17 Ağustos 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8

17 Ağustos 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHUBİYET 17 Ağustos 1935 GEÇMIŞ ZAMAN t Balkan oyunları Fenerbahçe stadındaki inşaat bitiyor, bütün Bal kanlılar, müsabakalara gireceklerini bildirdiler Abaza Hasan Koca Osmanlı İmparatorluğu Ocak ağalarının eline kalmıştı. Abaza Hasana Yeniil voyvodalığı verilince «Bir sipahi adam birden Türkmen ağası olmak ne demektir?» diye ayaklandılar 1 Leh kızı Jenyanın macerası: 11 Kont ile Kontes zehir içmiş olacaklar ki kıvrana kıvrana öldüler Alman istihbarat zabiti, Jenyayı, Rus Başkuman danlık karargâhının bulunduğu Mohilev sehrine yollamak istiyor; korkulu bir rüya... Biz bu işleri yaparken Petrovski de, mahzende bulunan cesedin kime aid olduğunu Konttan soruyordu. Adam, bu sorgularm hiç birine cevab vermedi. Böyle feci bir ölümle öldürülen bu adam kimdi ve neden öldürülmüştü? Bunu bir türlü öğrenemedik. Yanımıza kâfı mıktarda ip almadı gımızın cezasını çektik. Kont, cebinde sakladığı küçük zehır şişesıni çıkarmış ve bize göstermeden kendi içtiği gibi, kansına da içirmiş olacak ki biraz sonra ikisi de titremeğe ve kıvranmağa başla mışlardı. Ağızlanndan köpükjer akıyordu. Onlann bu halini görünce Perovski mahzenden bizi çağırdı. İplerini çözmüş olmalarmdan korkarak Feliks ile mah renden yukan fırladık. ikisi de can çe kişiyorlardı. Birkaç defa titrediler, kıv randılar ve sonra hareketsiz uzandılar. Dışanda şafak söküyordu. Kasvetli ve soğuk bir sonbahar günü. Yağmur tekrar başlamıştı. Feliks ile Petrovski, bahçedeki küçük kilisenin yanında iki mezar kazarak birine Kont ile Kontesi, öteki sıne de meçhul cesedı gömdüler. Şatoda iki gün daha kalarak buldu ğumuz sürü sürü evrakı ve vesikalan tasnif ettik. Bunlar arasmda bazı raporlar, yöneyimizin (cephemizin) gerisinde üç Rus casusu daha bulunduğunu meydana çıkardı. Bunlarm biri Varşovada, öteki ikisi de Pinskte idiler. Civardaki mevki kumandanlığından istediğim bir muhafız postası gelinciye kadar serseriler tarafından yağma edılmemesi için şatoda Feliksi bıraktım. Burayı terketmeden evvel, bir defa daha bütün şatoyu gezdım. Odalarının hepsı, bir prensın kâşanesıne lâyık surette pek mükellef döşenmişti. Düşündüm kı bu ıssız yerde, bataklıklar ve ormanlar arasında, kimbilir, kaç nesil yaşayıp öl müştür. Dünyadan uzak eskı şatonun, bu hücra ve metruk bınanın üstünden kım bilir, kaç yüz yıl geçmiştir? Kont Ogınski, kendi soyunun sonun cusu idi. Onu da, ebedî uykusunu uyu mak üzere atalannın yanına yatırmıştık. Soğuk bir riizgâr, kesık sağanaklar halmde esiyor ve parkın içindeki ağacların kopardiği kuru yaprakları oradan oraya savuruyordu. Etraftaki bataklıklardan kül rengi bir sis yükseliyordu. Dilenci bir papaz, gelip şatonun pasIanmış demır kapısını çaldı. Kimse ses çıkarmadığı için çekilip gitti. Gittikçe artan kül rengi sis, eski parkın üstüne çökmüş ağır ve uğursuz bir manto gibi küçük kiliseyi ve taze mezarları sarmıştı. Senyörlerin ihtiyar şatosu, sonsuz Pripet bataklıkları üstünde kara bir hayalet gibi yükselmekte idi. bağlı bulundukları fırka ve kolordularî başka taraflara göndermekte olması idi. Bu durum karşısında postacı güvercinler büyük bir önem (ehemmiyet) kazanıyorlardı. Onun için, düşmanın gerisinde, azalıp eksilen güvercinleri hemen tamamlamak ve geç kalmamak gerekti. Uçü müz bir hayli görüştükten sonra şu ted bırleri aldık. Feliks hemen ertesi gün, dört emin adamla güvercinleri götürecekti. Jenya da, daha ertesi gün, Rus kumandanlık ka rargâhının bulunduğu Mohileve doğru }ola çıkacaktı. Orada, Rus erkânıharb zabitlerinin bulundukları muhitlerde dolaşarak mümkün olduğu kadar haber toplıyacaktı. Akşam olunca, Feliks ile dört arka daşını ve postacı güvercinleri ilk hatta götürdüm. Ertesi akşam da Jenya ile beraber birinci hatta gittim. Her zaman, şen ve şakrak olan Jenyanın bu akşamdurgun, neş'esiz, adeta bitkin bir hali vardı. Gene kıza sordum: Jenya Josifovna ne düşünüyorsu nuz? Niçin bu kadar mahzunsunuz. Doğrusunu isterseniz düşüncem bir budalalıktan ibaret. Saçma şeylere bu kadar ınanmanın manası yok ama... Derdinizi bana söyleyiniz; teselli bulursunuz. Bir delilik acanım. Bir rüya, başka birşey değil! Annem, dün gece, bir rüya görmüş. Ben, beyaz ve uzun bir eloise giymişim, saçlarıma beyaz güller takmışım. Bu sabah çay ıçerken rüya sını anlattı ve bu rüyanm manasını tabir etti bana... Beyaz elbise, beyaz çiçek, ölüm demekmiş. Sonra annem bana yalvarmağa basladı: « Sevgili yavrucuğum, gözüm Jenyacığım gıtme, bugün gıtme» diye tutlurdu. Ben de: « Annecığim, rüyalara manmak manasız ve saçma bir itikaddır. Sonra şefımiz, Her Rıtmaystere, bu akşam, çok önemli (ehemmiyetli) bir hizmet için yola çıkmağı vadettim. Vadet tım mı bunu tutmalıyım. On güne kadar gelirim, o zaman, gördüğün rüyaya ilk gülecek sen olacaksın» dedim. Buna rağmen, kendisinden ayrılırken zavallı annecığim çok ağladı. Işte kederimin sebebi budur. Bu son cümleyi söylerken Jenya ce surane gülümsüyordu. Jenya hiçbir şeyden korkmuyordu Jenya korkuyorsanız, en küçük bir tereddüd duyuyorsanız, gitmeyiniz. Si zın yerınıze Petrovskıyı yollarım. Gerçi, o sızın yerınızı tutamaz ama ne yapalım! Hayır, hayır, kat'iyyen olmaz, diye bağırdı. Mesele yok. Ben, size anneBir rüya mın rüyasını anlattımsa, mahzunluğumun Jenya, Odesadan döneli iaknben üç sebebını sorduğunuz ıçın söyledım. Hayhafta kadar olmuştu. Yenı bir ışi müza dı kaymakamın sığmağına gidelim, orada kere için, ben, gene kız ve Feliks tekrar birer kadeh Porto şarabı içelim de iki toplandık. Ne kadar mümkünse o kadar mızın de neş'esi gelsm. Eğer, çantanızda çabuk yapılması ve muvaffakiyetle bi şarab varsa oraya da gıtmıyelım. tirilmesı lâzım gelen iki önemlı (mühım) Çantamda bir şişe Porto var, de hizmet vardı. Feliks ile Jenya en sadık dim. Sanki lâzım olacağını biliyormu casuslarım oldukları için, tabiî bu işleri şum gibi yola çıkarken yanıma almıştım. onlara havale etmek istiyordum. Bu iş Çikolata da var. Yarın sabaha kadar açlerin birisi düşman hatlannın arka tara lıktan ölmıyesıniz, diye çikolatayı sizin fındaki mutemed adamlarıma götüıüle için getirmiştim. Çok güzel sütlü çikola cek mühım mıktarda güvercın ıdı. Rusla ! talar. Yalnız ceb kadehimi almağı unutrın, yöneyin (cephenin) muhtelif yer ! muşum. Şişeden içmek lâzım gelecek. lerinde, bilhassa güneyde (cenubda) A İğrenmezsiniz değıl mi? vusturyalılara karşı taarruz niyeti bes Hayır, canım, hiç sizden öğrenir lediklerini gösteren alâmetler belirmişti. miyim? Düşmanın birçok telsiz istasyonlan, susSonra adeta mes'ud ilâve etti: muşlardı. Bundan çıkan mana, düşma Bılâkis hoşuma gider. nın bu telsiz istasyonlarını ve onların Sakin ve fevkalâde güzel bir sonbahar gecesiydi. Yazdan kalmış bir gece. Büluna: «Yerinde oturup kımıldamıyasm!» tün tabiat ve cephe uykuda idi. Ağaç diye haber yolladı. Katırcı oğlu kulak ların dalları arasında, birkaç kuş cıvıl asmadı. Abaza Hasan, Katırcı oğlunun daşıyor, yerden hafif bir sis yükseliyordu. hazırlığmı duyar duymaz yerinden kı Yoldan ayrıldık. Jenya koluma takılmış, mıldamasma meydan vermedi. Katırcı uslu bir çocuk gibi, nereye çekersem, ooğlunu Aksaray semtinde fena bir boz raya geliyordu. Kurumuş bir derenin kegunluğa uğrattı. Ağalar bu haberi işi narına yanyana oturduk; Jenya düşün • tince, fena halde bozuldular. İbşir Pa ceye, hayale daldı. Sonra, birdenbire: şayı Abaza Hasandan ayırmıya çalıştı Şimdiye kadar hep işten bahset lar. Bağdad eyaletini vermek istediler. tim, dedi. Siz benim kim olduğumu bile İbşir Paşa kabul etmedi. İbşirin Aba. bilmezsiniz. Bütün bildiğiniz, adımla Feza Hasandan ayrılmaması ağaları büyük liksin nişanlısı olduğumdan ibarettir. Sı bir kaygıya düşürdü. kılmazsanız hayatımı size anlatayım daha Maamafih, dünya ağalara da kalma vaktimiz var. Şafak sökünciye kadar sa dı. Zulümleri o derece haddmi aştı ki, atler ister... Bu gece, bilmem neden, biraz bütün İstanbul halkı, esnaf ayaklandı. geç yola çıkmak istiyorum. Kösem Valde perde bağlarile boğularak Tabiî, hayatınızı öğrenmek iste hırsı uğruna kurban gitti. Bektaş Ağa, rim Jenya, dedim; size aid her şeye karşı Kara Çavuş, Kethüda Bey birer birer gösterdiğim samimî alâkadan, nasıl olu öldürüldüler. Sarayda en egemen iki yor da, şüphe edıyorsunuz? Evvelâ bil kuvvet vardı: Kızlar ağası Süleyman A hassa sizin için getirdiğim su Porto şara ğa, Turhan Valide.. Abaza Hasanla ve bından bir yudum daha içiniz. j^şirle bunlar başa cıkacaklardı! (Arkası var) AHMED REFİK A. D. Balkan oyunları için Atletizm Federasyonu tarafından yaptırılan afişlerden biri 21, 22, 29 eylulde Istanbulda yapı Atletler nerede yatacaklar? lacak Balkan oyunlarına ıştırakı kabul eden mılletler iştiraklerini bildiriş sırasi]e Yugoslavlar, Yunanlılar, Bulgarlar ve Rumenlerdir. Arnavudluk federasyonu da altıncı Balkan oyunlanna gireceğıni son dakikada telgrafla bildırmistir. Altıncı Balkan oyunlanna gelecek mılletlerin istırahatlerıni temın ıçın Istanbulun birinci sınıf otellerinden Tokatlı yan oteli tutulmuş ve şımdıden bazı 'ıazırlıklar yapılmağa baslanmıştır. Staddaki inşaat bitiyor Fener sahasındaki koşu pıstı ve atlama havuzları bitmiş ve atletler antrenömanlarına başlamışlardır. Pıstın elâstıkiyeti $ayanı memnuniyettir. Trıbün ınşaatına da başlanmıştır. Bütiin inşaat ık mal edilmek üzeredir. Şeref trıbünü ta dilâtı ve bayrak direkleri ve şeref tribıinüne yapılacak sıraların inşaatına da yakında başlanacaktır. Şimdıki halde at letlere müteallik bütün işler bitmiş şibidir. Yalnız seyircileri ve idareyi alâka dar eden inşaat kalmıştır. Bütün bunlar da eylul iptidasında ikmal olunacaktir. 14 eylulden itibaren umuma kapanmış bulunacaktır. Bu suretle sahanın oyunlara aid hazırlanması yapılmış olacaktır. Dördiincü Balkan güreş şampiyonası Ocak ağalarının hepsine başvurdu; hepsine ayn ayrı yalvardı: Devletlular. Hizmetıme karşılık ihsan olunan hattı hümayunla amel olunmamak lâyık değildir. Miriye bu kadar bin kuruşum geçti. Şunun bunun kapısma da bu kadar armağan verdim. Bana gadreylemek insaf mıdır? İhsan edin. Bıze cevir ve taaddi eylemen. Dedi. Ocak ağaları kulak bile asma dılar: Senin Vovyadalığını vezir verdi. Bizim alâkamız nedir? Dediler. Abaza Hasana Yeniil voyvadahğını hakikaten veziriâzam Sofu Mehmed Paşa verdirmişti. Amma boşuna değildi: Abaza Hasan, Anadoluyu kasıp kavuran Kara Haydar oğlunu ele geçir mişti. Onunla yalnız o başa çıkabildi. Bir gece, Isparta taraflarında, Kara Haydar oğlunu ansızın bastı. Kıyasıya çarpıştı. Kara Haydar oğlu mızrakla ayağından yaralanıp atından düştü. Avenesi çarçabuk at yetiştirdiler. Kara Haydar oğlu bir sıçrayışta ovayı boy ladı. Aabaza Hasan ardına düştü. Kara Haydar oğlu yarasından o kadar halsiz kaldı ki, nihayet bir karyede yakayı ele verdi. Abaza Hasan, Kara Haydar oğlu ile averîesinin kellelerini İs tanbula getirdi. Sadırazam Sofu Meh med Paşa Abaza Hasandan çok memnun oldu. Kara Haydar oğlunu Par makkapıda astırdı; Abaza Hasana da Yeniil Türkmen ağalığmı verdi. Ocak ağaları kıskandılar. Bektaş Ağa, Koca Muslihiddin Ağa, Sofu Mehmed Paşanın bu hareketıni doğru bulmadılar: Bir sipahî adam Birden Türkmen ağası olmak ne demektir? Diye engel olmıya çalıştılar. Sofu Mehmed Paşa ayak diredi: Bu adam azim hizmet ve yararlık gösterdi. Ben sözümden geri dönmem. Mühürü alıp istediklerine versinler, dedi. Mühürü alıp vermek. hakikaten, ocak ağalarının elindeydi. Sultan İbrahim ortadan kalktıktan sonra, koca Osmanlı İmparatorluğu ağalarm eline kalmıştı. Dördüncü Mehmed çocuk, Kösem Valide ağalarm kuvvetile saltanat sahibiydi. Azil. nasb ağaların elindeydi. Sofu Mehmed Paşayı da sadarete getiren, onlardı. Fakat Paşanın bu kestirme cevabma karşı bir şey diyemediler; amma gene bildiklerinden şaşmadılar. İçle rinden. kethüda bevin adamı deli bi rader Ahmed Ağanın hatırını saydılar. Yeniil Türkmen ağalığını, kimseye damşmadan. ona verdiler. Abaza Hasan. ne yapacağını şaşırdı. Zavallı hem yararlık göstermiş, hem para yedirmiştı. Mal ve can acısı ile gözüne bir şey görünmedi. Sofu Mehmed Paşaya koştu: Sultanım. Bari sizden gene size şikâyet edeyim, dedi. Bana olan zulüm ve taaddi reva mıdır? Kara Haydar oğlu ki üç tuğlu bir veziri öldürdü. Anadoluyu kasıp kavurdu. Elinden herkes âciz kaldı. Başımı ortaya koydum. Tutup getirdim. Hizmetime karşı verilen bir voyvadalık parasma göz diktiler. Halbuki onu tuttuğum zaman, elimden güçle kaçıp canını kurtaran Katırcı oğlu na üc tuğ verildi, eyalet ısmarlandı. Ona çok görülmedi. Bizim suçumuz bu hanedanı aliyyenin bendesi olduğumuz mudur? Şimdiye kadar miriye altmış bin kuruşum geçti ve bu kadar harç ve masrafım gitti. Gene voyvadalığımı dünvanın malin toplayıp dovmıyan tamahkârlar aldılar. Beni yerm dibine geçirmek isterler. Abaza Hasan. ağzma geleni söyledi. Deli birader Ahmed Ağa da sadırazamın vanında idi. Zaten onun sadıra zamdan, ocak ağalarından ne zaman avrıldTÇı vardı? Apalara çatmak suretile devrin en zengm ad?mı, o idı. Söze o da karıştı. Abaza Hasanla aşağı yu Dördüncü Balkan güreş şampiyonası eylul ayı zarfmda İstanbulda yapılaraktır. Bu güreşlere Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Bulgaristan ve Arnavudluk resmen çağırılmışlardır. Şampiyonaya rağbet fazla olacağı tahmin edildığinden müsabakalann açık bir sahada yapılm?sı düşünülmektedir. Güreş federasyonu mısafırlerın ıstırahatlerını temın ıçın aynı haftalarda yapılacak Balkan oyunları ve Balkan festıvali münasebetıle otellere tehacüm olacağını düsünerek şımdıden birkaç otelle temasa girişmiştir. Dördüncü Balkan güreşlerinin her senekinden daha muntazam olabilmesi içın son Güres federasyonu esaslı bir program hazırlamaktadır. karı epey atıştılar. Vezir kethüdası araya girdi: Ayıbdır. Vezir huzurunda böyle sözler söylenir mi? Demek istedi. Abaza Hasan, birdenbire irkılerek hançere el vurdu: Bire bezirgân kıyafetli kumarbaz. Vezir e ahvali söylemek neden ayıbdır? Ayıb oldur ki, emirleri altına girdiği miz adamlara benim gibi hizmetkârı ezdirmekle zulüm işlersiz. Diye bağırdı, az kaldı dal hançer vezir kethüdasını oracıkta yaralıyacaktı Sofu Mehmed Paşa biliyordu: Abaza Hasan haklıydı. Lâkin vezaret ırzını d; korumaktan geri durmadı. Yalandan kızar gibi davranarak: Hasan. Sözü uzatma. Vakti iki eyle. Görelim. Ahvaline bir suret vorilür, dedi. İşi tatlıhkla yatıştırdı. Abaza Ha san dışarı çıkar çıkmaz ardınca bir beyaz buyrultu yolladı. Buyrultuda şöyle yazılıydı: «Bu şehirde durmayıp vilâyetine gidesin». Abaza Hasanın gözü dünyayı gör müyordu. Buyrultudan da haberi yok. tu. Sadırazamın yanından çıkar çıkmaz, başının derdine düştü. Vezir kethüdasınm ağalarla birlik olduğunu anladı. Kendisini yakalatıp öldürtmesinler diye Üsküdara can attı. Veziriazamm buyrultusu da peşfnden yetişti. Abaza Haşanm buyrultuyu getiren çavuşa cevabı şu oldu: «Görelim. Bunda da hakkımızı alamazsak, gideriz». Abaza Hasan Üsküdarda başına epeyce adam topladı. Bunlarm hepsi de Sarı kâtibden, Deli biraderden kötülük görenler, yüreği yananlardı. Abaza Ha san da aralarma karışınca, büsbütün alevlendıler. Abaza Hasana buyrultuyu getiren adamla haber yollıyarak San kâtibin ve Deli biraderin başlarım istediler. Ağalar birdenbire kükrediler. Veziri sıkıştırdılar. Abaza Hasana: «Göçüp gidesin» diye buyrultu ile çavuşlar gcmderdiler. Hasan Ağa inadından dönmedi: Voyvodalığım ipka ve yahud miriye ve saireye geçmiş akçem verilir. Ve illâ gitmem. Diye ayak bastı. Ağalar, başlarmdan belâyı savmak için, miriye geçen akçesinden otuz kese yollıyarak «Elbette kalk!» diye Abaza Hasana haber gönderdiler. Abaza Hasan, ağalara tekrar haber yolladı: «Bizi mahzun ve mağ . dur yollayıp ol vilâyetlere acımazlar mı?» Ağalarm kestirme cevabı şu oldu: Bundan kalkıp gitsinler, isterlerse Anadoluyu ateşe yaksınlar! Abaza Hasan, sesini çıkarmadı. Yalnız: «Vebali boynunuza!» dedi ve bildiğini işledi. İstanbula ulufe almıya gelen bölük halkmı yollarından dön dürdü. Etraftaki sipahilere adamlar yolladı. At sürüp gelmiyenlerin mallarını yağma ettirdi. İzmitin Yeniçeri serdarı korkusundan kaçtı. Bektaş Ağanm mirahoru Klis Türkmenlerini haklamış, otuz bin kuruş, birkaç topla, cins at ve birkaç katar deve ile geliyordu. Abaza Hasan bu malları kâmilen zaptetti. Mirahora söz söyletmeden boynunu uçurdu ve olanı biteni de ağalara yazıp bildirdi. Abaza Hasanm kuvveti gittikçe arttı. O zamanlar Bektaş Ağanın Ankarada çiftliği vardı. Abaza Hasan, Bektaş Ağanın çiftliğini yağma ettir mek için bir bölük adam yolladı. Kastamonuya gitti. Valisi Ali Paşanın nesi var. nesi yok zaptetti. Tam bu sırada İbşir Paşaya serdar lık emri geldi. Gîiva Abaza Hasanı o yola getirecekti. Halbuki kendi de Abaza idi. Bundan başka, aralarında dostluk ta vardı. Keza, Sipahilerle başa çıkı lamıyacağmı da pek iyi bilirdi. İbşir, böyle kemkümle vakit geçirirken, serdarlık emrinin Katırcı oğluna gönderildiğini işitti. Bu sefer o da avenesini toplıyarak Abaza Hasanla birlik oldu. Abaza Hasan boş durmadı. Katırcı oğ Serbest güreş müsabakaları Türk Hava Kurumu İstanbul İl şu besinden: Türk Hava Kurumunca geliri tamamen Kuruma kalmak üzere Amerikan usulü büyük serbest güreş müsabaka ları tertib edilmiştir. 1 Bu güreşlerin ilki 18/8/935 pazar günü Taksim stadvomunda Dinarlı Mehmedle Mülâyim Pehlivan arasm da yapılacaktır. 2 Gişeler saat birde açılacaktır. 3 Güreş Federasyonu tarafından Viyanadan çağırılan güreşçilere çıka cak Türk ekibi seçme müsabakaları saat on dörtte başlıyacaktır. 4 Müsabakaları Güreş Federasyonu idare edecektir. Türkiye yüzme şampiyonası Türkiye yüzme şampijonasına bugün Modada baslanacaktır. Bu seneki şam • piyonaya Ankara, Bandırma, Çukur ova, Kocaeli, İzmir, İstanbul, Samsun ve Trabzon mıntakalan girecektir. Müsabakalara saat 14 te baslanacaktır. Bugün yapılacak yarışlar sırasile şunlardır: 100 metro serbest, 200 metro kurbağalama, 1500 metro serbest, Türkiye bayrak yarışı, atlama. Sekiz mıntaka arasmda yapılacak olan müsabakaların çok heyecanlı ola cağı muhakkaktır. Bisikletçilere T. İ. C. İ. İstanbul Bölgesi bisiklet heyetinden: 1935 yılı için bisiklet lisansı almıvan idmancılarm İstanbul ve dolayısile Türkiye birincilıklerine giremiyecekleri Bisiklet Federasyonundan gelen bildirmeden anlaşılmıştır. Birincilıklere girecek idmancıların tezelden İstanbul Bisiklet he}~etine dör der tane fotoğrafla çarşamba, perşembe ve cuma günleri saat 18 de baş vurmaları bildirilır. Tayyare kupası maçları Hava Kurumu menfaatine tertib edi len «Tayyare kupası maçları» nın 30 ağustos Zafer ve Uçak bavramında başlıyacağı malumdur. Bu müsabakalara aid idarî ve fennî işlerle uğraşmak üzere kulüb delegeleri tarafından seçilen komite ilk toplantısını yapmıştır. Bu toplantıda, turnuvaya girecek olan kulüblerin ikişer tane hakem ismi ver mesine karar verilmiştir. Kulüblerin bildireceği hakemlerın hangi maçları idare edeceğini komite kararlaştırcak tır. Bu isımlerın azamî beş gün içmde gazetemize bildırilmesmi rıca ederiz. Müsabakaların yan hakemlerini, asıl hakemler tayın edecektir. Heybeliadada deniz yarışları Adaları Güzelleştirme Kurumu, 25 ağustos pazar günü. Heybeliada plâjında deniz yarışları tertib etmiştir. Yarış programma göre, yüzme, yelken, su topu turnuvası, ördek yarışları, çuvalla atlama gibi gayet eğlenceli yarışlar yaJürkiye atletizm müsabakaları pılacaktır. Yarışlara iştirak edebilmek için 19 Atletizm Federasyonundan: 935 Türkıye atletizm bırıncü'kleri 29 ağustos ajcşamma kadar Bevoğlu Hal.ve 30 ağustos 935 tarıhınde İstanbulda kevınde yarış komıtesıne müracaat e yapılacaktır. Tebliğ olunur. ı dıp kaydolmak lâzımdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: