20 Ocak 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

20 Ocak 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eni memu rlar kanunu projesinin esasları Devlet memuru olmak için lâzımgelen şartlar nedir? terfi ve tahviller nasıl yapılacak ? Büyük Millet Meclisinde teşekül eden memurlar kanunu muvakkat encümeni hazırlanan yeni proje üze- rinde tedkiklerine başlamıştır. Yeni memurlar kanunu projesi muhtelif tarihlerde çıkan kanunların memur- lar hakkında koyduğu hükümleri bir araya toplamakta ve bazı yeni hü- kümleri ihtiva etmektedir. Yeni projeye göre, Devletin âmme hizmeti kadrosuna dahil daimi bir vazifeye ücretli veya maaşlı olarak salâhiyetli makamca tayin edilmiş olanlara memur denir. Maaşlı veya ücretli memurlar arasında vazife ve mesuliyet noktasından hiç bir fark olmayacak, yaniz ücretli memurlar bu kanunda tasrih edilen muayyen maddelerle 1683 numaralı tekaüd kanunu hükümlerinden faydalana- muyacaklardır. Askeri ve adli memurlar hususi kanunlarına ve emmnleyt memurları polis teşkilât kanunu hükümlerine tâbi olacaklardır, Vilâyet hususi da- irelerine ve belediye hizmetlerime ta» yinleri, umumi idarelere ald memur- Jar, bu hizmetlerinden geri almarak Devlet memurluğuna iade Kılındık- ları zaman, hususi idare ve belediye- lerde geçen hizmet müdetleri, gerek memurluklarında, gerek tekaüdlük- lerinde muteber tutulacaktır. Memur olmak için icap eden şartlar Memur olabilmek için şu şartları haiz bulunmak lâzımdır: 1 — Türk olmak; 2 — Yirmi yaşını tamamlamış bur Tunmak; 3 — Askerlik fiili hizmetini yapmış olmak ve yahut fiili hizmet yapmıya mâni bir malüliyet dolayısiyle asker- liği tecil edilmiş olmak; 4 — Başkasına geçer bir hastalığı veya vazifesini yapmıya mâni bir malüliyeti olmadığına dair sıhhat heyeti raporu İbraz etmek; 5 — Orta mektep mezunu olmak (orta mektep mezunu talip olmıyan yerlerde ilk tahsili - bitirmiş olanlar imtihan edilerek işe yarıyacağı anla- şılırsa memurluğuğa alınabilecektir.) 6 — Ecnebi ile nikâhlı olmamak (nikâhsız oldukları halde ecnebi ile kari koca gibi yaşıyanlar dahi me- murluğa alınamazlar.) 77 — Fena ahlâk ile dile gelmiş, ku- mar uynatmış, kumar oynamayı âdet edinmiş olmamak; 8 — Haysiyet kırıcı bir suç ile mut- Jak surette ve herhangi bir cürüm- (Akşam )ın edebi mi den dolayı ağır hapis veya altı aydan fazla hapis cezasile mahküm olmuş bulunmamak (böyle bir halden do- layı ceza takibi altında bulunanlar dahi memurluğa alınmıyacaklardır.) Memurluğa alınacak olanlar iki se- ne namzetlik devresi geçireceklerdir. Bu müddetin cereyanı sırasında ah- lâki gidiş itibarile memurluğa ilya- kati görülmiyenlerin veya ehliyeti itibarile memurluğa kabiliyeti bulun- muyanlarn hizmetlerine nihayet ve- rilecektir. Ehliyeti itibarile memur- luğa kabiliyeti görlülmiyenlerin der- let dairelerinden diğer birinde yeni bir namzetlik devresi geçirmeleri caiz olacaktır. Namzetlik devresini muvaffakıyet- le bitirerek memuriyete kabul edilen- lerin namzetlikte geçirdikleri müd- det memurluk hizmetinden sayıla- caktır. Memurların sicili Her memurun devlet sicilinde kay- dı ve numarası bulunacaktır. Yeni memurun şahsi ve hususi ahvaline taallük eden malâmatı ihtiva edecek olan bu sicile memurun sicil vakaları munlâzamân kaydedilecek, ayrıca bir de gizli dosyası olacaktır. : Memur bulunduğu daire veya vilâ- yette vazifesinin ehli olmadığına dair birbirini müteakib iki sicil alanları diğer daire veya vilâyette aynı dere- cede bir başka vazifeye tayin edile- ceklerdir. Oradaki hizmetlerinin ilk senesinde dahi eyni sicili alırsa inzi- bat komisyonu kararile haklarında tekgüd kanununun 13 üncü maddesi hükmü tatbik olunacaktır. Memurluğa tayin, terfi ve takdir usulü Açık memürluklara memur almak için en âz on beş gün evvel ilân edil. mek lâzımdır. Talipler birden, fazla olduğu takdirde müsabaka imtihanı yapmak şart olacaktır. Terfi için her derecede en az ÜÇ s€- ne bilfiil hizmet etmiş olmak ve terfi edeceği memurluğun vazifesini yap- mıya ehil olduğu, salahiyetli makam- larca tasdik edilmiş bulunmak şart- tar. Ehliyetler arasında kıdemi fazla olan ve kıdemde müsavi olanlar ara- sında ehliyeti yüksek olan tercih edi- lecektir. Bir vilâyet veya dalrede memurluk boşalınca gene o daire veya vekâlet memurlarından biri terflan tayin olu- nabilecektir. Bu vekâlet veya daire memurları arasında ehliyetli ve ter- fie istihkak kazanmış olan bulun- Tefrika No, 85 YAPRAN AŞISI BURHAN CAHID Şimdi merak ediyorum. Acaba gek diği zaman ne söyliyecek? ... Henüz kahvaltı ediyordum kapı vuruldu. Bu onun vuruşu. Aralanan kapıdan ilk defa başı uzandı. Beni kalkmış görünce süratle içeri girdi. — Bonjur. Nasılsın? Ve eğilerek alnımdan öptü. — Bugün seni daha iyi buldum. Bak iştihan da var. Bufanın tereyağ- ları çok kuvvetli, Hele reçelleri pek en- fes değil mi? Hep o söylüyor ve bol neşe, iğreti haraketlerle alçak tabureyi bana yak- laştırıyordu. Sütümü içmekte devam ederek bir kelime ile cevap verdim: — Teşekkür ederim. Yüzüne bakamıyordüm. , Kendime hâkim olmağa çalışıyorum. O, sahte bir gevezelikle konuşmakta devam ediyor. — Benim başıma, gelenleri de bilsen, burada eski mektep arkadaşlarımdan birine tesadüf etmistim. Hattâ bir iki miştik, Evvelki gün ondan bir telgraf aldım. Evlan'a gitmiş. Oyunda kay. betmiş, mutlak gelip kendisini görme. mi rica ediyordu. Eski dostluğumuzu düşünerek gittim, Fena bir halde bul- dum ve biraksmadım. Dün akşama kadar işlerini yolüna koyduk. İstan- bula gönderdim. Fakat ben de çok ra- hatsız oldum. Bu kâfi değilmiş gibi senin pansiyona kadar gelip beni bu- Jamayışına da üzüldüm. Fena bir te- sadüf... Fakat bir cihetten de mem- nunum, Hiç olmazsa seni artık çıkıp gezecek kadar sıhhatli buldum. De. mek doktor müsaade etti... Bunu söylerken sesinde âdeta: — Münasebetsiz herif, müsaade ede- cek zaman buldu, Gibi ağır bir şikâyet var, O kadar kırılmışım ki, konuşmak 1s. temiyorum. Zaten ne söyliyebilirim, Belki isyan edeceğim, hakaret edece- Eim. Fakat bunlara ne lüzum var, Ona arkadaşından evvel düşünülecek bir hasta kadın mevcud olduğunu ben mi hatırlatacağım. Bu bahis üzerinde dukta diğer vekâlet veya daireden veya hariçten memur alınmıyacaktır. Vazifesinde yüksek muvaffakıyet gösteren memurlara tekdimame ve- rilecektir. Takdirname kıdeme ve fili hizmete müessir olmamakla beraber kıdemleri müsavi olan omemurlann terfiinde rüchan hakkı verecek ve bir takdirname bir cezayı ortadan kaldı: racaklır. Tahvil sebepleri Her memur şahsına âid sıhhi se- bebler dolayısile tahrilini istiyebile- cek ve resmi tabip raporuna müstenit olan bu talepler doğrudan doğruya terviç edilecektir. Böyle olmakla be- râber memuru töyine salâbiyetli ma- kam, lüzum gördüğü takdirde O memuru bir sıhhat heyetine tekrar muayene ve tahvili lüzumunu tevsik etmiye salâhiyetiidir. Münhal bulun- maması dolayısile memurun derhal tahvil mümkün olmazsa. kendisine hastalık izini verilecek ve mezuniye- tinin cereyani sirasında ilk açılacak mahalle tayin edilecektir. Aksi tak- dirde yapılan tayinlerden dolayı Devlet Şürasında iptal dâvası açıla- bilecektir. İdari sebeblerden dolayı hususi va- ziyeti haiz olduklarına İcra Vekilleri Heyetince karar verilen mahallere, bu mahaller dışından gönderilen me- murlar 3 seneden fazla bu mahaller- de kalmıya icbar edilemiyeceklerdir. Her memur, terflan tevcih edilecek memuriyeti makul mazeret göstere rek kabul etmemek hakkını haiz ola- caktır. Yeni proje kanunlastıktan sonra "168, 960, 1129, 1154, 1205, 1321, 2017, 1791; 1496, 1595, 1610, 1700, 1777, 1920, 2324, 2350, 2379, 2390, 2429, 2636, 2658, 2768, 2772, 2919 numaralı Kanunlar ve 1277 numaralı kanunun 788 numaralı kanuna matuf hüküm- leri ve 1702 numaralı kanun ile tâdi- len projeye uymıyari hükümleri kal- | dırılacaktır. İzmir sivil hava istasyonu İzmir (Akşam) — İzmir sivil hava istasyonu tesisatının ilkbahara kadar yetiştirilmesi ve tamamlanması için tedbirler alınmıştır. Meydanda kuru- Jacak telsiz Istasyonu için devlet ha- ya yolları umum müdürlüğünün tel- siz mütehassısları İzmire gelmiş ve işe başlamışlardır. İzmir - İstanbul ara- sında 1 hisan 930 dan itibaren posta ve yolcu tayyareleri işlemeğe başlıya- cağından o vakte kadar bütün tesisat ikmal edilecektir. — Zile basar mısı ları kaldırsınlar. Kabahatlı erkeklerin hattâ hakaret telâkki edilecek böyle emirleri bile öy- le yaltaklanırcasına yerine getirileri Yar ki insan onların hesabına kendisi utanıyor. Papağan gibi konuşan, may- mun gibi şaklabanlık eden erkekler belki insanı güldürürler. Fakat bu ma- rifetlerile sevgilerine de inandırdıkla. rını zannederlerse budalalık etmiş olurlar, Ben erkeği ne âdi bir dalkavuk ne de gururşuz bir şaklaban olarak gör- meğe tahammül edemem, Şu dakika- da ona Paristen gelirken trende söyle- diğim bir cümleyi hatırladım. — «Aranuza her tehlike girsin. Fa- kat yalandan dalma uzak kalalım.» Ve onu dalma dürüst bir erkek ola- rak kabul ettim. Onu başındaki guru- ru için sevdim, Sevdiğim insanı etra- fımda bir kedi gibi yaltaklanır gör mekten sıkılıyorum, Halimdeki durgunluğun asıl sebg« bini anlamıyor. Ufak tefek çapkınlık. ları için karılarından daima af gör. meğe alışan bazi zayıf ruhlu kocalar gibi o da bu küçük tehlikeyi atlatmak için çırpınıp duruyor. Onu çapkın, yaramaz, haşari bir er- kek olarak sevmek imkânı var. Hattâ bu belki daha heyecanlı bir sevgi ola. bilir. Fakat aptal ve beceriksiz bir ko- , dedim, Şun- | GEÇMİŞ ZAMANLAR: Pariste büyük kadın terzihaneleri Parisin büyük kadın terzihaneleri her sene Fransaya milyonlar kazan- dıran müesseselerdendir, ve Avrupa ve Amerikanın zengin ailelerini Parise cezbeden âmillerdendir. Bu terzihaneler her mevsime göre modalar icadile yaptıkları zarif tuva- letleri zengin yerlilere ve ecnebi mi- safirlere ve bir çoğunu da harice sevk ile ve kârile satmanın yollarını bilir- ler. Eskidenberi hiç bir millet bu süslü | tuvaletleri vücude getiren Parisli #a- natkârlara rekabet edememişlerdir. En meşhur terzihaneler (Nort), (Pakân), (Duse), (Öyye) ve (Kalo) müessesele- ri idi ve her birinde beş allı yüz amele çalışırdı. Çıkardıkları tuvaletlerin fi- âtleri kumaşlarının ve harçlarının ve Ssüslerinin neyilerine göre 700 frank tan 4 bin franga (altın İrank) kadar idi. Bunlardan başka Pariste ucuz ve fakat gösterişli kumaşlar ve harçlar kullanan ikinci derecede terzihaneler de vardı ki, bu müesseselerin yeni mo- daları takip ile külliyetle yaptıkları tuvaletlerin fiatleri 150-300 frank (al- tın İrank) arasında idi, Yeni moda tuvaletlerin sürümü pas- kalyaya doğru baharda büşlar ve bü- yük at yarışları bitinceye kadar de- vam eder. Terziler hüner ve marifet- lerini ve zerafetlerini gösterip müşte- ri kazanmak için Parisin en parlak ve en cemiyetli olan bu mevsiminde mes sirelere, kurslara, tiyatrolara, umümi müsamerelere, konserlere ve sergilere kendi müesseselerine mensup genç ka dınların en güzellerini ve en biçimli- lerini son moda tüveletlerle süsleyip manken olarak yollarlar. Moda icadı herkesin elinden gelen" işlerden değildir. Bunları terzihaneler- de hilkalen zarif ve hüsnütabiate ve vâsi karlhaye malik emsalt nadi? mo- delci kadın artistler müzelerdeki tab- lolardan ve eski zamanlardan kalma resimli kıyafetnamelerden ilham ala» rak hazırlarlar ve müesseselerinin Us- tabaşılarile beraber bunların kusurla- rını tashih ve kullanacakları kumaş- Jarın ve hârçlerin €i ni ve renk- lerini tâyin ettikten sonra fabrikalara sipariş verirler ve fakat ısmarladıkla- ri şeylerin aynini bir seneden evvel yani modaları geçmeden yapıp başka- larma salmamağı da fabrikacılara taahhüd ettirirler ve bu şarta riyate etmiyen İ#abrikalardan tazminat alır. lardı, Bu meşhur terzihanelerin müzey- yen ve mükellef salonları Parisin en şerefli mahallelerindeki saray gibi cesim ve muhteşem konaklar da idi. 'Terzlhanelerin (obirinci derecede ehemmiyetli erkânı kadın makastar ustalarile satıcı ustalarıdır. Makastar ustaların vazifeleri müşterilerin be- ğendikleri tuvaletleri kusursuz kesip biçerek provalarını yapmakla beraber imodelcilere çıkaracakları modalara dzir fikir vermektir. Satıcı ustaların Onu büsbütün kaybetmemek için daha çok düşmekten kurtarmak lâ- zim, Dedim ki: — Bugün biraz kendimi dinlemiye, istirahat etmiye ihtiyacım var. Beni yalnız birak. Yarın görüşürüz. Kıpkırmızı oldu. Onunla daha fazla meşgul olmıya- cağımı anlatmak için masadaki ga- zeteleri aldım. Sahifeleri çevirirken korkak adım- larla kapıya doğru gittiğini, ve kapı- nır yavaşça çeklidiğini duydum, O kadar bunalmıştım ki elimdeki gazeteyi fırlatıp hemen balkona çık- tım. Ciğerlerimin temiz havaya, göz- lerimin temiz tabiate ihtiyaçları var- dı. Bulanık, kirli şeylerden iğreniyor- dum. Güvenilen ve sevgisine emniyet edi ,len insanları zayıf ve şüpheli görmek ne elim oluyor. Her saadeti tehdid eden bir tehlike olabilir. Fakat bu tehlikeyi karşılamak vazifesi yalnız bir tarafa düşerse mu- kavemet imkânı kalmıyor, Derin bir kararsızlık içindeyim. Mücadele etmek için kendimde es- ki kudreti bulamıyorum, “ö5 Bugün sabah gezintisino çıkama- dım, O kadar haisizim ki, hattâ oda- , da dolaşırken yoruluyorum. vazifesi de müşterilere boylarına, cüs- selerine, hallerine ve simalarına göre en yakışacak modelleri arzile beğen- dirmek ve mümkün olduğu kadar pa- halıya aldırmak, nazikâne hüsnümuse meleler ile müşerilerin memnuniyeti. ni ve teveccühlerini kazanmaktır. Ays ni zamanda veresiye siparişte bulürt. mak isteyen müşterilere kredi yap» mak caiz olup olmadığını gizlice öğ- Tenmek ve kestirmektir. Hasılı satıcı uslalar umumiyetle fetanet ve dira- yetileri sayesinde kendilerini müşte. rilere sevdirirler ve müesseselerinin hüs kuk ve menafiini de vikaye ederler. Bunların mukannen aylıkları bin İrank raddesinde olduğu gibi mükem- mel kahvaltılarını ve dejeneleri mües- seseler tarafından veriliyordu. Hususi olarak açık kapalı süslü arabaları var- dı, Fakat bu ustaların yarldatinı ve kazançları kabartan siparişler üze- rinden aldıkları değerli komisyonlar ve zengin müşterilerin verdikleri bah- şişlerdi. Herhalde kazançları senede seksen bin franktan aşağı düşmezdi. Patronlara gelince bunların senevi satışları yirmi, yirmi beş milyon #ran- gı bulurdu. Bü azim alışverişin birak. tığı kâr ve temettü külliyelli bir ye- kün teşkli ederdi, Yirmi yirmibeş se- ne zarfından külliyetli mal ve servet sahibi olurlardı. Saray gibi konaklar edinirler ve nadide tablolarla ve an- tika neviriden nefis eşya ile süsleyip şâhane hayat sürerlerdi. Herhalde âmiyane ve esnafvari ömür Sürmez- lerdi. Kibarlarla ve artisilerle heni- meclis olurlar mükelle?f müsamereler ve ziyafetler verirlerdi. Bu patronlardan Mösyö Dose men- sup olduğu meslekte büsnütabiatini ve hüner ve marifetini herkese tanıt- miş olmakla beraber ulüm ve fünuna ve hasseten edebiyata da rağbeti ve vukufu vardı. Konağı müze gibi mü- kellef ve müzeyyen idi En nadir ki- taplardan mürekkep bir de kütüphane yapmıştı. Üdebayi ve meraklı döstları- ni davet ederdi ve dinelerle ikram eder. di. Koleksiyonlarnı göstermek ile 1f- tihar eylerdi, Cidden emsalsiz kitap- ları havi olan kütüphanesini de Paris şehrine vakfetmişti, Madam Paken de saray gibi terzi. haneden başka, biriktirdiği külüyetli servet sayesinde mükemmel ve mü- zeyyen bir konak yaptırmıştı. Türlü nefis eşya koleksiyonları ile süslemiş- ti. Yazlık büyük köşkleri de vardı. Bu nadide koleksiyonlardan ve zari! eşya» larından maadâ madam Pakenin mü- cevherleri ve kıymetli incileri de meş- hurdu. Hüsnüane malik olmakla be- raber fıkara hakkında rahm ve şef- kati mebzul idi. İhtiyaç İşçilerinin imdadına yetişmekle mütelezziz idi. Hayır ve hasenat sahibi olduğu için hükümet kendisini Lejion dönör nik şanile taltif etmişti, Salih Münir Çorlu Müteksid bü Beni söyletmek ve bahçeye olsun çi- karmak için israr eden socur neşe- sizliğimi görünce yalnız bırakmayı tercih etti. İnsan ruhunu ne iyi anlis yorlar. Bu üç aylık seyahatimiz o kadar fırtınalı geçti ki arasıra kış güneşi gibi görünen berrak ve sakin parçala. rından bile doya doya ve emniyetle zevk alamadım. İçimde beni tehdid eden dâimi bir şüphe vardı, En yakın da bile bu şüphe beni sakin bırak- madı, Acıları morfinle uyuşturulmuş bir hasta olmaktan kurtulamadım. sem Yemekten sonra her günkü gibi uzandım, Fükat uyumak kabil değil. İçimde beni kıvrandıran bir sıkıntı var, Artık düşünmek kudretim de tü- kenmiş gibi. Bahçede dolaşmak belki bir hareket olacak, Yürürsem, yorulursan daha iyi, Aynada yüzümü tedkik ettim. Ber- bad... Gözlerim o kadar yorgun ki! Hele başım bir facia, Buraya geldi. ğimdenberi berber di görmiyen sâç- Tarım solmuş, porsumuş bir demet gis bi. Birçok yerlerinde küme küme bes yazlar yine görünmüş, ve bunlar he nüz boyalarını muhafaza eden par- çalar arasında öyle çirkin görünüyor kil )

Bu sayıdan diğer sayfalar: