleri, pek gü- zel tasvirleri, alkışlarla karşılanmış- tar. bazı rabıtaları hatırlamakla bahtiya- nm, ve bay Rektör, bu bağların tak- viye bulmasile hayırlı neticeler ver- mek için daha başka bağların da te- essüsünü temenni ediyorum, Memleketinizde bulunduğumuz za- man, memleketimizin adli ve içtimai havasını teneffüs ediyoruz. Sizler gi- bi biz de, Türkiyede bir tek arzu bes- Myoruz: Bütün tecelliyatile ilim yük- seltmek, ilerletmek ve o sayede da- ha emniyetli, daha şumullü bir şekil- de çalışmak. Tanışmak hemen ekseriya birbiri- ni sevmektir. Biribirini sevmekse hüs- nü niyet sahibi insanların sulh dedik- leri şeyi fethetmektir. Bizim Büyük Şefimiz Atatürk, şar- ki Avrupada ve Marmaranın ötesin- de her vasıta İle ve yüksek şahsiyet- lerinin bütün nüfuz ve kudertile bu hissi muhafazaya ve takviyeye çalışt- Mi rektör, sahabetinizde yetişen ve yetişecek olan ve bu çatının altın. da geçirdikleri hayatın sadık hatıra- sını dalma taşıyacaklarına emin ol- duğum Türk talebelerinin hatıraları- nı sizin de muhafaza etmenizi dile- rim. a Haftalık piyasa İthalât ve ihracat piyasalarının vaziyeti 7 Son yağmurların İyi tesiri Piyasa henüz durgunluk devresini geçirmemiştir. İthalât piyasasındaki hararet azalmaktadır. Çünkü nisan, mayıs aylarında fazla mikdarda it- halât yapılmıştı. Takas kararname- lerinin değişmesi, ithalât tacirlerini tereddüde sevketmektedir. İthalâtçı- lar, en ziyade Amerikan takasına ehemmiyet veriyorlar. Son günlerde ithalât en ziyade Al manyadan yapılmaktadır. Şimendi- fer malzemesi, lokomotif, vagon bu ithalâtın başında geliyor, İhracat vaziyeti henüz inkişaf et- memiştir. Yeni sene mahsullerinden ancak bir iki madde üzerine ihracat yapıyoruz. İhracat sahlasında büyük bir yekün tutan buğday, kuru mey- yalar, tütün için büyük işler büş- Jamamıştır, Rekolte vaziyeti — Bir hafta evvel yağmursuzluktan ciddi endişe eğdili- yordu. Hattâ Anadolunun muayyen mmmtakalarında oyağmursuzluk, ku- raklık tehlikesini bile doğuracağın- dan, birkaç gün evvel yağan yağ- murlar bu tehlikeyi kısmen ortadan kaldırmıştır. İhracat e aziyeti Hububat — “Bu sene ne kadar buğ- day çıkaracağız ve ne kadar sataca- ğı2? Henüz bunu tayin etmek müm- kün değildir, Son yağmurların mahsul üzerine çok iyi tesiri olduğuna göre, geçen seneki kadar bol buğday mah- Sulü alacağımıza emin olabiliriz. Henüz yeni sene mahsulü tama- mile piyasaya arzedilmemiştir. Ada- nanın esmer buğdayları bu mevsim- de Pilistine sevkedilmektedir. Bu su- retle ilk buğday ihracatı başlamış demektir. Yeni sene arpası her tarafta aran- maktadır. Bilhassa İtalyadan taleb vardır. Çavdar her taraftan istenilmekte- dir, Henüz çavdar mahsulü piyasa- da pek azdır. Çifçi geçen seneki ta- lepleri hesab ederek, fazla mikdarda çavdar ekmiştir. Yumurta — Son günlerde yumur- ta ihracatı çok artmıştır. Halbuki sı- cak mevsimlerde yumurta ihracatı durgun bir devreye girerdi. Bu sene sıcaklar devam ettiği halde, yumur- İa ticaretindeki hararet kaybolma- mıştır. İhracat en ziyade Almanya ve İtalyaye, Yunanistana yapılmak- tadır. İhracatın (fazlalıktanı dolayı, | iç piyasada da yumurta fiatleri yük- selmiştir. Türkiye - İspanya arasında ticaret anlaşması yapılacağından bahsedil- mektedir. Yumurta tacirleri, bu yeni anlaşmaya büyük bir ehemmiyet ver mektedirler, Çünkü İspanya, yumu talarımız için büyük bir pazardır. Fakat tüccarı düşündüren bir çok meseleler vardır. Acaba hükümeti miz, hangi İspanya ile ticaret anlağ” ması yapacaktır. Fındık — Son günlerde fındık fiste leri yükselmiştir. Elde pek az stok kaldığı için bu yükseliş tabii görük mektedir. Halbuki beş altı ay evvel, fındık satışları pek ümidsizdi Bu yüzden kavrulmuş fındık bile sokak* larda kilosu 50 kuruşa satılıyordu. Bu marizara, fındık ihracatındaki durgunluğu İfade ediyordu. Şimdi ve” ziyet tamamile aksidir. Rekolte hak“ kında kati malümat yoktur. Fakat havalar Trabzon, Giresun, Ordu gi bi başlıca fındık istihsal mıntakala- rında pek iyi geçmiştir. Her sene donlardan, sislerden endişe edilirdi. Bu sne devresi geçmiştir. Ti Karadeniz mıntakasın* da tülün salışları iyidir, Mısır fab- rikaları namma bir Türk firmasi mühim mikğdarda tütün almaktadır. Fransız rejisi de tütün elmak İçiğ tedkikler yapmaktadır. İtalya rejisi hesabına da bir heyetin Samsuna gideceğinden bahsedilmektedir. Yiyecek maddeleri Yağlar — Vejetalin yağı çıkaran fabrikalar, yeni takas kararnamesin” den şikâyet ediyorlardı. Son yapılan tadilâtta Hindistan cevizinin takasa tabi tutulmadan ithali temin edil miştir. Bu yüzden vejetalin fabrika* larının dahg ucuz yağ çıkarması mümkün olmuştur. Zeytinyağ fiaie lerindeki durgunluk devam etmeki€ dir. Elde kâfi derecede zeytinyağ ol duğu halde gene fiatler yükselmeğe mütemayildir. Tereyağ fiatleri ucuz değildir. Ge çen sene bu imevsim de Tlabzon t& reyağları 70 kuruşa kadar satılırdı, bu sene perakendecilerde tereyağ 100 kuruştan aşağı değildir. Peynir — Beyaz peynirin kilosu perakendecilerde 50 kuruştur, Hak buki toplan fiati 30 kuruştur. Beyağ peynir satışındaki bu farkı ihtik⣠şeklinde ifade etmek haksızlık ola” maz, Meyvâlara gelince, çilek bolluğu tahmin edildiğinden fazla olmuştur. Akşam pazarlarında kilosu 15 kuru ş8 kadar çilek bulmak kabildir. Erik henüz bol değildir ve mikdarı da 8# dır, Geçen hafla da yazdığımız gibi, iyi kiraz bulmak kabil değildir. Ha- sılı bu seneki meyva mevsimi yalnı$ çilek mevsimi'olarak geçmiştir. H.A Harf inkılâbının onuncu yıl dönümü Türk harflerile yapılmış neş- riyatı muhtevi bibliyografya çıkarılacak Ankara 15 (A.A) — lığından bildirilmektedir: Hari inlalâbımızın onuncu yıl dö- nümü dolayısile memlekette bügüne kadar Türk harflerile yapılmış her türlü neşriyatı ihtiva etmek üzere bir bibliyografya çıkarılması mukar- rerdir, Bunun katiyetle noksansız olması- nı temin maksadile bütün müellif ve naşirlerin İstanbulda bulunan basma yazı ve resimleri derleme direktörtü- güne ister şahsan müracaat ederek hazırlanan fişleri gözden geçirmek is- ter yazı ile malümat alıp vermek su- retile memleketimiz irfanının bu bi- lAnçosunun noksansız çıkmasını te- min etmeleri rica olunur. 753 Türk vatandaşlığımıza kabul edildi "Ankara 15 (Akşam) — Hicret ve 1i- Bir katil tutuldu Edirneden İzmire kaçan katil Bergamada yakalandi Edirne (Akşam) — Geçen sene Edimede korkunç bir cinayet işler miş, bir gece Saka Ali ile karısı balt& ile öldürülmüşlerdi. Vaka üzerine ağ Hye ve polis derhal faaliyete geçmiş ve katillerden Faik yakalanmıştı. Fai- ğin bu işte Hilmi adında bir arkada! da bulunduğu anlaşılmış, fakat bir türlü ele geçirilememişti. Birkaç gün evvel İzmirin Bergamf kasabasında hırsızlık işinden Abdül” rahman Hilmi adında birinin yakala dığını öğrenen Edirnenin uyanık po Msi telgraf çekerek malümat istemi ye yapılan tahkikat neticesinde Ab- dürrahmar Hiülminin, Faiğin arka” daşı Hilmi olduğu anlaşılmıştır. Hilmi iki güne kadar Edirneye getirilecektir Edirne polisinin muvaffakıyeti takdi" re şayandır, : İTİZAR Münderecatımızın çokluğu do- layısile (Para yüzünden) tefri- kamız bugün dercedilmedi. Oku- yucularımızdan özür dileriz, ai “İl İİ A Tr e e

Bu sayıdan diğer sayfalar: