18 Ekim 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3

18 Ekim 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ben, bir ucun: hut'bir kubbe gö- rTünmiyen sokak - lardan mutlaka “bir ya - bancılık hissede - rim. Ezan sesleri duyulmayan ev - lerde oturamam. En iyi sabah benim için İŞ ve HEDEF: . Korkma! Kâzım Nami DURU Z bimerce ton ağırlığında bir Bu ir, ucudur; yapıcıdır, s8 dışı İmla Birleş- miş bir silindir Mi yakın asirlar ağ bis i, ya, lduğu için; bire gittiktei sonra durur, dhmi ği başlar KAŞKA çıkan tutucu kuvvetler önünde gerilerdi, kı Hangisi ötekini ezecek, pre kendi: görü. şüne un tesviye edecek?, silindir, eskisine doğru saldırdı; “onu dük: geriletti, Korkunun biri eksili. yor, öteki daha korkunç oluyordu. Eski si- lindire yardıma koşuldu. i Bugün de, ilerleyen. , :birinçi ,silindirdiri Görerek ilerliyor, ne yaptığını; ne yap nı bilerek ilerliyor. Bu teca; — artıyor; " Niçin? Çünkü müteanis silindirin içine eğri olduğunu pek bilm 'ile, daha doğrusu ! vi bir Çideal),, fakât tam vR imanla; başk ü bir tecanüs kazan” 1, Şimdi ilerliyor” Maş gidiyor? Ne ya. mesir Rai bu!,:Korku, onun © Üzel N topl pi sap yürüyebilir, yn takak n4 olsa, bir silindirdir adem ki düşünüyor, madem ki vakaları miyon bir gün elbette duracak; Oçühkü, azsa, (yıpranacak; mefkürevi tecanüsü bozulacak, sonunda 8i- lindirlikten. çil tır. i Hayır!. Bu silindirden değil, hiçbir gey. den korkmamak lâzımdır. Korkmazsan, silin- dir üzerine de yürürse, ne olur? Seni ezer, tin mu eder? İnanma! Düşünen, ,bilen; ile- .gören, bir (ideal). e; kendisini ( veren, nibeei bu çisem uğrunda ölmeği bilen, hiç- ,eydet korkmaz* ilmi ya iü olan, korku: bilmez., Fakat eker. si (ideal) in yok- ga, yandın!. Silindir lie iyi “İÂhürüsün, ez âin; elbette yerde*,düracaktır.i Onun Bile duğu gün, Yi miki ondan korkmamış, olanlar, hayat hakkını kazanmış olacaklardır. Korkma , korkacağına ö ee - j da bir minare ya” geçerkön - artan kuvvetile yürüyüp; ezi., bir (ideal) sen 'de bir şey” ne güneşle, ne de kukuriku ile başlar, sa- bahi'den bir. ezan kulağıma ulaşmadan gözümden uyku gitse de günümü hoş başlamış saymam. buyurun, benim, muhitimdeki müşahedelerimi! Şimdi * .. Kapı karşı komşumun oğlu genç bir us- tabaşıdır. Yatak odasını havalandırmak için pencereleri açıldığı zaman karyolası- nin baş ucunda yaldızlı âyetleri ışıldayan bir kadife kese içine konmuş bir Kur'anı Kerim asılı olduğunu görürüm. Onun yanındaki evin birinci katında, demir parmaklıklı bir cumba içinde bir (Notrdam Küazimodo'su) gibi her gün yarı mahpus:bir hayat geçiren on bir ya- şında bir haşarı vardır: Ali... Önce İhlâs'tan başka bir şey bilmezdi. Kuru bir sofunun yetiştirdiği bir papağan gibi yalnız bu kelimeyi tekrarlardı. Şimdi Fatihalar okuyor. Ezanlar okuyor ve kar- şıkı evde geçen ilkbaharda konuşmaya başlayan küçük Mehmed'e'de bildiklerini öğretiyor. Tanıdıklarımdan birinin on dört ya - şındaki kızı, metodsuz okutma yüzünden artık lânetli bir ders halini alan (matema tik) ten ikmale kalmıştı.Geçen yıl da aynı dersten döndüğü için'bütün tatil zavallı - “Ya zindan: olünuş, durmadan çalışmıştı. İmtihan günü sabahı ona bir parça daha cesarat vermek istedim. Çocuk gülümsi- yerek: k i — Teşekkür ederim, dedi, bana cesa- ret vermek istiyorsunuz. Fakat zahmete lüzum yok; Okudüm, öğrenmeğe gayret ettim. Şimdi etevökkeltü Aleallah» mek- tebe gidiyorum. Ve, elini göğsüne vurarak ilâve etti: iial Bu bana bir kat daha kuvvet ve- riyor. i Merakla sordum: — Ne var orada? — Babamın küçük «En'am» ını yanı- ma alarak gidiyorum. Evet, gitti ve... Muvaffak oldu. 5 Bir kaç hafta evvel İstanbul Kız Lise- sinin önünden geçiyordum. İki zarif genç kizin ürküyörlarmış gili irkilerek okul ka- pısına yaklaştıklarını gördüm. Biri digerine sordu: © — Yüninda tn?) * arkimaya baki, | “— Evet, : bağl d 'erbiyesi — Öyleyse sağ ayaklarımızla âşalım eşiği! Ve öyle yaptılar, Arkalarından baka kaldım. Zarf neydi, mazruf ne?.. Bunlara daha nice nice nümuneler ka: tabilirim, Bilhassa son iki yılda yaptığım müşahedeler bizde faal halk yıgınlarınâ karışan yeni nesillerin din terbiyesine ku: cak açtıklarını, mânevi ve mânalı bağlı - lıklatın salâbetli sayılacak derecelerine istekli yaşadıklarını ispat etmektedir. Bir zamanlar Azarbaycanda ve âlân Kıbrısta ve Batı Trakyada, Makedonya- da resmi dil olmaktan çıktı diye oralarda yaşayan Türk yıgınları Tük dilini unut: muşlar miydi? Unutuyorlar mı İslâm dininin resmi bir mahiyeti olma- ması, Devletin dine karşı ilgili bulunma - ması ile vatandaşın imani ve mânevi ba ğının çok şükür çürümediğini görmekte ben haklıyım. Bununla keraber ailelerin çocuklara dini terbiye vermelerini bir 8is- teme bağlamak lüzumu bence günün baş meselesidir. Adesenin gözüyle her hafta bir' iş ve hedef (Büvük Doğu) fotoğrajçıı şöyle diyor; — (Masdsma iğilmiş o ciğerlerini Did bu adam Tekel mâmulu sarhoşluk maddeleri nin en güzel (1) reklâmcısıdır!

Bu sayıdan diğer sayfalar: