18 Ekim 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4

18 Ekim 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAKİKAT: TOPLULUK - BİRLİK - DAYANIŞMA İslâmda en ileri cemiyet binası, keyfiyetin köpürttüğü kemiyetle, kemiyetin köpürttüğü keyfiyet, hikmet ve haki - katlerin baş tacı halinde düsturlaştırılmiştır. Hiç bir ölçünün ulaşamıyacdğı topluluk ruhu; İki birden, üç ikiden, dört üçten hayırlıdır. Dai- ma topluluğu muhafaza ediniz; zira Allah, Ümmeti” mi, hidâyetten başka bir şey üzerinde toplamaz. Bizim topluluk, birlik ve dayanışma manzumemizde, tek ferdin ve tek ferde ait görüş ve sezişin bile sonsuz bir ehemmiyet ve kıymet derecesi vardır. İşte teker teker ferd- lerimizi kuşatan değer: Müminin ferasetinden korkunuz; zira o, Allahın nuru ile nazar eder. Çelikten bir örgü halinde yekpâre cemiyet binamızın perçin noktaları ve her noktanın öbür noktaya karşı vazifesi: Mümin mümine karşı, biri öbürünü destekliyen birer binadır. Şu nâmütenâhi derin ve güzel ölçüye bakınız, hikmetin bu derecesi önünde haşyetle ürperiniz; ve birlik mevzuunda kelimeler âleminin bundan üstün bir terkibe varamıyacağını kabul ediniz; Mümin birleştirir ve birleştirilir. Birleşmiyen ve birleştirmeyende hayır yoktur; ve halk içinde en hayırlı, Halka en hayırlı olandır. EFENDİMİZ KURTARICIMIZ.MUJDECİMİZ den DNENİZİ | ÖĞRENİNİZ DAVA VE HAK AHLAKI © Rikkat ve yumuşaklıkta dünyanm en ileri insanı olan müslüman, hak ve dâva mevzuunda ise hadde riayet şar- tiyle en sert ve bükülmez insanıdır: Hak sahiblerinin, isteklerinde yüksek sesle ko- nuşmaya ve vardır. Doğtu söz, İslâm ahlâkının, rikkatle şiddeti birleştiren fasledici noktasıdır; şiddet göstermeğe salâhiyetleri Allah indinde sözlerin en güzeli doğru olanıdır. Zıd kutupları en ince ahenk içinde birleştiren hep aynı ahlâk adına, nefsimizi dışarda tutarak; yalnız Allah için se- vecek ve yalnız Allah için kızacağız: Allah indinde en güzel âmel, Allah için sevgi ve Allah için âdavettir. İslâm ahlâkında pısırıklık ve «neme lâzım? » cılık yok- tur; müslüman (aksiyon) cu, müteaddi ve gayretlidir. İşte (aksiyon) culuk, hak adına teaddi mânasına gelen gayret: Mümin gayretlidir ve Allah gayretlilerin en şiddetlisidir. Mukaddes ahlâkımızın en güzel seciyesi; gayret ve hamle; Allah gayretlileri sever... Din, Millet, Şeriat Gençlere ithaf ÜNYAMIZIN beş hassa pilânı i- gindeki münasebetlerini aşan ve ber hâdiseyi ilâhi sebebe bağlayan bir i. r.an manzumesinin ismi, dindir. Dinler i- çinde hak ve batıl olanları var. Hak din- ler, hak peygamberler vasıtasiyle Allahın kullarına tebliğ ettikleri... Hak dinler de, İslâmiyete gelinceye kadar, birbirini ta - kip ederek ve her biri daha ilerisindeki Peygamber vasıtasiyle hükümden kaldırı- larak bellibaşlı zamanlar ve hattâ mekân- larla kayıtlandırılmıştır. Allahin, Sevgilisi dliyle vazettirdiği İslâmiyetse, maziye doğ ru ezeli olduğu kadar, istikbale doğru da ebedi olarak topyekün bütün zaman ve bütün mekânı kucaklar. Demek ki, din deyince anlıyacağımız ve kâbul edeceği - miz; yalnız İslâmiyettir. İşte islâmi iman menzumesine din denildiği gibi, bu dinin insan kadrosuna da millet adı verilir. Biz. de millet mefhumu kavim mânasında kullanılıyor. Kelimenin aslı ve kaynağı bakımından yanlışi.. . Millet, O'na, Alla. hın Sevgilisine, getirdiği her şeye inananla rın topluluk ismidir. Görülüyor ki, millet mefhumunda, evvelâ fikir yoluyla bir i- mana bağl olanlar., sonra da tek ve ta. kipsiz olarak O'nun getirdiği iman halka- sına (girenler murad edilmiştir. Zaten «küfür, her şekliyle tek bir millettir» ma- sz ie a yine aynı millet mu? Fakat biz, bağlarımızı gevşehiğimiz kaynakların bu kadar zengin bir mefhu - munu ele alıp ona tamamiyle alâkamz ol- duğu basit bir mâna çehresi vermekte ve zamanla onun asli delâletini unutmakta pek maharetli davranıyoruz! İster inan. sın, ister inanmasın, buna kimin hakkı olabilir? Bu da igösteriyor ki, islâma bağ lı olmayanlar bile eze büze onun mef- humlarını kullanmaktan vaz geçemiyor! Öyleyse bir türk, bir arap, bir fare, bir hind milleti yok, tek ve yekpâre bir-İs- lâm milleti vardır. Bunlardan her biri de şu veya bu kavimden ibaret... Neticede din, O'nun, peygamberler Peygamberinin getirdiği topyekün iman 'manzumesi; millet de bu iman manzu- mesine bağlananların kadrosu... “Şeriat ise, işte bu imar manzumesi - nin, iş ve âmel mevzuunda emirlerine ve hükümlerine ait kanun çerçevesidir. Şeri- at'a, din sarayının, her çizgisi mutlak ve kati, dış görünüş ve ifadesi diyebiliriz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: