2 Mayıs 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15

2 Mayıs 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/ rtojlarımız KOPYA ICAKLAR basmış, gençliğin kanı da damarlarında daha hızlı tempo- larla deverana başlamıştır, Büyük ve geniş (anfiteatr) şeklindeki sınıfta bugün her zamanın aksine olarak çıt çıkmamakta... Bütün dikkatler imtihan kâğıtları üzerine teksif edilmiş; bir takım ağdalı fizik formüllerinin eller- deki ince uçlu kalemlerden sâman rengi kâğıtlara dökülmesi bekleniyor. Sınıfta talebelere nezaret eden mu- allim, sessiz adımlarla mütemadiyen sıraların arasında geziniyor. Şu anda bu muallimin baş vazifesi kopyaya mâni olmaktır; ve o, bizzat kendisi, şimdi mâni olmaya memur bulümloğu hâdise etrafında, talebelik zamanına ait bir hatırasını hayal etmektedir: Mektebin tenis kordunun yanın- daki binaya tesadüf eden bir sınıfta imtihan olmuşlar ve hiç sevilmiyen (Jeoloji) dersi için bütün arkadaşları arasında muhtelif kopyalar hazırla- mişlardı. Kendisi, çok (orijinal) bir çare bulmuş, öteki sınıflardan bir arkadaşını tenis korduna” yollamıştı. Orada oturan delikanlıya. pencereden sarkıtacağı ince bir tire ile hem sual. leri gönderecek, hem de cevaplarını ZAYALLI 7 TÜRKÇE DOKTÖR © # (Doktor) diye tama- miyle Türçeleşmiş ke- lime... .Bu kelimeyi (doktör). teleffuz et- mek züppeliktir. : Kayla alıp halk şive- . sine teslim edeceğiz. : ln mezhep... Hiç kullanmayabiliriz. Karşılığı vesika, senet, huccet... Hiç kullan- mayabiliriz. e a alıp balk şive- ne teslim edeceğiz. Dena şeklinde Türk- N leşmiş kelime... niş alıp halk şive. sine teslim edeceğiz. Dilimize girmiş ecnebi kelimelere âit lügatçemiz devam ediyor. DOKTORA DOKTRİN DOKÜMAN : DOMİNYON : DOSYE DÖVİZ Dilci Yazan: Ümit M. N. DENİZ alacaktı, Tirenin bağlı o'duğu makara sırasının içindeydi; delinen bir delik, ipliğin sıradan çıkmasına yardım ede- cekti, Bahçedeki arkadaşına suallerini atmış, cevap bekliyordu. Birdenbire çıt çıkmayan simfta devamlı bir tıkırtı olmaya başlamıştı. Ses kendi sırasından çıkmıştı. İlk anda bunu kendisi hissetmiş, ama belli etmemeye çalışmıştı. Dikkati bir dinlenmeden sonra hoca da sesin nereden geldiğini anlıyarak, yanına yaklaşıp birden sırasının kapağını kaldırmış, fakat, tesadüf bu ya, ses de birdenbire kesilmişti. Hoca onun sırasında yalnız boş bir makara görünce hayret er içinde kalmış ve işih esasıni bir türlü anlıyamıyarak yanından ayrılmıştı. Tenis kordunda cevapları yazan arka- daş, meğer kendisini gören müdür muavininden kaçarken tireyi de gö- türmüş ve sınıftaki tıkırtının çıkma- sına -sebep olmuştu. Eski talebe ve yeni tecrübeli hoca, daldığı hatıralarından, sınıftaki bu garip sessizliğin tesiriye ouyandı. Dikkatle etrafina göz gezdirdi, teker teker talebeleri süzdü. Hayır, hiçbirisi şüpheyi calip en ufak bir hareket dahi yapmıyor. Düşündü: Bu anda, sınıfta e yapan hiçbir - talebe yok mu Öğretim sistemlerindeki hatalar ve bilhassa yeni talebe psiko- locyası, - en “basit derslerde . bile kopya yapılmasını âmirdir. Öğretmen gözlerini dört açarak etrafı 7daha dikkatle okontrola başladı. Teker teker her sirayı dolaştı. Talebelerin önlerinden geçerken başlarını ka'dırıp soran gözlerle ona bakmaları ve sınıftaki sağır? süküt,! hocânin mağlü- biyetini müşahhas hale getisiyordu. Birdenbire burnundaj hafif bir du- man kokusu, gözünde de bir is acılığı, hissetti Kendi kendine « Fazla veh- mediyorum * galiba |»7diye düşündü. Fakat yamlmıyordu. Gözlüğünü dü- zeltti ve başını kaldırarak arka sıra. lara doğru baktı, Aldanmamıştı. Dö. şemeden hafif bir sis şeklinde büyük bir duman tabakası perde perde yük- selerek açık pencerelere meyledi; or ve sonra sıcak havada kayboluyor!.. Aklına 'ilk gelen, ihtimal «Yangın tehlikesi» oldu. Ta'ebe de kendisiyle beraber dumanı görmüş, fakat hiç- birisi yerinden kımıldanmamıştı, Bütün şaşkınlığına rağmen bu kali gözünden kaçırmıyan hoca, dumanın çıktığı arka sıraların döşemesine doğru koştu. Talebelerden bir ikisi ayağa kalkarak kendisini önlemek istediler; fakat onları itti ve yere iğildi. Tahta ara- larından sızan dumanla beraber aşa- gıda yanan hafif bir ışık!.. Budak deliklerinden birire karmaklarını sok- tu, yavaşça döşeme tabta arını yerin- den kaldırdı, Gördüğü manzara nefe- sini kesti ve ona hayretten küçük dilidi yutturdu. Aşağıda (antifiteatr)ın merdiven altında, tahtanın kaldırıldı- ğını farketmiyen bir talebe, masa gibi kullandığı portakal sandığı üzerine bir mum dikmiş, bir yandan yukarı. dan kendisine verilen imtihan kâğıt. larını dolduruyor; bir yandan da mu- mun yâydığı duman ciğerlerine dol. masın diye nemli mendiliyle ağzını tıkamaya çalışıyor !.. Korkunç! Yeni nesil bu işde eskisini yenmiştir ! #X Yukarıda biri hâtıra, öbürü vâkıa şeklinde naklettiğimiz olaylardan birin- cisi Galatasaray Lisesinde, digeri de Haydarpaşa Lisesinde aynen cereyan etmiş, mükemmel iki kopya hâdise- sidir. Ve çocukluk gün'erimden bir (röportaj) şeklinde anlattığım vâkıanın bir şabidi de benim! Öğretmenin de tamo esnada kendi talebelik devrine ait bir kopya hâdisesini düşündüğü, bilâhare bana bizzat söylediği sözlerle sabittir. Netice?.. Evet, belki yalnız bu ve buna benzer vakalardadır ki, yeni nesiller eskilerine taş çıkarmaktadır. Liselerin yüz yirmi kişilik sınıfla. larında senede bir kere bile! derse kalkmadan sınıf geçen veya dönen talebenin böyle bir çareye baş vur- masında bilmem ki, bir mazeret de aramlabilir mi? Sırayla” ayıplarımız 3 — Bir yeri telefonla aradığınız zaman, sakın «Neresi, kimsiniz?» diye sormayınız! Orası ve o adam, neresi ve kim olduğunu size söylemeğe mec- bur değildir." Asıl siz/ nereyi ve kimi - aradığınızı bildirin ve her “şeyden evvel kim olduğunuzu haber verin; Neslihan KISAKÜREK

Bu sayıdan diğer sayfalar: