10 Eylül 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

10 Eylül 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

POLİTİKA Son vaziyet İngiltere ila Fransa müttefikleri -Lehistanla, taahhüdlerinin icabı ola- rak, harbe girdiklerindenberi bir hafta olduğu halde başlıca askeri harekâtı şimdilik yalnız Lehistanda oluyor. Slovakyanın topraklarını Alman ordula. rma açmakla kalmayıp cenubi Lebistanın işgaline kendi ordusu ilo de iş. tirak eylemesi Leh ordusunu yalnız şimalde ve garpte değil cenupta dahi işgal etmeğe ve kuvvetlerini dağıtmağa mecbur etmiştir. Bu yüzden kömür madenleri ve ağır sanayii ile meşhur şarki Silizya vaktile Çekoslovakyanın başlıca kok kaynağı olan Teçin havzası ve garbi Galiçyanın eski Leh payı- tahtı Krakovi ile beraber sukutuna sebep olmuştur. Daha şimalde hareket eden Alman orduları meşhur mensucat merkezi bütün sağlamlaştırmış olduğundan Fransızlarla İngilizler büyük kuvvet- lerini münhasıran Almanyaya karşı kullanacak bir vaziyettedirler, İngiltere geçen umumi harpte kullandığı en müessir silâh olan ablu- kayı bu defa daha şiddetle ve Almanya ile uzak ve yakın komşu olan bütün memleketlere teşmil ederek tatbik etmeğe hazırlanıyor. Bu yüzden birçok siyasi hâdiseler çıkacaktır. Kapı çalıp ekmek dilenen ayılar Son zamanlarda Finlâdiya ile Es- tonyada ayılar çoğalmıştır. Orman- lardan çıkan ayı sürüleri bütün köy- leri ve şehirleri istilâ etmişlerdir; Bi- dayette ehali bu vahşi hayvanlardan çok ürkmüşlerdir. Fakat sonradan bunların âdeta insana alışık olup za- rarsız bulunduklarmı görünce ayı- larla dost olmuşlardır, Ayılar kapı kapı dolaşıp âdeta lisanı hal ile ekmek dileniyorlar. İs- bekliyen ayılar evveleo kendilerine yiyecek veren yolcuları arayıp elleri- ni yakalamaktadırlar, Garip bir tecrübe! “Amerikada İndiya hükümeti dahi- Minde Seikupura şehrinde -bir! hırsız» lık iddiasına bakan ceza mahkemesi işin içinde yalancılık ve İftira olup olmadığını tahkik için garip bir su- rette tecrübe yaplırmıştır. Davâcı evine giren hırsızı kaçarken sokakta takip eylediğini ve çok koş- masına rağmen kendisi dahâ çabuk koştuğundan yetiştiğini ve çaldığı Talihsiz «Bir adama karşı talih küserse bun- dan kurtulmak kabil değildir» diye halk arasında bir itikad vardır, Bu- nun mânasız olmadığına Amerikada Beason isminde bir zencinin. başına gelenler delil olarak gösterilebilir, Zencinin karısı bir gün hiddet ede- rek kopasının üzerine biçakia yürü- müş ve kendisini ağırca yaralamıştır, Kadını götürmek için gelen #evkifha- ne otomobili ile ayni zamanda zen- ciyi götürmek için imdadı. sıhhi oto- mobili gelmiştir. Yolda imdadı sıhhi otomobili » bir fayton ile müsademe etmiştir. Çar- pışma şiddetli olduğundan otomobil eşyayı elinden aldığını söylemiştir. Hâkim davacının hal ve hareketin- den şüphe ettiğinden her ikisinin da mahkeme binası önündeki meydanda koşmualarını emretmiştir, Müddel ko- şamayıp. çok geri kalmış ve hırsın koşarak. yakalıyamıyacak bir halde bulunduğu sabit olmuştur. Neticede dava sukut etmiş ve müd- deialeyh beraet kazanmıştır. adam ağır hasara uğramış ve mecruhun nakli için başka bir otomobil celbine mecburiyet hasıl olmuştur. Bu “oto- mobilde de- sebebi anlaşılmıyan bir yangın jıkmış, zenci güçbelâ diri diri yanmaktan kurtarılmıştır. Zencinin yarası ağır olduğundan hastanede ameliyat yapılmıştır. Tedavisi bitip evine dönmek - için hastaneden çıktığı zaman zenciye bir motosiklet bütün şiddetile çarp. muştır. Sadmenin şiddetinden zenci nin. beyni parçalanmış ve kendisi ora- da ölmüştür. Bu suretle üstüste ge- len kazalardan bir türlü hayatını kurtaramamıştır. 2000 şahitli Danimarkada o Şimali “Şlezviy'de küçük sanatkârlara ait bir iş-bürosuna) da yapılan ihtilâstan çıkan bir dava o kadar dal budak salmıştır ki yalnız ük sorguda iki bin şahid dinlernmiş- tir. Dâvanın dösyası bir buçuk met- relik bir irtifa peyda etmiştir. Büronun şefi Stougaord — binlerce adamı zorla teşküdüna sokmak ve dava bunlardan topladığı yüz binlerce ku- ronu yemiştir. Bunların arasında birçok kontlar, Da: ronlar ve yüksek rütbeli memurlar vardır, Bu dolandırıcı teşkilât bütün Danimarkada şebeke kurmuştur. NEEEEEEUEEA EEUBAASAEEEAEEE ERDEK AEBURA BESABANAUDSAABURA KAAN ANAN UES ESAYAN Panama konferansının ruznamesi Bitaraflık ve iş birliği görüşülecek Vaşington 9 (A.A.) — İyi haber alan mahfillerde söylendiğine göre Panama (konferansının: ruznamesi aşağıdaki üç maddeyi ihtiva etmekte- iri Amerikan nısıf küresinde btaraf- lik, sulhün idamesi ve iktisadi işbir. liği. Bitarafık hakkında murahhas he- ler, 4 nokta üzerinde müzakerede unacaklardır; 1 — Amerika Cümhuriyetlerinin ghâkimiyeti altında bulunan toprak» arda kargaşalık çıkaran ve mensup pldukları memleketlerin menfaatleri» ni müdafaa eden muharib devletler tebaası tarafından : bitaraflığı ihlâl teşebbüslerile fesad çıkarmağa matuf faaliyetlere karşı alınacak cezai ted. birler. 2 — Muharib devletlerin donanma ve ticaret filolarının Amerika Cüm- huriyetlerinin bitaraflığına riayet et- meleri için müracaat edilecek vasıta» lar. 3 — Beynelmilel ticari mübade- lelerin kara, deniz ve hava nakliyatı- nın bimayesi için alınacak tedbirler, 4 — Muharlb devletlere karşı bite» raflığı muhafaza etmenin çareleri, Sabahleyin iyi traş olan adamın keyfi de iyi: olurmuş! İngiliz ordusu efradina dağıtılan yarım milyon traş makinesi Sakal ve bıyık hakkında yeni düşünceler Harp patlak verinceye kadar dev- letlerin silâhlanmasına dair gazete- lerde okunan hâvadislerden birinde İngiliz ordusunun, efradına verdiği tec- hizat meyanında birer de traş maki- nesi dağıttığını ve bu maksadla yarım milyon traş makinesi sipariş ettiği bildiriliyordu. İngiliz ordusunun tra- şa verdiği bu büyük ehemmiyet isbat ediyor ki «sabahleyin iyi traş olan bir adamın keyfi de iyi olur!» düsturu yabana atılacak bir söz değildir. Sakalın ve traşın uzun bir tarihi vardır. Sakal bırakmak ve saç uzat- mak bir devirde hürmet ve itibar alâmeti olarak telâkki edilirdi, Bir de bazı büyük adamlâr < yüzlerindeki Çirkinlikleri örtmek için sakal bırak- mışlardır, Meselâ Romalılar sakala. rını ve bıyıklarını traş ettirirlerken imparator Hadriyan yüzünü çirkin. leştiren siyah lekeleri gizlemek için gene sakal koyuverme modasını Çi- karmıştı. Kral dördüncü Hanri dev- rindeki sakal modasının, on dördün- cü Louis devrindeki bıyık modasının, üçüncü Napolyon devrindeki çene sakalı modasının ve Avusturya impa- Jozet devrindeki yanak sakalı modasının hep birer hikmeti vardır. O zamanın adamları bu modalara riayet ederlerdi. Sakal birakma meselesi bir zaman- lar ihtilâllere de sebep oldu. Yunan ortodoks kilisestle Roma katolik kili- sesi sakal birâkma ve sakalı, bıyığı traş etme münakaşası yüzünden bir. birine girdi, Ortodokslar sakal taraf- Kanadanın vaziyeti | G Kanâda İngiltere ve Fransa- nın yanı başında yer alıyor Ottawa 9 (A.A.) — Başvekil King'in parlâmentoda biribirini takip eden be- yanatı Kanadanın . İngilterenin ya- nında yer alacağına ve Fransa ile onun gibi dünya hürriyetini müdafaaya a7- meden milletlerle beraber çalışacağına şüphe bırakmamaktadır. King, Hitlere şiddetle hücum ede- rek «hatanın Almanyayı kontrol eden rejime aide olduğunu söylemiştir. Hatip, bundan sonra Kanadanın hürriyeti hakkındaki o endişelerden bahsetmiştir. King, ezcümle demiştir ki: — BirAlman gazetesinin temin etti- ğine göre Hitler, şöyle demiştir: «İn- giltere, harbe girerek olursa zaferin bedeli İngiltere imparatorluğu olacak- tır.» Hitler, bu sözleri ile Karadayı istih- daf etmiştir.» Ottawa 9 (A.A.) — Söylediği nutuk esnasında Başvekil King, bazı sev- külceyş mülâhazalarının malüm olan mânada harp İlânının tehirini mucib olabileceğini kaydetmiştir. Amerikan kongresi toplanıp silâhlara konan” ambargonun kâldırılması meselesini tedkik edinciye kadar Kanada belki Almanyaya harb ilân etmiyecektir. Fakat.daha şimdiden Kanadanın bü- yük yiyecek stoklarile, sınai imalât imkânları müttefiklerin emrine Ama- de bulundurulmaktadır. King şunla- ri ilâve etmiştir: «Hürriyetin müdafaası için müca- deleye girişen İgiltereye ve kendi hür- riyetile dünya hürriyetini müdafan eden Fransaya karşı hayranlığımı ifa- de için kelime bulamıyorum.» Muğlada kredi kooperatifinin yi Muğla 9 (A.A. — Tarım kredi ko. operatifleri, ortaklarına ikrazata de vam etmektedir. Bu sayede müstah- Gm tarı idiler, Halbüki katolikler sakâlla- rını ve bıyıklarını traş ediyorlardı. Ortodokslar bu ihtilâf yüzünden katolik papaslarını namussuzlukla itham edetek kadar ileriye gidiyor- lardı. Avusturyada Metternich devrinde | bu devlet adamının idaresine muha- )if olanlar ve o İdareyi devirmeğe çâ- lışanlar sakal koyuveriyorlardı. Onun için Avusturyada o zamanlar sakak lılar takip edilirlerdi. Uzun saç ile uzun sakalın yüksek mevkilerde bulunan kral ve saire gis bi insanlara inhisar ettiği devir asır- larca devam etti. Bunun en söh €se- rini bugün İngilterede görüyoruz, Orada hâkimler ve avukatlar mahke- me huzurunda hâlâ başlarına uzun Saçlı perukalar takarak çıkarlar; Eski Yunanlılar dalma mattuş gezdikleri halde eski Romalılatın. mi- lâddan 300 sene evveline kadar saçlı, sakallı dolaştıkları rivayetedilir. Ro- malılar sonradan, Siçilya : adasında yaşıyan Yunanlı berberlerden traş ol- mayı Gerek Roma'ı- lar, gerek Yunanlılar'yalnız bıyık ta- şımayı bir namussuzluk sayarlardı. Ayni âdet 19 uncu asrın ortasına ka. dar İngüterede de cariydi. Orada ilk defa bıyık bırakanlar süvariler ol- muştu. İngiliz ordusunda o devirde bı- yığın adı «diş fırçasız di. Amerikaya ilk defa bıyık modasını sokanlar Almanlar olmuştur. 1848 se- 'nesinde Amerikada yaşıyan mektep hocaları bıyık taşıdıkça' Amerikalılar ÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ onlara birer ihtilâlet gözile bakarlar. dı. Fakat 1900 den sonra hemen her Amerikâh biyik birakmağa (başla. 'mıştır. Bıyıklıların kiliseleri ziyaret- lerini temin etmek için papaslar da o modaya tâbi olmağa mecbur kal mışlardır. Bu sakal ve biyik meselesini ciddi surette tahlil eden bir İngiliz mec- muası diyor ki: «Kadınların alagarson modasına mukabil erkeklerin yirmi senedenberi riayet ettikleri sakalsız, bıyıksız g?7- mek modası, doğrusunu söylemek lâ» zımgtlirse, hiç hoşumuza gitmiyor. Bu âdet mültelif roller oyntyan bir tiyatro artisti veya bir katolik papa- sı için hoş görülebilir, Fakat sair er- | kökler için hâyır! Burada tsmamile matruş gezmenin faydalarından bah- sedilmeğe kalkışılmamalıdır. Küçük bir bıyık bir erkeği ne uyurken, ns de spor yaparken rahatsız eder. Kısa ve sivri bir çene sakalı mutlaka çor- ba akıntılarının süngeri ve yahut ye. mek kırıntılarının çöp tehekesi ol- mak Tâzımgelmez. Bilâkis sakal ve bıyık ağzı tamamile örtmeğs yarar, o ağız ki “aklı başında olan bir insan onu ancak pek güzel ve biçimil ol duğu zaman meydanda gezdirir ve herkese gösterebilir. Halbuki dudak- Jarm çirkinleri güzellerinden çok faz- Jadır. Onun için tabiatin bize erkek si- fatı verdirmek için bahşettiği şeyleri taşımak hususunda hiç tereddüd et- miyelim.> “Delenda Carthago,, diyen CATON Dünkü gazete mizin başmaka- lesinde «Dalendâ Carthagol» diye bir sername var- dı. ! Bunu söyliyen Romalı oOCaton (— Katon ) mi- lâddan 232 sene evvel Tusculum'» da doğmuş, 147 de vefat etmiştir. <Eski Caton>, yahut «<Sansön diye maruf olan bu Roma vatandaşı kızıl saçlı, ener- jik yüzlü, hatip; lüksten kaçınır, yo- rulmak bilmez bir şahsiyeti, On yedi sene müddet Kartacalı Annibal'le çarpıştıktan sonra köylü hayatı yaşamağa başladı. Orijinalliği ile şöhret kazanıp yeniden mühim askeri vazifeler aldı. Sciplon'un ma- iyetinde iken şefini tenkid ederdi. Seiplon da «bu derece dürüst insana ihtiyacım yok!» demişti, Caton buna fena halde içerledi. Sardenya valisi iken tettişlerini yâ- ya. yapar, maiyetinde yalnız bir. adam gezdirirdi, Konsül olunca, » kadınlar #leyhinde meşhur olan bir nutuk söyledi. Grekçe bilirse de Grek düşü- nüşünün - Romalılarda hâkim olma- sına âleyhdardı. Genç vatandaşları- run meclâp olduğu bazı filozofları 'kovdurdu. Sansör seçilince lüksle ve yeni Âdetlerie mücadele etti. Süse ve israfa düşkün - mühim - şahsiyetleri Senatodan attı. Fantezi eşyaya - şid- detli vergiler koydu. Bu meyanda ka- dınların arabalarına da vergi bin. dirdi, Halk onun bir heykelini yaptır. İ her seferinde muzafferane yakayı si- yırmıştar, Catön muhtelif eserlerin müellifi. dir. Bunlar arasında eRoma halkının menşei» İsmini taşıyan yedi cild eski- Jer tarafından daima zikredilirdi. Bu; seri: adamın fena huylar da İnadcı idi, Kartacaya düşman ol- duğu için, mevzula alâkası olsun, ol- masın, her nutkunu; «bundan maada, Kartacanın tahrip edilmesi lâzım ol- duğunu düşünürüm!> diye bitirirdi. «Delendo Carthago» sözü de bundan kalmıştır. Cesurdu; iyi ziraatçı idi; az hassas ve cimriydi, Eski Romalıların bütün hasletlerini ve kötü huylarını nefsin- de topladığından Romalı insanın mü- şabbas timsali sayılır. * . Ört ve âdata bağlı olan kimse lere, Avrupa dillerinde «hakiki bir Katon'dur!; derler, Hollanda üzerinde uçan | tayyareler Brüksel 9 (A.A.) — «Ce Soir» gaze- tesinin Amsterdam-muhabirinin - Öğ“ tuğu görülmüştür, İki ecnebi tayyare. si Sösterberg askeri kampının üzerin- den pek yüksekten çmuştur. Gronin- gue eyaletinin şimalinde bir ecnebi tayyaresinin şarka doğru uçtuğu se. rülmüştür, Sovyetler Sıhhiye komiserliği Sovyetler Bir. Moskova 9 (A.A)

Bu sayıdan diğer sayfalar: