11 Mart 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6

11 Mart 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

üle 6 Yazanm Madeleine Chamuse 11 Teşrinisanide Orliden ge- lirken, seyyar bir çiçekçinin solmuş şebboyları ve tren bü- fesi arasında yığılmış Paris-Soir gazetelerinden, alışkanlıkla bir tane satın aldım. O gün Vus- ter isminde meçhul bir Alman saâtte 611 kilometre gitmek suretile mevcut tayyarelerin sür- at rekorunu kırimıştı. Bundan evelki rekor bir Ame- rikan tayyaresine aitti, Sirf re- kor için yapılan bu tayyare, si- lâh taşıyamıyacakt. Sürattayyare sanayiinin mü- kemmeliyeti demektir. Vusterin tayyaresi, başlıbaşına kullanılması kabil olmıyan bir hâceri semavi değildi. Bu, ne de olsa, ıslah edilmiş, motörü büyütülmüş bir avcı tayyaresi idi. Yani Messerchmitt B. F. W 113 ve motörü D. B. 600 olan bir tayyare idi. Bu cins tayya- reler saatte 500 kilometre git- mek şartiyle yüzlerce kilometre uçar, 22 teşrinisan'de sürat rekoru kırmak sırası Alman bombar dıman tayyarelerindeydi. Fazla olarak, kurs tayyaresi rekorunu da — kırmak - azmile, ve bir nevi azametle, yüklü tayyare rekorunu kazanmak için yükseliyorlar. Rekor, üstünlük demektir İsviçrede yapılan tayyare ya- rışları, komşularımızın iktidarı ve bizim aczimiz hususunda, Fransada havacılık meselelerile uğraşanları hayli aydınlatmıştı. On üç millet, en son kullanı- lan askeri tayyareleri ile — işti- rak ediyorlardı. Alman avcı tayyareleri iniş, çıkış ve sürat imkânlarını ka- zandılar; biz ise dokuzuncu geldik. İstatistikler öyle karmakarışık - ediliyor, şahsi öçlere veya si- intikamlara göre biribirini tmiyan © kadar şey söyleni- niyor ki, Fransız okuyucusu ha- kikati seçebilmekten âciz ka- hyor. Hakikat .sadece tayyarelerin yanyana uçtuğu bazılarının ça- bukluk, kolaylık, emniyet hu- i; rine galebe çal- yyettir. Çünkü iniş ve çıkış yarışlarında ölüme memnun ediyordu. Şu halde, Alferide, bu kadar küçük bir şeyden sevinmek ve haz duy- makla, sandeti çok kolay idrak edebilirdi. O dakika için böyle düşünmüştüm. Ve küçük bir şeyin de o nisbette onu şiddet. le muztarip edebileceğini ha- tırlamamıştım. Ellerimi sevinçle okşuyor, sr kıyordu. Ona yeni bir —mualli- meden bahsettim. Tarih hoca- mızdı, — Tam senin sevaceğin mu- allimelerden.. Dedim, — Yazık -dedi- bu sene gör “Ah, bu gönül,, Yazan: Saime Sadi SAA ökani ' Din idkR Bir Fransız kadın tayyarecisi anlatıyor Almanya tayyare rekorları- nı ne suretle kırıp geçti? ıHep otomatik.. Almanlar, yeni bir çalışma şekli bularak imalâtı artırdılar. İ 2A Bir bombardıman tayyaresi karşı duran tayyrereler, hücre- leri süratli uçuşun müdhiş taz yikine tam manasile mukave- met edebilenlerdir. Almanlar, milleti ve vatanı korumak için avcı tayyarelerinin zamanında korku vermek ve uzak memleketlere ölüm saç: mak için ağır bombardıman tayyarelerini imal etmek husu: sunda ön safı işgal ediyorlar. Fransız tayyarecilerinin her biri, İsviçredeki tayyâre yarı- şından sonra, kalben mükedder oldular. İspanya harbinde “havalar hâkimiyeti, sözünün ifade et- tiği manayı gördük. Madrid, nasyonalist tayyare- cilik teşkilâtı tarafından, Rus avcı tayyarelerinin yetişip mü- dafaa ettiği ana kadar, tazyik ve işkence çekti. Şimdi daha kuvvetli mukabil avcı tayyareleri gelmişe benzi- yor, çünkü, bu sefer, hava mu- harebelerinde hükümetçiler za- rar gördüler ve şehirleri yeni- den bombardıman edildi. Ben de emsalim gibi bir tay- yâreciyim, size ancak endişemi söyliyebilirim. Alm anlar niçin kuvvetliydiler, ne suretle kuvvetlendiler? Üç sene zarfında böyle bir tayyareciliği nasıl yarattılar; öğ- renmek istedim. yi küçük valizimi ilgiçledim, pasa- portumu — vizelettim ve — yola çıktım. Biz Fransızlar hıva sanayiinin otuz. beş bin amelesile ayda kırk tayyare yapıyoruz. Bana söylenildiğine göre, Al- manlar, bir ayda altmış beş remiyeceğim —onu.. Ya, bak unutuyordum onu.. Bu sene s> mıfta kalıyorum. Ömrümden bir sene boşa gitti. Bir sene bu Saime, lâkırdı değill. Vasati insan ömrü bw gün elli yıldır. Ellide biri kay- bettim demek.. — Canım aldirma telâfi edersin onu-. e Gözlerinia içinde Tıh ve ir düşünce vardı: ııı:ll :ırw musun *dedi- Gi zideyi evlendiriyoruz. artık.. — Yaaaa.... Kiminle?. — Tıbbiyeyi yeni bitiren bir dökker üDAĞ Habi' sea *dedim- bin amele ile 500 tayyare imal ediyorlar, Bu miktar külliyetli olmakla beraber hakikati ifade etmekten oldukça aşağıdır. Hatırlamak lâzımdır ki, ye- niden silâhlanma başlamadan evel Almanlar, hava müdafaa kuvvetlerini hummalı bir çalış- mayla teşkil ediyorlardı. Rusya ve Çekoslovakyaya karşı, bombardıman tayyareleri mühimmat menzili vazifesini gö- recek şekilde techiz edilmiş, otuzdan ziyade tayyare karar- gâbının isimlerini Almanyada herkes bilir ve bu karargâhlar Rus tayyare filolarının ziyare- tinden korkarlar. Silâhsız ve tayyareci lik teşki- lütları yökken, onlar için hava harbi, siperlere dalmak, yabut lyözlerle teçhiz edilmiş ticaret tayyarelerile karşı koy- mak demekti, Fakat şimdi öyle değil, Almanlar çok terakki etliler. Dört sena zarfında, Alman- yanın seması, yeci inşa edik miş tayyarelerin çıkardığı se- lerle gürledi. Bu mucizenin izahımı mı is- tiyorsunuz? Bir Alman mühendisi, bütün hakikatler gibi, kısa bir şekilde bana bu mucizeyi izah etti: — Birçok otomobile ihtiya- cinız olacak olursa, bu ihtiyacı el işi ile temin edemezsiniz. Bit de birçok tayyare yap- mak mecburiyetinde kaldık ve bu tayyareleri otomatik maki- nelerle zincirleme bir — şekilde yapıyoruz. — Sonu var — de fanırsın; karşı köşemizdeki yeşil balkoalu evin oğ'u ile.. Bu genci tanımıştım ve hâ- diseyi bir anlıyamamazlık, bir şaşkınlıkla karşılamıştım. Çün: kü, benim bildğime göre, o, bilhassa bizim Aferide üzerinde dürüyordu. Karşılaştığımız - za- Man, gözlerini sabit ve manalı bakışlarla Aferideye diker ve biz yolda kayboluncaya kadar, Aferideyi ayni gözlerle takip ederdi, Gene bir akşam üzeri, biz Aferide ile balkonda duruyor- duk. O genç tıbbiyeli de ev- lerine gelmiş, kendi balkonla- Tina çıkmış va gözlerini Aleri- dl_niıı bulunduğu köşeye dik: Mişti, Aferida ise, balkonun kendi tarafına düşen penceresindeki Perdeyi indirmekle — iktifa —et Mişti. Aferide ile onun hakkın- da hiç konuşmamıştık. A'eride onu karşıdan görünce hafilçe ANADOLU N Mart Ihtilâlciler; on fırka ile âni bir taarruza kalkışmışlardır Havas Ajansı Cumhuriyetçilerin, bettikleri, kar fırtınası içinde kan Salamanka, 10 ( Radyo ) — General Franko - karargâhının neşrettiği resmi bir tebliğde; cumhuriyetçilerin dört cephede mağlüb oldukları, bugün beş yüz kişinin esir düştüğü ve mü- him miktarda mübimmat alın- dığı bu mühimmat arasında tayyare topları, tanklar ire bulunduğu kayde en sonra, düşmânın müteaddit hü- cumlara kalkıştığı ve bu hücum lerin tamamen - kırıldığı ilâve olunmaktadır. General Franko karargâhının ikinci bir tebliğinde, ihtilâlci- 1 Elerin yüz elli bin kişilik bir ordu ile ileri hârekette bulun- dukları, bu kuvvetlerin tayyare filolarile takviye edildiği, Bel Şitenin sukut etmek üzre bulun- duğu ve bu hat üzerinde bulu- nan Koentes kasabasile bazı köylerin, ihtilâlcilerin eline düş- tüğü bildirilmektedir. İhtilâlcilerin, bu son hareket- lerinden ne netice çıkacağı, şimdiden tahmin olunamamak: tadır. Barselon, 10 (Radyo) — Cum- huriyetçilerin neşrettikleri bir tebliğde; ihtilâlcilerin, (Puebla) cephesinde tayyarelerle bom: bardıman ettikleri bir hasta- nede tedavi edilmekte bulunan yüz beş hastanın öldürüldüğü, Kalvisente ve Amentila köyle- rinin bombardıman edildiği, bu köyler halkından da birçok kimselerin öldürüldüğü, Reos i tılan bombalardan yir- 'nin öldüğü, 18 kişinin yaralandığı ve yirmi evin ta- mamen harap olduğu bildirik mektedir. Nevyork, 10 (Radyo) — Al- man bandıralı bir vapur, bu- radan yirmi bin elbombası yük- lemiştir. Bu bombaların, Gene- ral Franko ordusuna aid ob- duğu söyleniyor. Paris, 10 (Radyo) — Havas Ajansının ( Saragosa ) muhabi- rine göre; ihtilâciler, on fırka ile taarruza başlıyarak, ( Eber) nehri sahillerinde mühim mev- kiler elde etmişlerdir. Bu mev- kiler arasında, (Seğurci Doloj Oçnoz ) müstahkem mevkii de vardır. İhtilâlcilerle beraber harber den İtalyan kıtaatı da (Moneja) ovasına yayılmışlardır. Pari>, 10 (Radyo) — Havas Ajansının (Siyarago Adarama) uhabiri bildiriyor: âlciler, Madrid üzerine ' kaşlarını çatıyor, alâkasz ve lâkayd — yürüyürüp — geçiyordu. Fakat bu harekette, acaba içli, henöz ifadesini ve teşekkülünü yapamamış, küçücük bir sarsın- tı yok muydu?. Aferide ruhun- dâ bir kızın, diğer bütün kız. lardan ayrı olması muhakkaktı, Fakat kimbilir?. — Ya -dedim- demek onunla.. Dudaklarından, hafif bir te- bessüm geçti: — Evet, onunla.. — Fakat nasıl oluyor? Aferide kendini derhal top- ladı: — Niçin olmasın «dedi- ga: Hiba karşıdan karşıya sevişmiş. ler de.. Ev pencerelerinin ve balkonlarının, gönül işlerinde namütenahi rolleri — vardır Saime... Yüzünde en küçük bir çizgi yoktu. Fakat ben hiç ol mazsa sesinde keskin bir istib- za ve sitem arıyordum. Yezid ai bir hücüm — yapmışlardır. Cumhuriyetçilerle — İhtilâlciler arasında kar fırtınası içinde harp olmuştur. Taarruz ani olduğu için, İh- tilâlciler, 18 köy elde etmişler, birçok esir almışlardır. Harp sabaha karşı sona er- miştir. Batan gemi Cumhuriyetçi kuvvetler tarar fından torpillenip batırılan Ba- lear kruvazörü, 932 senesinde imal edilmiş, yeni ve güzel bir harp gemisidir. 10 bin tonlük ve 34 mil süratindedir. 8 tane 20 lik kara, 8 tane 12 lik, 8 ta- ne 4lük tayyare dafi topu, iki tayyaresi, 13 torpil kovanı var- dir. Bir defa aldığı mahrukatla saatte 15 mil katetmek suretile (8000) mil gider. Makineleri 95 bin beygir kuvvetinde idi ve 765 kişilik br mürettebat kad- rosu taşıyordu. Hor Belisa Ordunun motorizas. yonu hakkında Avam kamarasına bir proje verdi Londra, 10 (Radyo) — İngil- tere Harbiye Nazırı M. Hor- Belsiya, ordunun tensiki ve motörize edilmesi hakkındaki projeyi, bugün Avam kamara- sına vermiş ve bunun tasdikini istemiştir. Amerikada On milyon dokuz yüz bin işsiz var Vaşington, 10 (Radyo) — İş- sizlerin, Şubat sonuna kadar bütün Amerika on milyon do- kuz yüz bin kişiye baliğ oldur ğu, son defa yapılan bir ista- t stikten anlaşılmiştir. ve zalim bir egoizm, beni mü- temadiyen buna doğru sevk ediyordu. — Gözel bir delikanlı.. Dedim. Ayni lâkaydi ile ce- vap Verdi: — Dikkat etmedim. — Ben dikkat ettim; hem güzel, hem de sempatik.. Aleride, başını çevirdi. Kok tuğun üstündeki ince bir çöpü, taze, ıslak gibi görünen par- maklarının ucu ile yakaladı, ezmeğe başladı.. Susmuştu. — Nişanları ne zaman? — Yakında.. Nikâh da der hal yapılacak.. Arkasından da Edirneve gidecekler.. — Oh, oh, oh, bu kadar da çabuk ha?, Gözlerini kaldırıp bana bak- mak istemiyordu: — Evet! — Ad ne imiş? — Faruk!. — Ailesi elradı nasıl acaba? Madrid cephesinde 18 köy kay- lt bir harp olduğunu bildiriyor. Nalça buhranı var Buhran bilhassa köy ve kasabalarda şid. detle hissediliyor Ankara, 10 (Hususi) — Son zamanlarda — birçok — yabancı memleketlerde ve bu — arada memleketim zde görülen demir bulranı birçok madeni eşya Hatleri üzerine derhal tesir etmiş, karyola, soba vestir de- mirden mamul eşyaların hemen hepsinin fiatini iki —misline çı- kartmıştır. Bu arada Anadolunun birçok köy ve kasabalarında bulunan halkın büyük bir ihtiyacna tes l.hluıl eden nalçalı ayakkabı- ra ni bulunmadığından kâyet .eıâıilm ştir. H Yapılan bu şikâyet ehemmi- Ka N MEN ea üdi olmak üzere İstanbulda mevcud beş demir nalça fab- rikasının ayrı ayrı vaziyetleri tetkik edilmiştir. - Verilen malümata göre; bu fabrikalardan bir kısmı noksaân makinelerle çalışmakta bulün: duklarından demir buhranı kar» şısında tatili faaliyet etmek mecburiyetinde — kalmışlardır. Bu yüzden de piyasada derhal nalça buhranı — başgöstermiş. Anadoluya. her yi gönderil- , mekte olan miktar gönderiler — memiştir, -. Türkiyenin senevi nalça is tihlâki 2.000 çift düzünedir. Ticaret odası” buhranın önüne geçilmesi için icap eden ted: birler etrafında tetkiklerine de- vam ederek bu hususta Vekâ- lete gönderilmek üzere bir ra- por hazırlıyacaktır. , Şimdiki halde toptan olan nalçaların çift düzünesi 27 ku- ruştan satılmaktadır. — Galiba, bir annesi, - bir * de mübendis mektebinde kar- deşi varmış.. Aferide birdenbire gülmeğe şladı: — Güzide çok memnun.. Piya- nonun başından hiç kalkmıyor. Faruğun fotoğrafını aldı, oda- sına götürdü. Ben zaten abla- mın son günlerdeki ahvalin- den şüpheleniyordum. Tamami- le gayri tabit idi. Bütün mev- cudiyetinden gizli bir neşe g- zıyordu. Beni bile öptü.. Evet, öptü beni.. Şimdi hastalığımla da alâkadar oluyor.. - İnsanlar, ne kadar çabuk değişiyor, ne kadar çok değişiyor?. Aleridede, söylemek ihtiyacı, zaptedilmez bir hal alıyor gi biydi. Heyecanlandığını görü- nî;ovdıııı. Sanki küçük bir nö- bet geçiriyordu. Yanaklarının üstünde hafif bir — pembelik, gözlerinde de bir parıltı doğ- muştu. Sol elmacık kemiği» nin hafif tümseği üstünde, bir Devam edecek —

Bu sayıdan diğer sayfalar: