16 Mayıs 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

16 Mayıs 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ZNŞ Gi A Çi SADİ : Eli ayağı kesik bir kim. se bir kırkayağı öldürdü. Bir ârif ona tesadüf etti, şöyle dedi ; Şu hayvanci- ğın bin ayağı olduğu halde ecel gelince bir elsiz ayak. sızdan kaçip kurtulamıyor. n alan düşman arka- hücuma kalkınca artık okun yayını çekmek, doğru ol. maz. #** Dostlardan -birisine de. dim ki: «Çok vakit söz söy- lememeyi ihtiyar ettiğime sebep şudur : Ekseriya söz içinde tesadüfi olarak iyisi de bulunur, kötüsü de bu- lunur. Düşmanların gözleri ise iyiliği görmez, kötülüğü görür.» Dostum dedi ki: «Kar. deş, inim iyilik görme- mesi iyidir. oluk göziyle bakı- lınca hüner büyük ayıp görünür; Sadi güldür. fa- kat düşmaniarın gözünde dikendir. Düşman iyi bir kimseye rastladığı zaman onun hak- kında bu adam: yalancıdır, serkeştir, diye taş atar. Cihanı parlatan güneş çeşmesi, kör yarasının gö- züne Çirkin görünür, #** Bir bezirgân bin altın zi- yan etti. Oğluna dediki: «Sakın bu ziyan lâfını kim- seye açma!» Çocuk: «Baba ferman ledi, söylemem, bunun faydasını bana an lat» dedi. Babası: «Söyleme, tâ ki musibet iki olmasın, dedi. Birisi sermayenin noksan olması, digeri ENA oh demesi.» Kederini düşmanlara söy- leme, çünkü yüzüne karşı 10 fakat , azap çekerler, .rinden sevinirler, fakat içle. Akıllı ie genç 'her türlü fazileti cami ve nâdir bir tabiate malikti. Böyle ol- makla beraber âlimler mah- fellerinde Eeee di söylemez, hep din Bir kere pederi ona ii ki; «Bildiğin şeylerden sen de söylesen olmaz mı, niçin birşey söylemiyorsun? » Çocuk cevap verdi : «Korkuyorum ki bilmediğim birşey sorarlar da mahcup olurum.» İşittin mi ki, bir sofu ayak- kabısının altına birkaç çivi çakıyordu, bunu gören bir çavuş sofunun yakasına yapıştı: «Sen mademki çivi çakmayı biliyorsun, gel be- nim atımı nalla!» Söylemedikçe (o kimsenin seninle işi olmaz; fakat söyledin mi delilini getir. -melisin #** Sayılı âlimlerden birisi dinsizlerden birisiyle müba- haseye tutuştu. Delil ge- tirmekte onunla başa çıka- madı. Nihayet mübahase- den vazgeçerek dönüp git- ti, Birisi o âlime dedi ki: «Sen bu kadar ilim, edep, fazıl, hikmet sahibi iken bir dinsiz ile başa çıkama- dın mı?» Âlim cevap verdi * «Be- nim ilmim Kur'andır; Hadis- tir. O ise bunlara inanmı- yor, söylediklerimi dinle- miyor. Ben mi onun küf- rünü dinleyeyim.» #4 Birinden işittim ki: «Hiç- bir kimse asla cehaletini ikrar etmez. Ancak biri söz söylerken daha sözünü tamam etmeden onun sö- zünü keserek kendisi söze ( başlıyan kimse cehlini mey- Zdana vurmuş olur. GÜLİSTAN Kilisli Rifat A C.X,3.62, lb ieyıy? EFLÂTUN: (Sokrat) ın.ölümü Sözünü bitirince, Sokrat ayağa kalktı; o yıkanmak üzere başka bir odaya geçti, (Kriton ) bize kalmamızı tenbih ederek onun arka- i, Aramızda ko. nuşulanları, mevzu dışına çıkmaksızın, tekrar tekrar gözden geçirdik. Hem de içine düştüğümüz felâketin büyüklüğü üzerinde konuş. tuk, Gerçekten babasız kal. mıştık; bundan böyle ök- süzler gibi yaşayacaktık. Mhl bittikten sonra, nun yanına çocuklarını selime İkisi küçük, biri da geldi. Sokrat, gelenlere öğütler verdi, Sonra kadın. larla çocuklara, çekilip git- melerini söyledi (o Derken bizim yanımıza geldi. Güneş batmak üzereydi Uşak , eHâkimlerin buy- ruğu, Sokrat, dedi, zehir içeceksin!» Ve sonra devam etti; «Bana kızıp gücenme- diğine eminim, Sen onları, bu işe sebep olanları, pek iyi tanırsın! Haydi Allaha “ ısmarladık, alınyazın neyse o olur. Elinden geldiği ka- dar tahammüllü ol!» Uşak geriye döner dönmez, göz- lerinden yaşlar boşandığını gördük, O zaman Sokrat, ona bakarak mırıldandı : «Sana da Allaha ısmarladık, dediğini yapacağım! » Ve bize dönüp ilâve etti: «Ne ince duygulu adam ! Burada bulunduğum müddetçe, her gün beni görmeğe, benimle konuşmağa geldi. İnsanların en iyisiydi o; şimdi ne kadar iyi yürekle benim için ağlı- yot ! Haydi bakalım, sözünü dinliyelim onun! (Kriton ) , ezilmişse zehiri getir, de- ğilse ez | di 1 Wo <Zehiri biraz'daha geç içmekle sanırım, kazana- cağım hiçbir şey Yok. Böy- lece son dakikada hayata bağlanmak, artık hiçbir şey eye anda onu korum ve esirgemek, beni gülünç eder. Haydi artık konuştuğumuz yeter, dediğimi yap!» Sükünetlerin en eşsiziyle, titremeden, beti benzi at. madan, Sokrat zehiri aldı, O meşhur boğa bakışiyle, gözlerini adama dikti. #** Ben de meğer boşu bo- şuna kendimi zorluyormu. şum, Gözyaşlarım, birden, seller gibi boşanıverdi. Yü- züm örtülü, iki büklüm, ağ- yordum. Muhakkak ki ona değil, kendime ağlıyordum; böyle bir arkadaştan mah- rum olacağım için kendi- me, kendi felâketime ağlı. ardum. #kx * O zaman Sokrat bağı- rarak «Ne yapıyorsunuz, dostlar, dedi *ne kadar da tuhafsınız! Ben kadınları, işte bu manzarayı görme- mek için yolladım. Onların bu gibi ölçüsüzlüklerini ön- lemek için... Ölürken, sa- kin ve e sözlerle öl. mek gerektiğini bilmez misiniz ?» #i& Soğumak sırası kalbe gelince, Sokrat, öleceğini söyledi. Karnının altı çok- tan soğumuştu. Örtülü yü- zünü açar açmaz, şu son kelimeleri söyledi : lepyos'a bir horoz borçlu- yuz! Parasını ver, unut- mal» (Kriton) «Peki olur dedi, fakat bize başka bir diyeceğin yok mu?» Bu su. ale artık o, cevap vermedi. FE. DON Salih Zeki AKTAY 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: