8 Aralık 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

8 Aralık 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SARAY ve-BAB!ÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tetrika No. 259 Serdar Ömer paşanın Bükreşten dönüşü yeni vazifeleri Ömer paşa bu asker mültecilere hüsnükabul göstermekle iktifa etmi- yordu; diğer bütün mültecileri de hi- maye ediyordu. Fuad efendi mülteciler meselesi için Petersburga gidince Ömer paşa Eflâk- ta devletin yegâne otoritesi olarak kalmıştı ve müşir rütbesile Rumeli ordusu kumandanı olmuştu. Etlâkta hiç bir hükümet tarafından iadeleri talep edilmiyen Alman, Leh, Macar mültecileri vardı. Bu mülteci- ler Ömer paşanın konağına müdave- met ediyorlardı. İçlerinde birçokları islâmiyeti kabul eylemekte idiler. Ömer paşa bunları sünnet olmağa İc. bar etmiyerek din tebdilinde suhulet gösteriyor, kendilerinden yalnız tam bir itaat istiyerek hepsini orduya alı- yordu. Avusturyalıların pek müşteki olduk- ları bu ihtidalar Ömer paşanın İoşu- na gidiyordu. Bu suretle hıristiyanlar» dan birçok tanınmış simaların ve es Jet erbabının kendisini taklid etmele- Tİ gururunu okşuyordu. Ömer paşa İlk karısını boşamış, bu hareminden yanında kalan beş, altı yüşlarında Emine isminde bir kızı için bulduğu bir kız musiki öğretmenile evlenmişti. Paşanın iptida bir Avru- palı kadın gibi muamele ettiği (1) bu haremini Bükreşte herkes: Madame Ja Maröchale diye yâdederdi. Kendi gayreti, bilgisi ile yetişmiş, refah ve ikbale nail olmuş sonradan görmelerin çoğu gibi Ömer paşanın da fakir akrabası eksik değildi. Meselâ kayınbiraderi meşhur piyano markası sahibi Pleyel'in nakliyat işlerinde kuk Yandığı bir adamdı. Ömer paşa bu gi- bilere de daima hüsnü muamele ile şefkat gösterir, yardım ederdi. Yeni hareminin validesi kızının nâ&- âl olduğu ikbali öğrenince Transilvan- yada sakin olduğu Kronştaddan Sak- sonya köylüleri kıyafeti ve büyük çiz- melerile Bükreşe gelmiş ve evvelden haberdar etmediği damadının kona- ğına bu kıyafetle girmişti. Sofraya o- turmak üzere olan Ömer paşa kayın- valesinin çizmelerini çıkârmek için hâremine yardım etmiş, ayaklarını yi- kaması için leğen getirtmiş, kadına karşı son derece hürmetkârane dav. ranmıştı. Ömer paşa Eflâkta keyliğ hareket- derde bulunmaktan çekinmezdi. Bir defa çarşıda adamlarının kavga ettik. leri Ulahları tevkif ettirerek konağı önünde dövdürmüş, hükümete bir ha» ber vermeğe bile lüzüm görmemişti, Tiyatroya gittikçe locasına çıkacak merdiven başında muhafız askerler bulundurur, tiyatroda inzihatı - biraz sertce! - bu askerlere temin ettirirdi! Bir akşam daha Avrupalı kıyafetini muhsfaza eden heremi (2) ile bütün Bükreş kibarının hazır bulunduğu bir konsere gitmişti. Konserin sonunda şehir ağası iis müdürü. iptida mer- Given önüne Müşir paşanın arabasını celbetmişti. Fakat Ömer paşa çıkmak. ta acele elmiyordu; kolunu verdiği kanısile birlikte debdebeslle ağır, ağır yürüyordu. Merdivenden aşağıda bek- Jeşenler sabırsızlanıyorlardı; bunlar arasında bulunan Rus kon$olosu şehir ağasına şikâyet etti; o da geciktiğini gördüğü Ömer paşanın arabacısına yerini konsolosun arabacısına terket. mesini söyledi. Konsolosun arabası hareket ettiği anda Ömer paşa da merdivenden indi, Sokak dardı. Paşanm arabası mer- diven önüne varmak için uzun bir de- vir yapmak mecburiyetinde idi. Bir çeyrek saat beklemeğe mecbur kalan Ömer pâşa buna ve Rus konsolosuna gösterilen hürmet eserine pek ziyade tutuldu. Voyvodanın damadı olan şehir ağa- sina: — Alçak! Rezil! (9 Bu kız Saksonyalı bir Alman cllesi- Ne messubdu. Ömer paşanın Boyar alle. lerini bu haromine itibar ve hürmet gös- termeğe nasl mecbur bıraktığından ey- eler bahsetmiştik. (2) Ömer paşa sonraları tam bir şark “hayatı sürmeğe başlamıştar. ve mazuliyeti Diye bastonunu kaldırdı. Bükreşin askeri valiliği uhtesinde ol- mak dolayısile Ömer paşa cezaları ken- disi tertip ediyordu! Voyvodanın oto- ritesini korumağa lüzum görmüyor- du. Ruslar ise her İstediklerini Voyvo- daya yaptırmak suretile daha kurnaz- ca davranıyorlardı. Fuad efendinin tavsiyesile Sultan Abdülmecid bâzı Eflâk boyarlarına nişanlar ihsan etmişti. Rus Çarının verdiği nişanları gene- ral Du Hamel Voyvoda marifetile sa- hiplerine tevdi ettirmişti; Ömer paşa ise Osmanlı nişanlarını kendi elile ver- meği tercih eylemişti. Şurası da var ki, eski Voyvoda Gre- guar Giga'nın üç oğlu babalarının sağ- lığında kendilerinin” ellerini öpmüş olan:şimdiki Eflâk Voyvodası Stirbeyin elinden nişan almıyacaklarını katiyen beyan eylemişlerdi. Voyvoda böyle muamelelerden mü- tehassıl sıkıntılarını, üzüntülerini dai- ma hayırhahane dinliyen Fransız kon- solosunun kulağına fısıldardı. Bu kon- solos da aralarında iyi münasebet- lerden istifade ederek Ömer paşanın şiddetlerini tadile çalışırdı. Rusya hükümeti mülteciler mesele. inin hallinden sonra Fuad efendiye olduğu gibi Ömer paşaya da Sentan nişanını vermişti, Fakat bu taltif Ömer paşanın kalbinde Ruslara karşı besle- diği duyguları tadil etmemişti. O'dajma Osmanlı ordusunun Rusya tarafından uğratılageldiği hacaletle- rin artık sonu gelmiş olduğu hakkın- daki itimadından bahseder, durürdü. Bu bâsiretkârane birşey değildi. An- cak Ömer paşa Ruslarla muharebe lü- zumunu ileri sürerken bunu Osmanlı devletinin bir hakkını veya haysiyeti- ni muhafaza yolunda ihtiyar edeceği bir zaruret olarak telâkki etmezdi; Ba- biâli üstünde pek uzun zamanlardan» beri tazyiki devam eden bir ecnebi nü- fuzun kırılmasına yarıyacak ve mü. sald firsat ele geçince kaçırılmaması icap edecek mesud bir hâdise sayardı! İki devletin askeri kuvvetlerini mu- kayese ederek Osmanlı ordusu için Ruslardan çekinecek bir sebep bulun- madığını iddia eder, Rusların Macar. lara galebesini general Paskiyeviç ile münasebette bulunan bir Macar ku- mandamının hiyanetine atfeylerdi. Askerlik hayatında nâil olduğu mu- vaffakıyetlerle nefsine itimadı artmış, kendi kıymeti nazarında yükselmişti, O artık kendisini Osmanlı devletinin en yüksek askeri addediyor, serâsker. liğe tayin edilmemesini kadirnaşinas. lık sayarak hükümetin en yüksek ma- kamlarında bulunanlara atıp tutuyor- du! Avrupa generallerile boy ölçüşmek istiyordu. Ömer paşa Avusturyalı; Rus- yah generallerden, hattâ Rus generali Paskiyeviçten bile müsaviler gibi bah- seder, bir muharebe meydanında bun- larla hâlâ çarpışamadığına tahassür gösterirdi. Fuad efendi pek ziyade itibar ve hürmet gördüğü Eflâkta çok nüfuz kazanmış, fakat sıhhatini bozmuştu. Sadaret müsteşarlığile İstanbula var- dığından az sonra yerine mümtaz ve azımkâr Ahmed Vefik efendi gönderil. mişti. Bunu müteakip Ömer paşa da İstanbula davet edilerek Bulgaristan ve Bosnada hizmet ifasına memur edilmişti. 1853 ve 54 vakaları, Kırım muhare- besi Ömer paşaya iddialarında hak ka- Soldan rağa: 1 — Âdetin fevkinde. 2 — Nizam - El ve kol atası; 3 — Hesab ve hendese ilmi, 4 — Sikâr - Yanak çukuru. 5 — Hitab edatı - Tersi müstahkem mevki olur - Hicab. 8 — Bakmaktan emir - Abdal, 7 — Leğenin arkadaşı - Kokulu bir ot, 8 Vefi edatı - Romanya parası, 9 — Bir kadın ismi - Kabile, 10 — Kurnaz hayvan - Uzak. Yukarıdan aşağı : 1 — Mikroskop. 2 -. İsyan eden - Vahşi, 3 — Uykuda görülen - Okunuşu mü- rabbe olan iki hari - Kırmızı. 4 — Ek - Düğmenin geçtiği delik. $ — Kirli. 6 — Bir lâvania markasi - Yemekten emir, 7 - Ehillik, 8 — Bütün dünya - Kifayet eder. 9 Zart edatı - Ziyaretçi - Babanin yarım, 0 En büyük - Bir hayvan. Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa : 1 — Turgutreis, 2 — AL, ait, 3 — Hamid, Berk, 4 — Alev, Mas, 5 — Reviş, Ya,6 — Kök, Debağ. 7 — Ada, Falaka, 8 — Lâ, Çolak, $ — En, Aralık, 10 — Çita, Eşik, Yukarıdan aşağı : i — Tahtakale, 2 — Ufa, Ödünç, 3 — Marka, 4 — Gaile, Çat, 5 — Dev, Fora, 6 — Ta, Vidala, 7 — Rib, Şelâle, 8 — Etem, Bakış, 9 — Rayak, KI, 10 — Sak- sağan, Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Kurtuluş caddesinde Necdet Ekrem, Taksim: Nizameddin, Beyoğ- Iu: Kanzuk, Yenişehirde Baronakyan, Bostanbaşında İtimad, Galata; İz met, Kasımpaşa: Vasıf, Hasköy; Ha- Nenoğ'unda Barbut, Fatih: Şehimde- Bakırköy: o İstanbul, Sarıyor: Nuri, Aksaray! Nuri, Beşiktaş: SÜ- leyman Receb, Pener: Emilyadi, Kum- kapı: Lâlellde Haydar, Küçükpazar: Hikmet Cemil, Samatya: Yedikulede 'Teofllos, Alemdar: Ankara caddesin- de Arf Neşet, Şehremini: Ahmed Hamdel, Kadıköy: Altıyolda Merkez, Modada Nejad Sezer, Üsküdar: Çar- şıboyunda İttihad, Eminönü! Mah- mud Cevad, Heybeliada: Halk, Bü- yükada: Şinasi Rıza, Her gece açık eczaneler: Yeniköy, Emirgin, Rumelihisarı, Or- taköy, Amavutköy, Bebek, Beykoz, Paşebshçe ve Anadoluhlsarındaki eo taneler her gece & i Türk parası, kaya gibi sapa- sağlam duruyor. En emin tasar- ruf parası Türk parasıdır. NİŞANTAŞ, KARAKOL KARŞISINDA Saadet Ap. 5. 6 oda ve holü havi bol güneşli kiralık 2 daire, Kalorifer, sı- cak su, Apart. 3 cü dairesine müra- caat. Tel, 43785. * RE Er ear sa zandırdı. Bitaraf münekkidlerin itti. fakile onun hasımlarına faikiyeti sabit oldu. Kırım muharebesinde serdarı ek- remlikle kazandığı şan ve şöhreti yü- zünden artan rakip ve hasımları bün- dan sonra ona hayli üzüntü verdiler; mazuliyet ve menkübiyet zamanlari geçirttiler, Ömer paşanın saçları vaktinden 6y- vel ağarmıştı. Mazuliyet zamanlarında ziraatle iş- tigal ederdi. Askerlik ve ziraatten boş vakit bulunca av kendisi için başlıca bir zevk teşkil ederdi. (Arkası var) RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yâzan: İskender F. Sertelli 'Tefrika No. 195 Aryüs, dumanlı gözlerini yere indirdi: “Ben, Dişi Korsanı seviyorum, dedi, yer yüzünde onun eşi yoktur!,, — Sinyor.. sinyor. ne zaman di - rildin sen? Soğukkanlılığiyle meşhur olan Pe- riklis koşarak kapıya geldi. Şöval- yenin yüzüne dikkatle baktı: Evet.. yanılmıyorum. Aryüs karşımda duruyor. Aryüs gülmeğe başladı: — İki gece cehennemde kaldıktan sonra kurtuldum. Tekrar dünyaya döndüm, dedi, Petro beni Yedikule- deki sarnıçlara atmıştı. Ölmedim, kurtuldum. Periklis eâli bir sevinçle: — Çok memnun oldum, sinyor! de- di. Bu korkunç hikâyeyi Petronun ağandan da dinlemiştim. İmparator sizi arattı. Bulamadılar. Öldüğünü- 26 inandı. Ve onun cezasını verdi. Aryüs, saray nazıriyle kârşılaştı. ğına mermnun olmadı, — Beni gördüğünüzden tora bahsetmeyin! Diye yalvarıyordu. Periklis: — İmparator sizi çok sever, sin- yor! dedi. Eğer eski inadınızda de- vam etmezseniz, istikbeliniz çok par laktır, Aryüs güldü: — Ölmüş bir halde yaşamak da ha zevkli imiş, asalelmeab! Benim yıldızım çoktan sönmüştür. Aryüs maziye karışmış bir şahsiyettir. Dün- yada hiç bir emeli yoktur. Beni unu- tunuz! Aryüs eski Romalı münzeviler gi- bi geziyordu. Örtüsünü boynuna do- ladı. Ve bu sözleri söyler söylemez kapıdan uzaklaştı. Periklis şövalyenin arkasından ba- ğırıyordu: — Ayağıma gelen saadeti çiyneyip geçenlere deli demekten başka ne yapılabilir? Halbuki sen çok akılı bir adamısın... Haydi, benimle bera- ber gel ve seni bekliyen parlak istik- bali ayaklarla çiyneme! Aryüs cevab vermedi.. Saraydan uyazaklaştı. Sinyor impara- Gi Venedik şövalyesi kimi seviyor? Aryüs, imparatorun yeğeninden ümldini kestikten sonra, İçi boş bir su küpü gibi, kuru ve aşksız yaşıya- mazdı. Onun hayatı baştanbaşa aşk maceralarile doluydu. O, Venedikte, Romada, Akdenizin bir çok yerlerin- de sayısız kadınlar sevmiş, fakat bunların hiç birinde sadakat göre- memişti, Arablara esir düşen imparatorun yeğenini sırtında taşıyarak, Kızküle- ! sinden Halice kadar yüze yüze getir. diği halde onu bir daha göremiyen Aryüs, Melik bin Nasirin Bizansa gel- diği günlerde çok garib ve tatmin edilmesi çok güç bir aşkın esiri idi. O, artık soğukkanlı kadınları seve- miyordu, Kadınlarda heyecan üar- yor, cesaret arıyor, dalgalar ve fırti- nalarla boğuşmaktan çekinmiyen kadınlardan hoşlanıyordu. Kendisin- de bu arzuyu duyduğu gündenberi (Dişi korsan) i düşünmeğe başla- Tişti. Aryüs o akşam gene Cibalideki de- nizciler meyhanesine gitti. Bir kö- şeye oturdu. Ve hiç kimseyle konuş- madı, Hacerin geldi. — O ne müthiş, ne cesur bir ka- dındı, dedi, keşki onun yanında kal- saydım, Onu aldatıp tekrar Bizansa dönmekle ne kazandım? Hiç... İm- paratorun yeğenini elde edemedim. AArabların yanında kaldıkça, nasıl ol- sa Haceri avucumun içine alırdım. Zaten onun da bana kalben tema- yülü vardı. Bunu uzaktan uzağa se- ziyordum. Dişi korsan yeryüzünde eşi bulunmuıyan bir kadındı. Şarabını içmeğe başladı: hayal! gözünün önüne — İşte... Gene onun hayali gözü- nün önünde dolaşıyor... Başına Şam kumaşından bir parça sarmış, kes- kin bakışlarile etrafı gözden geçiri- yor... İşte onun gür sesi. Bütün kor- sanların karşısında titrediklerini gö- Tüyorum. O, ölümden, döğüşten, fır. tınadan, hücumden yılmıyan bir in- sandı. Ve eski bir macerayı hatırlıyarak kendi kendine söylendi: — Onların eline esir düştüğüm zâ- man bana çök feha davranmışlardı. Hacer donanmanın başına geçince bütün o kara günleri çarçabuk unut- tum. Hacer bir gün beni çağırdı: «Sen, merd ve cesur, ayni zamanda da kuvvetli bir adamsın! Bacakla. rındaki zincirleri çözüyorum... Fe kat, bana ihanet etmiyeceksini> de- di. Ben, o günden sonra, Arab do nanmasında bir. reis gibi hür yâşi- yordum. Nasıl oldu da şeytana uy- dum. Arablar Bizansa girerse, şüphe yok ki ilk önce beni Kılıçtan geçire cekler: Mavro Yani birdenbire yüksek 365- le bağırdı: — Sinyor, kiminle konuşuyorsun orada? Etrafta oturan denizciler gülüş meğe başladılar. Aryüs cevab verdi: — Ben mi? Ve gülerek ilâve etti: — Dişi korsanla konuşuyorum. Mavro hayretle etrafına bakındı, Dişi korsana benzer bir kimse gö- remedi: — Çok içmişsin, sinyor! ken rüya görüyorsun! dedi, Aryüs elindeki kadehini yere attı: — Şarab getir bana, Mavro! Bu ge- ce bütün içki fıçılarını mideme bo şaltmak istiyorum. Mavro tezgâhtan kalktı, nin yanina gitti; — Ne derdin var, sinyor? Ölümden kurtuldun. Seni bundan sonra şen görmek isteriz. Aryüs:; — Onu seviyorum, dedi, yeryüzün» de onun kadar kendine çeken bir kadın yoktur. — Kimden bahsediyorsun? Aryüs dumanlı gözlerini meyha- neciye çevirdi: — Ondan... Dişi korsandan, Mavro iri göbeğini hoplatarak gül meğe başladı: — Haydi sen şurada uyu biras, sinyor! Çok sarhoş olmuşsun! Dişi korsan sevilecek bir mahlük mudur? Dün ona bir canavar diyen sen de. ğil miydin? — Ben, ö canavarı seviyorum, Mavro! Ben onu aramuğa gideceğim. Aryüs, gerçek, sarhoş olmuştu. Bu sözleri başka bir yerde söyle miş olsaydı, İmparatorun kulağına çabuk eriştirirler ve Aryüs bu yüz. den ceza görebilirdi. Bizans imparatorunun en büyük düşmanı olânbir deniz canavarını sevmek, onu aramağa gitmek... Sekizinci Mlahil bunları duysaydı, Venedik şövalyesinin bir hamlede ağzını kapatmakta tereddüd bilo et mrezdi. z Mavro, Aryüsü güçlükle uyuttu. Muhasaranın son günleri Bi- zans ne halde idi İmparator sekizinci Mihail... Arâbların şehve giremiyeceklerin. den ve nihayet kış bastırınca dönüp gideceklerinden emindi. (Arkası var) Uyanık- Şövalye Yeni tarihi tefrikamız TURAKINA Yazan: İskender P, Sertelii Pek yakında neşre başlıyacağız.

Bu sayıdan diğer sayfalar: