30 Ağustos 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

30 Ağustos 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Italya, eski Romanın yaptığına benzer Bir tasallut dâvası bir iş başarmak emelinde Müstemlekelerde italyan unsuru esas kadroyu teşkil ediyor, yeni ahali ise binayı yapmağa mahsus malzemedir | İlalyanın müstemlekecilik siste- temini tedkik eden Le TTemps gaze- tesinde, P. Gentizon imzâsile bir ma- kale serisi intişar etmiştir. Bazı ki- sımlarını tercüme ediyoruz: «Paşistlerin telâkkisine göre impara- torluk, yani İtalyan “müstemlekele- rinin heyeti umumiyesi sadece erazi ve askerlik bakımından bir mevcuği- yet değil, ayni zamanda rahi ve me mevi noktai nazardan da bir küldür. Resmi lisanda Libya (eski Trab- Yusgarp) ile Şarki Afrika (Habeşistan ve civarı) müstemleke diye bile zikre- dilmemektedir. Faşist İtalya bu ta biri ve müştakkatını" siyasi lügatçe- sinden çıkarmıştır. Libya ve İtalyaya ald Şarki Afrika, sadece «eyalet» tir- ler. Bunlar, imparatorluğa aiddir. Mesele iyi tedkik edilecek, filiyat sahasındaki metodlar İyice gözden geçirilecek olursa fark olunur Ki, fa- şist İtalya, eski Romanın yaptığına benzer bir iş başarmak emelindedir. Roma fikri, daha doğrusu Roma büyüklüğünün fikri Mussolini reji- minin bütün müstemleke siyasetini ilham etmektedir. ' Benito Mussolini, Akdenizde, de nizaşırı ülkelerde, Ummanlarda Ro- manın dirilmesini ve baka bulmasını istiyor. Roma fikrinin muhtelif ırk- Jar, halklar, dinler, harsler, âdetler, fnâneler arasında birleştirici ve ya- pıştırıcı bir alçı, bir çimento olabile- ceğini düşünüyor. yar DTK A A Kİ dir. Bütün eyaletlerde eleman odur. Mahalli ehali, binayı ra İyi muamele etmeğe gayret olu- nur. Haklarında hakiki bir hüsnü- niyet gösterilir. Şüphesiz bu ırk ve halklar artık kendi öz tarihlerinin mümessili olmaktan çıkıyorlar; hu- susiyetlerini muhafaza edemiyorlar. Yeni Roma, müşterek bir imparator- uk vatanıdır. Ehali hükümetin ida- resine tâbidir. Kumanda Romadan gelir. Siyasi ve askeri sistem, Tibre nehri kıyılarından şulelerini saçar. Eski zamanların Roması; «Ebedi şehirs e bağl muhtelif milletleri et- rafına tophyan tek devleti yaratı mak isteniyor. Yeni imparatorluğun insanlarını yeni Romanın hayatına kati surette bağlamak; yarımadanın nüfuzunu Tefrika No. 54 s4 SEViLEN KADIN Nakleden : ( Wâ - Nü ) Şimid artık iki serserinin kafam, omuzu, sırlı üzerinde, tekmeler, yum- ruklar, baston darbeleri biribirini ta- kip ediyorlardı. Mitatle Tahir bu silin- - dir şapkalı adamın öyle zannedildiği gibi av değil, bilâkis avcı olduğunu gö- rerek tabanları kaldırdılar. Anlamış- lardı ki daha fazla kalsalar halleri ya- mandır. Meçhul erkek şoförünün yetişme- sine imkân bırakmadan bütün bu iş- leri görüvermişti. Şimdi artık müca- dele sahasının galibi idi, Yere eğildi. “Tatlı bir sesle genç kıza seslendi. Fa- kat: Kız cevap vermedi, Herhalde bayılmıştı. Bu sırada ay bulutlar arâsından sıyrıldığı için, erkek, örtülerini açtı- ğı bu yüze baktı; «— Ne güzel kızcağızlu diye düşün- dü. Suzani kaldırd.. Kucağına aldı. Epeyce ilerde duran otomobile götür- dü. Kız hâlâ kımıldamıyordu. Fakat ağzı imi göğsü v2 a bava idare edici İ yanın, denizler yapmağa mahsus malzemedir. Onla- | sarfediyor. denizlerin ötesine Romanın medeni- yet nakletmesi mânasında götür mek; işte faşist müstemleke siyaseti nin başlıca gayeleri bunlardır. Böylece, müstemlekelerde, faşizm halkın hayalinde Roma imparatorlü- una ald büyük ananelerin varisi ve devamcısı beliriyor. Bu itibarla, Ro- ma fikri, hayalperestane ve binaena- leyh tehlikeli ümidler beslenmesine sebebiyet veriyor. Fakat geniş bir ufuk açıyor; muhataralara sevk edi- yor, yeni küvvetler yaratıyor. Ehemmiyetli bir cihet: Faşizm, Avrupa kıtasındaki siyasetinde asla muvaffak olamamışlır. En bâriz mi- sal de Orta Avrupa vaziyetidir, Müs- temlekelerde, Afrikada muvaffak olabilmesi ihtimali daha kuvvetlidir. Tarihi imtidadınca, İtalya, siyasi noktai nazardan Avrupada büyük ehemmiyette bir vol oynıyamadı. Fa- kat Venedik, Cineviz, Pize, Amalfi ve saire tarihlerini hatırlamak, İtal- yanın Akdeniz ve Okyanus sahala- rındaki muvaffakıyatını hatırlatma- ğa kâfidir. İtalya milleti, icabet eder. Amiral Tirpitz, bir gün de Alman milleti hakkında bunun aksini söyle- miştir. Duçe (yani Mussolini) halkı ni denizler istikametine sevk etme» ge kalkınca, İtalyanlar bu sevk ve idareye, insiyaki bir surette tebaiyet ediyorlar. Romanın varisi olan İtal ölesi, nde a azamı etli bir denizlerin davetine tün kuvvetlerini, bütün vasıtalarını İtalyan milletinin büyük sermaye- leri yoktur. En büyük serveti, doğur- ma kabiliyetidir. İşte bu sebepledir ki müstemlekeciliği demografik ba- kımdan, insan bakımından oluyor. Bu siyasetin diğer bir sebebi de, Araplardan Habeşlere kadar bütün Afrika milletlerinin benlik şuuruna | sahip olmaları, milliyet noktasından uyanmalarıdır. Deniyor kİ bir müstemleke impa- ratorluğu eskiden olduğu gibi, şimdi artık basit istinadgâhlara dayanamaz. İktisaden istismar etmek ve as keri kışlalar kurmak, vaziyete hâ- kim olmak için kâfi değildir. Hâki- miyetlten emin olmak istiyen esaslı tedbirler almalı, anavatan halkın- — —— ile canlandı, Gözlerini araladı. Kendini bir erkeğin kolları arasın- da bulunca korktuğunu bir hareketile güstredi. v — Allah aşkına... Bana fenalık yap- mayın... Acıyın bana... Ben öyle sizin zannettiğiniz kadınlardan değilim. — Korkmayın, kızım... Emniyette- siniz... — Siz kimsiniz? — Buradan geçiyordum... Hay- kırdığınızı işittim... Serseri herifler kaçtılar... Sizden ne istiyorlardı? Genç kız titredi. Cevap vermedi. Bu yakışıklı ve orta yaşlı adamı hayretle süzüyordu. Her halde zengin bir insana benziyor. Ne garip bir te- sadüf onu yoluna çıkarmşıtı! Samimiyetinden şüphelenmeğe as- Ja mahal birakmıyan his dolu bir sesle, Suzan: — Beyefendi! - dedi. « Ben zavallı bir işçi kızıyım. Terxilik yapıyorum. Çalıştığım yer buradan uzaktır. TA dan işçileri, köylüleri müstemlekele- re hleret ettirmelidir. İtalya, bu cihetten kendini diğer Avrupa milletlerine kıyasla faik va- ziyette telâkki ediyor. Zira, cenuplu vlan çocukları, Afrika toprakların- da, sıcak diyarlarda daha iyi yaşaya- bilmektedir. Habeşistanın çabucak teshiri de bunu göstermiştir. İtalya» nın cenup kısınının halkı, kara in- sanların Afrikasında yerleşebiliyor. Uzviyetleri ikilmden dolayı aykırılık hissetmiyor, . Binaenaleyh, İtalyanla- rın derpiş ettikleri müstemlekecilik İngilislerin Sudana, Fransızların Se- negâle, Belçikalıların Kongoya, Por. tekizlilerin Angolaya sahip olmala- rına hiç te benzememektedir. Çalış- mak istiyen insanlar, fevç fevç, aile- lerile birlikte İlalyanın dehizaşın ül- kelerine göçüyorlar, orada teşkilât- Çı, şel, memur, teknisyen, mütehas- sıs olarak yerleşiyorlar; bu eyaletle- rin kıymetlerinden istifadeye çalışı- yorlar. Bu tarzda bir demografik müstemlekecilik fâşistlere hâstır. Gi- rişilen. teşebbüs mühimdir. Bu mü- haceret böyle devam ederse, Afrika topraklarında binlerce İtalyan aile- si, toprağa larak yerleşmiş bulunacaktır. Bu son senelerdeki göçmenlerin nisbeti bir nesil zar fında devam ederse, Afrikada İtalyan milletinin mevcudu, - Ceniubi Afrika» daki beyazlar istisna eöilirse - ekse- riyette birinciliği Kazanacaktır. toplanmalarının neticesi de si ve askeri olâcaktır. İmparatorluk, bi gün kendini müdafaa edecek kollara muhtaçtır. İtalyan Afrikası, yalnız siyasi ve iktisadi değildir, Faşist me- deniyelinin şaşaası da oradan çıka- cak diye bekleniyor. Mussolininin Nas Polyonkâri hayali budur. Tibyaya ve Habeşistana dayanacak, imparator. luğa daima daha fazla erazi kazan- dıracaktır. Afrikada müstemlekeleri olan dk ger imparatorluklar tehdid eden tehlike, işte budür. İtalyan dinamiz- mi Afrikada müsaid sahalar bula. caktır. Mütekâsif ve çoğalmağa müstald bir milli kitlenin orada bu Yonuşu İtalyanın pek lehinedir. Muhakkak olan bir şey varsa, 6 da, faşizmin, otoriter, totaliler ve hiyerarşik sistemleri Afarikanın geniş geek. zihanede faza) iş oluyor, Beni on bire kadar, hattâ daha geç vakitlere ka- dar alıkoyuyorlar, İşte böyle geç va- kit dönüyorum. Annem babam, uzak- tan gördüğünüz şu evde oturuyor- lar... Deminki iki adam beni takip etti ve bana saldırdı. — Niçin?... — Anlıyâmadım efendim. — Vah vah kızım. — Fakat siz beni kurtardınız! Al alh razı olsun. Erkek gözlerini kızdan alamıyordu. Hayatında bu derece tatlı, saf ifa- deli bir çehre görmemişti. Kirpikle- rinde utanç yaşları titreyen bu yor- gun gözlerde öyle nüfuz edici bir ca- gibe vardı meçhul adam, bütün benliğini merhametin kapladığı- ni hisselti, — Nerede çalışıyorsunuz, gum? - diye sordu. Genç kız, terzinin adresini söyledi. — Ne zaman çıktınız? — Geceleyin, on ikide, — Oradan buraya yaya geldiniz demek? — Evet, — Son tramvay geçmedi zannede- rim. — Şey... Param yoktu da... — Ya... — Evet, pek fakiriz. çocu- Lütfiye, âşığını elinden kaçırmamak için kızını kendisine peşkeş çekti On altı yaşında bir genç kızı sar- hoş ederek tasalluta kalkışmaktan maznun Ahmed ile bu işi kolaylaş- tirmaktan maznün ve mağdur kız. cağızın anası Lütfiye adındaki ka- dın dün ağır ceza mahkemesine ve- rilmişlerdir. İddiaya nazaran vaka şöyle olmuştur: Rizenin Fener mahallesinde otu- ran Lütfiye adındaki evli ve 16 ya- şında kızı olan bir kadın ayni evde oturan Ahmed adında bir delikanlı ile sevişmeğe başlamıştır. Bir müddet sonra Lütfiyenin ko- cası demiryollarında çalışmak Üzere İstanbula gelmiş, karısı ile kızı Fah- riyeyi de beraber getirip burada Top- hane civarında bir ev kiralamıştır. İstanbula iyice yerleşince “Lütfiye hemen ber mektup yazıp Rizedeki sevgilisi Ahmedi de İstanbula çağır- mış ve burada gizlice Ahmedle dü- şüp kalkmağa başlamıştır. Fakat son zamanlarda Ahmed, Lütfiyeden soğumağa, kadına yüz vermemeğe başlamıştır. Günün birinde Lütfiye- Tepebaşı tiyatrosu Mimar Gotye Tepebaşı bahçesinde yapılacak Tepebaşı tiyatrosu ile ye- hi Gardenbar binasının — plânlarını | ak ve bu plânlar şehircilik B. Prost tarafından tas- vip edildikten sonra, binaların inşa- si münakasaya konulacaktır. den iki istifa Umumi meclis azasından B. Ek- rem Tor elektrik, tramvay ve tünel idareleri murakipliğine intibap edil mişti, Yine sedan Akl B. pin - Axi de Tramvay VE"EEKT resi heyeti sıhhiyesine dahil olduğundan her (ki satın bu vazifeleri ile umumi meclis azalığı vazifesini telif ede- miyecekleri anlaşıldığından her ikisi de meclis azalıklarından istifa ede- ceklerdir, »muvafakatile İ Pprojesi'de bir nin kocası da Malatyaya gitmiştir. O zaman Ahmed Lütfiyeye: — Sen de kocanla beraber Malat- yaya git. Artık biribirimizden ayrıla- lim. Demişse de Lütfiye buna râzı ol. mamıştır. İddia edildiğine göre Lüt- fiye sevgilisi Ahmedi kendine tek- rar bağlayabilmek için kendi öz kı- zı on altı yaşındaki Fahriyeyi, sev- gilisi Ahmede peşkeş çekmeğe kal- kışmıştır. Evde tertip olunan bir içki âle- minde küçük Fahriyeye rakı içirilip sarhoş edildikten sonra annesinin Ahmed . tarafından genç kıza tasallut odüdiği iddia edi- liyor, Ertesi gün Fahriye polis ka- rakoluna gidip vakayı anlatmış, Ah- medle Lütfiye yakalanarak adliyeye verilmişlerdir Dün ağır ceza mahkemesinde ,Ah- medin mevkufen, Lütfiyenin. gayri mevkuf olârak muhakemelerine baş- lanmıştır, Muhakeme gizli ce etmektedir Şehir tiyatrosu ve Beyoğlu Halkevi binaları Taksimde şimdi jandarma kâtğ- kolu arsasında. insa edilecek “büyük Şehir tiyatrosile ka ında inşa edi- lecek “Beyoğlu Halkevi binalarma ait plânların mütehassıs ecnebi mimar- lara yaptınlacağını yazmıştık Taksim kışlası arsasında inşa edi- rgi binasının projesi Belediye imar müdürlüğü inimarları tarafın- dan hazırlanmaktadır. Bu proje Be- lediye reisliği tarufından tetkik edil&- cal ve düsüm görülürne “Sergi bira ecnebi mütehassisa'hüi- vale edilecektir, Devair bugün tatil Zafer bayramı münasebetile bu gün bütün resmi daireler ve müe#- seseler tatildir. erazisi üzerinde tatbik olunuyor. İçinde yedi milyonu müslüman olan ön beş milyon müstemleke halkı bu siyasi, hukuki, içilmal ve iktisadi usullerle idare olunmaktadır. Bun- ların hiç bir veçhile intihap hakları yoktur. Zira faşizm bu temsil kuvve- tini reddeder. İktidar, yukardan aşağıya doğru gelmektedir; Mussoli- niden en küçük devlet memuruna kadar inmekiedir. Bizzat yerli şefler bile hükümet memuru gibidirler, İk- tidarları bir yerli halkın mümessili i olmalarından deği, Romaca tayin — On sekiz, — Demek anneniz babanız bu ey- deler? Annesi? Babası?... Bir saniye tereddüd etti. Sonra ce- yap verdi: — Evet. — İsminiz? - Suzan... Suzan Bedri. Meçhul erkek altın kaplı bir def- tercikle ince bir altın kalem çıkardı. Bu tafsilâtı not etti. Sonra, bu muhaverenin uzamasın- dan haz duyuyormuş gibi devam etti: — Demek ki her gün bu mağaza ya gidiyorsunuz? Evet efendim. — Kaçta? — Sekixde, — Okadar erken; ha?... mı sekizde bulunacaksımz? — Usul öyledir, beyefendi, « Vah vazallı yavrucak... Bu saat- de eve dönüp sabahleyin sekizde gene İ iş başında bulunmak!... Olur mu bu kadarı?... Yorgunluktan, uykusuz- Juktan öleceksin, evlâdım. Genç kız, yaşlı gözlerini erekğe çe- virdi. İçini çekti. — Şimdi artık korkmuyorsunuz ya? Suzan korkmadığını gösteren bir hareketi başını kaldırdı. Hayır. Bu. A ül Yarın da edilmelerindendir. Kontrollü iktisad her sahada kendini gösteriyor. Fa- şizmin İtalyaya getirdiği kotporatit sistem burada da tatbik olunuyor. Hattâ Habeşistanda bile bunlar baş- Jamışlar » İtalyan müstemleke siyasetinin nasıl olduğuna dair B. Gentizon'un verdiği tafsilât cumartesi günü gö- zetemizde çıkacak, yeni bir makale Ne tamamlanacaktır. İtalyanın müs- lümanlara karşı takip ettiği usulleri, şekilleri göreceğiz. adami yanında gördüğündenberi Kör- kusu kalmamıştı. Bunu ağzile söyle medi; fakat hareketile belli Sizi tekrar görmeme edersiniz, değil mi? Kiz, memnuniyetle: — Tabii, beyefendi... - dedi. - Size hayatımı medyunum... Hattâ haya- tımdan bile daha fazlasını... Erkek: - Sizi evinize kadar götüre- yim! - dedi. - Fakat İleride daha ih- tiyatlı davranmalı, kendinizi böyle tehlikelere maruz bıfakmamalısınız, — Bunu ben de pek isterdim. Fa- kat mümkün mü? Otomobile yanyana bindiler. Meç- hul adam, şoförüne; — Sami! - dedi. - Şu evin önünde durâcaksın, Bir kaç saniye sonra, kuvvetli mo- tör, gösterilen binanın önünde stop etti. Ne kötü kulübeydi bu. Her ta rafından çürük çarık tahtalar sarkır yor; ötesine, berisine çinkolar, ten& keler mıhlanmış. Kâğıd perdeli cadi larından da bazıları kırıktı. Kızcağız indi. — Ah efendim, size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum! - dedi. - Bi- na öyle bir iyilik yaptınız ki, ömrü- mün sonuna kadar unutamıyacağım. Erkek, güülmsiyerek elini uzattı: var ai, mi iye» ilgli ei SN

Bu sayıdan diğer sayfalar: