25 Haziran 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

25 Haziran 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yüksek bina yarışı Şikagoda biri yüz on, biri yüz yirmi beş katlı iki bina yapılıyor Yirmi yedi katlı kilise, yirmi beş katlı pazar ve Şikagoda akşam piyasası Şikagoda bitirilmek üzere olan çok yüksek bir yapının önünde durduk. Bu, Nevyorklu m dünyanın en yüksek binası, Empire State binasından da daha yüksek ola- eağa benziyordu. Bana (o Şikagoyu gezdiren arkadaşıma: — Çok yüksek bir bina olacak gali dedim, o güldü: Amerikada Nevyorkla Şikago arasında müthiş bir rekabet vardır. Bu yüksek bina yapmak yarışıdır. Son zamanlarda Nevyork, dört tane R.C. A. binası, 108 katlı Fmpire State binası, daha yüzden fazla katlı bir çok binalarile birinciliği kazanmıştır. Fakat bu yarışta Şikago da boş dur- muyor ya... Şimdi Şikağolular Nev- yorktaki 108 katlı dünyanın en yük- sek binasından da daha yüksek bir bina yapmağa başladılar. Bu senenin sonlarında bu bina bitecek ve dünya- nin en yüksek binası Şikagoda olâ- caktır, Binayı yapmakta olan mimar- Jar heyetinin en son projesine nazü- ran bu “binalar dev» i 125 katlı ola- caktır. $imdi dünyanın en yüksek binası 108 katlıdır. Yeni bina 125 katlı ola- cağına nazaran bugünkü Empire Slate'dan 17 kat daha fazla yüksek olacaktır. Yeraltında binanın 19 katı duha olacaktır. Bu 19 kattan dokuzu yereltı şimendifer istasyonlarına tah- sis edilecektir. Binanın üstü dünya- ım en güzel çiçekleri ile dolu bir yaz bahçesi haline sokulacaktır. Henüz binanın isminin ne olacağı kararlaş- tırılmamıştır. Maamafih bina için ga“ zetelerin ve tanınmış muharrirlerin teklif ettikleri bazı İsimler vardır. Bunlar «Şikago Babili», «Binalar De- , «Göğe doğru» gibi isimlerdir. Temel nasıl yanılır? Önümdeki yapıya bakarken aklıma geldi acaba bu 125 katlı binanın te- mellerini nasıl yapıyorlardı. Yanım- dakine sordum: Amerikadaki Gratsyel denilen yüksek binaların temellerinin yapılı- $i çok dikkate şayandır. Bir kere te- mel sert kaya bulununcıya kadar ka- ahır Kays bulunduktan sonra teme- lin duvarları oyulan taşın içinde örü ür. Temele bol mikdarda eritilmiş kurşun dökülür. Bu suretle gördüğü- nüz 100 den fazla katlı binaların te- melleri yeraltında kayalarla pişmiş ölür, Amerikadaki Grafsiyel temelle- Ti mimari noktai nazarından birer şaheserdir. Büyük yapının biraz öte- sinde bir binaya daha -başlanıyordu. Bu da Nevyorktaki Empire Etate'dan büyük olacakmış. Fakat bu yalnız 110 katlı olarak yapılacakmış, Siyah bayrak İleriledik, biraz ötede büyük bir kalabalık, gözümüze çarptı. Bir bina nın yanındaki direğe polis siyah bir ba bayrak çekiyordu. Yanımdaki zat bu | in bayrağa bakıp: Bir nakil vasıtası kazası olmuş ve bir kişi ölmüş... dedi. Merakla sordum: — Nereden anladınız? — Siyah bayrakta. Amerikada At- lantada ve Şikagoda insanların ölümi-| le netieölenen nakil vasıtası kazası olduğu zaman, kaza yerine siyah bay- | rak çekilir. Eğer bir kişi ölmüş ise bir siyahi bayrak, il rak çekilir Yi katlı sipsivri kuleli bir binanın önünde durduk, Yanımdaki zat bu 21 katlı binayı göstererek sordu: — Bu bina nedir bilir misiniz? Kilise... Evet 27 katlı kilise... Kulele- ride haric. Eskidünya sakinleri yeryüzünün en büyük en eski kilisesi olarak «Sen Piyer» 1 bilirler, Halbuki kago Temple. dünyanın en büyük sidir. 25 katlı pazar Mişigan gölü kenarına inmiştik. Bu gefer 25 katl ışıklar arasında muaz- kişi ölmüşse iki | bayrak, ikiden fazla ölü varsa üç bay- | GSEMEZELEEDESE 25 katlı Şikago pazarınm gece görünüşü Şikago'da 27 katlı kilise zam bir bina gözümüze ilişti. Rehberim izahat verdi: — Bu da dünyanm en büyük paza- İ 25 katlı pazar.. Gece gündüz açık- | tır. Bir dakika bile içinde müşteri ek- ! sik olmaz. İ Bu muazzam pazara girdik. Bura- | da en ziyade tuhafıma giden şey üçüncü kattaki balıkçılar dairesi ol İ du. Burası bir takım havuzlara ayrıl- mıştı, Mişigan gölünden, nehirlerden ve denizden yakalanan balıklar bu havuzlarda canli olarak yaşıyorlardı. İstediğiniz balıkları canlı olarak size İ içinde soğuk hava bulunan mikadan İ kutularda teslim ediyorlar. Balığı, is- takozu, istediğiniz deniz hayvanını canlı canlı evinize götürebiliyorsunuz. Binanın katları gayet genişti. Bura- İ da elektrikle kendi kendine yürüyen merdivenlere benziyen bir şey dikka- time çarptı. Salonların her tarafında döşeme, elektrikle kendi kendine boy- dan boya yürüyor. Bu yürüyen döşe- ! meye baslınız mı? Sanki tramvaya binmiş gibi tek adım 'atmadan bütün katı dolaşabiliyorsunuz. Zaten böyle kolaylıklar olmasa 25 katlı Şikago pa- zarını 5 - 6 saatte dolaşmanıza da im- kân yoktur, Pazardan çıktığındz zaman akşam olmuştu, Bütün havuzlarda elektrik- ler yanmıştı. Her şehrin bir büyük caddesi ve en kalabalık bir meydatı vardır. Şikago- nun da en büyük en kalabalık cadde- leri State Avenü ile Mişigan bulvarı- dır. Akşam piyasası İş saati bittiği için bütün çalışan- Jar, genç kızlar, genç kadınlar, deli- kanlılar, yaşlılar sokaklara dökülmüş- tü. Caddelerde ancak omuz omuza yürümek kabildi. Parisin satıcı kızları şık giyinmekle meşhurdur. Meşhur: Paris midinetle- rinin zarafetine hayran olanlar gel- sinler de Şikagodaki satıcı satıcı kadınları görsünler. Bir mağa- zanın İl inci katında eldiven satan genç kızı sokakta igörünce hayret edersiniz? Acaba sinema artisti mi- dir? Yoksa Amerikada sık sık yapılan ! kraliçelerinden | zarafet müsabakası biri midir? Bir güzellik Kraliçesi mi- dir? Bir türlü kestiremezsiniz. State Avenüdeki gayet iri Kanada atlarına binmiş, son derece yakışıklı polisler bir aşağı bir yukarı dolaşır- ken geniş kaldırımlarda da piyasa başlar. Nevyorkta olduğu gibi burada da sokaklarda her güzel, her genç Ka- dının ağzında birer sigara tüter.. Arada bir bir kaç sokak ötede pat- | yan tabanca seslerine kimse aldırış etmez. Çünkü Şikagoda Gangsterle- Tin temizlenmeleri işine devam edil- mektedir. Böyle tabanca sesleri işitil- mesi olagan şeylerdendir. Şikagoda pek dikkatime çarpan şeylerden biri de burada bir kaç tane Beethoveri cemiyeti olmasıdır. Hele bir sokakta aynen bu meşhur sanatkârın evi haline sokulmuş. Beet- hovenin alçıdan bir heykeli Hayatında giydiği eli hemen ayni yaptırılarak üzerine giy- dirilmiş. Elinde bir şemsiye, saçlar da- ğınık, ceplerde notalar, evinin kapı- sından çıkarken canlandırılmış. Hikmet Feridun Es Sivas ilkokullarının sergileri Sivas (Akşam) Sivas ve civarı okullarında talebenin yaptıkları eliş- leri ve resimler, ders sonu münâsebe- tile okullarda sergiler halinde halka gösterilmektedir. Talebenin bu hü- susta gösterdikleri muvaffakıyetler, göğüslerimizi iftiharla kabartacak bir mükemmeliyettedir. İzmir vilâyet bütçesi tasdik edildi İzmir (Akşam) — Vilâyet bütçesi, Vekiller heyetince tasdik edilmiş ola- rak vilâyete gelmiştir. Büyük işlerin tahsisatı aynen kabul edilmiştir, Muh- telif yol, hastane ve saire binalarının inşasma derhal başlanacaktır. Bu yıl, İzmir vilâyetinin imar yılı sayılacak derecede büyük işler başarılacaktır. kızları, | Sokaktaki ağaçlarımız Ağaç dikme işine daha fazla ehemmiyet vermeliyiz Bir kaç ay evvel Taksim-ile Harbiye ! arasındaki geniş caddemizin ortasına ve mevcud ağaçların yanlarına bir takım ufak ağaçlar dikildi. Bundan yirmi beş sene evvel bu gördüğünüz yerlere kumlar döktürerek kanapeler koydurmuştum. Şebrimizin her sem- tinde bahçeler, parklar bulunmadı- ğından halkımız ba husus çocukları- mız oradaki ağaçların altında oturu- yor, geziniyorlar ve hava alıyorlardı İki üç sene evvel bu kanapeler vaş yok oldu. Kaldırımların her tami rinde çıkan toprak ve molozlarla dol- duruldu. Bana kalırsa çalılıklar ile örtüleceğine eskisi gibi düzletilip kum dökülmeli. Sık sık kanapeler konma- lıdır Hazır sırası gelmişken size şehrimi- zin yollarındaki ağaçlar hakkında bir kaç söz söylemek isterim. Kolaylıkla her tarafında çok güzel ağaç yetiş- meğe pek müsaid olan şu köskoca- man şehrimizde Taksim ile Harbiye arasındaki ve Fatih belediye dairesi önü ile Dolma bahçe caddelerimizden başka bol bol gölge veren, düzgün, eksiksiz, bir sıra muntazam yetişmiş ağaçlı hiç bir caddemiz yoktur. Evvel- ce sokaklarımıza diklimiş olan ağaç- lardan bir çoğu bakımsızlıktan kuru- müuşlar, kurumayıp ta kurtulanların bir kısmı'da vaktile çok geniş olmıyan sokaklarımızın darâcık yaya kaldı- rımlarına dikilmiş bulunmalarından dolayı en yüksek aparlımanların bile İ önlerini güneş ve hava almıyacak bir surette kapatlıklarından bugün bu ağaçlar da âdeta odun keser gibi bu- danılıyor ve yavaş yavaş kuruyorlar. Şişli, Maçka taraflarındaki sokaklara İ bir göz atınız. Eskisi gibi sık sık değil ötede beride biçimsiz tektük bir kaç Ağaca daha doğrusu yaya kaldırımla- rma sokulmuş odun kütüklerine tesa- düf edersiniz. Hele Şişlideki geniş cad- denin bir ucundan öbür ucuna kadar hiç bir ağaç göremezsiniz, Sokak ve meydanlarda yetişen ağaç- lar bulunduğu şehir, kasabaya zinet ve güzellik, yazın sıcak zamanlarda serinlik, gölgelik verdiğini ve halkının sıkbhatine de pek çok faydası dokun- duğunu hepimiz pek âlâ bilir ve tak- dir ederiz. Ben bugün size uzun uzadıya ağaç- ların faydasından, ağaç sevgisinden, ağaç koruma duygusundan bahset- mek istemiyorum. Ancak kendi nefsi- me ağaç, yeşilliği, aleltümum bahçe, ormanları âdeta taparcasına pek çok sevdiğimden şehrimizin içinde ve dı- şındaki ağaçların seneden seneye azaldığını görünce çok üzülüyorum. Biz her nasılsa €skidenberi sokak ağaçlarımıza lüzumu kadar ehemmi- yet vermeyiz. Başka mepileketlerde belediyeler şehrin içindeki, etrafında- ki ağaçlara âdela bir çocuk bakar gi- bi bakar. Her sene muktedir bahçıvan- lar marifetile yeniden yüzlerce çeşlü çeşld ağaçlar diker, hastalanan ağaç- ları hattâ yirmi otuz senelik olsun toprağile yerinden çıkarıp şehir hari- cindeki fidanlıklarında tedavi eder ve sonra gene şehrin münasib yerlerine yerleştirir. Biraz kurumuş ve yahud biçimsiz bir şekil almış bir ağacı bir gün bile yerinde bırakmaz, söker, atar, yerine büyükçe başka ağaç diker. O memleketlerde ağaç dikmek, yetiştir. mek işi ilmi ve fenni bir surettedir. Meselâ mevsim gözetilir. Fidanların iyice kök salmaları ve yazın da az sU- lanmaları için sonbaharda dikilmesi- ne itina olunur. Bizde “olduğu gibi ilkbahars bırakılmaz. Hattâ nisan, mayıs aylarında ağaç bayramları ya- pılmaz. Yirmi metreden aşağı sokak- lara ağaç dikilmez. Hele ömrü az olan Akasya, Aylandoz gibi ağaçlara zerre kadar kıymet verilmez. Hiç bir zaman boyu iki metreden ve bilek kalınlığın- dan aşağı ince, cılız fidanlar intihab edilmez. Ağaç dikilecek yerler de evvâlce gü- zelce araştırılır. Usulü dairesinde ha- zırlanır. Yani toprağın içinde ve etra- fında taş ve kaya parçaları bulundu- rulmaz. Kirizme edilmemiş yerlerdeki toprak lâakal bir metre derinlik ve genişlikte kazılır. Sulak arazide açı- lan çukurların diplerine süzgeç vazi- fesi yapmak için çakıl taşı konulur. Fidan toprağa yerleştirilince üzerine | kuru toprak ve gübre ve lüzumuna güre de kimyevi gübreler dökülür ve ince köklerin ve filizlerin kırıl i de toprak tokmak veya $ bir şeyle döğülmez, Yalnız hafifçe ayakla bastırılıp bir kaç Kova su ile yerleştirilir ve fidanın kalınlığından aşağı olmamak üzere birer ka; bağlanır. İcabında çok soğuk caklardan muhafaza olunmak fidan kazık ile birlikte otlar ve cöplerile sarılır. Nihayet etrafına bir buçuk metre yüksekliğinde de çember geçirilir ve kök tarafına dâ ileride moloz ve saire ile kapa, sı için yarım metre kutrund: ıskaralar konulur. Şayed nin ortasında olmayıp ta kaldırımına dikilecekse çini veya çi mento tefrişatı kökten -lâakal bir metre uzakla bulundurulur. Hattâ bazı defa yaya kaldırımın bir kısmına çimento veya çini konulmıyarak boy- dari boya ağaçlar dikilir. Toprak bol ca kumla örtülür. Bu suretle yağmur suları ağaçların köklerine iyice işlis yeceği gibi yirmi otuz sene sonra ağhçlar kalınlaştığında çini ve çimen- tolar köstebek yuvası gibi yükselmez- ler. Ağaç dikilince büyümesi tabiatin lü- tufkâr yardımına bırakılmaz. Hava biraz ısınınca hattâ yağmur yağmış olsa bile haftada iki defa su verilmeğe başlar. Hattâ Avrupanın büyük şehir- lerinde otuz, kırk senelik ağaçlara bi- Je sicak zamanlarda bolca su verilir. Fidan büyümeğe başlayınca yalnız te- pelerindeki sürgünler bırakılarak yan tarafla çıkan filizler mütemadiyen ayıklanır ve biraz eğrilirse hemen dü- zeltilir ve kismen kuruyunca geri ka- lan senelerde yavaş yavaş bilyümesi beklenilmiyerek hemen yerinden sö- külür atılr. Ertesi sene yenisi konu- Jur, Bazı büyük şehirlerde ise bir 86- ne'de beklenilmez. Büyükçe fıçılarda toprak içinde bulundurdukları fidan- ları dikerler ve ağaç - araları derhal doldurulur. Bundan yirmi beş sene evvel Gülhane parkile Fatihte ve Tak- simde şehremaneti bahçıvanbaşısı M. Deroin marifetile ilmi bir şekilde dik- tirdiğimiz ve fenni bir surette baktır- dığımız ağaçların kâffesi tuttu, yetiş- ti. Bir tanesi bile kurumadı. Doğrusunu söylemek lâzımgelirse biz bugün-bile ağaç dikmesine ve bak- masına lüzumu derecesinde, ehemmi- yet vermiyoruz. “Meselâ sonbahar ye- “ rine ilkbaharda hallâ nisanda bile ağaç dikmeye çalışırız. Ucuzluk'arına tama ederek ince, cılız fidanlar ve has” husus şehrimizde çok güzel yetişen çınar, kestane, ihlâmur, çâm âğaçlart yerine adalarda, Kadıköyünde hattâ Beyoğlunda bile ömrü az, manzarasi $$ çirkin olan akasya, #ylandoz gibi ağaçlar bulup dikeriz. Caddelerin genişliğini ve yaya kal- dirımların darlığını nazarı itibare al maâyız. Dikilen ağaçlar kurursa sen&- lerce yerinde bırakırız. Yenisini dik- mek zahmetinde bulunmayız. Hele ağaç budama işini mütehassıs bahçı vanlara değil ekseriya tanzifat ame- lesine bırakırız. Ömründe fenni bir surette ağaç budamasını bilmiyen bu zavallı adamlar her eline geçirdiği ağacı odun keser gibi keserler. Güze - Jim yetişmiş ağaçları bir kütük haline sokarlar. Şehrimizde muntazam, gü- zel ağaçlı bulvarlar görmek istersek ağaç dikmesini, bakmasını ilmi şekil- de lâyıkile bilir ve fenni bir surette çalışır, muktedir mütehassıs bahçi- vanlar tedarik ederek bu mühüm işi onlara bırakmalıyız. Dr. Cemil Topuzhü Eski şehremini Kozan çöiçilerine Ziraat bankasının avansı Kozan (Akşam) — Ziraat bankasi bölgemiz çifçilefine 23 bin lira yardım* da bulundu. Ziraat bankası Kozan ajans memuru bay Mustafanın gayref ve himmetiyle bölgemiz çifçik bin küsür lira yardımda bulur tur, Bu yılki yardım geçen senelere nazaran bir misil artımıştar.. U) i mahsulâtın bolluğu dolayısiyle çifçi- lerimiz borçlarını gününde ödiyecek- lerini kuvvetle umduklarından sevinç içindedirler,

Bu sayıdan diğer sayfalar: