2 Mayıs 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

2 Mayıs 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GRN 77 (jİ ia vi YOK 4 LD KEKİ ZE İZZZ Mağripli bir dilenci Ha. lep'de Bezzazlar çarşısında şöyle diyordu: «Ey mal sahipleri, eğer sizde insaf, bizde de kanaat olsaydı, dilencilik âdeti dünyadan kalkardı. » * * *» Mısırda da iki Beyzade Vardi; birisi ilim öğrenirdi, öteki para kazanırdı. Birisi, asrın en büyük âlimi, ö- bürü Mısırın maliye nazırı, oldu, Zengin kardeş fakir kardeşe hakaret bakar yetiştim, sen kaldın» derdi. Fakat âlim şöyle cevap verdi , «Kardeş! Ben Hak- ka ne kadar şükretsem ağlır, Çünkü peygamberle- rin mirasını, yâni ilmi bul- num; Sen de Firavunu Hâ- mânın mirasına kondum,. miskinlikte le herkesi inciten kızıl arı değilim. Bana insanları in- citecek bir kudret verme- diği için Hakka nasıl şük- redeceğimi bilemiyorum. * # * Bir derviş işittim ki, fa- kirlik ateşi içinde yanıyor, yamayı yama üzerine diki- yor, gönlünü de şu beyitle avutuyormuş : «Kuru ekmekle, fakirce hırka ile kanaat edelim. Çünkü insan için kendi mihnetinin yükünü taşımak. halkin minneti yükünü ta- şehirde oturan filânca zat iyi tabiatlidir, keremi bol- dur, ömrünü fakirlere yar- dıma vakfetmiş, herkesin sevgisini kazanmıştır. Eğer senin haline vâkıf olursa hatırımı gözetmeği canına minnet bilir.» Derviş : «Sus, demiş, fa- kirlikten ölmek, bir başka- el açmaktan daha 4 ama yamamak, sabır köşesinden ayrılmamak, e!- bise için zenginlere tezkere yazmadan daha iyidir. Doğ- rusu komşu şefaati ile cen- nete gitmek cehennem aza- bı ile müsavidir. * * * Acem şahlarından birisi, bir hâzık tabibi Müslüman- lara hizmet etmek üzere Peygamber Efendimizin ya- nına gönderdi. Tabip birkaç sene Arap diyarında kaldı, kimse ona müracaat etmedi, kimse ondan ilâç istemedi. Bunun üzerine tabip bir gün Peygamber Efendimi. zin huzuruna geldi, şikâyet etti, Dedi ki: «Beni Ashabı mın tedavisi için gön- dermişlerdi. Halbuki ısmar- lanan hizmeti yapabilmem için kimse bana müracaat etmedi. Burada işsiz güç- süz ka'dım; vazifemi ya- pamadım. » Peygamberimiz buyurdu ki: «Benim Ashabımın âdet- leri budur: İştiba galip ol- madıkça yemezler ve henüz iştiba varken ellerini ye- mekten çekerler,» Hekim: «Doğru söyledin, ya Resülâllah dedi, işte sıhhatin esası budur.» Bundan sonra hekim lâ. . zımgelen hürmeti ifa etti ve savuştu gitti. Hakim oian kimse ancak söylememesinden bir fena- lik doğacağı zaman Söz söyler. Ve yememesinden dolayı . sıhhati bozulacağı zaman elini yemeğe uzatır. GÜLİSTAN Kilisli Rifat 474 pp.03.LEU (SOKRAT): «Şunu bilin ki, eğer ben iddia ettiğim gibi bir adam- sam, beni öldürmekle siz, kendinizi inciteceğiniz ka- dar beni incitmiyeceksiniz! Beni ne şu, nede bu kötü adam incitebiir; imkânı yok. Zira iyi bir adamın kötü bir adam tarafından incinmesi Allahın iradesine uygun değildir. Gerçi: o adam beni öldürebilir, memleketimden sürebilir, vatandaşlık hakkımdan dü- şürebilir; belki o adamın kendisi de, başkası da be- nim zarar gördüğümü sa- nır. Fakat gerçekte zararı ben görmüş olmam, Asıl bunları yapacak olanlardır ki, girişecekleri Faksızlık yüzünden kendi kendilerini zarara sokmuş olurlar, Ati- nalılar!.. İşte şimdi, müda- faamı, sandığınız gibi kendi menfaatim için değil, on- dan daha üstün tuttuğum: sizin menfaatiniz için yap- tığımı DA musunuz ?» - «Çünkü bini kaybede- cek olursanız, bir at sineği sinirlendirecek. ân harekete getirmekten vazgeçmiyecek, uyumanıza ve uyuşmanıza razı olmı- yacak başka birini kolay kolay bulamazsınız !» »# * * <Atinalılar!., Memleketi- nize leke sürmek istiyen- ler, sizi, hikmet sahibi bir adam ölan Sokrat'ı öldür- müş olmakla suçlandıracak; ve bunu yapabilmek için, ben hiç de öyle olmadığım halde, swf sizi kötülemek bakımından, bana hikmet sahipliğini kondurmakta te- reddüt göstermiyecekleri!.,» * **» , <Zira, ey insanlar, ölüm- den korkmak, bir insanın 2. Marya MA z hikmetli değilken kendisini hikmetli sanmasından baş- ka bir şey değildir. Ölüm- den korkan, bilmediği bir şeyi bilirim iddiasında bir bir nimet olup olmadığını bilmez; halbuki en büyük fenalıkmıs gibi ondan kor- karlar. Cehaletin en çirkin şekli; insanın, bilmediği bir şeyi bilir sanması değil midir ?» * * * «İtibarlı bir takım kim- seler gördüm ki, muhake- me edilirken, gayet tuhaf şekiller ve hareketler için- de kendilerini küçültürler, Sanki öldürülecek olurlarsa misilsiz bir işkenceden ge- çecekler; yahut kurtulur- larsa ai ölmiyecek- lermriş gib tik «Besbelli bir şey ki, harplerde çok kere insan, silâhını atıp düşmanından merhamet dilenmekle ö- lümden kaçabilir, Eğer in- :san, ruhunu alçaltmıya göz yumarsa, türlü türlü tehli- kede ölümden kaçmak için çeşit çeşit yol bulur, Fa- ka : im kötülükten daha zor... Zira kötulük ölümden daha tez koşar. Nitekim ben ihtiyar ve yavaş yürür bir adam ol. duğum için ölüme tutul- dum; düşmanlarımsa çevik ve körü körüne hızlı ol. e a kötülüğe tu- tuldul, * «Ancak ben, başka tür- lü bir müdafaadan sonra tercih ederim!» APOLOCYA Salih Zeki AKTAY öm

Bu sayıdan diğer sayfalar: