20 Nisan 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

20 Nisan 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— RUTİYETTE SARAY ve BABLÂLİ ÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Seyidler manevraları, Edirnede verllen hediyeler hiç bir zaman vaktinde hazırlanmış bulunamazdı. Vahidi ise herkes. İ ten evvel hazır görülürdü: | © Hele Seyidiere mut edilince | Yusuf İzzeddin! uzun zaman bekle- mek İâzım geldiği halde Vahideddin büyük üniforması ve nişanlarile istas- yona muvasalatten evvel kompartıma- nının penceresinde endani arzeylemiş- ti. Sultan Reşad hep beşuş ve mem- nun görünüyordu. Hissolünuyordu ki, 0 bü yorucu ve bunaltıcı seyahatin bü- tün zahmetlerine tahammül edebile- cek kuvveti haiz olduğunu, saltanat 'makamının vazifelerini icradan âciz kalacak bir hale henüz gelmemiş bu- Tunduğunu herkese göstermek istiyor- du. (1) Mahmud Şevket paşa hava soğuk Şiduğu için sultan Reşadın kıtaları teftiş ederken askeri otomobillerden birine binmesini teklif etmişti. Fakat sultan Reşad dört atlı bir arabaya binmeği tercih etmişti, Sebebini de: — Otomobil ile gitsem yaverler, sü- vari müfrezesi de tabii takip edemiye. çekler; halbuki memleketimizde husu- #ile böyle merasimde hükümdarın bü- tün ihtişamile görünmesi lâzımdır! Diye izah etmişti. Sultan Reşad saltanatının bu ihti. gam vecibesine, bittabi mutedil bir Mmikyasta, tebaiyet etmeğe pek takay- rına, demiryolu memurlarina münasip şekil ve kıymetlerde hediyeler tedarik edilmesini hazinel hassaya emretmiş ve emri yerine (Seyidler) manevrasından bekleni- en harici tesir hasıl olmamıştı. Ya- tenkidler ordunun intizama gir- ve vazifesini Vâyıkile ifa edebilme- #i için pek çok uğraşılmak ve nevakisı ikmal edilmek lâzım geleceğini mey- dana çıkarmıştı. Ri Ancak Edirne seyahatinden herkes memnun dönmüştü. Sultan Reşad bir yorgunluğa taham. mül tecrübesi geçirdiği, Yusuf İzzed- din efendi vehmine göre bir kazaya Sultan Reşad veliahdlığında kendi. sine geçirttiği fena ve ıztıraplı hayat» tan dolayı kardeşi Abdülhamide kal- ben muğberdi. Sırası düştükçe kendi. #inin uğradığı tazyikleri, kendi yü. günden felâketlere tuğrıyan masum- ları anlatırdı. Fakat .anââk kızınca (Hakanı mahlu) diye yadettiği Abdül. hamid hakkında söylediği sözlere hiç bir vakıt ağır görülecek bir zem mâ- nasını katmazdı. Bu hikâyeyi yanındakiler kendi ağ- Zından dinlemişlerdir:. — (Nefes almak için arada bir bahçe ye çıkardım. Anlaşılan hakanı mahlu bunu hoş görmüyordu. Birkaç gün si- raya Yıldız cihetinden silâh sesleri gel- meğe başladı. Bunun ne olacağını ip- tida anlıyamadım. Bahçede avlanmak için atılmadığı aşikâr! Sonra bunların beni rahatsız etmek için atıldığını dü- Şündüm. Bahçeye çıkmaktan da fera- gate mecbur kaldım.) Bununla beraber sultan Reşad ben- Reşad cülüsunda bu Hüsnü beyi kiler. cibaşılığı almıştı. Hüsnü bey bir gün.sofreya hizmet ederken Abdülhamidin aleyhinde bu- daha huzurunda gürmemek için Hüs- nü beye evinde oturmasını emretti. Fakat bu eski emektarının mağduş olmasına da gönlü razı olmadığı için maaşını kesmedi. Müşir İzzet paşanın tavsiyesile Mah. mMud ağa isminde bir arabacı saraya alınmıştı. Bu adam bi gün Tatablı Ami vii re müdürü Şeref beyin bir emrine ker- 4 durmağa cüret etmekle hemen işten , Tekrar vasifeye alınması İçin gerek kendisi, gerek ailesi tarafın- dan birçok müracaatlarda bulunulmuş ise de ricaları semere vermemişti. Bu müracaat ve ricalar haremi hümayu- na kadar yükseltilmesi üzerine bir gün hünkâr Şeref beye hitaben: — Mirahor! İzeet paşanın adamı bir arabacı hizmetten çıkarılmış! Diye söze başlaması üzerine Şeref bey padişahın bir iradesine meydan bırakmamak için hemen: — Efendimiz! O adam hizmete H- yık değildi. Cevabıni vermiş, padişah da sözüne devam etmemişti. Fakat birkaç gün sonra haremden gelen ikinci bir tavsi. ye üzerine sultan Reşad esvapcıbaşı Sabit beye; — Bu adan için mirahör benim 8ö- zümü önledi! Demiş, gönlünti hiç kirmak isteme. diği Şeref beyden habersizce Mahmud ağanın maaşını vermesini hazinel haş- sa müdürüne emreylemişti. Mahmud ağa hiç bir hizmet etmiye- rek bu suretle bir buçuk sene maaşku almıştı. Sabit bey bir gün söz arasın- da padişahın bu gizli emrini anlatma- sı üzerine miralay Şeref bey de müna- sebet getirerek ve hiç bir şeyden habe- Tİ yokmuş gibi davranarak Mahmud ağanın tekrar hizmete alınması hak- kında padişahtan istirhamda bulun- muş, hünkâr da arabacının maaşını | verdirdiğinden hiç bahsetmiyerek bu | Ticayı kabul etmiş gibi görünmüştü. | Saray münasebetlerinde böyle ince- Hkler bilinmek ve riayet edilmek lâ- | zum gelen şeylerdendi! Bunun için de biraz saray terbiyesi almak gerekti. Sultan Reşad büyük, küçük kardeş- leri arasında en ziyade sultan Mura- dı takdir ederdi; şehzadeler arasında | kardeşi Süleyman efendi ile sultan Muradın oğlu Salâhaddin efendiyi severdi. Salâhaddin efendi için: — Kardeşimin emanetidir... der. Efendiye paraca yardım ederdi. Ortaköy ile Bebek sırtlarında (Nis. betiye) isöşkünde çifcilik ve bağcılık- la vakıt geçiren Süleyman efendi dün- yaya alâkasız, âlâyişsiz, sade, kendi halinde bir hayat sürerdi, Süleyman ve Salâhaddin efendiler hal ve mizaç itibarile sultan Reşada benzerlerdi. Sultan Reşad Pendik ci- hetinde oturan kız kardeşi Seniha Sul tana (doğumu H. 1269) da hürmet gösterirdi. Yalnız kardeşi Vahideddin. efendiyi sevmezdi. Sultân Reşad etrafındakilerin siya- si fırkalara müntesip olup olmadıkla- rım öğrenmeğe meraklı idi. Başmabe- yinci Lütfi Simavi beye İttihad ve Te- rakkiye mensup olup olmadığını Kaç kereler sormuştu. Lütfi bey de ken- disinin hiç bir fırka ile katiyen müna- sebeti olmadığını temin ettikten son- ra fırsattan istifade ile şu telkinatta bulunmuştu: — Hükümdarların ve saltanat hane- ızmar eder ve padişaha karşı bu nasi. hatleri kabul ediyor gibi görünürdü amma Sultan bildiğinden şaşmazdı. Reşad bu halin farkına vararak «dır. kacılık yaptığından» dolayı kaç defa kendisine ihtarlarda bulunmuştu. Bu ihtarlarının faydamalığını gördüğü için çok canı sıkılırdı. (Arkası var) (1) Halid Ziya; (Saray ve Ötesi), 1: Memleket saat uyarı, sjans Böloji haberleri, 13,15 - 4 - - Benin yazın kışa benzer, 10 - Türkü - Kevengin yolu bu mudur, 21: Memleket saat ayarı, Zi: Konuşma © (Mizah saat), 2115: Esham, tahvilât, kambiyo - nukud borsası (flat), 21,25: Neşel plâklar - PL, 2130: Müzik (Küçük orkestra - Şef: Necip Aşkın): 1 - Glessmer - Sar kenarlarında, 2 - Prles - Esir, 3 - Blume - Vals entermezzosu, 4 - Lineke - Şen marş, $ - Nlemann - Arab dans, 6 Walter - Kuklaların dansı, 7 - band - PL), 28,45 - 24: Son ajans haber- Jert ve yarınki program. Avrupa istasyonları Saat 20 de Berlin 20 marşlar, valsler — Breslav 20 halk muzikası — Münih 20 askeri muzi- ka — Ştuttgart 20 valsler — Viyana 20 #alon muzikası — Bükreş 20,15 konser — Florans 20 karışık muzikn. — Lemberg 30 hafif muslka — Londra 2030 dans — M. Ceneri 2025 hafif muzika — Riga 0,15 orkestra — Wales - Reg. 2035 hafif müzika. Saat 21 de Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Bordo 2145 - 7830 hafif muzika — Budap. 2150 orkestra — Bükreş 21,15 senfon, konser — Florans 21,30 operet muzlkası — Paris P.T.T. Grenoble, Lyon, Rennes, Nis 2130 - 2330 Romeo ve Julletta operası — | Limoges 2130 - 23.30 karışık muzlka — | Londra 21 Bach konseri — Sofya 2130 2) salon muzlkası — Hambg. 22 büyük orkestra — Könlgsbg. 22 “orkestra — Viyana 28 sa- on muzikasm — Floransa 2245 hafif mu- zika, — Lille 2230 konser. — Roma 29,15 Vagner'in «Rheingold: operası. Saat 28 de Breslav 230 - 1 dans — Şiutigart, Berlin, Frankft., Kolonya, Viyana 23,30 - 1 Hafif muzika — Hambg. 2830 - 1 or- kostra — Könlgsbg. 2325 - I hafif mu- rika — Münih 2330 - 1 dans orkestram — Hilvers, II 22,55 orkestra — Londra-Nat, 7820 orkestra — Milâno 23,05 orkestra — Bottens 23 - MX Mozart'ın «Sihirli Flüt operasından parçalar — Stokholm 28,15 - M4 orkestra. Londra - Reg. M0 dans — Sofya 24 dans — Ştuttg, Prag ve Berlin 1 - 4 ge- ce konseri — Boma 1 dans Hati, karköy: EMA, Sariyer: Osman, Aksa- ray: Cerrahpaşada Şeref, Fener: Ba- latta Hüsameddin, Kumkapı: Asa- doryan, > Bensason, Sa- 'Topkapıda Nâzım, Üsküdar; Çarşıbo- yunda Ömer Kenan, Heybeliada: Halk, Büylikada: Şinasi Beyoğlu Halkevinden; 20-4-539 per- RİYET» mevruunda mühim bir konferans verilecektir. TURA KINA TARİHİ ROMAN Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ Tefrika No. 117 1430: Progrum, 1338: Türk müsigi «mı, |Samo: “Ben sana, ayıldığım zaman gelirim demedim mi? Göruyorsun ki hâlâ ayık değilim ,, dedi. Diye haber göndermekten kendini alamadı. Can Bey süratle hazırlığını yaps- Tak, bir hafta içinde ordusunun başı- na geçmiş ve garbe doğru yola çık- umşıtı. Samo bunu görünce meyus oldu. Kendini içkiye verdi. Ve Aysu'nun kucağma düştü. — İşte sana geldim, Karakurum bülbülü! Şimdi şen sesini duymak, seninle başbaşa kalıp Taygut kımızı içmek isterim. Samo, yeni sevgilisile eğlenedur Can Bey Kârakurumdan ayrılır. ken, vezir Çulsaya gizlice şunları söylüyordu: «— Samo, Moğol ülkesi için tehli- keli bir adamdır. İmparatoriçe uzun müddte tahtında kalmak. istiyorsa, Samonun vücudünü ortadan kaldır. malıdır. Bu fikri nparatoriçeye ve- rirken, senden sebebini. sorarsa, Sa- monun, Çinde yeni bir imparatorluk kurmak istiyen Kubilâya yardım et- tiğini söylersin, Bu, onun idamına kâfi bir sebeb teşkil eder.» * Karakurumda Can Beyin taraftar- ları artmıştı. Can Bey garbe gider- ken, Karükurumdaki adamlarına. Sa- mo aleyhinde tahrikâtta bulunmak- tan geri kalmamalarını söylemişti, Samo: — Can bey gitti. Bir düşmanım vardı. o da uzaklaştı Diye sevinirken, günler geçtikçe, Karakurumda Samo aleyhindeki de- dikodular artıyordu. Vezir Çutsay kurnaz bir adamdı. Can Beyin giderken söylediği sözle- rin hiç birini imparatoriçeye söyle memişti. Fakat, dedikoduların da ardı arası kesilmiyordu, Bu dediko- dular Çutsayı da şüpheye düşürmüş- tü. Vezir kendi kendine: — Can bey gittiği halde, Samo hakkındaki : dedikoduların arkası gelmiyor. Elbette bunun bir sebebi olacak... Acaba çerçekten Samo bu- rada Kubilây hesabına mı çalışıyor? Diyerek, Samonun peşine hafiye. ler koymağa mecbur kalmıştı. Sa- monun peşinde koşanlar, vezire: — Koca kahraman, Can Beyin git- tiği gündenberi Aysu'nun evine ka- panmış. Bir yere çıkmıyor ve hiç kimse ile görüşmüyor. Söylenen söz- lerin hepsi yalandır. Diyorlardı. Çutsay bu vaziyet karşısında şa- şınp kalmıştı, O halde bu dediko- dular nereden çıkıyordu? Çutsay, Samo iie görüşmeğe ka- rar vermişti. Bir gün kendisini s8- raya çağırttı. Samo, kendisini çağı- ran adama: — Görüyorsun ki, şimdi sarhoşum, dedi, ayıldığım zaman gelirim. Aradan bir hafta geçmişti. Samo, veziri görmeğe gitmemişti. Çutsay şüphelendi, adamını tekrar Samoya gönderdi. — Bugün mutlaka gelsin., bekli- yorum. Dedi. Vezirin adamı Samoyu gör- dü, errini tebliğ etti. Samo gene sarhoştu. Bir sedire uzanmış, Kara- kurum bülbülünün şarkılarını din- yerek içki içiyordu. Vezirin adamına: *— Ben sana, ayıldığ'ı zirüm ge- İirim demedim mi? Görüyorsun ki, hâlâ ayık değilim. Dedi.. yerinden kımıldamadı. Kı- mıldamağa mecali de yoktu. Vezirin adamı saraya döndü. Gördüklerini anlattı: — Samo gece gündüz içiyor. Onu ayık bulmak mümkün değil... dedi. Çutsay düşünmeğe başladı: — Same akılı bir komutandır... O; teessüründen içiyor galiba, Eski- den bu kadar içmezdi. Kendisini iç- kiye vermesinin elbette bir sebebi Günler geçtikçe vezirin merakı ar- tayordu, verdi. Bu da Çutsay için tehlikeli bir işti. Samonun, Aysu ile beraber ya şadığını, onun evinde yatıp kalktığı- nı herkes biliyordu. Çutsayın bura- ya girdiğini görenler imparaforiçe- ye haber verirlerse, vezirin de mev- kli sarsılacaktı. Çutsay bu ihtimali düşünerek, bir akşam kıyafetini de- ğiştirdi. Sadık bir uşağını arkasına alarak sokağa çıktı. Ortalık iyice ka. rarınca, kimseye görünmeden Ay bülü) nün şakrak sesini duydu, din- Jedi: «... Bahar gelir. bülbüller öter, Güneş doğar, çiçekler canla” nir, Ağaçlar yeşillenir, Mya ma yüzü gülmeğe baş- r, yan ve bütün ömrü hüzün İçin- de geçen İnsanlar, bülbül sesine mekten hoşlanırlar. İşte ben, bu adamlara. bu rubu da yüzleri gibi kararmış mahlüklara çok acırım. Çünkü onlar, aramızda yaşayan ölüler- dir. Ben, yaşayan ölülerden çok korkarım, Bülbül sesi onlara İztırab verin, Ve ben onları gördükçe muz tarih olurum.» (17 Biraz sonra, boğuk bir ses yüke seldi: — Sesini kesme sakın, ilkbahar bülbülü! Ve bana bir kadeh Taygut kımızı daha ver. dizini başımın ak tına koy.. sızıncaya kadar, şen sesi- ni duyarak içeyim. Bu, Samonun sesyidi, Çutsay kapıdan içeri giremiyordu. İhtiyar vezir, Samoya çok acımışlı. Kapının önünde: — Gece gündüz içen bir adamdaş ne fenalık beklenir? O da Tul (2) nis gittiği yere gidiyor... Diye söyleniyordu. Kendini bu derece içkiye veren bir adam, kendinden başka kime f6- nalık yapabilirdi? Çutsay, evin kapısı önünde bir müddet daha bekledikten sonra, dön- meğe karar verdi. Ona uşağı yalan söylememişti. Samo sarhoştu, hâlâ ayılmamıştı.. Ve mütemadiyen içiyordu. İmparatoriçenin nedimesi kiminle vlenmek istiyor? 'Turakinanın gözünden düşenler pek çoktu. Fakat, nedimesi Fatma, imparatoriçeyi bir gölge gibi takib ediyor, yanından ayrılmıyordu, Onu Turakinanın gözünden düşürmek ve yanından uzaklaştırmak istiyenler az değildi. Bunlardan hiç birisi eme line muvaffak olamamıştı. Fatma, Moğol sarayında, ikinci bi? hükümdar gibi, nüfuz ve saltanatı yıkılmadan yaşıyordu. İmparatoriçeye 'akıl hocalığı ya- pan bu deşsas ve fettan kadını Çut- say bile devirememişti. Fatmanın zekâ ve hilesinden Çut- say bile korkardı. İhtiyar vezir, ki, Turakinayı avucunun içine aldığın. dan emin bulunuyordu... Fakat, Faf mayı bir türlü kendi nüfuz ve irade- si altına alamamıştı. Fatma ellisine yaklaşmış bir ka dındı. Görünüşte kırk yaşından faz- la tahmin edilemezdi. Fatmanm Kırımda, İlk kocasından çocukları ve torunları vardı. O, Karakurumda ew lenmemiş, zaten nedimeliği de buna engel olmuştu. Fatma, son günlerde zengin ve meşhur bir adamla evlenmek sevda- sına düşmüştü. Bu İsteğini impara- toriçeye sezdirmemişti. (Arkası var) (1) Çin masallarından. 12) Cengiz hanın içkiden ölen oğlu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: