15 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

15 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HER AKŞAMI | BİR HİKÂYE Şimdi hayatla yapayalnız olan Me- Kocası öleli beş sene olmuştu. | addediyordu. Fakat şimdi, bu yeni eve taşındık- diha için bu on bir odalı köşk pek | tan sonra erkekler ve aşk hakkında büyük gelmeğe başlamıştı. Artık es- kisi gibi evde hizmetçi, adam bollu- | gu da yoktu. Bilhassa Mediha akşam üstleri bu köşkte yalnızlığını büsbütün Kissedi- yordu. Bunun için karar verği. Da- hâ küçük bir eye taşınacaktı. Fakat Mediha evden taşınmağa hemen hiç Alışmamıştı. İşte şu on bir odalı bü- yük köşkte senelerdenberi oturuyor- du. Bu köşkün kapısından 18 yaşın» Ga tecrübesiz bir kız olarak girmişti. Şimdi ayni kapıdan olgunlaşmış, bâlâ çok güzel bir kadırı olarak çi kacaktı. Yeni evin aranması, bulunması €pey sürdü. Nihayet Mediha istediği Bibi, küçük, kullanışlı, güzel bir ev buldu. Derhal pey verdi. Bir kaç Bün sonra da taşındılar. Mediha ka- Jabalıktan hoşlanmazdı. Yeni evi de bahçeler arasında, gayet tenha bir yerdi, Hele evin önünden geçen, İki tarafı ağaçlıklı yol çok hoşuna git- işti, Yeni eve; yerleştiklerinin ikinci günü idi. Mediha iki tarafı ağaçlıklı Yola bakan pencerlerden birinin önü- ne oturmuştu. Yavaş yavaş akşam Oluyor, her taraf kararıyordu. Medi- hanın gözüne garib bir şey ilişti, Gündüz, akşama kadar tepetenha olan bu yolda hava karardıktan son- Ta çift çift bir takım gölgeler belir- meğe başlamıştı. Çiftler arasıra Ağaçların ve bahçelerin arasında kay» boluyorlardı. Mediha, oturduğu sa- Tondaki elektriği söndürdükten sonra tekrar penceresinin yanına geldi. Şimdi dışarıyı daha iyi gürebiliyor- du. Penceresinin tâ önünden bir çift geçti. Bir erkek ve bir de kadın göl- gesi... Yeni başlayan gece epeyce Aydınlık olduğu için Mediha erkeğin kolunun kadının beline dolanık ol- duğunu farketti, Genç dul: — Âşıklar!... diye gülümsedi. Beş senelik bu yapyalnız hayatta Mediha artık her şeyden elini ayağı- Bı çekmiş gibi İdi. Aşk sözleri ona €ski, inanılmaz bir masal cümleleri Eİbi gelirdi, Aşk denilen şeyin çoktan Pılısını pırtısını toplayarak yeryü- Zünden çekilip gittiğine kanidi. Bu- Mun için şimdi evinin önündeki yol- dan geçen bu çift çift Aşıklara Adela hayretle bakıyordu. Ertesi günü evinin önündeki yo- lan adının Âşıklar geçidi olduğunu öğrendi. Artık bugünden sonra genç kadının en büyük eğleneesi bu ol muştu. Hava karadırktan sonra pen- ceresinin kenarında oturuyor, uzun Uzun âşıkları seyrediyordu. Yolun tam ortasında bir sokak Mâmbası vardı. Bazan çiftler bülâm- banın önünden geçerlerken Mediha Onları daha iyi farkedebiliyordu. Bu başlamıştı. Meselâ uzun boylu, belden kemerli Pardesü giyen bir delikanlı her akşam bu yolda zayıf, ufak tefek bir genç buluşuyordu. İki sevgili bu yol- birbirlerinin kollarıma asılmışlar saatlerce dolaşıp duruyorlardı. Mediha bunlara uzaktan bakar- ken kendi kendine; Acaba ne konu. 8 İp g yavaş yavaş bu çifte bak- inanacağı geliyordu. meşhur romancılar, fikir ne kadar: «Aşk artık öldü, it.» derlerse desinler ünde bunun aksini çok deliller vardı. aşkın hâlâ yaşadı- r çok canlı mişâlleri Yolda görmüyor mu idi? Medihanın şimdiye kadar kendisi- maceraya kapıp koyuverme- sebebi artık erkeklerin itl- ŞE €dilmiyecek bir hale geldikle. kani olması idi, O erkeklerden he yor. Bugünkü erkekleri çok » Maymun iştahal, kelebek Yuh“ Yu, sevdalaşı Kelip geçici mahliklar MW ...... le şi Hr BE; v f ; g i E ; fikirleri çok değişti. Bilhassa şu beli kemerli pardesü giyen dellkanlının halini gördükçe kendi kendine er- keklere karşı itimadı yeniden uyan- mağa başlıyordu. Çünkü uzun boylu delikanlı her akşam sevgilisinden çok önce Âşık- Jar yolunun tâ başında beliriyordu. Rüzgür, hattâ yağmur, soğuk demi- yor, zayıf, ufek tefek genç kizi bek- Jiyordu. Sevgilisi uzaklan belirince uzun boylu delikanlı hemen o tarafa doğ- ru hızlı adımlarla ilerliyor, genç kı- zın koluna giriyordu. Bundan sonra yanyana, kendilerinden geçmiş saat lerce dolaşıp duruyorlardı. Mediha evinin önünden kolkola geçen Aşıkları gördükçe kendinde de bir değişiklik hissediyordu. Birbirine sokulmuş piyasa eden Aşıkların manzarası Medihaya ha- yattak! yalnızlığını büsbütün hisset- tiriyordu. Sanki o da İsleseydi bu mesud gece yolcularının arasına ka- rışamaz mı Idi? Pekâlâ karışabilirdi. Hâlâ gençti. Hâlâ çok güzeldi. Etra- fında koşanlar da yardı. Bilhassa bu peşini bırakmıyanlar arasında Halük çok ateşli görünü. yordu, Vakia Halük kendisinden kü- çüktü. Lâkin bu delikanlı, her ak- şam Âşıklar yolunda gördüğü uzun boylu pardesülü genç kadar vefalı Aşık olamaz mı İdi? Şimdi Mediha- nın nazannda bü uzun boylu deli- kanlı âdeta bütün erkekleri temsil ediyordu. Bu genç adamın, zayıf sev- | gilisine karşı gösterdiği bağlılık Me. | dihanın Halüka karşı olan itimadını da kuvvetlendirmişti. Artık Mediha, Halüka daha giyade ümid vermeğe başlamıştı. Mademki erkeklerde eski vefa, eski hararetli Aşk vardı. Niçin bütün bunlar Ha- lükta bulunmasın? Hlâk hemen her gün Meğihanın evine gelip gitmeğe başlamıştı. Ya. vaş yavaş araldrında samimi bir âr- kadaşlık ta belirmişti. Pek yakmda bu arkadaşlığın hararetli ve tath bir aşk haline geleceği kuvvetle ümid edilebilirdi Fakat Mediha gene her akşam evi- nin penceresinde âşıkları seyredi. yordu. Belki de bir gün Halükla be- raber onların arasına karışımıyacağı- ni kim temin edebilirdi? Genç dul bunları düşünürken için- de tatlı bir ürpermenin dolaştığını, bunun kanile beraber damarlarında gezindiğini âdeta hissediyordu. Fakat bir akşam genç kadın garib bir manzara karşısında kaldı. Bu ak- şam uzun boylu delikanlının sevgi- isi olan ufak tefek, zayıf genç kız - belki de kadın, çünkü Mediha onları yalnız uzaktan görüyor, er- keği delikanlı ve sevgilisini de genç kız olarak tehayyül ediyordu - âşı- kından çok evvel gelmişti. Genç kız sokak fenerinin biraz fle- risinde bekliyordu. Henüz ortalıkta uzun boylu delikanli; yoktu. Mediha kendi ker.dine; — Tuhaf şey... dedi, acaba uzun | boylu adam nerede? Hiç böyle geç kalmazdı. Fakat dakikalar peçiyor, uzun boylu adam görünmüyordu. Nihayet bir, bir buçuk saat sonra zayıf, ufak tefek genç kız omuzları düşük, karanlık içinde kayboldu. Mediha o günü âdeta üzülmüştü. Uzun boylu delikanlınm © gece Aşıklar yoluna gelmemesi genç dulu bayağı kızdırmıştı. Kendi kendine delikanlının bu akşam niçin rande- vusuna gelmediğini düşünüyordu. Bir aralık: «Belki bir işi çıkmıştır.» dedi, Ertesi akşam ufak tefek genç kız gene delikanlıdan evvel geldi. Gene uzun uzun bekledi. Gene pardesülü, uzun boylu adam gelmedi. Mediha genç adamı âdeta sevgilisi kadar merak etmeğe başlamıtı. «Aca- ba çocuğa ne oldu?» diyordu. Zayi genç kız bundan sonra her akşam Âşıklar yoluna geliyor, uzun uzun, boş yere sevgilisini bekliyordu. Fakat ne gelen vardı, ne giden... Artık zayıf kız ümidini kesmiş ola- caktı ki o da Âşıklar yolura gelme- meğe başlamıştı, Aradan on gün geçti. Bir aksam ea Türkiye Radyodifüzyon Postaları DALGA UZUNLUĞU 1639 m. o 153 Kos. 120 Kw. T.A Ç. 1974 m. 15195 Kes 20 Kw. TAP. 3170m. 9465 Kes 20 Kw. ANKARA RADYOSU Çarşamba 15/2/939 'TÜRKİYE SAATİLE 12,30: Program, 1235: Türk müziği - Pİ, 13; Memleket saat uyarı, ajans, meteoro- 1oji haberleri, 13,10 - 14: Müzik (Riya- seticümhur bandosu - Şef: İhsan Künçer); Marş, 2 - Delibes - Koppelya balesinin polka ve mazurkası, 3 - Keler - Bela - Şen İspanyol uverttirü, 4 - E, Kalmann - Çardaş prensesi opere- inden potpuri, 1830: Program, 1835: Müzik (Cazbant - Çizan) Lantoş orkes- tras, 1815: Türk müziği » İncesaz fas- li - Celâl Tokses, Hakkı Derman, Eşref Kadri, Hasan Gür, Hamdi Tokay, Basri Üfler (Mahur Yasi), 20: Ajans, ineleo- Yoloji haberleri, ziraat borsası (fiat), 20,15: Türk müziği: Çalanlar - Vecihe, Fahire Fersan, Refik" Fersan, O. Çağla, Okuyanlar - Mustafa Çağinr, Semahat Özdenses: 1 - Kanuni Ari! bey - Sultani yegâh peşrevi, 2 - Dede elendi - Sultani yegâh ağır semaisi - (Nihan ettim), 3 - Santüri Etem efendi - Şarkı (Güller aç- mış), 4 - Udi Ahmed efendi - Şarkı (Ya- radan öyle yaratımı; ki), 5 - Temf'nin - Sustani yegih şarkı (Andıkça geçen gün- 1er!), 6 «- Mustafanın - Sultani yegâh şar- kı (Aşkın karanlık yolunda), 7” - Ka- nuni Ari bey - Sultani yegih (Saz semaisi), 8 - Mahmud li Zavli - Şarkı CAldı aklımı bir gonce leb), 9 « Leylâ hanım - Hüzzam - Şarkı (Ey sabahı hüs- Büan), 10 - Faize - Acem Kürdi - Şarkı (Bir vefasız yare düştüm), li - Bax se- maisi, 2i; Memleket saat ayarı, 21: Ko- nuşma (Mizah santi), 2110: Esham, tah- vilât, kambiyo - nukud borsası (flat), 2130: Temsil - Sulh Müjdecisi komedi (Yazan - & Behzad), 22: Müzik (küçük orkestra » Şef: Necip Aşkın): 1 - Johann Strauss - Bin bir gece - Vals endigo), 2 - Goiwyn - Cambazlar tfoks-trot), 3 - Kom- zak - Viyana Aşkı (potpuriler), 4 - Lin&- | ke - Dans melodisi, 5 - Schmalstieh - Küpidon ve Psişe (sliti), 4) Yaklaşma. b) Aşk valsi, €) Başbaşa (Rumba), &) Ge- zinti, e) Kavgacık ve barışma, 23: Müzik (cazband), 73,45 - 24: Son ajans haber- leri ve yarınki program, Avrupa istasyonları: Saat 2 de Berlin ve Hamburg 20: Hafif muzika — Königsberg 20: Orkestra — Leipzig 20: Sa- lon muzikası — Budap, 20,15: Çingene çal- gısı — Bükreş 20,19: Orkestra — 2025; Viyolonsel — Londra 20: Balalayka konseri — Oslo 20,25: Akordiyon -- 20,25: Askeri muzika — Sofya 20,15: Ma- dam Butterlley operası — Varşova 20: Viyana muzikası, Saat 21 de Alman istasyonlari 21,15: Hitler gençii- Ki muzikacıları — Bari 2115; Yunanca it — Berom. 21: Senfon, konser — yane 21,45 - 24: Alda operası — Kopenhag 2140: Orkestra — Lüksemburg 2140: Hafif mu- zika — Oslo 21,15: Orkestra — Rad. Paris 2130: Hafif muzika — Sofya 21: Operaya devam — Sottens 2140: Palyaço operas. Saat 2'de Berlin 22: Hafif muzika — Breslau 22: Dans ve eğlence — Prankft. 22: Orkestra konseri — Kolonya 22: Plâk — Leiprig 22: Dans — Viyana 22 Fanfar — Athlone 2205: Konser — Droliyiç 22,15: - 2415: Orkestra — Helsinki 22: Operaya de- vam — Lille, Limoges 22: Nalkcire opera- sı — Milano 22; Pinto Arlechino opera- sı — Nis ve Strazba 2230 - 2430: Orkes- ira — Rad. Paris 2230: Hafif muzika — Roma 22: Madam de Tebe opereti — Sofya 22: Operaya devam - Varşova 2245: Kon- ser. Sant 23 de Berlin ve Breslau 2330 - 1: Dans ve eğ- nce — Kolonya 23,15: Eğlenceli muzi- &n — Königabe. 2335: Dans — Münih 2,0 - 1: Orkestra — Stuttg. 2340: Salon muzlkası — Viyana, Frankft., Hambg. ve eiprig 23,30 - 1: Hafif muzika — Budap. 23: Cazband — Jiiver$, I 23,50: Hafif mu- zika — Kopenhag 23,20: Orkestra -— Oş- To 23,25: Dans — Paris P.'T. T. 23: Orkes- tra — Sofya 23: Dans, Saat 24 den sonra Alman İstasyonları İ e kadar evvelki programlarına devami — Budap. 24: Or- kestra — Droltviç 24,15: Dans — Kopen- hag 24,15 - 130: Dans — Londra 2426: Dans — Fanfar Prag II — Rad. Toulowse 24,45: Tangolar — Statig. ve Frankit 1 - 3: Gece konseri — Lelpzig ve Künlgsbg. İ - 4: Gece muzikasi, erranasensesasaasaaranua aa SAAAAAAAAAEEE A Mediha gene pencerenin önünde öturuyordu. Bir de baktı, uzun boylu delikanh... Fakat bu sefer yanında iriyarı, şişman bir kadın vardı. Tıp- kı eskisi gibi uzun boylu delikanlı yeni sevgilisinin koluna girmiş, ona sokulmuştu, Eskiden olduğu gibi yeni sevgilisle saatlerce dolaştılar. Artik gözünde bütün erkeklerin mümessili olan bu delikanlının vefa- sızhğı Medihanın bütün erkeklere karşı itimadını kırmıştı, Bilhassa Ha- lüka karşı... Ertesi gün Halük, Medihanın evi- ne geldiği zaman genç dul, delikan- hya kendisi için «evde yoktur.» de- dirtti, ve bir daha Halükla karsılaş- madı, Hikmet Feridun Es me TURA TARİHİ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ mem kime inni KINA Tefrika No, 55 —İ Aylar geçti, Mariden hâber yoktu. Bir gün Vlâdimir, karısının Timuç'tan gebe kaldığını duydu! — Ona verdiğim hançeri yiyen, bir daha dirilemez. — Hançeriniz zehirli midir? — Evet... Hem de öyle müthiş bir zehir kl. Bir Insana ucu değse yeter. Yarım saat içinde vücudü simsiyah olur, geberir gider. — Timuç ölürse, yerine onun ka- dar kuvvetli birinin geçmesi ihtimali yok mudur? — Hayır. Onun yerine kim geçerse geçsin, Dimitriyefi, Timuç kadar hiç kimse tanımaz, Ben onu bilmiyerek, tam dokuz ay, bir yılan gibi, sara- yımda besledim. — Onun bir casus olduğunu nasi anlıyamadınız? — Gafil bulundum, Antonyo! Ona © kadar inanmıştım ki... Kendimden şüphelenebilirdim, fakat, ondan hiç bir gün şüphelenmemiştim. Viddimir küçük odanın içinde si- nirli adımlerla dolaşıyordu. Antonyo çok temiz yürekli bir köylü idi. Ömrünün yirmi yılı saray- da geçtiği halde, köyüne dönünce, sarayda bir gün bile yaşamamış gi- bi, derhal köylüler arasına kanşarak Vlâdimir kapının aralığından baktı: Dışarıda kıyamet kopuyor, An- tonyo! Fakat, içimde garib bir his var: Bu gece Mari gelecek saniyorum. — Bir haftada dönebileceğini umu- yor musunuz? — Belli olmaz. Belki de işini bitir. miştir. Ç — Sarayda ona yardım edecek kimse var mı? — Bilmiyorum. Lâkin, Mari &kıllhı bir kadındır. Bir kaç gün içinde, kendisine yardım edebilecek bir çok kimseler bulacağından eminim. Hat- tâ izzeti nefsinden biraz fedakârlık yapabilirse, Moğol zabitlerini bile el- de etmekte güçlük çekmez. — Prenses muvaffak olarak dö- tehlikeli olur. Yeğenim prens Ur- lof'un yanına gitmek niyetindeyim. — Fena olmaz. Sizl arabamla oraya kadar götürebilirim, Ğ , Vlâdimir köyde karısını aylarca bekledi... Aradan günler, haftalar geçiyor, prenses Mariden bir haber gelmiyor- du. Bir gün Vlâdimirin uşağı köyden şehre indi. Antonyo. Dimitriyefe gidince e bette bir şeyler öğrenmeden dönmi- yecekti. Vlâdimir, karisi olmadan bir yere gidemezdi. Yeğeninin yanına bile ancak karısının yardımile gidebilir- di. Viâdimir - günler geçtikçe - ümlö- sizliğe düşüyor ve kendi kendine: — Timuç, karımı öldürmüştür. Diyerek ağlıyordu. Antonyo, Dimitriyefe giderken: — Eğer karınızı gerçekten öldür- dülerse, sizi yeğeninizin yanına ben götüreceğim. Merak etmeyin! Demişti. Anlonyo şehre girince, her şeyden önce, halkın ağzında do- laşan şu sözleri duydu: «— Prenses Mari gebe imiş... Üç ay sonra doğuracakmış!» «— Timuçun Marlden bir erkek çocuğu doğarsa, bu işte gene Ruslar kazandılar demektir.» 4— 'Timuçun (Saray) daki kan. sından erkek oğlu olmamıştı. Pren- ses Mari bu suretle Timuçun gözüne ve kalbine girmiş olacak!» Antonvo kulaklarına inanamıyor- du. Prenses Mari, Timuçtan gebe kak mış.. kocasını unutmuş.. üç ay son- ra doğuracakmış..! . Antonyo: — Aman Allahım, sen insanları nasıl şaşırtıyorsün Mari, Timuçu öl dürmeğe gitmişti. Halbuki, Timuç- tan gebe kalmış... Vlâdimir bunları duyarsa muhakkak aklını oynatır, Diyerek, bir kaç saat şehir içinde dolaştı. tanıdıklarını gördü. Mari- yi sordu. — Viâdimirin Karısı, şimdi Timu- çun eşidir. 4“ ; Dediler, Demek ki, Mari kocasını aldatarak Moğollara kaçmış ve vak- tile yanmda bir uşak gibi çahşan Timvçun karısı olmuştu! Antonyo «köyüne nasıl dönecekti. Bunları Vlâdimire söylerse, karısını delicesine seven prensin aklını kay- betmemesine imkân in vardı. Antonyo, Dimitriyefte: — Acaba prensesi yakından görebi- dir miyim? diyerek sarayın yanın- dan geçti, Fakat, dünkü Rus sara yında bügün Moğollar hâkimdi... Mızraklı atliler sarayın dört çevre- sini sarmışlardı. İçeriye kuş uçurmu- yorlardı. Antonyo, “prensesi göremiyeceğini anlayınca, şehirden ayrıldı. gece karanlığında köyüne döndü. Prens Vlâdimir dört gözle Anton- yonun yolunu bekliyordu... At sesini duyunca kapıya koştu: — Sen misin Antonyo? Muztarib bir ses cevab verdi: — Evet prensim, benim. Antonyo &tırı bağladıktan sonra kulübeye girdi. Kaşları çatık ve yü- reği yanıktı. Dizleri tutmuyordu. Prensi selâmlıyarak bir köşeye otur- du. Yâvüş yavaş anlatmağa başladı: — Şehir halkı baştanbaşa sizin öldüğünüze inanmış, prensim! Adr- nızı anan yök, — Mariden ne haber var? Bana, benden değil, “ondan bahset, An- tonya! — Prenses, Moğolların elinden ko- Jay kolay kurtulamaz prensim! Sa- raymızı örümcek ağı gibi sarmiş- Jar... Önünden geçmek bile yastik. Sonra başını önüne eğerek sözüne devam etti: — Prens, 'Timuçtan gebe kalmış, üç ay sonra doğuracakmiş... Viâdimir birdenbire gözlerini aça- rak, uşağının kolunu sarstı: — Ne diyorsun Antonyo? Mari ge- be mi kalmış?... — Evet. Yerlilerin ağzında dola- şan bu haberi aynen Moğollardan da duydum. Prenses Mari, Timuçun ka- nst olmuş. — Keşki kendimi öldü bildirme- seydim. Timuç, benim yaşadığımı öğrenseydi, karıma göz dikmezdi. Onu ben yakından tanırım. Düşma- nımdır, fakat, kimsenin karısına gözdikmez. Namus düşmanı değildir Örs Viâdimir, Antonyoyu fazla konuş- turmadı. Bu haberi alınca çok mü- teessir olmuştu; Bir müddet başını iki elinin arasına alarak düşündü. düşündü. © © Ve birden yerinden kalkarak: ü intikam alaca- ğım, Antonyo! « diye bağırdı - Haydi arabanı hazırla ve beni yeğenimin yanına götür. Orada yeni bir ordu düzerek, Dimitriyef kalesi üzerine yürüyeceğim, Viâdimir o gece hazırlandı. uşağı- nın arabasına binerek köyden uzak- Viâdimir, karısın günün birirde tekrar ele geçireceğinden emindi. Kendi kendine söyleniyordu: — Zavallı Mari! Plânlarımı tatbik edemeden, Moğölların eline esir düş- tün. Eğer, gerçekten gebe İsen, üç ay sonra Timuçlan bir çocuğun do- garsa, işle o zaman seni ebediyen kaybettim demektir. Yarın ana olün- ca, elindeki hançeri Timuça sapla. makta tereddüd edeceksin! Ziyanı yok, sen yaşa! Belki bir gün, fırsat düşerse, yarıda bıraktığın bu işi ben tamamlarım, Saray şehrinde bir düğün O gün (Saray) şehrinde büyük bir düğün vardı. Kahraman Samo evleniyordır. (Arkası var) BR.

Bu sayıdan diğer sayfalar: