27 Ağustos 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

27 Ağustos 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Meyva ağaçlarında, meyva» lari niçin kâğıd veya bez keselerle örterler? Meyraları bir takim muzır haşerelerin tasallitundan vikaye etmek, nefis, ince Kabuklu ve sulu meyva elde etmek için Ağaçlar üzerinde bulunan meyvaların, resmimizde görüldüğü gibi, kâğıd veya bez keseler içine alınması çok faydalı olur, Bu suretle, hem meyvaları pek kızgın, yakıcı güneşin tesirinden kurtarmış olur ve hemde bir takım haşerelerin tahri- binden muhafaza etmiş oluruz Eğer meyvalar kâğıd keseler içinde olursa, ha- şereler de- tahribat rollerini bittabi oyni- yamazlar. Meyvalar kâğıd keselere konmazdan çok evvel, meyvalar üzerinde bir tasnif, aykılama yapılır; yani, meyva. ağaçları çiçek üçuktan 3-4 hafta sonra, meyva bağlayınca, teşekkül eden ve iki üç tanesi yanyana, sik sik bulunan meyvelardan en İyi teşekkül kabiliyetinde bulunan, en büyüğü bırakılır. Diğer küçüz meyvalar koparılır, ki, bütün kuvvet büyük mey- vaya gitsin ve meyva İyi teşekkül etmiş bulunsun. Bu tasnif veya ayıklama ameliyesinde haşere ve kurtların tasallutuna uğramış, yaralı, bereli meyvalar da tamamile ko- parılır ve bunlar imha edilir. Meyva güveleri, kurtları yumurtaları- ni sık ve yanyana bitişik olan meyvala- rn üzerine, aralarına koyarlar. Eğer Ayıklama esnasında yalnız bir meyva bis rakılırsa, bunlar üzerine yumurtalarını koyamazlar, koysalar bile, yumurtalar durmaz, düşerler. Bundan sonda haziran, temmuza doğ- Tu - ince zarlı, açık renkli, parlak ve yu- muşak meyva elde etmek maksadile de - meyvalar oresmimizde görüldüğü gibi, kâğıd keselere alınırlar. Bu kâğıd veya bez keseler meyvaların hasadından, top- Yanmasından 2 - $ hafta evvel tekrar ağaçlardan çıkarılır alınır, Badehu, gene güneşin tesirile bu müd- det zarfında elma, armud gibi meyvalar derhal matlüb kırmızı renklerini, az bir müddet zarfında iktisab etmiş olurlar, Buna mukabil de meyvaların kabuğu in- ce, eti lezzetli ve yumuşak olur, Bazan yediğimiz ince kabuklu, yumu- şak, tereyağı gibi ağızda eriyen armud- Jarı, yumuşak elmaları, Avrupalılar, bu gekilde kâğıd keselere koymak suretile elde ederler. Bazı meraklı bahçe sahipleri de, bihasan kırmızı elmalara ve bazı armud cinslerine isimlerinin ilk harflerini kâğıdı «yarak bu harfleri meyvalar üze- rine yapıştırırlar, Bilâhare meyvalar top- landıktan sonra güzelce yıkayıp sofraya kondukla kırmızı elmaların zemini üze- rinde ilk harflerinin aynen beyaz olarak nakşedilmiş olduğu görülür. Binaenaleyh, meyvaları yukanda izah ettiğimiz bir şekilde kâğıd keselere veya Yazan: Perihan Ömer * İşte, eski esirenin kalbinde hep o karanlığın korkusu vardı. Geçici bir hevesin kucağında sarsıldığına emin miydi? O kadar zavallı bir hayat ge- çirmiş, öyle ezilmişti ki, artık saadet- te bile ıztırab buluyordu. Tam mâna- sile mesud olabilmek için insanın faz- Ja zedelenmemiş olması lâzım değil miydi? Halbuki onun kalbinin ve bey- ninin daha çocukluktanberi ihtiyarhı- yan köşeleri yok mıydı? Vurulan kırbaçlar, sade vücudünde mor lekeler bırakmamış, en gizli nok- © talanna izler oymuştu. Dünyayı anlı. yarak görmeğe başladığı gündenberi, sade iğrendirici şeylerle karşılaşmıştı. Bütün bunları unutarak, yalnız iyili- ğe, inanabilir miydi? Hayatta hiç bir şeyin yalnız yaşadığına tesadüf etme- mişti. Aşkın yaşıyacağına nasıl iti mad ederdi? Hem kendi, Pefronun da- imi sevgisine lâyık mıydı? Bunu sara- yı dolduran yığınlarla güzel kadının gözlerinin içine bakarak çalışıyordu. Bunların içinde Petro. nün kolları arasında zevkle gözlerini kapıyanlar olmamış muydı? Kendisine hemen hepsi fişık olan bu kadınları Bir gecenin romani Çok şık, tatlı renkli, zarif büket çiçeklerinden (Esch- scholtzia) Eşoltzialar veya Acem lâleleri nasıl yetiştirilir Acem lâlesi ismi verilen Eşoltrialar, renk ve çiçekleri- ; * nin omanraralarn © #übarile, çok zarif © buket ve vayolara portakal gindeki çiçekler pek makbuldür. Altları kırmızı veya pembe ve ortaları beyaz renkte olan çiçekler cidden çok hoştur. Acem Yâlelerinin tohumları ağustos ni- hayetinden itibaren teşrinlevvele kadar ekilebilirler, Acem lâleleri gübrelenmiş, iyi bamrlanmış topraklarda yetiştirilir. Bunlar tohumlarile üretilir. Tohumlar; bir kısım yanmış, çürümüş gübre, bir kısım yaprak çürüntüsü, bir kınm toprak ve yarım kısım funda top- rağle yapılmış, mahlüt toprakla doldu- rulmuş tahta kasalara ekilirler. Tohum- lar muntazam serplierek ekildikten son- Fa, toprek el ile basılır ve gaye İnce süzgeçli kovalarla sulanır. Tohumlerdan yetişmm fidancıklar biraz boylandıktan sonra, dahs seyrekçe fldelenmek Üzere başka kasalayı nakledilirier, Burada fi- deler kuvvetlendikten sonra ayni toprak mahlütile doldurulmuş saksılara dikiliretr. Soğuklar başlamak üzere iken, bütün kış nihayetine kadar, fidanları havi ka- salar, biraz daha #ecak ve kurakça bir mahalle alınarak, burada buludurulur, muhafaza edilir. > Nisan ayına kadar bu gibi mahallerde bırakılarak muhafaa edilir. Ondan son- ra güzelce hazırlanmış, gübrelenmiş ma- hallere ve yahut ayni toprak mahlütun- dan doldurulmuş daha büyük saksılara veya bahçenin münasib mahallerine di- kilirler, Bütün yaz resmimizde görüldüğü gibi, muhtelif renkte çiçekler açarlar. Acem lilelerinin çiçekleri gayet ince olup tıpkı bir likör kadebine veya çana benzer. Jeştirilecrek olursa bulundukları Yerleri mükemmel denecek bir şekilde süsierler. Resmimiz Acem Jâlelerini ihtiva eden şık vazoları göstermektedir. —— —— —— —————— bez keselere almak cidden çok faydalıdır. Bunun ibi narenciyelerden;: Limon, portakal, mandalina ilh, gibi meşvalari bez veya küğld keselere almak tn fay- dah olur. bunlara da, bir takım muzır, kemirici haşereler, meselâ! Çekir- geler musallat olur. Bu suretle onların tahribatından meyvaları bu suretle kur- tarmış oluruz. Bundan başka, bez keselere konup kesenin ipinin bir ucunu meyvanın bu- Yunduğu dala, diğer ucunu da ana dela bağlıyacak olursak, meyvaların rüzgâr- lardan veya ağırlıklarından yere düşme- lerine mâni olunmuş olur. Çünkü, mey- yalar kesede ipleri de dallara bağlıdır. Resmimiz espalya şeklinde yetiştirilmiş meyvalara keselerin nasl konulduğunu göstermektedir. 'Tefrika No. 22 petron da biraz sevmemiş miydi? Ken- disinin de, sarayı dolduran bir nefes- ten başka bir şey olmıyacağı gün gel- miyecek miydi? İhtimal o da, eski esi- reler gibi yeni bir sevgilinin işlerini görecek, ve bir kadın Petrona güzel görünmek için süslenirken aynasını tutacaklı!. Zavallı kadın, bu düşüncelerin için- de kıvranırken süsleniyor ve gülüyor. du. Lâkin, kaç kere yavaşça saraydan kaçarak bahçeye çıkmış, Petronun karşısında şen kahkahalarla gülerek “yıkandığı havuza başını uzatarak ağ- lamıştı. Halbuki Petron da onu sevi- yordu. Derin ve coşkun bir aşkla. İş- te, o gün de solgunlaşan güneşin al. tında, havuzun kenarında, Mariusla otururken, tatlı bir tebessümle aşkını düşünüyordu. Marius başını sallıyarak; — Petron, ne tuhaf tesadüfler var, dedi, demek daha önce, bana, sevmek istediğini söylediğin gece, güzel sevgi- Uni buldun. Petron gözleri parlıyarak cevap verdi; — Evet, Ve ilk defa, o akşam, sev- A Arıcılık: Petekleri bal ile dolmuş kovanların peteklerinden bal nasıl çıkarılır? Bu aylarda ko- vanlar o muayene edilerek, kovanın içnide veya koya- nim üst kısmında» ki ve valide arının geçemediği ballık kısmındaki petek- lerin balları, bu * mevsimde çıkarıla- rik olduğu gibi petek halinde mu- hafaza edilir. Bu- nun için de, çerçe- velerin bal ile dol- müş ve ağızları ari- Jar tarafından mum İle kapatılmış, bal petkeleri muayyen hacimde kesilerek te- neke kutular içerisine konarak serin bir yerde muhafaza edilir. Eğer seksiyonlu çerçevelere . bal yaptırılmış ise, böyle ince ıhlamur tahta çerçeve kutular içindeki bal, olduğu gibi kutusile muhafaza edilir. Böyle ıhlamur tahta kulu seksiyonları içerisinde, gene ıhlamur çiçeklerinden yaptırılmış bal pek nefis, temiz ve ber- rak, güzel kokulu olur, İşte bu maksadia, mayıs, haziranda arı kovanlarını, ıhlamur ağaçlarının bu- Yundukia mahallere nakletmek ve orada umunca bir müddet bulundurmak çok #aydah olur. Ve yahut ta peleklerden bal sızdırılarak süzme bal halinde muhafaza edilir, Süzme bal nas! elde edilir ve petekler- den bal nasıl çikarılır? Üç muhtelif usulde peteklerin balı çı- kanlır: | — Petekleri kırarak yavaş yavaş sü- zülmeğe terk edilmek suretile, 2 — Hararetin teşirile balı peteklerden 3 — Kuvvel anilmerkeziye «Santrifüj usulle balı çıkarmak. Bunlardan en ziyade teammüm eden usul budur, Zira, petekler bozulmaz, çer- çevelerin mumu muhafaza edilerek tek- rar kovanlara konarak istimal edilir. Birinci usulde: Petekler parçalandıktan Bönra bunlar bir delikli kaba «kevgiree konup bırakılır. Bunun altına da balın toplanması için temiz bir kab üzerine oturtulur, konur. Bal petek parşaların- dan yavaş yavaş sızıp İnce delikli kabdan altındaki kaba akar. Binenaleyh, petekler kovandan alınır alınmaz. derhal bal çıkarılma ameliyesi- ne başlamalı. Bu suretle petekler henüz soğumadığından, bal kolaylıkla akarak petek hüceyratı boşalır. Bu tarzda çıkarılan ballar, topraktan yapılmış temiz sırlı kablarda veya iyi bir surette kalaylanmış bakır kablarda veya şişelerde muhafaza edilir, İkinel usul: Hararetin tesirile petekler- deki balı boşaltmaktır. Bunun için de kırilmiş, parçalanmış petekler bir kaba konur, bu da kaynar suyu havi ikinci bir kab içerisine oturtulur. Böyle, (bain mari vkulile) bal hararet tesirile sızar, ayrılır. Ve yahut ta üstü câm ile örtülü delikli bir kaba konur, allına ikin- ci deliksiz bir Kab yerleştirilir. Bu iki kab güneşe bırakılır, güneşin harareti'ile bal gevşiyerek akmağı başlar, Üçüncü usul! Asl fenni ve muvaffak olan usuldür, ki, petekler, çerçevelerile beraber resmimizde görüldüğü gibi, kuv- vel anilmerkeziye kabının ortasina kona- rak bah alınacağından en İyt usul budur. Her 6 - 7 kovanı veya daha ziyade ko- vani olan, böyle, ufak bir makine alacak Olursa hem nefis, bozulmamış bal elde MEZ GETZ ZE K Muzir ve tufeyli nebatlardan Orabanşlara karşı ne yapmalı? Bakırköy Bağlarbaşı, bay Ziya: Mektu- bunuzü alâka ile okuduk. Bahçenize ek- tiğiniz baklaların diplerinde çıktığını bil- dirdiğiniz sümbül! gibi beyaz, pembe yenkteki nebatlar çok muzır, tufeyli bir takım parazit nebatlardır ki buna Ora- banş (Orabanche) deriz. Pek berbad bir nebattırk, ki, bilcümle baklalara, meselâ: Bakla, bezelye, tirfil, yonca, evliya otu, sarmaşıkların, güllerin kökleri üzerinde ufeyli yaşar ve bunları makvoder. Orabanşların envaı pek çok- tur. &8izin tarlamada çıkan Ora banche Speclas'tır KI, bakla ve bezel- yelere ârız olur, Çiçelkeri beyaz ve mor çizgileri vardır, Boyu 80 - 70 santim ka- dar olabilir, İmhası için: 1 — Çiçek açınadan evvel Çapalanıp, badehu toprak sürülür ve toprak üzerine potaslı ve fosforlu kimye- vi gübre serpilir. Baklaları topladıktan #onra köklerile yakaranz. 1 — Orabanş'ı tarlaya 2 - 3 senebir daha bakla ekmezsiniz. Bu toprağa sar- müisak, soğan ekerseniz fena olmaz. İşte bu suretle Orsbanşları imha etmiş olur- | sunuz. Çamlar hakkında Küğdhane köyü, bay Küsim: Mektu- bunuzu alâka İle okuduk. Çamların en- va pek çoktur ve hepsi de tohumlarile teksir edilirler. Avrupa çamı dediğiniz. acaba Pinüs silvestr midir, yoksa Lâdin, Abies midir. enval şunl Avrupa ça silvesir, Pinüs oCanarlensis, Haleb çamı: Pinüs Pinaster Aleppensis, Fıstık çanı: Pinüs Pinea, Pinüs Montana, Sahil çamı: Pinüs Pinaster. Çam ağaçları ancak üçüncü senede to- ————————n eder ve hem de çerçevelerinin petekleri bozulmaz, arılar da beyhude yere kuvvet, gıda sarfederek yeniden petek yapmağa kalkmazlar ve bunun yerine de mütema- diyen bal yaparak petekleri doldurürlar, Pek basit ve ucuz olan bu âlet, bronz- dan veya bakırdan yapılmıştır. Âlet, resmimizde görüldüğü gibi, üç ayak üzerine istinad ettirilmiş, ortasın- da bir mili vardır, bunun başında fener dişli bir çark bulunur ve buna temas eder. İkinci bir dişli çark daha vardır, bu da bir kol ile hareket ettirilir. Milin diğer ucu da makinenin ortasındaki yatakta hareket eder, Bu mile merbut olan kafesli bölme içn- risine, petekler - ağızları, ince bir şekli- de, kesildikten sonra - makinenin telli bölme kafesine yerleştirilir ve makine yavaş yavaş harekete getirilir ve gitgide tedricen sürat fazlalaştırılır. Bal ile mum arasındaki kesafet muhte- Mf olduğundan, bu kesafet farkı ve kuvvel anilmerkeziye besirile, bal, petek- Jer içerisinden muhite doğru fırlar, ora- dan da kabın altında toplatır ve bu ka- bin musluğu açılarak bal dışarı çıkarılır. Âletin birdenbire süratle çevrilmesi doğru değildir. Peteklerin mumları derhal parçalanır ve bilâhare mumu parfalan- mış çerçeveler tekrar kovan Konamaz- lar. İşte, kovanlardan, içindeki çerçeve- lerden, petekler, en temiz ba), bü izah et- tiğimiz «kuvvei anilmerkeziye» makinesi vasıtasile alınır. Petekleri parçalanmış çerçevelerden de bu usul Je bal çıkarılabilir. Yalnız bunun için hususi olarak ikinci bir tel kasanm yaptırılması lâzımdır. Resmimiz son sistem bal çıkaran bir kuvyei anilmerkeziyeli bal santtifüjünü göstermektedir. kozalaklarda tohumlar kemsle g tir ve Şeşildir, ikinci senc kozalaklar ke- male gelip sararmağa başlar, üçüncü 80- menin mart, nisan Aylarında tammale kemale gelerek tohumlar dökülmeğe baş” Jar, Bu zamanlarda Kozğülaklar aşağı doğ” Tu sarkarlar, içinden düşen tohumlar ka- natlıdır, uzak mesafelere kadar uçarlar. Binaenaleyh, kozalaklar açılmazdan ev vel toplanırlar, bir müddet güneşe bira- kır, Açılmağa başlayınca tohumlar ak- Bir ve nisan, mayıs aylarında, iyi hazir- Janmış gübrelenmiş toprak O parsellerine ekilirler, En iyisi yaprak çürüntüşü, kum ve âdİ bahçe toprağı ile karıştırılmış toprakla doldurulmuş sandık, tahta kasalara b- bumlar ekilirier, Muntazam sulanırlarsa sonbahara kadar intaş ederek boylanır- lar. Bilâhare bunları diğer parsellere veya daha büyük kasalara 20 - 30 santim fa- #ılalarla toprağlle nakledilirler. Burada da bir sene müddetle kaldıktan sonra asıl yerlerine dikilirler.” , Tohumlar kozalaklardan çıkarılır çıka- rlmaz, hemen toprağa ekilmesi daha muvafıktır. Sunuberiyelerden: Abiesler, köknarlar, sodrisler, pörsuklar, ardıçlar, arakaryalar da vardır. Abissler, çamlardan bambaş- kadır. Bunların kozalakları dalların üze rinde, yukarı doğru amud bir suretde dala mevzudur, Çam kozalaklarından da- ha büyüktür ve üstuvane şeklindedir. Bunların tobumları, ikinci sene nihaye- tinde kemale gelir ve tohumları ilkbahar- da ekilirler, Bizin istavroz çamı dediğiniz, bor hal- de, Abiesler olması ihtimali vardır. Bize bir dal veya yaprak veya kozalak günde- rirseniz ismini siye söyleriz. Narenciyelerin teksiri hakkında İstanbul, bay Çance: Mektubunuzu okuduk, sorgularınızın cevabı aşağıda ve- rilmiştir: 1 — Narenciyelerden (limon, portakal, mandalina, ağaç kavunu iih) gibi ağaç- lar, diğer meyva ağaçları gibi, tohum, aşı ve dalmırmalarile teksir edilir. 2 — Tohum ile teksinde diğer meyva ağaç- ları misilli meydana gelecek fidanların, yabani olması ibtimeli çoktur. Binaen- aleyh bu şekilde elde edilecek fidanların behemehal aşilanmaları lâzımdır. Aksi takdirde mallüb şekilde meyva alınamaz. Bunlara tatbik edilen aşı: Göz aşısı veya yaprak aşısıdır. İlkbaharda yapıla- bilir, ki, buna sürgün göz aşısı veya sona, baharda yapılırsa durgun göz aşın olur. Daldırma da yapılırsa da müşküldür. En iyisi tohum ile teksir edilip bilâhare aşılamaktır. $ — Her sene munlazam meyva alına- bilmesi için muntazam tımar edilmesi, toprağının gübrelenmesi, kazılarak kök- lerin havalandırılması, arasıra sulanma- #1 lâzımdır. Fazla su çiçeklerin ve mey- vaların dökülmesine sebeb olur. e On, on beş sual sorarak, zarf içe- risine bir de pul İeffederek mektup- la cevap istiyen okuyucularımıza, tahriren cevap vermek imkân hari- cinde olduğu gibi, gazetemiz mari- fetile de sorulacak zirai meselelerin, azami 2-3 den fazla olmamasına dikkat edilmesini rica edöriz. mek ihtiyacını duymuştum. Bu, ne tatlı bir ihtiyaçtır. Belki daha bilmi- yorsun. İnsan o zaman kendini hem bedbaht, hem mesud zanneder. Hem gülmek hem âğlamak ister. İçi sebep- siz bir ümidle titrer. Gözleri daima arar ve sabırla bekler. İşte ben bir ge- cede bütün bunları öğrendim. Ve sev- gilimi bulduğum zaman, senelerce beklediğim gelmiş gibi sevindim. Onu hemen sevdim, kalbimde hissettim, Sanki bu kalbi, boş bir mahfaza gibi onun için saklamışım gibi. Marius gülümsiyerek başını salladı. — Petron, seni dinledikçe, artık bir aydır, sarayında olurmana şaşmıyo- Tum. — Marius, ben bir aydır yaşıyorum. Bir insan gibi, bir mesud gibi yaşıyo- rum. Vahşi, azgın bir kurt gibi saldı- rarak, kopararak, kanatarak, düşün- meden, ne istediğini bilmeden değil. Bu simsiyah gözlü, sedeften oyulmuş gibi beyaz muntazam vücudlü kadın, bana doymak bilmiyen bir iştiha veri- yor. Ben, ondan her zevki buluyorum. Nefesi, Romanın en güzel kızlarının dans ederek serptiği çiçeklerden daha hoş kokuyor, sesi altın kupaların için- deki eski şaraplardan daha fazla sar- hoş ediyor. Gözleri cenk meydanında âkan kızıl kanlardan çok halecan ve» riyor. O, vücudünü bir balık gibi kıyı- Tarak mermer havuzun içinde yıkanır, berrak kahkahalarla gülerken, benim için bütün dünya, yuvarlak havuza giriyor ve kayboluyor. Onu, biran ev- vel kollarımın arasında bulabilmek- ten başka bir şey istemiyorum. Bunun pek kolay olduğunu bildiğim halde âdeta ıztırab çekerek istiyorum. Ne için, ne için, bilmiyorum. Aşkı herkes tadıyor, kime söylesen çok dinlenmiş bir hikâye gibi dudak büküyor. Fakat içine girince şaşırıyor. Gözleri açılan bir âma, veyahud birden kör edilen bir adam gibi bocalıyor, sersemliyor. Ah! Marius, neden âşık değilsin, ne» den âşık olmuyorsun? Marius ceyap verirken şen kahka halarla gülüyordu: — Ben her gün, her gece âşıkım. Yeni bir kucağın âşıkı. — Bunlar aşk değil, aşkı kirleten bataklıklardır. Bunlardan çık, seven bir kadının gözlerinin ışığında yıkan, bak nasıl değişeceksin. Marius gülmekte devam ederek ba- şını salladı. Bu esnoda bahçenin sık ağaçlıklı yolunda, genç ve çok süslü giyinmiş bir adam göründü. Acele ile onlara yaklaşırken elini sallıyarak bağırdı: — Selâm Petron, selâm Marius. Petron neşe ile cevap verdi: — Selâm, Romulus, arkanda, bir düşman ordusu mu var, bu ne telâş? — Hayır, düşman ordusu yek, âmma daha fenası var, Büyük fahişe Lydin, eğer Mariusu bulup eğlencesi- ne götürmezsem bütün gece, bana şa“ rap içirmeyip sade kafamdan aşağı dökeceğini Aphroditin üstüne yemin etti, Gülüştüler: Marius: — Peki amma, dedi. Daha geceye epey vakit var, bu kadar telâşa lü- zum yoktu. — Bazan seni bir kaç saatte değil, bir haftada bulmak kabil olmaz. Ka- panacak öyle delikler icad edersin ki, — Bütün ilâhlar hakkı için, dönüp dolaşıp gittiğim yer sarayımdır. — Evet amma neden sonra, uyu mak için. Seni o zaman kim ne yap sın? Gene gülüştüler.. Marius dalgın bir sesle sordu: — Acaba Lydianın ğlencesi iyi ola- cak mı? — Tabii, Romanın bütün süslü ark Jarı orada. Petron gülümsiyerek sordu: — Yani bunlar Romanın hafif ka dınları mi? — Tabii, Hepimize birer kere konar” Jar. Biraz gençliğimizi, biraz canımız, biraz da, paramızı çalıp kaçarlar. amma, ballarından istifade edenler dır. Petron, Mariusa dönerek: (Arkası var) YE ANN ge e NM ME a e

Bu sayıdan diğer sayfalar: