27 Aralık 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

27 Aralık 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“saat dokuzu çaldı. Bir iki dakika son- HER AKŞAM Leman hizmetçisini çağırdı: — Ayşe, dedi, bu gece sen evihe gi- debilirsin... Sana izin veriyorum, Ya» rın öğleye doğru gelirsin... Genç hizmetçi hiç ürnld etmedigi bir zamanda kendisine verilen bu izi- ne hayret etmişti: — Teşekkür ederim efendim... dedi, çıktı, Lâkin halinde derin bir şaşkın- lık vardı. Leman hemen«köşkteki bü- tün pencerelerin perdelerini indirdi. Koca evde derin bir şessizlik vardı. Genç kadın heyecan İçinde idi. Bugün «hayatının en mühim gılgınlığını yapa» caktı. ? Senelerdenberi yalnız yaşamıştı. Hayatına hiç bir erkek ; girmemişti, Fakat bundan aylarca evvel karşısına Hamdi çıkmıştı. İşte o zamandanberi Lemanın bütün hayat programı bir- denbire değişti. Hamdi şimdiye kadar genç kadına hiç bir erkeğin vereme- diği heyecanı duyuruyordu. Genç adamdı, yakışıklı idi. Çok gü- zel konuşuyor, iyi giyiniyordu. Leman, Hamdiyi dinlerken bu erke- ğin kendisini müthiş çılgınlıklara sü- rükliyebileceğini hissediyordu. Nitekim de öyle oldu. Hamdi bir müddettenberi; — Ne olur? diyordu, bir gün sanâ, senin köşküne misafir geleyim. Karşı- Taklı, başbaşa birer çay içelim... Leman Hamdinin bu sözlerine uzun müddet: — Olmaz!,. cevabımı vermişti. Fa kat gün geçtikçe genç” kâdının mu. kâyemeti kırılıyordu. Hamdi: Bir gün sana göleyim. Başbaşa bir çay içelim!... Sözünü © kadar tat- 1 söylüyordu ki, nihayet Leman bu- na: — Peki!,.. Cevabıni verdi. Kararlaştırdılar. Hamdi bu gece Le- mana gelecekti. Leman son derece gü- zel, genç ve yalnız bir Kadın olması- na rağmen şimdiye kadar gayet dedi- kodusuz yaşamıştı. Hayatta en fazla korktuğ'u şey dedikodu idi. Bugüne ge Jinceye kadar hiç kimsenin ağzından, onun hakkında fena bir lâf işitilmiş değildi. Hamdinin kendi evine yapaca- ğı ziyaretin kimse tarafından görül- “memesini istiyordu. Bunun için Ham. diyi gece karanlığı bastıktan sonra ene davet etmişti. Bir aralık genç kadın heyecan için. de pericereye yaklaştı. Perdeyi aralık» Tadı. Dışarıya baktı. Güzel bir sonba- “har akşamı başlıyordu. Biraz sonra hava kararacaktı. Leman yapılacak * “hazırlıklarla meşgul oluyordu. Sofra- nın üzerindeki çiçekleri düzeltti. Oda ya hafifçe bir esans serpti. Şimdi bu sessizlik İçinde oda tam bir âşk dekoru halinde idi. Bir aralık ra Hamdi gelecekti. Nihayet kapı ha- fifçe çalındı. Leman heyecandan bayılacak gibi merdivenlerden İndi. Kapıyı açtı. Korlidordaki elektriği yakmamıştı. Hamdi Karanlıkta içeri» ye süzüldü. Yanyana, hemen hiç birşey konuş- madan yukarıya çıktılar, Oda çiçekler ve serpilen esansla gayet güzel kok- muştu. Masanın başına oturdular. Konuş mağa başladılar. Leman mütemadi. yen soruyordu: — Acaba seni buraya gelirken kim- Se gördü mü Hamdi? — Merak etme yavrum... Kimse görs medi. Mahir bir hırsız gibi kapına yak- laştım. — Eğer birisi gördü ise, senin bu- raya geldiğin farkolundu ise mahvol- düm Hamdi. N — Seni temin ederim ki kimse gör- medi Leman... — Bilirsin ya, dedikodudan ne de- zevce korkarım. , — Fakat nafile yere endişe ediyor- sun. Koruşmalarının en tatlı yerlerine gelmişlerdi, Birdenbire aşağıda, bah- çe tarafında bir gürültü öldü. Leman büyük bir korku içinde; -—- Duydun mu? deği. Hamdi de kulak kabartmıştı; — Evet... Bir gürüllü var... İkisi de kulak keslimişlerdi. Bir müddet sokak tarafından: -- Koşun... Bu taraftan koşun... — Yetişin... Duvardan atladı... — Öbür tarafı kestirirsek herifi ya» Kalarız... Temanın kalbi heyecandan parça. İNME SAANMN İcabında günde $ kaşe alınabilir. ARNA AMMAN) nız kırmızı elbise giymiş cüceler ba. AŞK GECESİ lanacakmış gibi atıyordu. Hamdiye sordu: — Acaba hırsız mi kovalıyorlar?... Biraz sonra Lemanın köşkünün ka- pası acı acı çalınmağa başladı. Genç kadın: -— Bizim kapı!.. dedi. Hamdi cevap verdi: — Aldırma... Açma... Çalarlar, ça- larlar, giderler... Fakat dışarıdakiler kapıyı âdeta yı- karcasına çalıyorlardı. Leman! — Olmıydeak... Herhalde hırsız bi. zim eve girdi. Gidip bakmalıyım!.. Diyerek aşağıya indi. Kapıyı açtı. Gelen mahallenin bek- çisi: — Efendim. dedi, sizin bahçe duva- rını birisi aştı. İçeri girdi. Onu arayıp hirsizi yakalamalı... Leman ne söyliyeceğini şaşırmıştı; — Hayır... dedi, hırsız mırsız gir- medi bizim eve,.. Aramağa da lüzum Bekçi: — Aman efendim, dedi, gözümüzle gördük... Hem yalnız ben değil sokak- ta birçok kimseler gördü. Şimdi Lemanın da içine bir korku girmişti. Aklına bir fikir geldi. Bek- çiye: — Bir dakika bekleyiniz... dedi. Sonra yukarıya koştu. Heyecan için. de kendisini bekliyen Hamdiye: — Sen, dedi, şu benim karyolamın altına gir... Hamadiyi buraya girdikten sonra Le. man aşağıya Indi. Bekçiye: — Gelin, evi arayın... dedi. Bekçi aşağı katı ararken bir aralık gözü küçük bir kapıya ilişti. Burası kömürlüktü. Bekçi kapıyı açtı. Elin- deki elektrik lâmbasını yaktı. Kömür- Tükte genç bir adam vardı. Bekçi onu kolundan yakalıyarak dışarıya çıkar- dı. Genç adam: — Vallahi ben hırsız değilim!... di. yordu, burada Ayşe adında bir hizmet çi var. Onunla sevişiyoruz. Bazı gece- ler böyle duvardan atlayıp içeri girer. dim. Bu gece de öyle yapacaktım... di- ye bağırıyordu. Bekçi adamı karakola götürdü. Le- man yukarıya Hamdinin yanına dön. müştü. Fakat ikisinin de sinirleri o de- rece bfzulmuştu ki Leman Hamdiye: — Rica ederim Hamdi... Yalvarırım hemen git... Fena halde asabım bozul- muştu. Günlerdenberi bekledikleri aşk gece- si hizmetçinin âşığı yüzünden berbad olmuştu. Hikmet Feridun Es Posta fttihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Atires tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. 237 129 949 1200 Va. 588 7231215 1435 1647 1826 Idarehane: Babsili civarı Acımusluk sokak No, 13 1, Suphi Şenses İdrar yolları hastalıkları mütehassıs Beyoğlu Yıldız sineması karşısı Lekler apartıman. Fakirlere parasız. Tel, 43924 Pyar EN Türkiye Radyodifözyon Postalari DALGA UZUNLUĞU 5 » ** 1689m. 189 Kes. 120 Ew. T.A G I974m. 15195 Kes 20 Kw. T.A P, 3170m S485 Kos 20 Kw. ANKARA RADYOSU TÜRKİYE SAATİLE Salı 27/12/3938 1230: Müzik (büyük bir viriüozun plâk- ları), 13: Saat, ajans haberleri ve Meteof Ankara, 13,10: Müzik (valsler - Pl), 13,25 - 14: 'Türk müziği (şarkılar - Pİ), 18,30: Müzik (Çigan ve saire), 1855: Ko- nuşma (hukuk ilmi yayma kurumu), 19,10: Saat, ajans, meteoroloji ve ziraat borsası haberleri, 19,25: 'Türk müziği Odu- hüyyer faslı - incesaz) 20: Tersil - BOŞ BEŞİK VE KUŞ - milli piyes - Yazan: (Ekrem Reşit) İstanbul konsoryatuvaş müdürü (Yusuf Ziya Demircinin eserin- den alınmıştır) Temsil esnasında balk türküleri ve yurd havsları çalınacaktır, 2130: Konuşma (Türkiye postası), 2145: Saat, Esham, Tahvilât ve Kambiyo - nukud borsası fintleri, 2155: Türk mürf- gi (muhtelif şarkıları) 1 - Sozinik şar- kı - Zevz ne ise - (Refik Manyasi), 2 - Suzinik şarkı - Beni bizar ederken ser- zenişlerin (Hacı Arif bey), 3 - Suzinik şarkı - Sevdim seveli (Zeki Arif), 4 - Kürdili şarkı - Akşam güneşi (Osman Ni- kad), 5 . Kürdili şarkı - Sırma saçların (Hacı Arif), 6 - 'Türkü - hicazkâr - Big bahçıvan, Okuyan » Müzeyyen Sena, Ça- lanlar - Vecihe, Cevdet Kozan, Kemal Niyazi Ceyhun, 2220: Müzik (küçük or- kestra) 1 - Die Gelsha (8. Jones), 2 - Beli Binet Flasehe Mosel (E. May), 3 - Dream ot Yesterday (FP. Humphries), Rus- sisher marş (EB. Oflsmi, 5 (A. Rubinstein), 9 - Die Veber (J. Lanner), 7 - Pizza de Popolo (Prederiksen), 2825: Müzik (Aryalar), 2345 - 24: Son'baberled ve yarınki program, Saat de Hamburg 20 salon muzikası — Leipzig 20 askeri muzika — Budap, 19 denberi Lohengrin operası — “Kovno 2030 kon- ser — Londra 20,25 orkestra — M. Ceneri 20 bafif muzika — Oslo 20,35 Norveç mu- zikası — Rad. Paris 20,15 viyolonsel — Varşova 20 karışık muzika. Saat ?*Xde Kolonya 21,10 - 1 dans — Könlgsbe, Berlin, Leipzig 21,10 dahs — Saarbr. 21.10 orkestra — Ştutig. 21.10 hafif muzika — Athlone 2145 ttât — Bari 21,i5 Yunan- ca neşriyat — Belgrad 2130 salon muzi- kası — Budap. 21 operaya devam — Budap If 21,29 piyanö — Bükreş 21 senfon. konser — Droltviç 21 hafif muzi- ka — Helsingfors 21.15 piyano — Milk vers, | 2155 hafif muzika — Kopenhag 21 orkesira — Londra 2130 Şubert şar- kıları — Lüksemburg 2130 hafif muzl- ka — Milâno 21,15 piyano — Rad. Paris 21 karışık muzika — Stokholm 2130 or- © kestrş — Varşova 21 - 2430 «Sihirli Sa- İN Saat 22'de Berlin, Königsbg. ve.Leipzig 22 dansa devam — Kolonya 21 dansa devam — Münih 22.10 orkestra — Ştutte., Breslar, Prankit. 22 büyük konser — Florans 22,10 orkestra — Grenoble, Bordo, 2330 « 2430 karışık muzika — Lüksemburg 22 orkestralar — Nis 2230 opera — Pa- ris - Eyfel, Montpellier 2230 - 2430 konser — Rennes 2230 opcra — Roma 22 Massenet'nin «Verter» operası — Scottish » Reg. 22 orkestra — Rad. Toulouse 2245 hafif muzika — Varşova 27 oporaya devam. 5 Saat 23 de Kolonya 1 e kadar dansa devam — Königsbg. 2335 -1 konser — Saarbr. 70 salan müzikası — Şlutig. 7335 ha- f£ muzika — Viyana 2335 piyano — Di- ger Alman istasyonları 2330 - I Ham- burgdan naklen dans — Budap. 2350 çingene çalgısı — Bükreş 23,15 konser — Droltviç 23,40 - 2440 solistler konseri — Helsingfors 23,10 - 24 konser — Hilvesr. 1 23 orkestra — Kopenhag 2330 salon mu- zikası — Milâno 2315 solistler — Nis operaya devam — Roma 23 operaya de- vam. burğdan naklen dans ve hafif muzika — Florans 24 dans — HMiivers. I 2420 Macar murlkası — Kopenhag 24,15 - 130 dans — Londra 24,20 - 130 dans — Lüksemburg 2450 - 130 dans — Milâno M dans — Roma 24 operaya deyam — Rad. Toulouse 2425 hafif muzika — Graz, Berlin 1-4 gece muzikası — Ştuttg. va Frankft. 1-3 gece konseri, 3 - 4 Graz'dan nakli, a mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. * İNEVROZI Baş, Diş, Nezle, Grip Komatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarinizi derhal keser. TARİHİ TURAKINA Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ ROMAN Tefrika No, 10 Vezir, Uygur beyi ile hararetli bir müzakere yaparken cüce, anahtarı koynuna atmıştı Vezirin yanındaki anahtarı çal maktan-başka ne yapabilirdi? Akay erkek değildi ki, Suboya baş- ka türlü yardımda bulunsun. O, ni- hayet bin bir baskı altında yaşayan kimsesiz bir kızdı. Akay: — Gök Tanrıdan başka beni koru yacak kimsem yok. Diyor ve Tanrıya: — Sen bana yardım et. Suboyu şu felâketten kurtarayım. Diye yalvarıyordu. Akayın yardım gördüğü bir tek adam vardı: Yeşil cüce: Onu gece yarısı Subonun odasma götüren cüce idi bu. Yeşil cüce, Akayı acırdı, — Merak etmel Sana yardım ede- ceğim. * Ne istiyorsan “yapacağımı. çok sever, On& Diyerek, her gün Akayı teselli ederdi. Bir gün Akay, cüceye: — Vezirdeki anahtarı istiyorum, dedi, başka bir dileğim yok senden. Bana bu iyiliği yaparsan, seni ölün. | ceye kadar unutmıyacağım. Ve bü. tün mücevherlerimi sana vereceğim. Akayın çak mücevheri vardı. Cü- ce bu vaadi duyunca, Akaya daha fazla sarılmıştı. Cücenin zaten en zayıf tarafı, paradan ziyade mücev- here düşkün olması idi. O, Akayın kollarında ve göğsünde ışıldayan mü- cevherleri gördükçe, içinden: «Ah, şunlardan biri benim olsa.» diye söy» lenirdi. — İşte, şimdi onlardan bir çoğu benim olacak.. diye seviniyordu. Yeşil cüce, zindanın anahtarını çâ- Wp Akaya getirecekti. Genç kıza söz vermişti... Fakat, bu işi yapmak ta kolay değildi. Çutsay, zindan aneh- tarını ( çaldırırsa, imparatoriçenin Yeşil cüce kendi kendine: — Bundan bana ne... Çutsay dü- şerse, başkası gelir. Ben gene saray cücesi olarak kalacak değil miyim? Hiç olmazsa, Akayın gönlünü sevin- dirir, mücevherleri alırım, diyordu. Yeşil cüce, Akaya söz verdiği da- kikadanberi anahtara ogözkoymuş- tu. Onu çalmak için fırsat kolluyor. du. Zindanın anahtarı, Çutsayın oda- sında ve Çutsayın oturduğu minde- rin altında duruyordu. Cüce bu anahtarı göziyle görmüştü. Vezir her gün saraydaki odasına gelir, bu minderin üstüne oturur, hü- kümet işlerile burada meşgul olurdu. Vezir işini bitirip gideceği zaman imparatoriçeye haber gönderir, bir emri olup olmadığını sorar ve Tura- kina: — Git... Derse, çıkıp giderdi. Vezir odasından çıkarken, kapıda» ki nöbetçisi kapıyı kilitler, üzerine sürgüsünü çeker ve vezir yökken nöbet beklemezdi. Vezirin çalışma odasına gösterilen bu ihtimamın sebebi vardı: Bir çok devletler ve prensliklerle yapılan mu- ahedeler ve muhsbereler bu odada iki büyük demir kapaklı sandık için- de saklanırdı. Bu sandığın birisi Cengiz han tarafından yapılmış, son- ra işler büyüyerek, Oktay han da ikinci bir sandık yaptırmıştı. Bu san- dıkların biri vezirin sağında, diğeri solunda, dururdu. Vezir sarayda çalışırken, cüceler- den maada hiç kimse vezir odasına serbesçe girip çıkamazdı. Cüceler bu hizmeti nöbetle yaparlardı. O gün vezire hizmet etmek sırası Yeşil cü- cenindi, Yeşil cüce o gün ne yapıp yapa- cak, minderin altındaki anahtarı çal- mağa çalışacaktı. Cüceler yedi türlü elbise giyerler» di. Bunlardan her biri bir başka renkli elbise giyerdi. Bu, eski bir Moğol âdetiydi. Cengiz hen kırmızı elbiseden hoşlanırdı. Hizmetine yal kardı. Oktay han cücelerine safi elbise — giydirmişti. Turakina, renkten hoşlandığı için baş cücelere yeşil elbise giydirmeğe (başlamıştı. Yedi tane baş cüce vardı, Bundan başka Moğol sarayında oluüz cüce der ha bulunur, bunlar baş cücelerin emri altında çalışırlardı. Cücelerin vazifesi sarayda olup bitenleri S0 ati saatine imparatora haber vef mekten ibaretti. Turakina Moğol tahtma oturunca, cücelerin sayısını arttırmıştı. Yeşil cüceler, 'Turakinm nın sadık bendeleriydi. Cücelerin ihaneti sabil oluncs, çok ağır cezalara çarpılırlardı. Ceza görecek cüceyi çırçıplak soyarlar, dk ger cücelerin önünde vücudüne kız- gın yağlar dökerek, bağırta bağırta haşlayıp öldürürlerdi. Cüceler bu ce zaya çarpılmamak için, Moğol tah- tında kim oturursa, ona sadık kak moağa ant içerler ve ona hizmet eder» lerdi, Yeşil cüce, imparatoriçeye ihane tin ne demek olduğunu, bu iş mey“ dana çıkacak olursa ne ağır ceza gö- receğini biliyordu. Fakat, Akay, Ye şil cüceyi şöyle kandırmıştı; «— Anahisrı çalıp bana verecek- sin... “Ondan ötesine karışmıyacak- sınl Bunu senden ve benden başkâ kimse bilmiyecek. . Korkulacak hiç bir şey yok. Anahtarı getirdiğin da- kikada, istediğin mücevherlere kavur» şacaksın!s Yeşil cüce çok düşündü. Doluya koydu, boşa koydu ve nihayet bu işte kendisi için hiç bir tehlike göre- medi, — Aksi çıkarsa, anahtarı çaldığı: mı inkâr ederim. Anahtarı Akay çalmıştır... Bana iftira ediyor, derim. Diyerek, son kararını verdi, O gün nöbetçiydi, vezirin odasına girdi. minderin altında duran - anahtarın ucuna gözü İlişti. Vezir, Uygur beylerinden biriyle mühim bir mesele üzerinde çok hâ rTaretli konuşuyordu. Uygur beyi: — Karakurum koyun tacirleri bi- ze hile yapıyorlar, diyordu. Satlk- ları koyunların oyünlerini kırpıyor” lar... Bu yünleri ayrıca sahıp pars kazanıyorlar. Cengiz han zamanın- da böyle hileler yapılmazdı. Bunun önüne o geçmezseniz, Karakurumla alışverişi kesmeğe mecbur olacağız. Çutsay, Uygur beyinin dileklerini dinledikten sonra: — Hakkın var... Ben bu hilenin önüne geçeceğim, diye cevab veri- yordu. Fakat, bizim de sizin satıcı” larınızdan şikâyetimiz var. Yurdu” nuzda çıkan nfyonlara toprak karış- tınp Karakurumda satıyorlar. Bu yüzden her gün bir çok şikâyetler, gürültüler oluyor, Siz de bunun önü- ne geçmelisiniz! Yeşil cüce bu sırada minderin ke- narını düzeltiyormuş gibi, yere eğik di. ve vezire sezdirmeden, parmağı- nın uciyle anahtarı çekti, koynuna koydu. Tekrar eski durduğu yere döndü. Taş odanın anahtarı şimdi cüce- nin koynunda duruyordu. Vezir bir aralık cüceye seslendi: — Bize iki şerbet getir. Cüce dışarıya çıktı. Vezire hizme$ eden bir cariyaye Çulsayın emrini söyledi. Ve bu fırsattan istilade ede rek, derhal Akayın odasına koştu. Akay odasında, kendi büyüttüğü tavus kuşuna yem veriyordu... Cüce- nin telâşla geldiğini görünce yerin- den fırladı: — Ne var böyle, tıkanacak gibi soluyorsun? İmparatoriçe beni mi çağırıyor yoksa..? Cüce kapıyı sürmeledi. — Anahtarı çaldım, Akay! Saray da ilk defa hırsızlık yaptım... Salın beni ele verme! Ve koynunda sâkladığı anahtari uzattı: (Arkası var), ML İDİM la li

Bu sayıdan diğer sayfalar: