7 Ocak 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

7 Ocak 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Barınma odasında 1 saat Odadaki çocuklar nasıl vakit — Çandarlıda, - pm g Ti me EİN arı am zelzeleden evleri yıkılanların hepsi geçiriyorlar ve neler anlatıyorlar başka vetkere yerleştirildi “ Fatihteki yeni yolda elektriğin altında biribirimize sokulur annemizi beklerdik ,, Fatih Barındırma odasında çocuklar oyun oynarken ve derse çalışırken Eski günlerde falaka alında cani Çıkarılan çocuk bugün için en esaslı Çalışma mevzularımızdan birini teş- kil ediyor. İşte çocuk kurtarma yur- du, çocuk himaye heyetleri, çocuk tiyatrosu, çocuk haftaları Sultanah »- meddeki çocuk kütübhanesi ve ni- hayet anaları babaları işte bulunan mektebli çocuklar için barınma oda- ları Dün bu barınma odalarından bi- rini gezdim. Fatihte 13 üncü ilk mektebin bahçesinde geniş bir sa- lon.. etrafta sıralar... Orta yerde bir Pingpong maması... Genç bir öğretmen masasınm bâ- $ındarı çocuklara sesleniyor: — Mecmuası, kitabı olmuyan gelip Çocuk mecmuaları, çocuk kitabla- rı birer birer küçüklere dağıtılıyor. Bir çok mekteblerden bu barınma odasına gelen çocükların hayatı ha- kiki bir romandır. TÂ yanıbaşımda boyuna göre tıpa- tap gelen alçacık sırasında oturan iri yeşil gözlü altı yedi yaşında zeki bakışlı bir kiz... Sararmış buğday başağı rengindeki saçlarının evde kesildiği şeklinden belli... Sivri çe- nesini minimini svucunun içine al Miş, incecik kaşlarını çatmış, büyük bir ciddiyetle önündeki kitabı okuyor. Yanına yaklaştım. Söz açmak için evvelâ adını sordum: — Hayriye Kayhan Edirnekapı civarında, Çukurbos- tanda oturuyormuş. Yanındaki he men hemen aylı yaşta görünen kü- çük kız da kardeşi imiş — Baban ne iş yapıyor? diye sor- Gum. Gözlerini verdi: — Öldü — Annen? — Cibalide, tütün fabr Mışıyor.... — Kaçta eve geliyor, — Gece... Hava karardıktan son- Ta... - Peki Hayriye... Bu barınma oda- Yarı açılmadan evvel, sen mekteb- den çıkınca ne yapardın? — Annem bize evin anahtarını ve- riyordu. Amma anahtar büyük, ki- Ud de büyük. Kapıyı açamıyorduk. Sonra birisine açtırsak bile evde kor- kuyorduk. Elektrik yok... Onun için kârdeşimle beraber sokakta annemi bekliyorduk. Bizim evin arka târa- fında «Yeniyol diyorlar, büyük bir sokak var... Sokakta da büyük elek- trikler var. Elekiriderden birinin sltında otürüyorduk, Kardeşimle ko- dedi yere indirerek cevab da ça- | nuşuyorduk. Bazı bazı derse bakıyor- duk... Annem gelinceye kadar... Annem, bizi o elektriğin altından alır eve götürürdü. — Üşümez mi idiniz sokakta? — O kadar üşümezdik... Birbiri- mize sokulurduk... Yağmur yağdığı zaman İena işte... Hayatımda ilk defa zengin olma- dığıma küçük Hayriye Kayhanla ko- nuşurken yandımi. Bir sokak lâbma- sı altında birbirine sokularak, işten dönen annelerini bekliyen iki küçük / kız karşısında zengin olmamak ha- | kikaten yanılacak bir şeydi. Hayriyeye sordum: — Peki hasta olduğunuuz zaman | annen işe gider mi idi? — Giderdi ya... Ne yapsın?... Kar- deşim husta olunca ben mektebe git- mem ona bakarım... Amma ben has- ta olümca... Hayriye Kayhan birderibire sustu. Kardeşine baktı. Ben sordum: — Evet sen hasta olunca ne olu- yor? — Kardeşim hiç gitmemezlik et. mez. Ben hasta olunca yalnızbaşıma evde kalırım... Kardeşi Hayriyenin bu sözü öze. rine önüne baktı. Bu iki Kız karde- şin arkasında: bir küçük kız daha oturuyordu. Ona sordum; — Senin adın ne? Acele acele cevab verdi; — Bergüzar Tarakçı... Onun da babası yok. Annesi iplik fabrikasında çalışıyor. O da eve ha- va karadıktan sonra geliyormuş... Annesine hak veriyor — Ne yapsm?. diyor, yor. - Sen de-anneni sokakta mı bek- liyordun? — Sokakta... Amma ben şubenin önünde dururdum.. — Ne şubesinin? — Bilmem... Şube İşte... Maliye şubesi mi? Başka şube mi bilmiyo. rum... — Niçin şubenin önünde duru- yordun? — Şubenin saçağı var... Yağmur yağınca ıslanmıyordum. Annem orü- dan geliyor, beni alıyordu. Amma şubenin önü taştan... Ayağıma 8o- ğuk geçmesin diye orada bir yemişçi bana küçükbir sandık vermişti. Portakal sandığı imiş... Onun üstün- | de bekliyordum, Annem gelince san- dığı yemişçiye bırakıyordum. oMek- tebden çıkınca gelip tekrar tahta sandığı &liyordum... Bergüzar Tarakçının yanında Ni- hal Akbay oturuyordu. O da anlatma» yaya geli- ğa başladı: -— Babam esans satar. Küçük bir cam kutusu var... Her yeri gezer... Annem çamaşıra, tahta silmeğe gi- der. Haftada dört beş gün iş bulur. — Sen ne yapıyorsun? Mektebden çıktıktan sonra nöreye gidiyordun? — Bir arkadaşım var, İsmi Fik- ret... Onların evine gidiyordum. Orâ- da kalabalık... Bana bir şey söylemiyor- lardı amma ben doğrusu her gün onlara gitmeğe utanıyordum. — Ya hasta olduğun zaman Nihal? — Gene Fikretlerde yatıyordum. gündüzleri... Akşam olunca annem beni gelip alıyordu. Yanımızda Yusuf Günay adında bir erkek çocuğu..: Oda aşağı yuka- rı ayni vaziyette... Elindeki çocuk kitabını karıştırırken: Burası çok iyi... âiyordu, mek- teb kitablarından başka ben ilk defa elime böyle bir kitab aldım. Barınma odasının dışında kapr dan içeriye hayran hüyran bakan bir çocuk nazarı dikkatime çarptı. He- nüz mektebden çıkmış, çantası elin- de eve gidecekti. Fakat evine gitme- den evvel barınma odasına merakla bakmağı kurmuş olacaktı, Sordum: — Bu çocuk kim? — Onun babası yoktur. Annesi İş- çi... Barınma odasına almak İstedik, girmedi, — Sebeb? Kendisini dinleyebilirsiniz. Çocuğun yanına yaklaştım. dum: — Sen niçin barınma odasına gir- medin. Herkes girmek için bu kadar Sor- uğraşıyor... Bir büyükadam tavrile? — Ben nasıl girerim?.. dedi, benim biri bir buçuk yaşında, öteki dört buçuk yaşında iki kardeşim var. Mek- tebden çıkınca onlara ben bakarım. Merakla sordum: — Şimdi onları ne yaptın? — Eve kilitledim!... Sonra ilâve etti: — Büyüğü küçüğüne bakar, Zaten şimdi bende hemen eye gideceğim Boyu pek küçüktü, Sordum: — Sen eve nasil giriyorsun? Arka cebinden Koskocaman bir eş- ki zaman amahtarı çıkardı: — İşte anahtarım!... dedi, Anaları babaları işte olan küçük- lerin en büyük derdi evde kâpı aça cak kimse bulunamaması,.. Halbuki bu küçük o mesele halletmişti, — Her gün böyle mi yaparsın? — Evet, her gün böyle yaparım.. Sabâhleyin onları Kilitler çıkarım, oturuyordum. Amma onlar da | Yıkılan 33 ve yeniden yaptırılacak, hasara uğrıyan 52 ev de tamir edilecek Çandarlı nahiyesinin mer kezi ve Çandarlı kalesi İzmir (Akşam) — 1928 senesi ipti- dalarında bir gece yarısı İzmirde vu- kubulan büyük zelzele bir çok evlerin yıkılmasına, bir çok vatandaşların an- kaz altında kalarak ölümüne sebe- biyet vermişti. Bu hadisenin üzerin- den tamam on yıl geçtikten sonra yine yeni senenin ilk günlerinde ol- dukça şiddetli bir zelzele hissedildi. Bu defaki zelzele de oldukça şiddetli vukubulmuş, fakat İzmirde bina yi- kılması, insan ölmesi gibi hadiselere sebebiyet vermemiştir. İzmirde bina yıkılmamışa da Dikili kazasının Çandarlı nahiyesinde tamam 85 ev yıkılmış, bu evlerde oturan halk, açıkta kalmıştır. İzmir vilâyetinde havaların fevkal- Ade değişik vaziyette, kâh yağmurlu, kâh fevkalâde soğuk devam ettiği bu günlerde 85 ailenin açıkta kalması fevkalâde mühim bir hadisedir. Fa kat vali B. Fazlı Güleçin hadise ye- rine acele giderek yaptığı tedkikler neticesinde açıkta kalan bütün âile- ler, yeni yaptırılmış olan göçmen ev- lerine ve halktan evleri yıkılmamış, müsald bulunmuş olanların evlerine yerleştirilmişlerdir. Açıkta kimse kal- mamıştır. İzmirin on yıl evvelki büyük zel- zelesi, tamam on beş gün muhtelif famlalarla devam etmiş, haik evlerine girememiş ve on beş gün evlerinden aldıkları yatak, yorganları, salr ör- tüleri parklara, büyük caddelere yar yarak oralarda yatıp kalkmışlardı. Çünkü devam eden zelzelelerin za- man zaman yeni yeni binaları yıktığı görülmüştü. İzmir ve civarı, tarihte zelzeleden çok mühim zararlar görmüştür. (İz- mirin tarihi) adındaki eserde İzmir şehrinin şimdiye kadar harb ve muh- telif zelzelelerde (22) defa yıkıldığı ve yeniden inşa edildiği mukayyeddir. Hattâ milâddan evvel Efes şehrinde 1,55 milyon nüfus vardı. Bu büyük ve | meşhur şehir, bir zelzele neticesinde tamamen harap olmuş, heykeller, &bideler zelzelenin şiddetinden yer- lerinden kopup havalanarak tâ uzak- lara düşmüş, ankaz altında kalan binlerce insanı şehirde gömecek sağ kimse kalmadığı için, daha doğrusu pek az kimse kaldığı için taaffün eden cesedler yüzünden kolera baş | göstermişti. İzmir bölgesinde zelzelenin en çok tahribat yaptığı Dikili kazasının ar idm mektebden dönünce hemen eve gi- derim. Şimdi siz gelin de benim yerimde olup ikinci defa zengin olmadığınıza yanmayınız. Barınma odaları son zamanlarda yaptığımız en güzel, en yerinde bir iştir. Bu çocuklara odada yemek te veriliyor. Saat yediye kadar barınma adasında Kalan çocuklar hem oynu- yorlar. hem de ertesi günkü dersle- rimi muallimlerin nezareti altında ha- zırhyorlar. Şimdi başka bir şey | dedüşünülü- yor. Halleri v de, fakat ananın babe dolayisile çocuk için tetkikat yapılmktadır, ar YA ir ia nahiyesi, tarihi ve eski bir kasabadır. Eski bir kalesi vardır. Kale civarındaki evlerin çoğu, eski şekilde inşa edilmiş, zamanla harap hale gelmiştir. Bu zelzeleden kısmen ve tamaman yıkılan evler, Çandarlı kalesi civarındaki evlerdir. Nahiye merkezi 3500 nuhusludur. Büyük bir plâjı vardır. Son yıllarda Berga- ma kermesi münasebetile Çandarlı plâjı büyük bir revaç kazanmağa baş- lamıştır. Nahiye halkı çalışkan ve ço- ğu çifçi göçmenlerden mürekkeptir. Balkan harbinden sonra bu nahiyeye bir çok muhacir ve mübadli gelmiş, hepsi de iskân görmüş, müstahsil ha- le gelmiştir. Yerli halk, muhacir ek- seriyeti içinde azdır denilebilir. Vali B, Fazlı Güleçin yerinde yap- tığı tedkiklerde tamaman yıkılan 33 evin yeniden inşası, kismen yıkık mış ve tamirle içinde oturulabilecek olan 52 evin de tamiri kararlaştırn- mıştır. Halk, taş ve kirecini derhal hazırlıyacak, vilâyet bütçesinden 5000 Mira yardım yapılarak yıkılan evlerin inşasına hemen başlanacaktır. Buraya gelen haberlere göre zelz€- nin vukubulduğu gün halk çok kork- muştur. Herkes sıcak yatağında ya- tarken yer altından gürültülerle baş- layan şiddetli zelzele, evleri bir beşik gibi sallamağa başlamıştır. Korku içinde uyanarak yataklarından fırla- yan halk, evlerinden sokağa çıktıkları vakıt zelzelenin hâlâ devam ettiğini görmüşlerdir. Zelzele geçip te korku zail olunca, herkes ana, babasını, akrabasını araş- tırmağa başlamıştır. Zabıta, halkın ankaz altında kalan eşyasının sahip- lerinden başka ellere geçmesine, ça- Uhnmasına mâni olacak tedbirleri ak mıştır. Zelzele, Ege mıntakasında umumi şekilde, bilhassa Manisa ve Torbalıda şiddetli hissedilmiştir. Nü- fusça, hayvanca hiç bir zarar ölmör mıştır, İzmir borsa binası genişletilecek İzmir (Akşam) — İzmir borsa bi- nası salonları, yirmi bin lira sarfile genişletilecektir. Gelecek yıldan it ren incir mahsulünün borsada nümu- ne üzerinden satılması borsa idare he- i yetince kararlaştırılmıştır. Ayrıca tü. tün mahsulünün de borsada satılması ei olmıyan âileler de bundan İstifade etmek istiyorlar. Şöyle bir tasavvur var: Bu gibi ailelerden çocukları hk mâye heyetine ayda bir iki ira gibi cüzi bir para alınırsa, pek âlâ bu ba- rınma Odalarından İstifade edebi- lirler. Bu suretle 7 ye kadar mekteb ne- zaretinde kalan bir çocuk ancsk yatmak İçin evine gidecek ve her aile ayda. bir, iki lira ile çocuğuna âdeta pi bir mekteb hayatı temin olacak. Yazımı bitirirken memleket zen- ne tavsiye ederim, Bir gün bir a4 Odasına uğrasınlar ve ora- si çocuklarlsr gürüşsünler. .. Hikmet Feridun Es

Bu sayıdan diğer sayfalar: