30 Temmuz 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

30 Temmuz 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türkiyede matbuat rejimleri İlk meclisi mebusanda mizah gazetelerinin menedilip edilmemeleri etrafında cereyan eden bir münakaşa Matbuat umum müdürlüğü müşa- virlerinden kiy- metli arkadaşımız B. Server İskit, «Türkiyede o mat- bunt rejimleri, İs- mini taşıyan mü- kemmel bir kitap megretti, 1200 sahi- feyf mütecaviz, cld- den uzun ve yoru- cu * bir gayretin | mabsüluü olan bu eser, . padişahlar devrinde , ikinel meşrutiyette o ve 'Tütkiye Büyük Mi- Jet Meclisi hükü- mete başlayan milli devirdeki mat- buat rejimlerini, matbust kanunları, bu kanunların esbab mücibeleri ve meclis umumi heyetlerindeki müzakere zabıtlarile | tesbit.ediyor. Mevzula alâkalı bütün kanun, nizamname, talimatname ve kararları da kitabına aynen alan B. Server Iskit, bun- dan sonra matbust, ma'baalar ve hakkı telife ald bütün mevzuatın tahlillerini ya- pıyor. Bu kanunların çıkmasına sebep olan matbuat ve kültür hadiselerin! sa- yıyor ve kanunlar tatbik eden dairelerin tarihçelerini de eserine ilâve ediyor. Girişlimesi bile kolay olmıyan böyle muazzam bir işi beş sene süren devamlı bir gayretten sohra muvaffakiyetle ba- şararak mesleğe değerli bir hizmette bu- lunan B. Server İskit, bu eserile, müstak- bel «Türk matbust tarihi» nin esus kay- naklarından bir kısmını sühuletle istifa- de edilecek bir hale getirmekle kalma- miş, syni zamanda Üç devrin matbuat ve kültür hakkındaki telâkki tarzile cemi- Yelimizde, fikir sahasında vukua gelen meswd değişmeyi ve kafa ilibarile medeni dünyaya doğru aştığımız büyük merhale- yi pekgpâriz bir şekilde mütalâaya im- kân vermiştir. il B. Server'in bu kitabı çıkarmakla önü- müze koyduğu frsallan istifade ederek bunu bir misalle izah etmek zevkini ka- çırmıyacağım. Bay Server İskit 18Ti de, yani bundan 62 sene evvel, ik Meclisi mebusanda hükümetin bazırladı- ğı matbunt kanunu müzakere ediliyor. (1) Meclisi mebusana riyaset eden Moliğre mütercimi Ahmed Vefik paşadır. Kanu- nun bir maddesine .mizaha mahsus ga- seteler memnudur» diye bir fıkra eklen- miş. Bu fikra şiddetli münakaşalara bep oluyor. Cemiyetimizdeki zihniyet in- kılabını pek vazıh surette gösteren ve © zaman için vahim, bügün için sadece eğ- lenceli olan bu münakaşayı aynen oku- mak zevkini B. Server İskitin karilerine bırakarak buraya söylenen söslerin bir bulâsasını nakledeceğim: Mebuslar sira ile söz alıyorlar: Rasim bey — Memaliki salrede müga- yiri edep olmıyan mizah gazeteleri bu- Yunduğu için burada da bulunmasına ruh- sat vermeli. Hüdaverdi efendi — Rasim beyin dedi- #i gibi Londrada, Pariste, Berlinde, hasılı (0) Türkiyede malbuat rejimleri; sahi- 1e 130, Tefrika No. 23 SEVİLEN KADIN Büyük mac — Ne diyorsun? — Ne olacak? Küçük hanımın bas- talığı! Kış mevsiminde buralara gel. | , meleri... | — Peki amma ne? — İşte orasını kimse bilmiyor... Am. ma keşfi kolay, bak sana birşey söyli. | yeyim... İ * © Yemenilerini çıkardı. Beyaz yün ço- | raplı ayaklarını altına alıp bağdaş | kurdu. Enfiyesini çekti, Aksırdı ve ya- vaş sesle: — Bundan birkaç hafla evvel yağ- murlu soğuk bir gecc yansı çifliğin kâhyası Bayram ağa arabayı koşmuş. Yolda dizginlerin kayışı kopmuş. İn- Miş; onu tamir ederken bizim kömür- cü Recep atile geliyormuş. Durdurup yardım etmiş. O sırada arabada bir Çocuk ağlamış. Bir kadın sesi de onu susturmağa çabaliyormuş, — Allah Allah... l — Arabacı varken Bayram ağanın | masına a | kalım Avrupanın her yerde bu gazeteler vardır. Bunlar hisse alacak bir yolda nükteli şeyler ya- zarak halkı terbiye ederler. Xa- dar bulunduğu gibi bundan sonra da bu- Yunsun, Astarcılar kethüdas Ahmed efendi — Bizim törbiyemiz. gazetelere kaldı We vay halimize. Biz gazete terbiyesini istemeyiz. Macid bey — Bfendim, mizah gazelele- Tİ lüzumsuz ve faydasız olduğu gibi, on- larin mazarralı da vardır. Keyfiyeti 1s- bat edeyim. Malüm olduğu veçhile geze- telerin vazifesi iki türlü olacak. Birincisi muhafazi hukuk ve ikincisi mürebbilik | vazifesidir... Bu misihü mesaji mühim- mede yavegüluğun hiç lüzumu yoktur. Bu İşlerde (ieeddüb ederim amma) Adeta soytarılığın hiç lüzumu yoktur... Vakia Av- | rTupada mizah gazeteleri var diyorlar. Biz onları taklide mecbur değiliz. Biz Avru- panın tüccarından İstifade etmeliyiz. Ba- ukala, bükemas bu mizah gazetelerinden memnun mudurlar? Benim âclsane bilişlme göre memnun de- güdirler. Solidi efendi — Mizah gaşetelerinin lü- zumu müseilemdir. Ciddi gazeleler icad olunmadan mizah gazeteleri icad olun- muştur. Dünyada komedya ile mizah kal- karan fenalığı tepelemek”için elimizde bir silâh kalmaz. Bunlara lüzum yoktur, di- yenlere taaccüp olunur. Ciddi gazetele- rin yapamadıkları şeyi mizah gazetleri yapar Meselâ hasisiik üzerine bir kaç bend yazarsa marazi hasede düçar olan adamları bu bendler ıslah eder. Şahsiya- ta dair olursa nizam vardır. Yolunda, ni- zamında gitmek şartile mizahın hizmeti büyüktür. Kozanlı Mustafa efendi — Bizim şeri- atimizde bunlara dair bahis vardır. Bun- Jar şer'an memnudur, Amma denecek ki, hoca efendi bu memnuiyet hocaca mem- nudur. 'Fakat işte Macid beyin dediğine bakılırsa bunların memnulyeti lüzumunu ukalâ dahi isbat ediyor. Bir takımları bunun menafiinden bahsediyorlarsa ben şer'an değil, aklen diyorum ki bunların lüzumu yoktur, era romanı Nakleden : ( Vâ - Nü) başka bir arabanın içinde de gene bir kadınla kundakta bir çocuk varmiş. Onları da Recep gözile görmüş. — Saçma... Gece vaklı Recebin göz- leri ters görmüştür. — İmkânı var mı? Oğlan cin gibi! -- Hem böyle gevezelikler etmesin... Hanımefendi duyarsa başına iş açılır. — Orası öyle amma... Şunu demek istiyorum ki böyle birşeyler varsa dok. tor bey epey para almıştır. Sır süklat- mak için zenginler keselerinin ağzını | çabuk açarlar. Doktorun cebinin dol- ması pek miras işine benzemez! Kahveci Hacı Mehmed ağa yalmz kalınca kendi kendine: — Doğru! Çiflikte garip garip işler ölüyor! -diyerek bir çekme çekti. Buruşmuş iki tane kâğıd çikanp baktı: Acaba doktor bu mektupları ki. me yazıyordu? Dursun bakalım elbet bir gün lâzım olur, Vasilâkı bey — Macid beyefendiye pek uzun cevap yermiyeceğim. Bana bir dev- let göstersinler ki o devlette terakki ol- duğu halde mizah gazeteleri muzır görül- müştür. Mizah gazeteleri yalnız Rusyada memnudur, Biz de Rusya gibi mi hareket edeceğiz? Bir mebus Gazetelerden o maksad €bnayi vatan için isiifadedir. Mizah ise böyle değildir. Rusyanın her icraatı fena is yu mizah gazetelerini menedişi iyidir. Bendin ipkası lâzımgelir. Hüdaverdi efendi — İki bin senedenberi Şir ve inşadda İleri giden milletler hep komedyalarla ileri gitmişlerdir. Mizah da- hi bir nevi komedyadir. Reis Ahmed Vefik paşa — Evvelce dahi söyledik amma dinlemiyorlar ki, Bendi tashih edelim mi, yoksa ipka edip geçelim mi? Bunun üzerine mecliste reye müracaat edilerek mizah o mecmunlarının çıkmakla devam etmeleri hususunda 47 reyle ekse- riyet hasıl olmuştur. Fakat münakaşalar hâlâ durmuyor: Macid bey — Gazetecilik ciddi bir şeydir. Nerima halk için hocalık ve nev'ima Orlaklık demektir. Kimse bir soy- tarı hoca istemez. Kimse bir soytari avu- kata davasını eriniyet edemez. Ciddiliği şeven, bunları kabul etmez, Kostaki paşa — Mizah gazeteleri rümuz ile günaşün tecavüzlerde bulunurlar. Her gün şikâyetler edilir. Evliyayı ömür yal- nız bunlarla meşgul olur. Dava ediniz, des nilirse İşimizi, gürümüzü bırakalım mı? İşte devlet gü esbaba mebni feshini vacip görüyor. Manok efendi — Bilmiş olasınız ki bu işin kararı veridi, bitti. Sebuh efendi — Soytarılık diyorlar, Mi- zah: soytarılık değildir. Bu matbuat ka- nunu gelelidenberi acayip şeyler işitiyo- ruz. Matbuat barutmuş, yok mizah soy- tarılıkmış, bü fıkra tamâmile kalkmalı. Manok efendi — Eğer mizah soytarılık- se, karagözcüleri de kaldırmah. Mizah gamelelerini kaparsak ressamların elini tutabilecek miyiz. Edepsiz terbiye edilsin. #heni muvafık olur itika- Seyid Ahmed efendi — Mademki bun- Jar edepsizlik diyorlar menetmelidir. Hasan Fehmi efendi — Mizah gazetele- rinden hiç olmazsa elifba öğrenilir ki bu da faydalıdır» Bu vadide daha bir çok sözler söylen- miş, fakat mizah gazetelerinin ipkası için verilen karar bozulmamıştır. Hulâsaten naklettiğim bu münakaşa yukarıda da söylediğim gibi, bugün sa- dece tebessümle takip edilen bir hadise olmakla beraber o zaman için ciddi idi ve bir devrin hâleti ruhiyesinl gösteriyor- du. B. Serverin kitabı bir çok kıymetle- rinden başka İleriye doğru atılmak işti- yen 'Türk camiasının kültür bakımından kademe kadem e aldığı mesafeleri göste- ren üç devir meclis müzakerelerine ha- yatiyet vermesi itibarile de şayanı dik- kattir. Kıymetli arkadaşımız mufassal bir «Türkiye matbuat tarihi için de vesika toplamağa başladığını haber veriyor. Onu birinci muvaffakıyetinden dolayı tebrik ederken yeni giriştiği hayli zor işi de ba- şaracağından şöphe etmiyoruz. Şevket izi Kahveci Hacı Mehmed efendi, dü- rüst, namuslu fakat son derece me- raklı bir insandı, Herşeyin sırasında lâzım olduğuna kani olduğu için eline geçen hiç birşeyi atmazdı. İşte dokto- Tun, Necileye ve Cemile yazdığı sahte mektupların müsveddesini de böylece | Saklıyordu. Filhakika bunların ne işe yarıyacağını ve niçin yazılmış olduğu- nu bilmiyordu, Gerip bir tesadüf bu kâğıdları onun eline geçirmişti. Ekseriya ocağını etraftan toplattığı süprüntülerle yakardı. İşte o meyan. da bu mektuplarda gelmişti. Hacı Mehmed eferidi onlara çıra vazifesini yaptıracağı sırada yazıya gözü ilişmiş. Bir aşk mektubu olduğunu görünce hayretlere düşmüştü. Bu köyde bunu kim yazabilirdi? Süprüntüleri getfren çocuğa sormuş; doktorun evinden al- i diğını öğrenince ses çıkarmadan iki kâğıdı ayırmış saklamıştı. O günden itibaren gizli bir merakla “ etrafı kolaçan ediyor, havadisleri top- luyor, Kadri beye şüpheli nazarlarla bakıyordu. Fakat kimseye birşey söy- lemiyor; bildiklerini bir sır küpü gi- bi biriktiriyordü. vi. Misafir ettiği hastası gittikten son- ra Vehbi de köşkü terketmiş Harbiye- deki küçük apartımanına inmişti. Bu izdivaç işini kendisinden daha iyi dok- Aşk yüzünden hırsızlık eden kadının muhakemesi Hikmet adında bir genç kadın ge. çenlerde Kumkapıda Takuhi adında bir kadının odasından 16 lirasile bir el- tın yüzüğünü çalmış, Sultanahmed bi-! Trinci sulh ceza mahkemesinde yapılan. | sorgusunda suçunu tevile kalkışarak;! — Ben bu işi. hırsızık maksadile yapmadım. Takuhiye kızgın olduğum için intikam âlmâk maksadile para- ları ve yüzüğü aldım. Yüzüğü de Kah- | raman adında birine verdim demişti. Dün mahkemede, Takuhi şahid ola- | rak dinlenmiş, şunları anlatmıştır: — Hikmet benim odama misafir | olarak gelmişti. Bir müddet oturduk- tan sonra ben bir aralık dışarıya çik. tığım sırada ortadan kayboldu. Bu halden şüphelendim, odada küpün | içinde duran para kumbarasını arâ- dın, bulamadım. Konsoldaki altın yü- | züğüm de çalınmıştı. Bu hırsızlığın Hikmet tarafından yapıldığını anla- dım, kendisini aradım ve Kumkâpıda | bir gazinoda Kahramanla beraber otu- Bı haftanın neşriyatı ———————— — Refik İalidin iki eseri Kiymetli edip Refik Halid'in gerek bu- rada, gerek memleket dışında eski harf- lerle tabedilen bütün eserleri Semih Lütfi Kitapevi tarafından yeniden basi)- maktadır. İntişara başlayan bu seriden «Memleket hikâyeleri, ile «Ağo paşanın hatıratı; da bu hafta çıkmıştır. B. Refik - Hajld, tekrar basılan. eserlerini yeniden gözden geçirerek iâveler yapmaktadır. Çıktiğını haber verdiğimiz son iki kitabı da ilâveli ikinci baslıştır. Gazetemizde tefrika edilen «Çetes ro- manı da bu seriye dahil olmak üzere ya- kında Kitap halinde çıkacaktır. TURGUİE Hukuk ilmini yayma kurumu üzün sne- ler süren bir mesaiden sonra en kiymetli ve salâhiğetli ilim adamlarımıza Türkiye- nin hukuk hayatını veciz bir surette yaz- dırmıya ve bunu da fransızca olarak tab'a muvaffak olmuştur. Pariste Librairie Delagrave tarafından «Turğules ismile basılan bu eserde İstan- bul hukuk fakültesi dekanı Ali Puad Baş- gil, idare profesörü Sıddık Sam! Onar, Ticaret Vekili Cezmi Erçin, Saffet Tuncay, Cevdet Ferid Başman, Hüseyin Avni Gök- türk, profesör Ahmed Samim, Ali Kemal Elbir, Mustafa Reşid Belgesay, rektör Ce- mil Bilsel ve Kemaleddin Birsen'in muh- telif hukuk mevzuları üzerinde yazdıkları makaleler vardır. Türkiyeyi içinde yaşadığı bukuk mü- esseselerile göstermek ve onu en İyi bir şekilde cihana anlatmak bakımından çok mühim ve faydalı olan böyle bir eser ha- #ırladığı için hukuk Ümini yayma kuru- munu tebrik ederken kitabı bütün hukuk- çularımıza tavsiye etmeği bir vazife biliriz. Bu eserin yakında türkçesi de kitap ha- inde basılacaktır. O sabah uşağı, Kadri beyin geldiği. ni haber verince yerinden fırlıyarak te. lâşla misafirini karşıladı: | — Sefa geldiniz... Merak içinde idim. İyi ki, uğradınız ne var, ne yok? — Hiç... Hayirlar... Sİz ne ğlemde- siniz? — Şöyle böyle... Alacaklılar ortasın- da çırpınıp durüyorum. — Hacız filân rezâletleri çıkmadan bir sene dayanabilir misiniz! — Eh... Güçbelâ... Dayanmağa gay-| ret ederim... Fakat azami bir sene! — Yeter... — Ne diyorsun? — Yeter... Çünkü senenin sonunda Necile ile evlenmiş olursun! — İnşallah! — Fakat... Nasihatlarımı harfiyen dinlemelisin! — 'Tabil, - — Cemil İstanbuldan ayrılıp, Mısıra gitmiş. Öyle çabuk avdet edeceğe ben» zemez. — Yal... Nereden bu havadis? — İyi yerinden öğrendim... Daha neler biliyorum! Masanın üstünde duran harikulâ- de güzel bir kadın resmini göstererek sordu: — Bu hanım da kim? Odaya girer girmez Kadri beyin göz“ leri bu çerçeveye ilişmişti ve derhal n ki bu ri a i a Hikmet: “Çok sevdiğim Kahramanla gezmek isti- yordum, Param yoktu, çoraplarım yırtıktı,, diyor rurken yakaladım. Derhal polise ha- ber verdim, Bundan sonra Kahraman dinlendi. Otuz beş yaşlarında, sivri bıyıklı, orta | boylu bir delikanlı idi, Hâkimin sual. lerine çetrefil bir şive İle cevap vere- rek şunları anlattı; — Ben evliyim. Çocuklarım da var, Bir gün Yenikapı gazinolarından bi- rinde otururken Hikmetle tanıştım. | Kendisile düşüp kalkmağa başladık. Bir gün gene beraber Kumkapıdaki gâzinoya gittik. Hikmet orada bana bir altın yüzük vererek: «Bunu sen al, benden hatıra olsun, Sen de bana * mendilini ver.» dedi. Ben almak iste- medim. Yüzük parmağıma olmuyor- du. Zorla cebime soktu. Biraz sonrada ev sahiib Takuhi geldi, Hikmeti alıp götürdü. Ertesi gün Hikmet kahveme geldi ve ağlıyarak yüzüğü istedi. Derhal çı- Karıp verdim, Hâkim sordu: Sen evli, çoluk çocuk sahibi bir adamsın. Küçük çocuk da değilsin. Başka kadınlarla düşüp kalkmağa utanmıyor musun?.. Kahraman, yaptığına pişman oldu- gunu gösteren bir tavırla derin derin içini çekerek: — Bay hâkim, dedi. Ben bir cahillik yaptım. Otuz dört yaşındayım amma, hâlâ cahillikten kurtulamamışım. Böy le işler hakikaten benim için ayıptır amma, oldu bir kere. Bu iki şahidin ifadeleri üzerine hâ- kim Hikmete sordu: — Hikmet, kızım. Bak şahidler ne diyorlar? Hepsini dinledik. Bunlara karşı bir diyeceğin var mı?., Evvelce intikam maksadile hırsızlık yaptığını iddia eden Hikmet, böyle- likle yakayı kurtaramıyacağını anla. yınca itirafa mecbur kaldı ve; — Bay hâkim, çok'sevdiğim kahra- manla beraber gezmeğe gitmek isti. yordum. Çoraplarım eski olduğu gibi harcıyacak param da yoktu. Para te- min etmek lâzımdı. Takuhinin oda- sında otururken kendisi odadan çıkın ca 16 iirasile elime geçirdiğim altın yüzüğü alıp savuştum. Kendime ço- rap, ayakkabı ve saire aldım. Yüzüğü de sevgilime hediye ettim. Fakat son- radan Takuhi beni yakalayınca yüzüğü Kahramandan alıp kendisine iade et- tim. Çalıp sarfettiğim on altı lirayı da kendisine ödiyeceğim. Dedi, Gelmiyen şahdilerin çağrılma- sı için muhakeme başka güne bırakıl. Ğı, Delikanlı, mağrur bir eda İle: — İstanbulun eti güzel Kızı! « dedi. — Öyle olduğunu ' görüyorum... Hamdolsun gözlerim var... Fakat bu- rada işi ne? — Niçin bu kâdar merak ettin? — İşimizi bozmak ihtimali olan her şeyi merak ederim. Metres, değil mi? — Ne inkâr edeyim?.. Evet... — Kaç zamandanberi? — İki üç sene, — Artık atlasan... Bu işi kessen; fe- Da olmaz! Vehbi müteredditti. Belliki, Yikayıdı m rağmen kadına bağtıy. Doktor: 7 A olmasan gü , O sirada kapı çalındı. Bir kâdının kalın sesle konuştuğu işitildi. Vehbi, doktora: — İşte, geldi! * diyerek, yerinden kalktı, - Sen görünme, şu yandaki odam ya geçi -deği” © Hekim henüz saklanmıştı ki kız odam dan içeri girdi. — Vay! Yalnız mısın?... Bana uşak, gizli tut! - de. | misafirin olduğunu söyledi, — Şimdi gitti, — İsabet... Benim de seninle konü. şacaklarım var, Senden fikir almak iş-

Bu sayıdan diğer sayfalar: