18 Mayıs 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

18 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kadınlar için Pudrayı nasıl kullanmak lâzımdır Bir deneme; haydi bir daha.. | Öğüttükten sonra, tekrar taşa vur- mak... —Bütün bu iki üç ve hattâ dahaçok yapılan — tekrarlardan sonra iş eleklere kalır; hem de ne elek?. Baş parmağınızın ilk bo - gumu kadar tutan bir yerde on | dört bin dört yüz tane minnacık, görülemiyecek kadar küçük delik- ler... Hele düşünün bir kere; — on dört bin dört yüz!, — Eğer rakam başınızı ağrıtacaksa hiç de düşün- meyin. İşte bu erkeklerden bir kaç defa geçirilecek... Ha, affedersiniz; — size neden bahsettiğimi söylemeği — unuttum galiba... Pudrayı anlatmak istiyor- dum da!.. Şimdiye kadar siz de bütün ka- dınlar gibi pudrayı sadece yüzünü- ze sürer, öteye beriye bol bol dö - kerek ziyan eder ve burnunuzun parlaklığını gidermesinden başka | bir şey düşünmezdiniz sanıyorum ! Ancak pudranın — da kendine mahsus bir hikâyesi vardır ki bunu dinledikten sonra siz onu tuvalet masanızın üstüne dökmek suretile ziyan ettiğinize pişman olacaksı - | nız.. Ben dünyanın en meşhur - koz - matik fabrikalarından birini gez - miş olduğumdan, pudranın ne de - mek olduğunu öğrendim.. Fabrikada ilk — götürüldüğüm yer “ana renkler,, dairesi idi. Bu- rada parlak kırmızı, parlak al ve kırmızı toner olmak üzere üç ana renk vardı. Bulundukları kocaman kristal küpler içinde bu — renkler yüzde kullanılmağa yarar bir hale getirilemiyecek kadar parlak gö - rünüyorlardı. , İşte buradan alınan renkler ev- velâ koku ve istenilen renge göre tartıldıktan sonra büyük bir sar- nıç makinesine dökülmekte, sarnı- cın içinde kazan kepçesi gibi bo - yuna dönen ve tozu kücücük - bir delikten minimini taslara süren bir kürek vardır. Bu taslar kendi- lerini yukarıya götürdükten sonra büyük bir kalbura baş aşağı eden bir zincire bağlıdırlar. Kalburda toz ileriye geriye ele - nerek, ayrâ makinenin dibindeki bir tel kafese dökülerek ve bura - da tam üç saat çevrile çevrile ka - rışır... İşin bu kertede artık olup bitti - ğini sanırsanız, aldanırsınız.. Bel- ki adi pudralar için bu kadar mu- amele yetip de artar bile.. Ancak iyi cins pudra, çilesini bu kadar - <cıkla doldurmuş olmaz!.. İ Yukarıda söylediğim üç saatlik | karıştırılma ve elenmeden - sonra | iyi cins pudralar, ipekten yapılmış | incecik ve yüz binlerce minnacık | delikli bir kalbura dökülür.. Koca- man bir devenin iğne deliğinden geçmesi, bu işin yanında âdeta ço- €uk oyuncağı gibi kalır.. Anlamış olacağımız veçhile, bu — kalburun deliklerinden, ancak en ince ve ta- neleri gözle görülemiyecek kadar küçük tozlar geçebilir. Kalburun deliklerinden geçme - yip de üstte kalan kisım — atılır .. Şimdi de pudranın muayenesi ge - Hir, eğer bu incecik elekten geçe - cek kadar muvaffak — olmuş bu pudra muayenede gerek cinsi, ge- rekse renk bakımından yüzde yüz mükemmel değilse, ameliyat yeni - den başlar. Matlâba muvafık çıkan pudra ise büyük kutulara konarak, ko - kunun adamakıllı sinmesi için iki gün bekletilir. Bundan sonra da cicibici küçücük kutulara, yahut da gayet güzel kristal — vazolara konarak ambalajları yapılır ve sa- tış yerlerine gönderilirdi. Görüyorsunuz ya, — yüzünüze ipek yumuşaklığı veren bu pudra- lar öyle kolay kolay yapılır nesne - lerden değildir. Pudra satanlar ba- na kızacak amma, gene söylemek- ten bir türlü — vaz geçemiyorum: a qX—/ Bayat ve yıllanmış — pudra hiç bir işe yaramaz, ancak dumanı üstün- de denecek kadar taze pudralar - | dır ki kadınları — istenildiği gibi süsliyebilir.. Kadın yüzünün başlıca levazı - mından olan pudradan bahseder - ken, aklıma mühim bir mesele da - ha geldi, onu da söyleyivereyim : Son zaraanlarda Avrupa gazete- lerinde gördüğümüz krem ilânları, yüzdeki lüzumsuz tüyleri de düşü- receğini temin etmektedir. Yaş ilerledikçe yüzde belirmeğe başlı- yan, hattâ bazı kadımnlar da genç yaşta bile görünen —yüzün ince tüylerini, ilâç, cimbiz ve krem gibi vasıtalarla dökmek kadar yanlış bir iş yoktur, Böylece — düşürülen tüyler gene çıkar; —hem bu sefer daha sert ve daha fazla — olarak yüzü kaplar.. Bunun en muvafık ve zararsız çaresi Elektrolisisdir. Yüze yapı - lan bu elektrik masajının tüyleri dökmekte tam müânasiyle muvaf - fak olmadığı söylenmektedir. Böyle söyleyenlerin hakları da vardır. Çünkü bunu mütehassıs bir operatöre yaptırmıyorlar. Ka - dınlar yüzlerine yaptıracakları e- lektrik masaj ve tedavilerini öyle rastgele her hangi bir güzellik mü- essesesine değil, fakat bu işelrde mütehassış bir cild ve — güzellik doktoruna yaptırmalıdır. Aksi tak- dirde fayda değil zarar görülür. Demek ki mütehassıs bir cildçi- ye yaptıracağımız Elektrolisis te - davisi yüzdeki fazla tüyleri bir da- ha çıkmamak üzere düşürür. Kadım, akıl ve zekâsını kullan - mak şartile güzelliğini temin eder. Rastgele olan süslenmeler ise boş emekten başka bir netice vermez. üsküdarda satılık hane Güzel manzaralı, gayet kulla nışlı, içi dışı boyalı, 650 metre mü- rabbat 7 oda, hava gazı ve su tesi- satı, hamam, büyük — bahçesinde meyva ağaçları,çiçekler ve limon- luk, kuyu, havuzlar, ve Amerikan sistemi kümesler, fıstık ağacı. Tramvay durağı solunda Yaz - macı Şerif sokağı No. 9 - 13 numa- ralı hanede komşulara müracaat (4266) HABER — Akşam Postası Bu d Mayıs, tekaüd yoklamalarının en civcivli zamanındayız.. Nahiye merkezleri, malmüdürlükleri kaç gündür arı kovanı gibi işliyor. İş- liyor amma, işler, gene eski kırta- siyecilik yüzünden bir hayli uzü- yor ve üzüntülü oluyor. Yoklama ilmübaberlerinde aylık sahipleri - nin birer fotağrafı varken ve aylık sahipleri şubelere kendileri gidip yoklamalarını kendileri yaptırır - larken ayrıca nahiyeye, komiser - liğe, mevki karakoluna, tekrar ko- miserliğe ve tekrar nahiye müdür- lüğüne uğrayarak buralarda ayrı ayrı kayitler, — kuyutlar yaptırıp sonra şubeye — gitmeğe ne hacet var?, Ve mademki bunlara mut - laka lüzum görülüyor; şu halde önce nahiyeye, nahiyeden komi - serliğe ve komiserlikten mahalle karakoluna, mahalle karakolun - dan da tekrar nahiyeye — dönmek ne için sanki?, Söz gelişi: Çarşambada oturan bir mütekaid, — yahut dul, kendi doldurduğu resimli yoklama ilmü- haberini Çarşamba — karakoluna tasdik ettirmek için — doğrudan doğruya karakola gidemiyor, önce Fener nahiye merkezine iniyor, orada ilmühaberi Fener serkomi - serliğine havale ettiriyor, serko - miserlik de alıp Çarşamba karako- hana havale ediyor; iş sahibi tek - rar dönüp yarım saat yokuş çıktık- | lesini yaptırıyor ve tekrar ayni yo- kuşları inerek ilmühaberi nahiye - ye mühürletiyor, şubeye götürü - yor. Ne kadar uzun bir iş değil mi? Mademki bu ilmühaber münderi - catını semt karakolu tahkik ve tas- dik edecek, sonra — altını nahiye müdürlüğü mühürliyecek; şu bal- de önce nahiyeye, komiserliğe gi - dip tekrar karakola dönmek san - ki kırtasiyecilikten başka nedir?. Bize kalırsa bu ilmühaberlerin ön- ce karakol — tahkik ve tasdikini yapmalı, sonra da nahiye (onay) damgasını basmalı! Şimdi bizim için vaktin her zamandan ziyade “nakit,, olduğu bu sırada — bu git gel, git gellerin artık arkası alın - malıdır. Eskiden mucibe giden evrak pe- | şinde tükettiğimiz gibi yeniden tüketecek boş zamanlarımız yok - grereesen i ! Istanbulun en çok satılan hı—ğ ! kikt akşam gazetesidir. İlânla -i | rını HABER'e verenler kâr e - İ derler. KerasenERe aA ŞEEekçereenNİ tan sonra Çarşamba karakoluna | geliyor; tahkik ve tasdik muame - evirde hâlâ kırtasiyecilik mi? Yoklamalar 3 aylık maaş sahipleri için çok Yoklama nasıl yapılır: “Mucib,,e giden tornistan / Yoklamalar işinde, maaş sahiplerine biraz daha kolaylık göst mek lâzımdır. tur; herkesin işi gücü şimdi ba - şından aşmıştır ! (Mucib) dedim de aklıma gel - di: Vaktiyle Seyrisefain kaptanla - rından meşhur. Kadri — kaptanın | maya yüz tutmuş.. O zaman Kadf' | bahriyedeki bir evrakı, — bir yaz günü mucibe gitmiş ve ancak bir kış günü oradan heyamola heya- sa ile zar, zor çıkabilmiş!.. Neden sonra Kadri kaptan gene bir yaz günü vapuriyle köprüden Ada se- feri yaparken nasıl olmuşsa Moda önlerinde dümen — tutmaz olmuş, vapur başlamış, olanca hıziyle Ka- lamış koyuna doğru girmeğe.. Kadri kaptan telâş içinde aşa- ğıya kumandayı bastırmış: Tornistan, tornistan!.. Aksi gibi çarkçı da galiba ma - Paris hayvanat bahçesine geçen hafta yeni bir çak valışi "'“::v getirilmiştir. Bunlar arasında bulunan bir fil yavrusunu hayvanat çesindeki yerine koymak — oldukça müşkül olmuştur. Resimde, nat bahçesi muhafızlarının bu fil yavrüsile nasıl uğraştıkları gö üzüntülüdür Evvela nahiye merkezine, sonra serkomserliğe, ser- komserlikten merkeze,mer- kezden nahiyeye, den de nihayet şübeye.. nahiye- kinenin başında uyuya kaldığı içif bunu duymamış olacak ki arada” bir hayli zaman geçtiği halde tor* nistandan. bir ses çıkmamış; va * pur da hemen hemen karaya otüf” | kaptan, elindeki kumanda âletif' | bırakmış, ağzını konuşma borusi” W na dayayıp-hiddetle çarkçı başıy? | bağırmış: 4 — Bizim tornistanı mucibe #" gönderdin be adam 7. * x Ben, bu olmuş hikâyeyi, evvelit' | gün araları tam yarım saat süre bir polis karakolu ile komiserl” ve nahiye müdürlüğü arasında ter içinde mekik dokuyan ihtiy” bir mütekaitten dinledim!.. DÖN EEREN dlye

Bu sayıdan diğer sayfalar: