7 Temmuz 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

7 Temmuz 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© Sahife 8 EE AKŞAM “KIZILAY, Haftası münasibetile Bereketsiz Bahar Yazan: MEBRURE SAMİ 558 Nobel edebiyat mükâfatını kazanmış olan Pearl bir hikâyesinden mülhemdir. Bu, su baskınlarında, nehir taşmalarında felâkete uğn- yan köylüye, kurtarıcı yar- dımını uzatan hayırlı, şaf- katli «Kımluy; imiz doğ- madan evvelki günlere aid bir hiküyedir. Bundan sonra da, «Kızıl- ayr ın, felâket karanlığına yuvarlanmışlara kuvvet ve ümid veren nurunu vlaş- turmakta olduğu günlere aid bir hikâye gelecektir. Şubat sonlarında, sicakca bir gün. İkindi vakti; i ra Alis tek odalı kerpiç 8 çömelmiş, âdeta sıska | vücudünde, tâ iliklerinde obaharın yaklaşışını duyuyordu. Toprağın bağ- "rma can veren, ağaçların hayat özünü harekete getiren mevsimi nasil Olü- yoi da hemen tanıyabiliyordu? Bumu ö da söyliyemezdi. Geçmiş yıllarda, “hiç zorluğu yoktu; parmağını uzattığı gibi, evinin etfafındaki söğüdlerin to- murcuklarını «— Nah!» der gösteri- | verirdi. Amma ârtık bu söğüdlerin yerinde yeller esiycrdu. Şu kiş yok mu, şu ka- ra kış... Açlık ortalığı kasıp kavurur, «cümle âlemi. kırar geçirirken oda ne yapsın, canım ağaçları kesmiş ve birer birer götürüp satmıştı. Vâktile şurada üç şeftali; altı tane de kayısı ağacı vardı... Rahmetli ba- bası çekirdekten dikip yetiştirmişti onlan... Tomurcuklarının pembe pei- be sivrilişleri ile baharı ne güzel ha- “ber vermesini bilirlerdi. Tam da bü- yümüş, her yaz üstleri pıtirak gibi Golmağa başlamıştı... Ne de sulu şef- taliler, Alâ mis kokulu kayisılar ve- rirlerdi.., «Kara Ali aslan gibi, yağiz bir adamken adının başına katılmış bu «karayı, «kuruya çevirmek galiba çok daha yakışık ala- caktı! - çocukca, ağzının sulandığını duydu, yutkundu. Ya, böyle idi işte; bıçak kemiğe da- yanınca © bereketli ağaçlara da kıy- mak lâzım gelmişti. Geçmiş yıllarda, göğsü kabara kabara, en çok, şu ileri- deki tarlalarına bakardı: Buğday, ar- pa, yulaf yetiştiren © bereketli topra- ğına. İçini çekti... Artık tarlası dilsizleş- mişti; buğday sürmemiş, yeşermemiş- ti. Ekileliberi ne çok olmuştu amma, her tarafı sular basmış, seller götür- müştü. Artık toprağın yüzü, çizgi çiz- gi çatlaklarla dolu, pek kurumamış bir balçık tabakası halinde idi. Ah eskiden olsa, böyle bir günde, «Kara Ali. neler yapmazdı; öküzü, #âpanı kalmış olsaydı, gider, bu bağ- rı çatlamış toprağı sürer, işlerdi. Elinde avucunda, ona verecek sâçâ- cak, tek bir tohum tanesi bile kalma. muş olduğu halde, toprağını kazıp, alt Üst etmek İsteğile içi titriyor; Bu uza- yıp giden çamur batağına eski tarla yüzünü vermemek azabı ve acısile de canı yanıyor, yüreği sızıyordu. Ne ya- pabilirdi ki? Artık öküzü de yoktu, o da gitmişti elden. Vaktile, biri çıkıp da, her yı) bereket. Wi toprağını süren, harman yapılır. © ken döğeni çeken, gözünün bebeği hay- vanını -insanlık hali bu ya!- zorâ ge dince ziflenebileceğini söylemiş olsay- dı, adamı deli ya da sptal yerine kor- du, Amma ne çare, bıçak kemiğe da- yanmıştı! «Kara Ali», kadını, anası, babası, dört de çocuğu, hepsi beraber, oturup öküzü yemişlerdi. Kışta kıyamette, tohumluk diye gâkladikları sor tanelere kadar zahi- releri tükenince, kesilen ağaçlarla, “su baskınında kurtarabildikleri bir. “(kaç parça şey de salılıp savılınca, ya- “pılacak ne kalmıştı? 'Başka çare var mıydı? Şu başlarını soktukları tamlakır kerpiç evle sırtlarındaki eski püsküler, den gayri birşey kalmamıştı. Karın doyurmak için sırttakin! de feda edip soyunmaktan bir faya gelmezdi âda- ma! Hem zaten, hayvanın da açlıktan ç gözü dönmüstü. Su, çayırlara kadar — yürüdüğünden, zavallının etini kemi- Bini pişirmek için yükacsk ot, çalı bul ! | | ründe hiç dilenmemişti Hem hasıl - ki artık, bir zamanlar | i ciktirmemek, başkalarının da ölümü- Buck rümüş, tâ ötelere Kadar gitmişti.. Ne gündü o! Anasile babasının buruşuk ihtiyar | yüzlerine ölümün nasıl çöktüğünü görmüş, küçük kızı can çekişirken iki eli böğründe baka kalmış, : öteki €v- lâdlarının ulumalarını, ağlamalarını işitmiş ve öylesine kendini kaybetmiş, deliye dönmüştü ki, ondan sonra pek aklı başında olmadan birşeyler yap- | mişti. Kırmldanacak hali kalmamışken, bir gayrete gelmiş ve -tevekkeli mi bü- | yük lâf söyleme derler!. «Dünyada yapamam» diye yeminleri bastığı son bir işi görmekten başka çare kalma. | dığını anlıyarak, eline mutfak bıçağı- | nı aldığı gibi, dışarı uğramış ve ökü- zünü kesmişti. Biliyordu, bunun bas- ka çıkar yolu yoktu amma, genede inim inim inliyordu; Sanki kardeşini. ; öldürüyor kesiyormuş gibisine geliyor. du. Artık kurban verilecek başka bir- seyleri de yoktu, Bu sonuncusu idi iş- te. İ Böyle olduğu halde, gene de yetme. di. Tekrar karınları acıktı. Köylülerin çoğu göçtüler, ya da nehir boyunca inip şehirlerde avuç açip dilenmeğe gittiler. Amma çifçi «Kara Alis öm- olsa hepsi de ölecek değiller miydi. Ba. ri kendi topraklarında sönüp gitmek, 0 topraklara gömülmek de birşeydi. Komşusu ne kadar zorlamış, «ille be- raber gidelim!» diye ne kadar ayak di- remişti; kendi babası öldüğü, taşıya- İ cak bir ihtiyarı olmadığı için, «Kara Alibye; «— Ananı sen sırtlarsın, ba- banı da ben alırım arkama, haydi yü- Tü... Buralardan hayır yok artık'» de. | işti, İyi ki, «Kara Alls razı olmamıştı... | İki gün geçmeden anası ölmüştü.. | Ya bu iş, yolda giderken başlarına gel-' miş olsaydı, ne yapacaktı? Âlemi ge- ne yol açmamak için, çaresiz. zavallı. | yi bir kenara bırakıvereceklerdi. Kom- şusunun lâfına uymadığına ne iyi et- | mişti, Hiç olmazsa böylelikle, anasını doğduğu büyüdüğü toprağın koy- nuna rahatça uzatıp gömebilmişti; sa- de kendisi de o kadar dermandan düş- müştü ki, yılların elinde yıpranmış, açlıkla da büsbütün sıskalaşıp küçü- cük kalmış zavallı ölünün sığacağı kadar bir çukuru anca üç günde kâ- zabilmişti. Bir kefen bulup sarmak şöyle dursun, sırtındaki eski püskü şeyler için, üstelik bir de, karısı ola- cakla kavgaya tutuşmuşlardı. Ne katı yürekli şeydi şu Karısı; ona kalmış olsaydı, ölünün sırtından çıka. cakları çocuklara vermek İçin, zaval- lı ihtiyar nineyi acımadan çırılçıplak gümdürecekti. Evlâd değil mi, «Kara Ali» taktı yettiği kadar «lepişmiş» ve zavallı ölüsünün srtında pamuklu hırkasile yamalı yırtık, pâçavraya dön. müş şalvarını bıraktırmıştı... Sonra da soğuk toprağın, dokuz ay karnında yattığı, kanile, sütile beslendiği ana etine değişini, onu yer yer örtüşünü, kapayışını görünce... Aman yarabbi, bir erkek için ne â€, ne kötü şeydi bu! Amma çaresi yoktu ki, başa gelen çekilecekti. Hem bu kadarla da kalmamış, gücü yettiği, elinden geldiği kadar özene rek üç çukur, üç mezar daha kazmış, | babasını, küçük kuzucuğu Fatmasını, | bir de doğalıheri çelimsizlikten kur- tulamıyan oğlu Kamberi gömmtüştü, İşte Ceyhanın kimi yıl bereket, kimi yıl da böyle felâket getiren suyu, koca kış çekilen kıtlık ve açlık günleri bu kadar cana, «canin yongüm bu kadar dâ mala kıymıştı. Nerdeyse hepsi de sapır sapır dökülüp gidecek. lerdi amma, bereket versin sellerin yapağı büyük büyük çamurla kum karışık su birikintilerinde tekeler bu- Tuyorlardı. Bir türlü geçmek bilmiyen bir ishale tutuldukları Halde, bunları çiy çiy yiyorlardı. Şu son günlerde ka- nsi azıcık gayrete gelip bacaklarını zoruna sürükliyerek bir dolaşmış, hindiba toplamıştı. Yakacakları olma. dığı için, ne yapsınlar pişirmekten vaz | Tak gibi dermansız buluyordu. | moşli ki? Bazen koca kış, acı âcı dü- | rükleyip götürürken kendilerininkin! | sağ kalmışlardı. Ne çıkmıştı bundan? | bahara baktı durdu. ! Sekizinci maddenin tadili e e aşi tı, tekelerin iç bulandıran etinden son. ra bu otların acılığı burukluğu hoşla- rına gitmişti. Ya, böyleydi işte: Bahar geliyordu. «Kara Aliş topraklarını boydan bo- ya İözden yeçirirken külçe gibi çöktü oturdu. Ah şu öküzü İle ocakta yakıp kül ettikleri sapanını geri alabilseydi, şimdi kalkar çift sürerdi. Durmadan dinlenmeden, hep aklına bü geliyor | ve kendini, dalgaya kapılmış bir yap- Öküzü, tahta olarak nesi var nesi yoksa, hepsi de gitmişti elden. Ne kal. şündükçe, sellerin başka evleri sü- sağlam bırakmış olmasına şükrederdi. Fakat şu anda «canımız sağ ya!» lâfı. nır ne boş,'ne yavan şey oluşu birderi- bire içine işledi. Kendisi, karta, iki de büyücek oğlu Neye yarıyorlardı? Yanan gözlerine yavaş yavaş yaş dolduğunu duydu. Anasını gömerken, üstündeki'eski püskü şeylerin pek iyis ce örtemediği, yırtık ve deliklerin al lında gözüken etlerine yğn yığın toprak atarken bile bu kadar ağlama- mıştı. O zaman hiç olmazsa: «Anamı çırıl. çıplak gömmüyorum ya!» diye bir iç rahatlığı vardı. Şimdi... Şimdi neye | baksın, neye sevinsin, neye tutunsun! Kendi kendine şöyle mırıldandı: — Ekecek tek bir tane tohumum | yok. Toprak işte, 'Tohumum olsaydı, | sapanım öküzüm yokmuş umurumda mi, onu tırnaklarımla deşer, kazar, | ekerdim; gene de sürer, filiz verirdi. | Bereketli toprağını bilmez miyim ben. | Amma ona ne vereyim, nemi ekeyim. Bombaş, toprağım bomboş; bahar is- f tediği kadar geledursun... Açlık, ölüm | gene de yakamıza yapışacak... Böyle mırıldandı ve sonsuz bir acı ile bu kısır kalan, bereketsiz, hayırsız (İkinci hikâye yarın) Subayların terfi kanunu hakkındaki lâyihanın en- cümenlerde müzakeresi bitti Ankara, 5 (Akşam) — Ordu su- bayları heyetine mahsus 863 sayılı terfi kantınunun sekizinci maddesi- nin tadiline dair olan kanun lâyiha- sının encümenlerce müzakeresi bit- miştir. Lâyihanın encümenlerden geç- tikten sonra aldığı son şekil aynen şöyledir: Madde 1 — 863 sayılı kanununun 8 nci maddesi aşağıda göslerildiği üzere tadi! edilmiştir: Subaylarla askeri memurların â5- keri mahkemelerce askeri ceza kanu- nua tevfikan mahküm edildikleri şahsi hürriyeti tahdit eden ceza müddetleri kıdemlerinden kesilir. Mezuniyetlerini kabule şayan ma- zerete müstenit olmaksızın geçirdik. leri bilmühakeme sabit olanların izinsiz geçirdikleri müddetler kidem. lerinden kesilir. Ecnebi memleketle- re tahsil için hükümetçe gönderilmiş veya kendi hesâbina gitmiş olanlar- dan, yolsuzluklarından dolayı hükü- metçe geriye çağırılanların veya âvdet- lerinde muvafık sicil alamayanların tahsil için geçirdikleri müddetler, kıdemlerinden kesilir. (o Bunlardan hükümetçe gönderilmiş olanların as- kerlik müddetlerinden tahsil müd- detleri çıkarılır, Babaeski - Edirne asfalt yolu Edirne 6 (A.A.) — 1,700,000 lira- ya ihale edilmiş olan Babaeski - Edir. ne asfalt yolunu yapacak oân müte- ahhidler bugün Edirneye gelmiştir. Yakında çalışmalarına o başlıyacak- NE v Yedek subay ve © Temmuz 1039 askeri memurlar kanunu 3, 9, 17 inci maddelerin tadili hakkındaki lâyiha Meclis ruznamesine alındı Ankara 5 (Akşam) — Yedek subay ve askeri memurlar hakkındaki 1076 sayılı kanunun 3, 9 ve 17 nci madde- i derinin tadiline dair olan kanun lâ- yihası Milli Müdafaa encümenince tasvib edilerek ruznameye alınmıştır. Bütün yedek subay ve askeri memur» ları alâkadar eden bu projeyi aynen bildiriyorum: 1 — 1076 sayın kanunun 3 Üncü mad- desi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir! Her sene yapılan gön yoklama nelice- 888 okul diplomaları Bütün tahsilini yabâncı İlerde yaparak oralarda askerlik dersi görmiyen yüksek okul mezunları Bütün tahsil yabani İllerde yaparak oralarda askerlik dersi gören yüksek okul mezunları Türkiyede orta okul veya muadili dip- lomasını aldıktan santa” tahsillerini ya» bancı illerde, gskerilk dersi görerek, ta- mamlıyan yüksek okul mezunları Türkiyede lise veya muadili diplomasını aldıktan sonra tahsillerini yabancı illerde askerlik dersi görerek tamamlıyan yüksek okul mezunlari Yabancı lise ve otla okullarla muadili okul mezunlarından, askerlik dersi göre- rek, Türiyeye gelenirr, bulundukları yer- deki Hselerden birinin kampına iştirak et- tiriir ve imtihan sonundaki muvajfakı- yel derecesine göre kendilerine &skeri eh- Byet veya askerliğe hazırlık derecesini gös- terir bir vesika verilir. Yedek subay yetişecek kadar tahsili olup da yalnız orta okul veya muadillerin- den diploması bulunanlar se ve muadili okullardan diploma a)- miş olanlar. Üniversite ile yüksek okullardan diploma almış olanlar veyahut se mezunlarile yüksek okul ve üniversite müdavimlerin- den (C) brevesi alanlar * Bunlardan cedvel mücibince kıta hiz- metini ve Ikmal eden veya yük- sek nsrkerlik dersi ve kampı gördüğü dip- lomasından anlaşılan tabib, veterinerlerle künülen, kimyager, eczacı ve diş tabibie- rinin en Iiyakatlilerinden ihtiyaca göre Milli Müdafaa Vekâletince lüzum görüle- cek miktarı tercihan kendi tatbikat mek- teplerine ve lüzumunda sihhi müessese- lere ve makine mühendislerle sinai kim- yagerlerden lüzumlu miktarı askeri #ab- rikalara ve diş tabibi, eczacı Ve kimya- gerlerle mühendislerden ihtiyaçtan Tazla- sı ile diğerleri tefrik edildikleri sınıfların yedek subay mektebine sevk ve buralarda altı aylık bir hizmet ve tahelle tâbi tutu- Turlar. Bu müddet zarfında bunlar hakkında idare, ilbas ve maaş hususunda harp okul talebesi, yüksek deniz ticareti mektebin- den çıkanlara dahi deniz talebesi gibi mu- amele yapılır. İşbu altı aylık müddet nihayetinde Ikti- dar ve lyakatsislikleri anlaşılanlar asker- lik kanununun 34 üncü maddesindeki şart- ları haiz olsalar dahi sınıflarının muvaz- zaflık hizmetlerine aid müddetleri asker- Mik kanununun $ Inci maddesine göre ta- mamlamak Üzere çavuş rütbeşile sınıfları kıtaat ve o müesseselerine gönderilirler, Bunların Kıtada ve mektepte geçen müd- detleri askerlik hizmetinden mahsup edi- lir, fakat ellerindeki diploma müddetleri nazarı dikkate alınmaz. İktidar ve Ilyakatleri tasdik kılnanlar, asteğmen nasbedilirler ve sinfları takım komutanlığında (kıtası bulunmı- yanlar sınıf ve mesleklerine wd işlerde) hava yedek subayları hava mektebinde ait ny daha hizmet görürler. Bu müddeti muvaffakiyete bitirenler muvazzaf as teğmenler hakkındaki şerait dairesinde teğmen nasbolunurlar. Muvaffakiyel gös- teremiyenler üç ay daha istihdam oluna- rek yetiştirirler ve liyakat gösterenler teğ- menlikle, gösteremiyenler âsteğmenlikle Binde muvazzaf sınıfa nâkilleri icra ve harp okulunda tahsilleri ikmal ettirilir. Yalnız yedek subay olarak hizmete de- vam etmek istiyenlerin Milli Müdafaa Ve- kâletince Jüzum görülürse 14 üncü mad- denin 2 nel fıkrasında yazıldığı veçhile iki devre müddeti Kadar hizmetlerinin de- vamına müsaade edilir, Bu fazla müddet- ler hazarda devrel talimiyelerdeki müddet- lere sayılır. Yedek subaylığa bidayeten ayrılanlar askerlik kanununun 34 üncü maddesin- deki kısa bizmeti Icab ettiren şartları ha- iz olsalar dahi işbu kanun ahkâmına tâbi tutulurlar. Askeri se mezunlarından yabancı mem- Jeketlerde askeri yüksek mühendis yetiş- tirilmek üzere seçilenler iki ay müddetle hazırlık tasında hizmet ettikten ve si- niflarile alikadar askeri fabrikalar veya sair müesseselerde altı ay çalıştıktan sonra liyakat ve kifayeti tasdik edilenler tahsil görece lk ği Madi e işi) ez < a la 0 sinde sağlam veya sakat asker edilenlere den tam devreli lise ve muadilleri ile yük- sek derecedeki meslek mektepleri, yüksek deniz ticareti mektebi ve muadili mektep- lerden ve üniversiteden mezun olanlar 8 inci maddedeki şartları haiz olduklan halde yedek subay » yetiştirilmek üze- re tahsilleri nevine ve kabiliyetlerine gö- re Milli Müdafaa Vekâletince takdir edi- lecek ihtiyaca göre muhtelif sınıflara ve bunlar okullârda askerlik dersi görüp gör“ mediklerine göre aşağıdaki cedvelde ya- silı müddetlerle talim ve tahsile tâbi to- tulurlar. Bu sedyelde gösterilen hizmet müddetleri mezun oldukları okullardan aldıkları diplomalara göredir. Mektep, sefain Kıtada $0- ve müesse- Astefmen- İainde ta- sede talim lik hizmet Mm müddeti müddeti Oo müddeti Yekün Ay Ar Ay Ay istifade « bahşeti eder, talebe sılatile gönderilirler. Yabancı memleketlerin yüksek mü- hendis mekteplerinde en az iki senelik tah- silen sonra yapılacak ön imtihanlarda ve mühandis mekteplerinde bunn tekabül eden devre imtihanlarında muvaffak olm- rak iki sene tahsil senesini ikmal edenler yedek nsteğmen nasbedilirler ve tahsile rine devam ederler. Talebe sifatile yabancı memleketlerde tahailde iken muvaffak olamıyanlar mem- lekete gelirilerek askeri memur nasbedil- Bunlardan meslek veya yedek subay lunda muvaffak olamıyarak sıhhi haller- den gayri sebeblerle çıkarılanlar kıtalura verilir ve muvazzaf hizmetlerinden büşku, askeri talebeler (O meccanen okudukları müddetin yarısı kadar hizmet ederler, Yabancı memleket tahsilinde iken ye- dek asteğmen olduktan sonra tahlilde mug vaffak olamiyanlar da memlekete geliri. lerek münyyen bir meslek kursuna tâbi tutularak askeri memur nasbolunurlar. Askeri liseleri muvaffakıyetle bitirdik- ten sonra memleketimizdeki fabrika ve müessese slajlarında askeri yüksek mü- kendis ve mühendislik tahsilini takibe kifayeti görülmeyenler talebe sıfstile harp okuluna sevkolunurlar. Askeri #anat lisesi mezunlarından olup da yüksek mühendis ve askeri mühendis üzere seçilmiyerek askeri sa- yetiştirmek natkir yetiştirilmek üzere seçilenler Oki ay müddesle hizmet, e- tikten ve sıniflarile alâkadar askeri veya sair müesseselerde çalıştıktan sonra Jiya- kat ve kifayeti tasdik olunanlar yedek asteğmen nasbedilirler ve yedek subay olan- Jar 1455 sayili kanunun 4 maddesine #v- fikan askeri sanstkâr muavini nasbedile- rek kıtalara sevkolunurlar, 2 — 1076 sayılı kanunun 9. maddesi gibi değiştirilmiştir: Madde 9 — Yedek subay ve memurları yoklama zamanında nerede bulunurlarsa askerlik yoklamanm başi cağı ve biteceği tarihleri Hükümete bı.di- rerek köy ve mahallelerde ilân edilmesini temin eder. Askerlik şubesine kayıdı olsun olma- sin müracaat edenlerin yoklamaları yüpt- Yır. Askerlik şubesinde kaydı olup ta yoklamaya gelmiyenleri şube arar ve 1€- tceyi kütüklerine yazar: Askerliz şübelerinin bu vazifeleri 10. ve 11. maddelerde yedek subaylarına düşen vazifeleri izale etmez. 3 — 1016 sayık kanunun 17, maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: Madde W— Hazarda yedek subayların silâh altında geçmiyem sivil hayattaki müddetleri de hizmetlerinden sayılmak şartile muvazzaf subaylar gibi terfi etti- rilirler, — (Devamı 9 nen sahifede) Vr

Bu sayıdan diğer sayfalar: