14 Mayıs 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

14 Mayıs 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dartanyan havanın fena o!dugunu bahane ede- rek bütün gün karargâhta kalmıştı Dartanyan şapkasını çıkardı, kurşunun yapmış olduğu deliği muayene etti, ve başını salladı. Kurşun musket tüfeği kurşunu değildi. bir çakmaklı tüfek kur- şunuydu. Nişanın doğru tesadüf etme- sinden evvelâ hususi bir silâh kullanılmış olması - fikı mişti. O halde bu askeri bir tüfek olamazdı, çünkü kurşun malüm olan çapta değildi. Bu Kardinal — hazretlerinin tertip ettiği bir ihtar da olabi- lirdi. Hatırşımızdadır;ki, güneş ışığı sayesinde tüfek namlısını gördüğü zaman, o Kardinalin kendisine karşı göstermiş bu- lunduğu alâkayı hayretle düşün: müştü. Dartanyan gene başını salla: dı. Elini uzatmakla ezebileceği insanlar karşısında bulunmuştu. Hulbuki Kardinal böyle vasıta- lara pek nadir olarak müracaat ederdi. Mayledinin bir intikamı da olabilirdi... Bu ihtimal daha kuvvetliydi! Katillerin yüzlerini, yabut eb- biselerini hatırlamaya beyhude yere çalıştı; o e çabuk kaçmıştı ki, hiçbir şey seçmeğe meydan bulamamıştı. — Ahi Zavallı arkadaslarım! Neredesiniz? Sizi ne kadar an- yorum, diye mırıldandı. Dartanyan pek rahatsız bir gece geçirdi.'İki üç kere, sanki kendini hançerlemek için yata- (iemın paaına bir adam geliyor gibi görerek korku ile uyan- Baştı. Bununla beraber gacale- yin bir vakşa geçirmeden sabah oldu. Fakat Dartanyan, baklı ola- rak, geri kalan bu işin bitme- diğini düşünüyordu. Dartanyan havanın fena ol Müanaı behane ederek bütün gün karargükhta kaldı. Ertesi sabah saat dokuzda trampetler silâh başına çalmıştı. Dük dö Orlean taburları tektiş etti.Bütüp muhafızlar tabur ol- muş ve Dartanyan da arkadaş: ları arasında durmuştu. Dük taburun önüne geçti; sonra, muhafızlar kumandanları M. dö Essart ta dahil olduğu halde bütün büyük zabitler kendisine hürmet gösterdiler. Bir aralık Dartanyana M. dö Essar tarafından çağırılma reti yapılmış gibi göründü: fa- kat bir yanlışlık — yapmamak için Vamirinin ikinci işaretini liş işmaret tekrar edildi, © tâburdan çıktı, ve emir al- mak için ilerledi. — Efendi tehlikeli ve fakat Yapacak kimse lçlı şeref — ka- Zandıracak bir iş için çok ce- Sur adamler arıyoruz. ve hazır bulunmanızı haber vermek için Tzi çağırdım. Rumi » 1354 | Arabi - 1357 Mayu 1 Rebiülerel 31 Mayıs 14 Cumartesi Evket Ezan Vasatj Akşam 12 19,17 Yataı 1,50 21,06 İmsak 7,24 2,41) Büyük kumandanın gözüne girmek için bundan daha iyi bir fırsat ele geçemiyeceğ'ni düşünen Dartanyan: — Teşekkür ederim, kuman: danım, diye cevap verdi, Filhakika, Roşelliler, gecele- yin bir buruç hareketi yapmış- lar ve kral ordusunun iki gün evel zaptetmiş — bulundakları bir istihkâmı geri almışlardı; yaplacak iş, düşmanın bu is- tihkâmdaki kuvvetini — keşlede- bilmekti. Birkaç dakika sonra başkuı- maândan bağırarak ilân etti: — Bu iş için üç dört fedai ve bunları idare edecek kendi- ne güvenilecek bir adam isti- yorum. — Güvenilecek adam benim elimde var, diyerek M. dö Es- sart, Dartanyanı gösterdi: — Dort beş fedaiye gelince, efendimiz, yalnız emirlerinizi bildiriniz adamlar hazırdır. Dartanyan kılıcını kaldırarak bağırdı: — Benimle beraber ölümü göze aldıracak dört yiğit! Kendi arkadaşlarından - iki muhafiz hemen ileriye atıldılar ve diğer iki asker de onların yanına geldiği için adet kâfi görüldü. Dartanyan ilk meyda- na âtılanların şerellerini kırmak istemediği için kabul etmiş ve bunlardan sonra gelenleri red- detmemişti. Roşellilerin istihkâmı aldık. tan sonra tekrar tahliye ettik- leri, yahut içinde” muhafız b raktıkları malüm değildi; bunun için işi yakından keşfetmek Tâzım geliyordu. Haydud amma Tam manasile haydud! Bir parti “Mmücevheratı a alıyor, fa-| kat diyor, akşam gene geleceğim! Madam Rene Silva, tıkanmış (ve korkudan — gözleri fırlamış bir vaziyette, erkek arkadaşının — elinde — oynattığı tabancayı seyrediyor. Bu sahne Fransanın Beheil şehrinin Sezaj sokağındaki küçük ve zarif bir evde geçiyor. Kadın kula ren- ginde güzel bir gençtir. Sekiz günlük arkadaşı Piyer Ferando 80 yaşlarında, Klinyankur so- kağının 23 numaralı dükkânın- da berberlik eden bir adamdır. Bu adam, Madam Reno, Sil- vaya dört sene evel bir ban- kayı soyduğu, şimdi berber: likte do iflâs ettiği için gelip evine — yerleşeceğini söylüyor. Tabiil, Rene bunu kabul etmi- yor. Bunun üzerine, Piyer Fe- rando, tabancasını çekerek: — Radyonun bir tango çak- masından istifade ederek seni bu oyuncakla öldürürsem -diyor- komşularının baberi bile olmaz. Aralarında bir sükünet olu- yor. Erkeğin başin sesi tekrar dıı luyor: : Haydi, çabuk, Lrıuvhsr— lerini ver. Kadın: — Hayır, veremeti - diyor. Karşımdan defol git. Madam Silva, fçenesine yedi. ği bir. yumrukla olduğu yere yıkılıyor. Herif kadının üzerine çullan- nefesi Yazan: Aleksandr Düma Bu suretle hendek - boyunu takip ederek istihkâmın yüz adiim yakınına kadar sokulmuş- lardı! Dartanyan orada etrafına bakınca iki askerin ortadan kaybolmuş olduklarını gördü. Korkmağa başladıkları için geride kaldıklarını zannetmişti. Hendeğin şevini dönünce is tihkâma altmış adım kadar yak- laşmış bulunuyordu. Üç fedai daha ziyade soku- lup sokulmamak bususunu mü- şahede ederlerken - birdenbire taş yığını arkasından bir düş man dairesi yükseldi, ve bir düzüne kurşun Dartanyan ile arkadaşlarının kulaklarında v- zıldıyarak geçti. istediklerl şeyi öğren- tihkâm mubafaza al- tındaydı. Bu tehlikeli yerde da- ha ziyade durmak lüzumsuz bir cür'et olacaktı. Dartanyan — ile arkadaşları geriye dönerek ka- çar gibi bir hızla gerilemeğe başladılar. Kendileri için bir siper de- mek olan hendek köşesine gel- dikleri zaman muhafızlardan biri yere seriliverdi; göğsüne bir kurşun gelmişti. Salim ka- lan diğeri karargâha doğru kaç- mağa başladı. Arkadaşını bu vaziyette br rakmak istemiyen Dartanyan, yere eğilerek onu kaldırmağa ve karargâha kadar götürmeğe çalışıyordu; fakat bu esnada iki tüfek patladı; kurşunlardan biri yaralı muhalızı - başından | vurdu ve diğeri de Dartanyanın iki pus yanından geçerek bir kayaya çarptı. - Soıııı yar — miya ve zayallının sıkmağa başliyor. — Micevherlerini ver, seni boğarım. * Boğulmak — üzere Silva: — Mücevherlerim * dolabın boğazını yoksa bulunan ( iktısad l' içinde, al da defol git, d Derhal dolabi araş'ıran Piyer Ferando, oradan bir inci ger- danlık, dört bilezik, birkaç kü- pe cebine yerleştiriyor. Sonrâ baygın bir vaziyette duran ka- dına dönerek: — Bugünlük bu kaday yeter diyor. Daha başka neyin varsa polise haber vereyim demeye- sin, Yakalanacak olursam arka- Herif, en sonra, kapıyı kı— patıp gidiyor. Madam Silva, biraz kendini toplayınca, aşağı imip apartman kapıcısına: — Beni korumanı istiyorum; diyor. Buradan az evel çıkan adam benim bazı mücevherle- rimi aldı. Aldığı şeylerin pek © kadar ehemmiyeti yok. Lâ- kin, bu adam, akşama tekrar gelip beni soyacak. Odama ayak basar basmaz, sen derhal polise haber verirsin. Madam Silva, kapıcıya bu talimatı verdikten sonra, oda- sına çıkıp beklemeğe başlıyor. VV £ Türkiye -Almanya 937 yılı Türk - Alman ticare- tine aid Alman istatistiklerin- den çıkarılan malümatı tetkike değer mahiyette gördüğümüz- den kısaitarak ta olsa almağı faydalı buluyoruz: Almanyanın — 937 senesinde Türkiyeden yâptığı ithalât 97,8 milyon marktır. Halbuki 936 da yapılan ithalât 118,5 milyon mark tutmuştu. Arada 937 ih- racatımız aleyhine büyük bir noksanlık - vardır. 937 yılında Almanyaya ithar İâtı azalan maddel in baş- hoalarını üzüm, incir, handık, hadıkiçi, sair kuru meyvalar çeviz, badem, kuru kayısı, yün, tillik, keçikıli, pamuk, kendir teşkil etmektedir. Bununla Beraber bazı mad- delerimizin Almanyaya ithalâr tında fazlalık vardır. Bu mad- delerin de başında tütün, buğ- day, arpa, çavdar, — nobut, mercimek, zeytinyağı, palamut, halı gelmektedir. 937 yılında Almanyaya ihra- catı azalan maddeler içerisinde yün, tiltik, keçikıli, pamuk ve kendir. malüm olduğu üzere Alman sanayiinin muhtaç ol- duğu mevaddı iptidaiyedir. Al- manya diğer müstahsil ülkeler- den bu maddeleri - fazla it! ettiği halde bizden az almış! Buna mukabil Almanyanın hiç ithal etmediği maddeleri- mizi 937 yılında ithal etmiş olması da tetkike değer. Al manya memleketimizden 936 yılında hiç arpa almamış iken 937 senesinde 4 milyon mark değerinde 37000 ton arpa ithal etmiştir. Gene 936 yılında mem- leketimizden — çavdar almıyan Almanya 937 yılında 29000 tonluk ithalât yapmıştır. Almaayanın Türkiyeye yap- tığı itbalâta gelince; burada 936 ya nazaran 937 yılı ithalâ: tında yüzde 39 nisbetinde bir yükseklik tesbit edilmiştir. Almanyanın — memleketimize | ithal ettiği bilâmum yan mamul eşyanın değeri 936 da 8,5 mik yon mark iken 937 yılında bu miktar 9,5 milyon marka baliğ olmuştur. Almanyanın Türkiyeye yaptığı ihracatta bilhassa pamuk men- sucatı 937 yılında çok art: mıştır. 936 da 7 milyon mark iken 15 milyon marka çıkmıştır. Memleketimize Almanyadan ithali yüzde yüz artan mallar arasında — kâğıt, mukavvadan sonra sun'i ham maddeler, b ya, vernik bulunmaktadır. Otomobil, kamyon, motosik- let te Almanyanın memleketi- mize ithalâtım artırdığı eşyalar arasındadır. Almanya ile olan ticari mü- pasebatımızın son aksak dürü- munu yukarıdaki malümat açık- ça göstermektedir. Bu durumun sebepleri malüm olduğundan izahını lüzumsuz addettik. N, B. Hava kararmağa başlayınca, hakikaten, Piyer Ferando dam- hyor. Silva ile ufak bir çekiş- meden sonra, kadını tekrar bir yumrukla yere seriyor. Fakat tam bu sırada yetişen polisler, herifi yakal paça edi- yorlar. Karakola götürülüp is- ticvap edilen Piyer Ferândo, mücevberleri çaldığını inkâr, kadına vurduğu yumruğu da şu süretle izah ediyor: — Ben, esasen, eve her ge- lişimde bu kadını döverim, O, bundan hoşlanır. Fakat, adam eşkıyalığına ka- naat getirildiği için, hapisha- neye atılıyor. ĞÜN ü lünelör y v ll 1 DÜNYA Malttı Başbakammız!a Dr. Arasın Belgrad ziyareti etrafında. Yugoslav basını bu mevzu üze- rinde hararetli neşriyat yapıyor. Bütün — Yugoslav Türkiye Başvekili Celâl Bayar ile Hariciye Vekili Rüştü Ara: sın ziyaretlerine geniş sütunlar hasretmekte ve bu bahis üze- rinde uzun makaleler yazmak- tadırlar. Gazeteler, ilk saylalarında, Başvekil Celâl Bayarın Avala ajansına ve Anadolu ajansına verdiği beyanatı tebarüz ettire- rek göstermektedir. Somuparava gazetesinde, bu gazetenin direktörü M. Yovaniç *Türkiye- Yugoslavya dostluğu, başlığı altında yazdığı başma- kalede, iki memleket arasın: daki dostluğun, müsbet politik sebeplerden doğmuş bir haki- kat olduğunu tebarüz ettirdik- ten, Balkan antantının kurulu- şunda büyük kral Aleksadrın rolünü kaydettikten sonra ta- rihi istinad mülâkatını hatırla- tıyor ve diyor ki: *Bütün tezadların ortadan kaldırılarak ve hakikatlerin swi tefehhümlere galebesi — temin edilerek semereleri görüşmelere başlanmış ve bu suaretle yara- tılabilecek olan antant yaratıl mıştır. Atinada imzalanan Bal- kan antantı işte böyle doğmuş- tur.. Yalnız sulh için çalışan bir eser Balkan antantı, yalnız sulh için çalışan bir eserdir. Bu an: tant, hiçbir kimsenin aleyhinde, hatta Balkan antantı haricinde kalmış bulunan Balkanlıların aleyhine dahi müteveecih de- gildir. Balkan antantı, — birçok hâdisede, azasından her hangi birinin muhik ve isbat edilir bütün menfaatlerinin müdafaası bahsinde büyük manevi kuvveti haiz b'r hami ve garanti teşkil eylemiştir. Bu suretle Balkan — antantını vücude getirmiş olan Romanya, Yunanistan, Türkiye ve Yugos. lavya, realist politikalarının ha- yatı icabı olarak, uzun zaman: danberi, Milletler Cemiyeti yo- lu ile umumi su'hı sadık su- rette hizmet etmektedir., Türkiye - Yugoslavya münasebetleri Samuprova, bundan sonra, Balkan antantı azası sifatiyle Türkiye ve Yugoslavya arasın: da doğrudan doğruya mevcud münasebeileri tetkik ediyor ve diyor ki: *Türkiye ile Yugoslavya ara- sında müşterek bir hudud yok: tur. Ekonomileri, hassaten ge- niş bir mübadeleyi mucp ola. cak tarzda biribirlerine bağlı ve tamamlayıcı değilse de her halde birbirini izrar da eyle- mekte ve aralarında rekabet bulunmamaktadır. Bu suretle ekonomik ahenk, iki memleket arasındaki politik ahenkle im- tizaç eyle mektedir. Balkan antantına bağlılık Gerek — Yoguslavya, — gerek Türkiye —milletlerine — muhtelif politik ve manevi mecburiyetler tahmil eyliyen, fakat ayni za- manda bir çok menfaatler de veren Balkan antantı. paktına bağlıdır. Bu keyfiyet kahraman millet olarak birbirlerine hür- met eden Türk ve Yugoslav milletleri arasında mevcut dost luğun mantıki sebebini - teşkil azeteleri, eylemektedir. B. Celâl bayarın payitahtı- mızı ziyareti, bu hakikatları te- barüz ettirmek için yeni bir ve sile olacaktır. Ayai zamaada Abirçok — dostlük — tezahürlerinc. de sebep teşkil eyliyecek olan bu ziyaret, Türk mütteliklerine bütün Yugoslavyanın, Kamâl Atatürk Türkiyesinin bütün Po: litik ve kültürel gayretlerine ne büyük bir kıymet vermekte olduğunuda — gösterecektir. O gayretler ki, istihdaf ettiği ide- al geniş ve zongin mili a di üzerinde Türk milletine t kat'i ekonomik ve kültürel is- tiklâldir. Türk gazetecilerin meziyetleri Samuprova, B. Celâl Bayar- n Bolgradi z yareti münasebe- tiyle daha evelden buraya gel- miş olan Türk gazetecilerine de ayrı bir makale tahsis etmek- tedir. z Gazete, bu yorki: makalesinde di- *Türk gazetecileri, Atina sey- yaâhatlerinden sonra, — burada başvekil B. Stoyadinoviç — ile, samimi bir hava içinde Balkan antantının tarsini, Balkan ân- tantı. memleketlerini dar eden dünya vaziyetleri üzerin: de görüşebileceklerdir. , Samuprova, Türk gazeteciler rinin moziyetlerini kaydettikten sonra makalesini şöyle - biti» riyor: *Türk gazetecileri, Yugoslav- yadaki ikametleri esnasında, Yuguı v tesis eden Balkan antantını ne derin bir samimiyet ile telâkki ettiklerini müşahede edecekler: dir., Büyük Şefimizin bir sözü Vreme gazetesi de Türkiye Başvekili ve Hariciye Vekilinin Belgradı ziyaretlerine tahsis et tiği başmakalesinde diyor ki: *Türkiye hükümeti reisi, Bel- gradda, Türk milletini ve bu milletin, 9. 10. 134 - tarihinde kral Aleksandrın trajik katli gününde lüzumu takdirinde or- duyu seferber edeceğini bil: diren büyük Şefini temsil eyli- yecektir. Aleksandrın öldüğü gün, ta- rihimizin bu oo trajik dakika- sında, kalbimizin tâ içinden ya- ralandığımız ve mukaddı bizi nerelere — sürükliyeceğin. bilemediğimiz o zamanlardadır: ki unutulmaz dostun, büyük kralımızın kardeşinin samimi bir yardım vadeden bu telgrafı gel- mişti. Bu telgraf kalbimizde daha menkuş kalacaktır. B. Celâl Bayarı, Türk mille- tinin bir oğlu ve Türk vatanın Atası Büyük Şafin mümessili olarak selâmlarız. g Poltka gazetesi de türk dev- — let adamlarının Belgradi z'yas retine uzun bir makale tahsis eylemekte ve B. Celâl Bayar ile Rüştü Arası, bütün Yugos- lav milleti namına selâm amak- tadır. 5 Bütün sabah gazeteleri, B. Celâl Bayarın Belgrada muva- salatına ve hududdan (t « n — Sonu 8 inci sahi,e.c —

Bu sayıdan diğer sayfalar: