18 Ocak 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

18 Ocak 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hizmetçi içeriye girdi: — Size bir mektup geldi... Diyerek Müjgâna uzun bir zarf u- zatı, Genç kadın mektubu aldı, açtı. Bir göz atlı, Rahmidendi. Müjgün gü- lümsedi, Rahmi altı yedi aydanberi etrafında pervaneler gibi dönüyordu. Delikanlı, genç kadına kendisi için her türlü çılgınlığı yapabileceğini söylü- yordu. Rahmide çılgıncasına âşık ol- muş bir adam hali vardı. Müjgân mektubu okumağa başladı. Rahmi öyle şeyler yazıyordu ki, müj- gün okudukça gülüyordu. Genç adam mektubunun bir yerinde diyordu ki: «Eski âşıklara döndüm. iştihadan ke- sildim. Hiç yemek yiyemiyorum. otur- duğum sofradan iki lokma yiyip kal- kıyorum. Geceleri uyuyamıyorum. Sa- baha kadar hep seni düşünüyorum. Neşem kalmadı. Âdeta gülmeği unut- tum. Eğlenemiyorum, gezemiyorum. Başımın içinde yalnız ve sadece sen varsın. Benimi için dünya senden iba- ret...» Genç kadın bu satırları okuduktan Sonra kendi kendine: «Galiba doğru söylüyor, dedi, bir in- san bu kadar şey uyduramaz.» Bun- dân sonra da Rahmiye âdet acıdı. Hakikaten bu genç adama karşı altı aydanberi çok zalimce haveket etmiş- ti. Fakat Müjgân kendisini haklı bu- luyordu. Çünkü erkeklere karşı hiç itimadı yoktu. Müjgân erkeklerin, ka- dınları aldatmağa memur mahlüklar olarak yaratıldığına kani idi. Bunun için Rahminin ateşli sözlerine de uzun müddet inanmamıştı, Halbuki şimdi yavaş yavaş Rahmi- nin samimiyetine inanmağa başlıyor- du. Genç kadın da artık yalnız yaşa maktanı bıkmıştı. O da kendisini ha. * kiki bir aşkla seven bir erkek ariyor- du. Nihayet bu erkek de işte karşısına çıkmıştı. Müjgân bunları düşünürken telefon çalındı. En samimi arkadaşı Selma t6- Jelon ediyordu: — Müjgân, diyordu, bu akşam be- nini doğduğum gün... Kocamla bera- ber bir lokantada yemek yiyeceğiz. Oradan da bir bâra gideceğiz. Sen de gesene... Her sene doğum gününde evde oturuyor, eğleniyorduk. Bu sene de böyle yapalım... dedik, gelir misin? Müjgân cevap verdi: — Gelirim... Gelirim!... Akşam üstü Müjgân giyindi, kuşan. dı. Selmanın evine gitti . Hep birden kalktılar. Bir otomobile bindiler. Bey- oğlunda yemekleri ile meşhur bir lo- kantaya gittiler, Bir masaya oturdu- lar. Yemeklerini ısmarladılar. Arkalarındaki masada iki erkek ko- nuşuyordu. Birdenbire Müjgânın içi- ne bir heyecan düştü. Konuşan erkek. lerden birinin sesini (tanımıştı. Bu Rah- mi idi. Genç kadın yavaşça başını çevirdi, baktı, Evet arkasındaki masada Rah- mi oturuyordu. Fakat delikanlının ar- kası dönüktü, Sonra iki masa arasın- da büyük bir fıçının içinde bir palmi- ye vardı. Bunun için arkası dönük olarak oturan Rahmi Müjgânı görme- Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. MAREA ŞAN İcabında günde 3 kaşe alınabilir. gayiy SAA Nafia Vekâleti istanbul elektrik işleri umum müdürlüğünden: 1 — Muhammen bedeli 13400 lira tutan 200 ton mazut kapalı zarf usu- | Me satın almacaktır. 2 — Eksiltme 28/1/939 cumartesi günü saat 10 da İdarenin Tünel ba | şında metro han binasının altıncı katında toplanacak arttırma eksiltme ko- misyonunda yapılacaktır. 3 —- Bu İşe ait şartnameler idarenin levazım müdürlüğünden parasız olarak tevzi edilmektedir. 4 — Muvakkat teminat 1005 liradır. 5 — Teklif mektuplarının 2490 numaralı kanun alıkâmına uygun ola- rak ve eksilimeden en az bir saat evvel komsiyon reisliğine verilmiş bulun- ması iâzımdır. (253) Genç adam kahkahalar savursrak arkadaşına: — Sorma birader... diyordu, bu ya- kınlarda o kadar iştiham yerindeki... İşte gördün. Bir kılıç fırını yedim. Arkasından bir türlü güvecini mideye indirdim. Bana musın demedi bira- der... Rahmi böyle söyledikten sonra gar-| sonu çağırdı: | — Oğlum bana bir pilâv!.. dedi. Genç kadının aklına Rahminin yaz- dığı mektup geldi. Bu mektupta Rah- mi: «İştihadan tamamile kesildim. hiç yemek yiyemiyorum. Oturduğum sofradan iki lokma yiyip kalkıyorum diyordu. Halbuki şimdiki hali ne idi? tupta yazdıkları ne oluyordu? Rahmi bir yandan pilâvı yerken. bir taraftan da kahkaha üstüne kah- Mek- kaha atıyordu. Hattâ delikanh bir aralık arkadaşına: - Bugünlerde yalnız iştiham de- gil, neşem de arttı birader. O kadar eğleniyorum, o kadar içten gülüyo- rum ki... Müjgân acı bir hağret içinde ar- kasındâki masada konuşan Rahmiyi dinliyordu. Şimdi genç adam yediği Pilâvı bitirmiş, arkadaşıma: — Sana birşey söyliyeyim mi? di- yordu, ben gene doymadım. Uburlu- ğum tam mânasile üstümde... Bir pi- lâv daha yiyeceğim... Bundan #onra tekrar garsonu çağırdı: — Oğlum.bir piâv daha bana.. l Müjgân bunu işitince kendi ken- dine: «Amma ne iştihası kapanmış... Ne kadar da az yemek yiyormuş ya...» | Şimdi arkadaşı, Rahmiye soruyor- du: — Peki akşam yemeklerinde bu ka- dar çok yiyorsun... Geceleri rahatsiz olmuyor musun? Rahmi bir kahkaha dah attı: — Hiç rahatsiz olmuyorum... Yata- ğa girince sabaha kadar fosur fosur | deliksiz bir uyku çekiyorum. Rahmi ikinci pilâvdan sonra bir de tatlı yedi, üstüne de meyva getirte | ti, Sonra arkâdaşına: — Ben çıtı pıtı bir kadına telefon edeceğim... diyerek masadan kalktı. | Telefonun bulunduğu yer Müjgânın oturduğu masaya pek yakındı. Fakat buradan telefon etmek isteyen bir ada-| mın mutlaka Müjgânların masasına arkasını dönmesi lâzımdı. Rahmi telefona geldi. Delikanlı hâ- lâ Müjgânı görmemişti, Telefonu açtı. Konuşmağa başladı. Bir kadına şunları söylüyordu: — Leylâ... Sen misin canım? Bana karşı ne kadar zalim davranıyorsun?.. Halbuki ben senin aşkından ne halle. re geldim. İştihadan tamamile kesil dim. Hiç birşey yiyemiyorum. Otur. duğum sofradan iki lokma yiyip öyle kalkıyorum. Neşemi de tamamile kay- bettim. Gülmeği unuttum... Geceleri dersen gözüme uyku girmiyor... Sa bahlara kadar hep seni düşünüyorum." dünya benii için yalnız ve sadece sen-! den ibaret»... Ve saire ve saire. | Hikmet Feridun Es | YET PEN Türkiye Radyodifüzyon Postaları DALGA UZUNLUĞU 1639 m. (183 Kor, 130 Kw. T.A NG 1914m. 15195 Kes. 2 Ew. T.A P. SiT0m. 9465 Kos. 20 Ew. ANKARA KADYOSU Çarşamba 18/1/939 TÜRKİYE SAATİLE 1230: Türk müziği -P), 13: Saat, ajans, meteoroloji haberleri, 13,10 -* 14: Müzik (Riyaseticümkur bandosu - Şef: İhsan Künçer): 1 - İbo Gotos - İspanyol marn, 2 - P. Lacome - Laferia - İspanyol süjti No, I Les Toros, No, II la Reja, No, HI La Zarzvela, 3 - FP. Lehsr - Die Lu$lige Witwe - polpuri, 4 - E. Grleg - Norveg dânsi No. 2, 18,30: Program, 1835: Türk müziği (İncesaz Sultani yegâh faslı) Oku- yan: Tahsin Karakuş, Çalanlar: H. Der- man, E, Kadri, B. Üller, TL. Gör, H. Tokuy, 1935: Konuşma, 1950: Türk müziği (Peşrev ve şarkiler) 1 - Şehnaz peşreri, 2 - Tanburi Cemil - Şehinnz şarkı « Fers yad ki feryadıma, 3 - Hafız Yusuf - Hi- caz şarkı - Sevdayı, 4 - Hafiz Yusuf - Hicaz şaıkı - Âşık oldum kuzucağım, 5 - Kemal Niyazi - Kemençe tuksim, 6 - Tatyos - Müzam şarkı - Kâğıdnanede, 7 - Dede - Yürük semai - Rehi aşkında, $ - Yusuf paşa - Hüzam saz semaisi, Oku- yan: Badi Hoşses, Çalanlar: Vecik Çağla, K. N. Seyhun, Refik Fersan, Konuşma (Mizah saat, 9 ajans, oroloji haberleri m (iü si borsa- » 2050: Temsil (Fırlınudan Son- ra) yayan - İbnirrefik Ahmed Nuri mer- hüm, 2120: Müzik (küçük orkestra - Şef: Neçip Aşkını; 1 - Pritz Rectenvald - Vi- yana müzikleri - potpur, 2 WİN Ric- hard - İlkbaharda bir çift Aşık - uver- tür, 3 - Hanns Löhr - Hülys gevi 4 - Amadel - Saz çalan âşık sültin- den - Aşk rüyam, 5 - Hanns Löbr - Mem- leketten memlekete - muhtelif memle- ketierin melodileri üzerine Rapsodi, J0- bannes Brahs - Macar dansları - No. İveZ, Mentetto - Sol Majör, - Göbekliler resmi ge- t, eskam, tahvilit, kam- nd borsası (flat), 2230: Mü- onik plâklar), 23: Müzik (dans plâkları), 2345 - 74: Son ajans haberleri ve yarınki! program BULMACAMIZ y 1 — Bir kâğıd oyunu. 2 — Sermayenin geliri - Değnek, 3 — Bir cins kömür, 4 — Az kaynamış yumurta, 5 — İrad getiren ebniye - Hastalık, 6 — Hayvan papücu - Birahane - Nola, 77 — Fena değil - Meydana çıkarma. 8 — Cümhur Başkanımız - Başına «İ» konursa rahmani olur, ( — Ters birbirine zıd olma demek- tir - Şenlendirme,. 10 — Beygir - Bütün - İstikbal, Yukarıdan aşağı: 1 — Yaramaz çocuk - Vermek. 2 — Şafak - Mevcudat, 3 — Bir harb silâh. 4 — Ziyan ettirme - Öküzün hanımı, 5 — Bağışlama - Elbise düzelten sicak demir, 6 — Topallamak. 7 — İktisada riayet eden. 5 — Bir kavim - Tadak, 9 — Sahib - Öğüd verme, Soldan sağa: 1 — Derbeder, 2 — Ek, Amele, 3 — Vali, Lenin, 4 — Abes, In, Ha, 5 — Yiv, Aşiyan, & — İrin, Af, 7 — Sinek, Er, 8 — İş, İ Kenef, 9 — Selef, Ters, 10 — Kraliçe, Rt. İ — Yukardan aşağı: 1 — Devayimisk, 2 — #xâbir, Şer, $ — Levis, La, 4 — Bais, Nikel, 5 — Em, Nefi, 6 — Delişmen, 7 — Eleni, Kete, 8 —. Ren, Ya, Fe, p — İhafe, Re, 10 — Sinan, Rast. 1400 kuruş 2700 kuruş 0 >» 140 » Posta ittihadına dahil memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. uimiyan ecnebi Adres tebdili için yirmi beş kurüşlük pul göndermek lâzımdır. N Zilkade 27 — Kasık 72 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı) B. 1232 214 717 947 1309 131 Va. 599 7211225 1454 1709 1845 Idarehane: Babıâli civan Asımusluk sokak No, 13 TURAKİINA TARİHİ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ ROMAN Tetrika No, 31 — Moğol orduları Avrupanın göbeğine doğru yürürken, Olga, Moğol komutanını öldürmek fırsatını arıyordu! Diye seviniyorlardı. Şi - Ting'den çok yılan Rus asilzadeleri bütün sihirbezlara başvurmuşlar: «— Bu adamı öldürürsen, serveti- mizin dörtte birini sana veririz!» de- mişlerdi. Buna rağmen Şi - Ting'e hiç kimse el uzatamıyordu. Samo.. İşte size Moğol sarayında prensler Eibi yaşayan ikinci bir kahraman, Samo genç, yakışıklı, fakat çok çapkın bir Moğol zabitiydi. Kocaları Moğollar tarafından ağır cezalara çarptırılan kadınlar bile Samo'yu se- ver, onun peşinden koşarlardı. Keyük, Rusyadan ayrıldıktan son- ra, Samonun hüfuzu bir kat daha artmıştı. Şi - Ting'in maiyetinde yüzlerce Moğol zabiti vardı; fakat bunlardan hiç biri Samo kadar $i - 'Tinge kendini sevdirememişti. Şi - “Tingin Samoya çok itimadı vardı. Samo, bir çok fedakârlıklar göstere- rek kendisinin bu itimada lâyık ol duğunu isbat etmişti. Samo, aynı zamanda hem çok ç&- sur, hem de iyi bir nişanciydi. Avda, ciridde, yarışta onu geçen yoktu. Mo- gol zabitleri arasında Samoyu ks- kananlar da yok değildi. Lâkin $i - Ting bunu bilir ve onun aleyhinde söylenen sözlere kulak vermezdi. Şi - Tingin hastalığı Samonun nü- fuzunu bir kat daha artırmıştı. Şimdi, tarihin karanlık kalan bu safhasını aydınlatmağa çalışacağız: Hatırlardadır ki, prens Vasilof İmil kıyılarına geldiği zaman kız kardeşi prenses Olgann adı çok geçmişti. Prenses Olgayı Şi - Ting kaçırmıştır diyen Vasilof şüphe yok ki, yâlan söylemişti. Bütün bu yalanlarla Rus prensinin maksadı Şi - Tingi Ke- yükün gözünden düşürmekti. Şi - Tingin sarayında Samo gibi çapkın ve nüfuzlu bir zabit varken, Olga onun elinden ve gözünden na sıl kaçabilirdi. İşte, Rus prensesinin şen ve şak- rak sesi... Samo ile başbaşa konuşu- yor... — Şi - Tingin yanına, onu ilâçla- mak istiyen Rusları neden sokmu- yorsunuz? Samo soğukkanlılığını muhafaza ederek cevab veriyor: — O, kendini, kendi İlâçlariyle te- davi etmesini bilir, Yabancıların yar- dımına ihtiyacı yok. — Fakst, böyle giderse, değerli ko- mutanınızı kaybedeceksiniz. — Merak etme... Şi - Ting yakın- da kalkacak. Bu kısa konuşmadan da anlaşılı- yordu ki, Olga, Moğol sarayına Şi - “Ting'i öbür dünyaya yolcu yapmak için girmişti. Acaba Samo bunun farkında miy- dı? Olgaya verdiği cevabdan ve Şi - biliyordu. Hattâ Olganın kafasında gizli kalan plânları bile. Böyle olmakla beraber, Samo, Ol gayı delicesine seviyordu. oOlganın Moğol sarayına girdiği günün üzerin- den beş aylık bir zaman geçmişti. Olga bu saray hayatından çoktan bezmişli. Güneş görmeden, dünyanın sesini duymadan, ve kendi soyun- dan hiç kimse İle görüşmeden yaşa- mak... Bu sıkıntın hayat Olgayı usandırmıştı. Olganın yakışıklı Mo- ğol zabitine gönül verdiği, aylar geç- tikçe onu daha çok sevdiği muhak- kaktı, Olga kalbini yokladığı zaman, Samodan kolay kolay ayrlamıyaca- gını anlıyordu. * Samo, Keyüklen aldığı mektub üzerine bir aralık prenses Olgayı İmil'e göndermeyi düşündü. Fakat, kış şiddetliydi... Uzun yollarda Olga- nın perişan olacağını biliyordu. Za- ten o günlerde ondan âyrılmasına da imkân yoktu. Samo, Olgayı sarayda sakladı ve Keyükten gelen adamlara Olgayı göstermedi. Bu adamlar Ol gaya hitaben kocası Petro tarafın- dan yâzılniş bir mektub da getir. mişlerdi. Petro bu mektubundu ka- rısını İmil'e çağırıyordu. Samo, bu mektubu da sakaldı. Ke- ;! aratıyorum.» diy gelen adamları avutuyordu. Olganın “bir şeyden haberi yı O, son kararını vermişti: İlk fır ta Şi - Tingi öldür bir Rus rahibi: «Rus esaretten sen kurlaracs! tL. Olga rahibin bu sözürü u yordu. Şi - Ting'i öldürmek. Bu, o kadar kolay bir i değildi. Her şeyden ön- ce Samoyg itimad vermek, ona, kere disini gılgince sever gibi görünmek lâzımdı. # «Dünya çok büyüktür. Biz yalnız Avrupayı fethedeceğiz!» Samo © göce çok neşeliydi. Olga- nan dizine, yatınış, anlatıyordu: — Keyük, İml boylarında yeni bir Tatar ordusu toplamış. Ve bu or duyu garb ordusunun başında bu- lunan Sobotaya yardımcı olarak göl dermiş, Litvanya ve Karpat dağları- na kadar uzanan Galiçyadaki Rus prenslikleri yağma edilmiş, Olga birdenbire şaşa'adı: — Ne diyorsun, Samo? Şimdi ora- lara Moğoilar mı hâkim? — Evet. “Rus prensleri, Moğollarır) eline esir düşmüş. Galiçya prensi Danyel de” Macaristana kaçmış. Danyel çocuklarım bile götüreme miş.. yollarda bırakmış.. ne korkak bir adammış. — Moğol orduları dünyayı işgal etmek niyetinde midirler? — Dünya, çok büyktür. Olga! Biz sadece Avrupayı fethedeceğiz. — Rusyadân Çine dayanan bu sonsuz Moğol sınırlarına sığamıyor musunuz — Bayır. Sınırlarımızı genişletme ğe mecburuz, Cengiz hanım vasiyeti. ni yerine getireceğiz. Onun başlad ğı işi tamamlamağa çalışacağız. Olganın tüyleri ürperdi. Sltanatı yıkılan Litvanya prensli ğinde Olganın yeğeni de vardı. Gü- zel Rus prensesi bu haberi alınca beyninden vurulmuşa döndü. — Şarab içelim, Samo! Bu akşam başımın içinde müthiş bir yanar dağ var, Vücudüm ateş içinde yanıyor. — Ateşi, ateşle mi söndürmek İs tiyorsun? Pek âlâ., içelim, Şarab geldi. İçmeğe başladılar. Olga, âşığını çarçabuk sarhoş edip ağzından Moğol İstilâsına aid bira? daha malümat almak istiyordu. Samo sevinçle anlatmağa başladı: — Moğollar ikinci bir koldan da (Loblen) üzerinden Polonyaya gir mişler. Polonyayı fetheden ordunun içinde ben de bulunmak isterdim. — Polonyalılar putperestmiş. Şim diye kadar kızlarını putperest olmu yanlara vermemişler, Kanlarına y& bancı kanı karışmadığı için, Polor kızları melekler kadar saf ve güzel kalmışlar. — Rusyada da kanına yabancı kâ nı karışmamış ne güzel kızlar var, Samo güldü: — Şüphesiz... İşte onlardan bir de'karşımda duruyor. Ben, yeryüzür de Olga kadar güzel bir kadınla kas şılaşacağımı * sanmıyorum. Fakat Polonya şimdi gözümün önüne geli yor. Yüzlerce genç ve güzel kızların Möğol atlılarını karşılamasını sey retmek ne kadar hoş olacaktı. Olga kindar bir bakışla Moğol 74 bitini süzdü: — Siz, çok aç gözlü insanlarsınız Dünyaya sığamıyorsuunz! Ve gözle riniz kadına doymuyor... Ben, kam tok bir insanın tekrar yemek sofra sına oturacağını uwmazdım, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: