18 Ekim 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2

18 Ekim 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ii Tarlada kurudu ekilen tohum, Postika; 4 ıkır © Şiir, düşüncenin duygulaşması, duygunun da düşünceleşmesi şeklinde: bu iki unsurdan her bi- rinin öbürünü köndi nefsine irca etmek isteyişinde” ki mesud med ve cezirden doğar. © His, fikir olmaya, fikir de his olmaya doğru kıvrımlaşmaya başlayıncadır ki, kıvrımlar arasında” ki halkaların" içinde, sanat, karargâhını kurar: © Şiirin ana maddesi sayılan ham ve cılk duyf gu; ve şiire en uzak nesne bilinen sert ve kuru dü- şünce teker teker yalnız kaldıkça, hiç'bir şiir zar” fını kendi başına imlâ etmek talihine 'eremez. Bun- lardan ilki, kulağı çekildikçe. ağlayan köpek yavruk “sundan, ikincisi de eşya dersleri kadrosundan, bi” rer âdi sestir. © Şiirin ana unsurunu, altın yüzüğün elmas ta” şını çepçevre ve diş diş kavraması gibi, en yüksek his kutbu tarafından pençelenmiş en yüksek fikir, kutbu diye hülâsa edebiliriz. Bü yon dai de doğrudur. . © Şiir, tek kelimeyle üstün ieirüktir; ve idrâkf yolunda basit ve kuru fikrin'koltuk değneklerini e" linden: âlıponu'en karanlık. sezişlerin kanadı üzeri: “© ne çeken ve ışık hıziyle.uçuran sihirli seccadedir. BEKLENEN © Fecrin bahçesinde tutuşmuş engin, Ey kalbim ve sen ey büyük sarhoşluk! Tenhalarda bilmem ne arıyorduk? Dökülmüş sırçası sonsuz göklerin. Cevapsız dualar avucumuzda, Bütün bekleyişler eşikte donmuş. “Dümdüz mesafeler, çıkılmaz yokuş, Işitilmez oldu beklenen seda. Zamanın meyvası ekşi ve buruk, Başlboş rüya; ve ötede üyküm, ie , Halbuki bir başka (Bir) bekliyorduk: Hüseyin ULAŞ © Şiirde başlıca iki büyük unsur vardır: His, ih yön l © Demek ki, şiir (klor) le (sodyom) un bir ara - ya gelince ayrı ayrı hiç birine benzemiyen esrarlı tuz terkibinde ve her terkibde olduğu gibi hisle fi" kir arasında >. (faslı la gk - araçizgi) a menzili... © Fakat hisle fikir Gida bu katışma ve bir” İbirini birbirinin üzerine çekme dâvasında' en ince nokta, şiirde fikre düşen tagayyüre ve istihalenih, hisse düşen tagayyür.ve istihaleden bir dereğâ dir ha derin oluşur.. © Zira içine tek damla fikir düşen hi bas baştan başa yeni renk pıriltıları kazanacak bir bün- ye sahibi olduğu halde, fikir, tahassüs edası haline gelebilmek ve girişeceği müthiş (akrobasi) de ke” miklerini 've kılçıklarını kaybedecek kadar yu: muşayabilmek için, en kuvvetli ve nadir duygu mu” amelelerine muhtaçtır. © Öyle ki, şiirde kuru ve kaba fikir, mâden su- yunda çelik ve parfcarda şeker gibi, kendi asli mâddesi ve rengiyle görünmiyecek, tâbi olduğu büyük duygu hamurunun ana rengi içinde inhilâl “edecek: yoklara karışacaktır. © Netice ve tâbir: Şiirde temel unsur, fikrin ta- hassüs edası şekline bürünmesinden ibarettir. İdeolocya örgüsü — BUYÜK DOĞU 1001 ÇERÇEVE: Şahsiyet belâsı Necip Fazıl KISAKÜREK Şahsiyet, şahsiyet!.. Allah, şahsiyet denilen büyük cev- herin hakkınu, onu şahsiyetsizlik vasıtasiyle, küfe, lekeye ve pisliğe boğdurarak öyle aziz kıldı kil.. Allahın, bizzat ken- di mutlak iradesile, mümin gönüllerdeki nuruna musallat ettiği Şeytanı düşünsenizel.. Şahsiyet bir kubbe “midir; şahsiyetsizlik bi: 5rümcek olur, gelir, onu körletmeye çâlışır. Şahsiyet! bir tarla mıdı;; şahsiyetsizliğe hemen tarla faresi olmak düşer. Haydi şah- siyet bir çam ağacı olsun; tırtıllar, ya tırtıllar?.. Yok, yok, şahsiyet, en nadir ağaçtan, en mahrem emeklerle yontulmuş kocaman bir tahtdır; şahsiyetsizlik küçülür, küçülür, nokta kadar. bir kurt olur ve mevsimler boyu süren kısık: (Heya - mola)larla, en nadir ağacın en mahrem emeklerle yonttuğu na kışlarını yer. Rüzgâr çizgili atların sineği, gelin, endamlı tek- nelerin midyesi; “altın ışıklı sağların “kepeği! ve daha nelerin |. neleri varl.. Eğer şahsiyet, kalem, söz, fikir ve dâva şeklinde hey- kelleşecek olursa, gelin 8iz, şahsiyetsizliğiri, bhğ battal etmek için, sinsan kılığında, hangi sefalet ve şenaat unsurlarına ka: dar bürüneceğini hayal edin! Fakat şahsiyetsizliğin, şahsiye - “tin mutlak mânası üzerinde tahribi, Şeytanın Allahı devir - meye içalışması kadar hetice alabilir. Onlar istediğini yap- sin; hesap ve ceza ni “bizimdir! 140

Bu sayıdan diğer sayfalar: