17 Nisan 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

17 Nisan 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bkhife 6 AKŞAM 17 Nisan 1939 İlkbaharı sevmiyenler re Havalar ısınmaya başlayınca bar artistleri neşelerini kaybederler Istanbulda kaç bar vardır? burada çalışanlar ve kazançları Herkesin en çok sevdiği mevsim ülkbahardır, Kışın karlı, fırtınalı ha- salarından uzaklaşarak masmavi gök yüzüne, ılık havaya, çiçeklere kavuş- mak memnun olmıyacak şey değildir, Yalnız bir zümre ilkbaharın gelmesi- ni iyi karşılamaz, neşesini kaybeder, âdelâ hastalıklı bir hal alır. Bu züm- re bar artistleridir, Artistlerin bu has» talıkları her sene nisanda tekrarlar, Artistler kendi aralarında seyahatten bahsetmeğe başlarlar.*Nereye gide ceklerini, nerede iş bulacaklarını gö- rüşürler. Bu sene de havalar ısınınca artisi ler arasında ayni hastalık başgöster- di. Fazla olarak dünya vaziyeti de en» dişeleri artırdı, Çünkü bu artistler ek- seriyetle kimsesizdirler, Kendi kendi- lerini yaşatmak mecburiyetinde ok duklarından, harp sözü onları titretir, Barların kapıları kilidlendiği vakit ag bir haide ortada kalırlar, İstanbulda kaç bar var? İstanbulda altı bar vardır, Buralar» da çalışan artisilerin yekünu yüzü bulur, Artistlerin çoğu Macardır. Ro manya, Yugoslavya, Yunanistandan gelenler de vardır, Çalışan artistler yüz kadar olmakla beraber yalnız Ma» car artistlerin yekünu üç yüzden faz ladır. Bunlar evvelce gelip başka bir 1ş bulmuş veya her hangi bir suretle burada yerleşmiş olanlardır. Bar artistlerinin kazançları pek fazla değildir, Yevmiyeleri iki liradan başlar. Bazısı üç, bazıları da beş lira- ya kadar yevmiye alır. Mühim numa» ra yapan ve seyirciler tarafından tu- tutan artistler arasında 10 - 15 lira lanlar da vardır. Müşteriler tarafından masaya da» vet edilen artistler, yevmiyelerinden ayrı yüzdelik alırlar. Masanın hesabi ne kadar kabarırsa, o gecelik kazan» cı da artar. Barlarda yevmiye 'almak- sızın çalışan artistler de vardır, Bun- ların kazançları bir masaya davet edilmeğe bağlıdır. Bar artistlerinin hayatı Bar artistlerinin hayatı pek yoru- cudur. Bunların geceleri gündüz, gündüzleri gecedir. Dalma sabahle- yin yatarlar, ekseriyetle ikide, üçte “uyanırlar ve hafif bir kahvaltıdan son- #le dokuz arasında yemeklerini yerler; Bunlardan çoğunun devam ettikleri İ ucuz lokantalar vardır, Bu lokantada | 40 - 50 kuruşa karınlarını deyurür AKŞAM 'ın tefrikası Artistler, kendi lokantalarında yemek yerlerken lar. Yemekten sonra bara gidip faali- yete başlarlar. Bar artistlerinden çoğu bir arada oturur, aralarında büyük bir tesand vardır, Barda numaralarını yaptıktan son- ra sabaha kadar oturmağa, kendileri» Barlarda eğlenmek epeyce masraf- hıdır. Bir kahve 50 - 100 kuruş ara- sındadır. İçki, ateş pahasınadır. Kar- gılıklı birkaç viski için on lirayı göz- den çıkarmalıdır, Bir zamanlar bar artistleri münha- sıran ecnebilerdi. Şimdi yerli artistler “de vardır. Küçük barlarda çalışanlar- dan büyük bir kısmı yerlidir. N.E. Manisa, (Akşam) — Manisanın Karaköy Cümhuriyet Halk Partisi ocağı, Ta ya gezmeğe çıkarlar, yahut bir işa | çok verimli şekilde çalışmaktadır. Bir sene zarfında ocakta toplanan köylüye Je mesgul olurlar, Akşam saat sekiz | 28 konferans, 3 temsil, 35 konser verilmiş, 7 defa karagöz oynatılmıştır. Bu hafta içinde 8 fakir çocuk sünnet ettirilmiştir. Belediye muzıkası da temin edilerek sünnet düğünü çok eğlenceli bir hale getirilmiş, sanatkâr B. Şakir tarafından (Karagözün sünnet düğünü) oynalılmıştır. Yukarıdaki re- simde sünnet ettirilen çocuklar görünüyor. Tefrika No, 72 AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — — Odur odur... Gelen hemşiremdir. Zaten siz sadık bir âşıksınız. Başka hangi kadının mevcudiyetini böyle te- Yaşla gizlemek istersiniz ki... — Susun... Susun... — Neye susacakmışım! Şimdi gide- teğim metresinizi kovacağım! Delikanı yaralarını unutarak yerin- den fırladı ve âmirene bir sesle; — Kardeşiniz metresim değildir. Sö- yünüzü geri alır... Ve sizi burada gör- mesini istemiyorum, . Ben onu görmek İstiyorum... Bu ya- lanlardan bıktım, Ona hakikati söy- Miyeceğim... Rakibesi olduğumu bik sin... Vaktile benim olan bir erkekle evlenemiyeceğini anlasın, Sizden soğu- sün da İsterse benden de'nefret et- sin! — İtirafınız Tendu'ya tesir edecek mi sanıyorsunuz. Bizim aşkımız 0 ka- dar derin, o kadar kuvvetli ki hiçbir şey onu sarsamaz. Kullanacağınız si- lâhlar kendi aleyhinize dönecektir. O yalnız sizden nefret edecektir, ve biz gene biribirimizi severek biribirimizin Nükleden: (VA-Nâ) olacağız... Yaralı bir kaplan gibi Perihan ba- gırdı: — Beni büsbütün çıldırtmak mi is“ tiyorsunüz... Hemsireme sönmez bir Kinle düşman mı olduğumu arzu edi- yorsunuz?.. — Zaten değil misiniz? Takip etti. giniz plân bunu isbat etmiyor mu? Yaptığmız fenalıklardan daha fazla ne yapabilirsiniz ki!... — Öyle mi sanıyorsunu?... İster sem daha neler yapabilirim? Ve vahşi bir istihza İle: — Göreceksiniz! - dedi. — Şunu, bunu bilmem! Şimdi bu- radan çıkıp gidin ve bir daha evime ayak basmayın... Perihan öfke ile Tendunun olduğu tarafa koştu. Lâkin Ratip tetik dav- ranarak genç kadının kolunu yaka- | Tadı, — Hayır, onu görmeden şu kapıdan çikın... Kadın bir an tereödüd etti ve ısılık gibi bir sesle; — Pekâlâ... Gidiyorum. Fakat şu- nu bilin ki bundan böyle ne hemşire- me, ne de maziye hürmetim, muhab- betim vardır!... Perihan gittikten sonra delikanlı salonda bekliyen Tenduya koştu. —Sen?,.. Sen mi buradasın gü- zelim?... Vallâhi gözlerime inanmıyo- ruma. — Bir kadının vazifesi hasta olan kocasının başı ucunda bulunmak de- ğil midir?... — Peki amma nasıl haber aldın? — Gazetede okudum, ve her şeyi göze alarak koşup geldim. — Güzelim, biriciğim... Sana ne ka- dar minnettarım... Merak etme sev- gilim, bak görüyorsun ya, yaralarım tehlikeli değil. Doktor gezinmeme bi- le müsaade etti. Hastalık bir şey de- ğil... Beni üzen, kahreden iş başka... Amma önce söyle bakalım, evden na- sıl kaçabildin? Babamla ablam yoktu. Ben de ko- laylıkla çıkabilâim, Sonradan paşa haber alınca, kızarsa kızsın, Artık ka- fa tutmağa karar verdim, Birkaç gü- ne kadar nikâh yapılacakmış. Ben de imza atmıyacağıma yemin ettim. Bu sözleri öyle bir azimle söylüyor- Haftalık piyasa Siyasi hadiselerin piyasaya tesiri - Ihracat vaziyeti Son günlerin siyasi hâdiseleri piya- sada ne gibi tesir yapmıştır? Bu suale | cevap vermek için, piyasada alâka- darlar nezdinde tahkikat yaptık, din- lediklerimizi hülâsa halinde aşağıya yazıyoruz: Siyasi hâdiseler gergin bir safhaya girmekle beraber, piyasada büyük bir endişe yoktur. Daha doğrusu birkaç gün evvelki endişe kalmamıştır. İki gündenberi asada daha sakin bir hava esmektedir. Siyasi vakaların en büyük tesirini kredi işleri üzerinde aramak lâzımdır. “İtiraf etmek lâzımdır ki, ithalât piya- sasında bilhassas manifatura plyasa- sında, büyük tüccarın, küçük tüccara verdiği kredi kesilmiştir. Halbuki bu mevsim yazlık mallar üzerine satış mevsimidir, Tüccar, en eski müşte- risi olduğu küçük tüccara bile peşin parayla mal satmaktadır. İhracat piyasasına gelince, esasen ihracat için durgun bit mevsimdeyiz. Bellibaşlı ihracat maddelerimizin sa- tış mevsimi geçmiştir. Bu itibarla si- yasi vakalar, ihracat piyasasında âz bir tesir göstermiştir. Bunu daha ba- riz bir surtete ifade etmek için, her hafta olduğu gibi ihracat maddeleri- mizin vaziyetini birer birer izah ede- ceğiz Hububat maddeleri — Son günler- de Anadoludan daha fazla mikdarda buğday gelmektedir. Yalnız evvelki gün gelen buğdayın mikdarı 120 va- gondu Yeni sene mahsul devresine yak- laştığımız için tüccar, zürra elindeki malı çıkarmaktadır. Mahsul hakkın- da henüz kati olarak birşey söylemek imkânı yoktur. Fakat Meteoroloji ens- titüsünün neşrettiği bültenlere göre, şimdiye kadar hava ve yağış vaziyeti- nin mahsul için pek iyi gittiğini ifade etmektedir. Maamafih bu ifade ve hüküm, yalnız kışlık zeriyalı alâka. dar edebilir. İlkbahar zeriyatı hak- kında bir şey söylemek için, biraz daha beklemek icab eder. İhracat vaziyetine gelince, son günlerde hiç bir yere buğday satışı vaki değildir. Yalnız Yunanistana evvelce teslim edilecek mallar vardı. Son günlerde Yunan vapurları da ev- velçe taahhüd edilen bu malları al- maktadır. * Arpa üzerine iş yoktur. İki hafta evvel İtalyaya arpa satmak için ta- ahhüdlere girişen tacirler ellerinde- ki malları henüz ihraç etmemişler- dir. Hububat maddeleri arasında mı- sır fintleri yükselmektedir. Bilhassa Karadeniz iskelelerinde mısır flatleri çok yüksektir. Mısır, Karadeniz köy- İülerinin en mühim gıda maddesi ol- duğu için, bu mıntakalarda mısır ih- tikârına karşı mücedele etmek lâ- — Zarar yol Ne isterse yapsın, sabırla bürriyetimi beklerim. Gizii- den gizliye seninle muhavere etme- nin çaresini bulurum. Delikanlının kalbi sevinçle kabardı. Sevgilisinin bu taltı teminatı onu son derece bahtiyar ediyordu. — Hayatım senindir Tendu! Göz yaşlarile biribirlerine sarldı- lar. Dudaklarından dökülen sözler ar- tık hoş bir aşk âhenginden başka bir şey değildi! Diğer taraftan Perihan intikam ve kin hislerile âdetâ bir sarhoş gibi öf- ke ile söyleniyordu. — Onları mahvedeceğim. Asla bi- ribirlerinin olmıyacaklar, Elimden ge- len her şeyi, her şeyi yapacağım! Köşkün kapısından içeri girer gir- mez, hizmetçiye: Paşa efendi geldi mi? - diye sordu. — Evet efendim. Genç kadın, şapkasını fırlattıktan sonra pürtelâş, erkeğin yanına koştu: — Tendunun nerede olduğunu bi- Miyor musunuz? — Her halde odasında ağlamakla meşguldür. — Öyle mi sanıyorsunuz?... Bizim du ki, kararının kati olduğundan as- la şüphe edilemezdi. — Baban tehdid edecektir. Belki seni bir odaya hapsederek kapayacak- tar, küçük hanım, dostunun evinde... —Tendu, Ratibin evine mi gitti? — Evet... DBiribirlerine şu saatte ne valdlerde bulunduklarını Allah bitir! | * Av derilerine gelince, geçen zim Dokuma ham maddeleri — Anado- luda bu senenin yeni kırkım tiftik- lerinden ilk parti olarak 2,000 kflo piyasaya getirilmiştir. Bu yeni sene mahsulünün kilosu 62 buçuk kuruş- tur. Başla yerli dokuma fabrikaları pi- yasadan yapağı almaktadır. Tiftik için Almanyadan bir sipariş yoktur. Evvelce ihracı taahhüd edilen mak lar da henüz sevk edilmemişti. Fa- kat iki gün evvel bir Alman vapuru- na bir mikdar tiftik yükletilmişti. Almanyaya gönderilecek tiftik mik- darı 75 bin kilodur. Bu mikdar bu- günlerde ihraç edilecektir. Tiftik üzerine Almanyadan başka alıcı yoktur. Halbuki bu mevsimde Almanyadan başka Amerikalılar, İn- gilizler de tiftiklerimizin birinci de- recede müşterisiydi, alâkadarların verdiği izahata göre, Almanyanın bizden aldığı Liftiklerin bir mikdanı da Amerikalılara satılmaktadır. Çün- kü Almanyanın bizden aldığı tiftik mikdarını istihlâk etmiyeceği iddia edilmektidir. Diğer maddeler — Yukandada yazdığımız gibi, ihracat mevsiminin en durgun bir devrinde olduğumuz için her bir madde üzerinde ayrı ay- rı durmağa lüzum görmüyoruz. Bu itibarla her maddeden bir kaç satır. ia bahsetmeği doğru buluyoruz. Yumurta en ziyade Yunanistana ihraç ediliyor. Halbuki yumurta ta- cirleri, urlanın pek sürüm temin ettiği bu mevsimde daha çok ticaret yapacaklarını ümid ediyorlardı. Son günlerin siyasi vakaları bu ümidi kırmıştır. sene av derileri piyasası pek durgun geç- mişti. Hattâ bir iş olmamıştı. Bu se- ne, av derileri piyasası açıldığı za- man Amerika ve Kanada üzerine bir kaç iş yapılmıştı, bir müddet sonra da av derileri fiatlerinde bir yükseliş başgöstermişti. Fakat son zaman- larda, bilhassa son günlerde av leri piyasası en durgun bir devreye girmiştir. Sanayi âleminde — Şimdiye ka- dar siyasi vakaların ithalât ve ihra- cat piyasaları üzerindeki tesirler den bahsettik. Bu mevsim, dokuma fabrikaları için satış mevsimiydi. Bil- hassa kadın ve erkek elbisesi için kumaşlar, bu mevsimde daha ziyade satılırdı. Fakat son günlerde geçen sene olduğu gibi Anadolu tacirlerin- den fabrikalara karşı talepler yapıl- dığına şahid olamıyoruz. Sipariş ala- mıyan fabrikalar, bir kısım işlerini tahdid etmişlerdir. Bu yüzden sanayi âleminde de bir durgunluk başgös- termiştir. — M. A, — Adam sen de! Kuru lâf! Hafta- nın sonunda Fahri ile nikâhları kıyı- lacaktır, — Hemşiremin imza etmiyeceğine eminim! — Öyle bir rezalet yapacak olursa tenha bir yere götürür, onu bir müd- det için hapsederiz. Nihayet dayana- maz, razi olmağa mecbur kalır! — Artık böyle şeylerin fayda etmi- yeceğine kaniim. Tendu, her şeye rağ- men inadında sebat edecektir. Zama- nını bekleyip sevdiği adamla evlene- cektir. Halbuki bu işin olmasını asla istemiyorum, Hemşiremin ölümünü görmeği tercih ederim, | —Ölümmü? Paşa, bu sözü tekrarlıyarak Periha» na baktı, Gözleri karşılaşınca, biribi: lerinin dimağlarımda uyanan korkunç fikri okudular, İkisi de bir müddet süküt ettiler. Paşa, asabiyetle odada beş aşağı, beş yukarı dolaşıyor ve düşünüyordu. Gen$ kadının açıkça söylememesine rağ” men, kendisinden bir cinayet bekle“ diği anlaşılıyordu. Tehlikesizce yapıl» ması kabil bir işti bu! Ayni zamanda neticedeki kârları hesapladı. Böyle bir şey yapacak olursa Perihanı tama» men avucunun içine alır, istediği gr bi para çekerdi. Üstelik muhakkak ki Lütfiye hanımefendi Tendunun aci sına dayanamıyarak ölür ve bütün mirasına konardı (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: