30 Temmuz 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

30 Temmuz 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yunan kralı Konstantinin Aşk Mektupları Türkçeye ceviren: A Ancak müttefikler politika, © askeri lara galebe (oçalıyor buda sa vaş zamanındairtikâp edile- bilecek (o hataların en büyüğü - dür, Güttükleri politika tam ma - nasile ve kat'iyyen çılgıncadır, Senin memleketin (bize karşı ne yapmak mümkünse kat'iyyen ihmal etmiyor buna rağmen ara - mızda savaş olmıyacağını sanıyo" rum, İtalya ile aramızda en büyük iskandal harpten sonra çıkacak sa nırım, Buraya gelmiş olan Denis Ko - şen her yandan mükemmel bir a * damdır; ancak nüfuzu yek. Hü - kümetile buradaki sefiri, müza * kere edilecek bir şey olmadığını ve Fransayı kendisinin temsil et - mediğini söyliyerek ona çok fena musmelede bulundular. Peki bu adamı niçin buraya gönderdiler? Burada sefirlerle, dış bakanları ve bir taraftan hükümetlerile bu- raya gönderdikleri hükümet adam ları arasında büyük ihtilâflar ol -| duğunu görüyorum. İşler böyle karmakarışık sü - rüp giderken bir taraftan'da ek - meğimizi, buğdayımızı, erzakımı - zı kesiyorlar ve bütün ithalâtımı- zı yasak ediyorlar. Fakat ayağımı, sağlam basıyorum; eğer işler bi - zim için iyi bir şekilde bitterse, bu, iradenin galebesi olacaktır. Sen ne düşürsün? Artık mek - tubu kesiyorum; vakit o çok geç. Dehşetli bir nezlem (o var, Nezle benim için çok fenadır. ... ı 9Birincikânun 1915 Bu mektubu dört günde yaz - dım. Şimdi zarfı kapıyarak, gön - dermek için çare ve vasıta arıya * cağım. Bir alman denizaltı gemi - sinin Mesiina açıklarmda bir Yu” nân vapurundan İngiliz postasmı almış olduğunu okudun mu? Va- pur posta çantasını denize atmış - tı. Çanta batmamış denizaltı ge - misi de omu avlamıştır. İşte savaşın başlangıcındanberi geçen hâdise - lerin en tuhafı! Benim candan sevgilim: Kendimi toplamak, muhit de - Ziştirmek, başka şeyler (o düşün. mek, yeni yeni yüzler görmek ve bilhassa seninle görüşebilmek için bir tatile ihtiyacım var. İşte dört senedir ki hiç durup dinlenmeksi- zin çalışıyor ve arabayı bir öküz gibi çekiniyorum. Bütün bu müddet zarfında dört haftalık bir tatil bile yapamadım; en kötü can sıkıntılarma uğradım; tehlikeli bir surette (o hastalan - dım; maneviyatımı, o vücudumu, romatizmalarımı tedavi için din - lenmeğe muhtacım. Eğer Alman - lar gerçekten bir (o savaşa girişirlerse, bunu muvaffakıyetle başaracaklarına eminim, Bu çok pahalıya malolacaktır. Lâkin mu- vaffakıyetle başarılacaktır. Bugün general Sarraille görüştüm.. Bana bir çok martaval attr amma kan - dıarmadı. Almnlar Avrupanın en kuvvetli istihkâmları olan Belçi - | ka kalelerini on iki gün içinde al- dılar. Beş metre derinliğinde bile olsalar bir takım adi siperir neyi ifade edebilir?. Müttefikler bizi bitaraflıktan çıkarmanın çaresi olmadığını an- Iadılar. Bitaraflığımıza da bütün 'ığrmızla sadık kalmak - ta olduğumuzu görünce daha ter - nezdinde mülâhaza * E 14 biyeli davranmağa başladılar .. Hiç yoktansa buda bir kâr sayılır. Bir vakitler gerçekten dayanıl - maz bir hal almışlardı, hattâ ara - sıra bütün ümidimi kaybeder gibi oluyordum. Buna rağmen dayan- dım. ve daha kuvvetli (o olan iradenin galebe çalmağa başladı- ğını görüyorum. Çok tehlikeli bir oyun oyna - maktayım.. Haklı olduğumu anlı - yorum; eğer böyle olmasaydı, öy- le davranmazdım. o Şimdiye ka - dar olan hâdiseler bana hak veri- yor. Müttefiklerle birlikte e hareket etmiş olmamı şöyle bir göz önü - ne getir: Bir kere her vakit yap - tıkları gibi, yetecek kadar asker göndermiyeceklerdi; bunlar deh- şetli hodbin, kendilerinden başka kimseyi düşünmezler; ben de Al- manlar, Avusturyalılar ve Bulgar- lar karşısında tek başına kalınca mahvolur, giderdim, Bugün Belçi- ka, Sırbistan ve Karadağ kralla - rina dedikleri gibi benim için de “Şu zavallı Yunanistan kralr, fa - kat ne kahraman adamdı!,, diye- ceklerdi. Görüyorsun ya © kurbanların: kahraman demekle teselli ediyor - lar. Ancak ben böyle bir çelengi özlemiyorum. Eğer Tanrı bana yardım ederse ülkemi kurtaraca - ğım.. İşte vaziyetimi anlattım. Da- ha fazla tafsilât © istersen, bana yazarsım.. Senden henüz mektup alama - dım, Bunları hümmalı bir sabırsız- lıkla bekliyorum. Sevgilerim.. Tino ... 15 Birinei Kânun 1916 Sevgilim; Nihayet sana yazmak için bir fırsat çıkabilecekti.. Ancak emin olmadığım için çok dikkat etmem lâzım; son mektubum başka bir | çok evrakla yakalanmıştı; bunun pek hoşuma gitmemiş olduğunu iti raf ederim; seni alâkadar eden bütün işleri gündelik jurnal biçi - minde yazacağım ve kat'iyen emin olduğum bir vasıta çıkarsa yahut harbin hemen sonunda sana gön- dereceğim. O vakit seni ne kalar düşündüğümü görürsün; Seni inanmaz seni!.. Son zamanlarda bana dair ne - ler söylendiğini her halde gazete - lerde okumuşsundur. Bunlar gün geçtikçe büsbütün şımarıyorlar. Bize yapmakta oldukları muamele gerçekten rezilânedir! .. Bana gönderdiğin fotoğraflar çok benziyorlar. Eski Yunanlıların ülküsünün gerçekten güzel oldu» ğunu sen de görüyorsun ya.. Bugünkü kadınlardan ne kadar da farkir; bu yuvarlak ve mükemmel gövdeler bugünkü iskelet ve bos - tan korkuluğu vücutlardan ne ka - dar da güzel!. Geçen gün gazetelerde kadınla- ra tıraş takımı diye bir reklâm gör- düm; anlaşıldığına göre orada ka- dınların koltuk altlarını tıraş etme- si moda olmuş; bu fevkalâde ra - hatsızlık verici ve müthiş bir suret- te gıcıklayıcı bir şey olmalı!.. Sulh tekliflerinin dünyada biraz karışıklık yapacağını ve hükümeti azçok güçlüğe ( sürükleyeceğini sanıyorum., Ortalıkta sulh lehine bir takım cereyanlar bulunduğu - nu görür gibi oluyorum. Sen ora - HANER — #kşâm Postası 30 TEMMU 7—195 e ÇiNGENELER ARASINDA — No2 Hayattan alınmış hakiki bir macera Yazan: Osman Cemat Kaygşısız Eğer beygirin üstünde yalnız olsaydım belki korkudan aklımı oynatırdım. Bereket peşimden gelen e Ne söyleyecek, bir iki yutkunup sesine çeki düzen verdikten sonra $u ninniyi tutturdu: “Nenni meçyaski ta purol,, “Romestelal keste Horol,, “Paşlo miçay nenni,, “Habe miçay nenni,, “Pami miçay nenni,, “Dol romanda miçay nenni, “Borya telav miçay nenni!,, Vakıa bu yeni ninnide de ken- | dine mahsus bir tatlılık yok değil- di, bunda da insana dokunur bir hal vardı; vardı amma ilk dinle - diğimiz “Rağduk Kele kana,, nin- nisi ile bu yeni ninni arasında dağlar kadar da fark vardı . Onlardaki hazin ve yanık de- kunaklığın bundan dörtte biri bi- le yoktu, Hem onun makamı da pek başka idi. Bunu, benim böy - le anladığımın farkına kızın ken - disi de varmış olmalı ki: — Beğenmedinse bu nenniyi, dedi, sana bir de çingenece Türkü söyleyeyim!.. İyi amma vakit çok gecikmiş, ortalık iyice kararmış, öteki çin » geneler birer ikişer çadırların ö- nüne yatmaya bile başlamışlardı. Tirşe gözlü kıza istediği sütle yu - murtayı ertesi sabah erkenden getireceğimi tekrar (o vadederek ayrıldım... an: gece Bugün sabahleyin erkenden bizim sütçüden aldığım bir okka İ halis sütle komşulardan getirtti ğim sekiz tane yumurtayı mahal - leden bir çocuğun (eline verip Topçulardaki tirşe gözlü kıza gön | ! derken yolda karşılaştığımız man- derdim ve kız beni sorarsa mühim bir işi çıktı, onun icin kendisi ge- lemedi, de diye tenbih ettim. Bugün niyetim tabii Büyükde - reye idi. Keman koltuğumda köprünün Boğaziçi iskelesine yaklaşırken, bizmi arkadaşla ( karşılaştım ve — amm mi veremi e larda böyle bir şeyler görmüyor | musun ?, Söylenen bütün büyük sözlere rağmen harbin bir seneye kadar ne bir tarafın ne de öteki- nin parlak bir galibiyetiyle bitece- ğini sanmıyorum. Romanya hakkında ne düşünü - yorsun? Bitaraflıktan çıkmış olsay dık bizim de onlara benzeyece - ğimizi sanmıyor musun? Bununla beraber ben Romanyalıların biraz daha dayanabileceklerini sanmış tım., Almış olduğu bütün şöhrete rağmen Romanya ordusu 1913 de bizden ve Sırplardan çok daha az harbedebilmişlerdi. Top gülleleri yağmuruna tutul - muş olduğumu belki de gazeteler- de okumuşsundur. Üç hafta evvel tam on bir tane obüs mermisi sa- rayımın etrafına ve bahçeye düş- tü. Bereket versin (o yalnız birisi patladı, o da fazla zarar vermedi. Fransız nezaketi!.. (Devamı var) Zincirlikuyudaki demirci ve değirmenci kıptilerden Nazif usta il4 çocukları ve torunları arkada görünen yazlık köşk oraya Nazif ustanın" kendi yaptığı köşktür kendisini hiç görmemiş yahut hiç tanımıyormuş (gibi davranarak yüzüne bile bakmadan iskeleye indim, O, kimbilir beni böyle gö - rünce içinden bana neler söylemş- tir. Belki de benim bugün Büyük - dereye gitmekte (olduğumu bile anlamıştır, Anlarsa anlasın kimin umurunda? Ben vaktiyle ona hep huralara birlikte gidelim! dedim, razı olmadı. Canı isterse olsun.. Ben yalnız başıma aradıklarımı daha iyi buluyor, daha iyi toplu - yorum... Bugün Bahçeköyünden bir çin- gene beygirile Zekeriya köyüne gi- zara aklıma geldikçe hâlâ tüyle - rim diken diken oluyor? Aman ya- rabbim, o ne mefret şeydi öyle ?.. Eğer beygirin üstünde yalnız ol- saydım belki korkudan aklımı oy- natırdım. Bereket peşimden gelen çingeneye!.. Aradığımı Büyükderede Çayır- başında bulamayınca oradaki bir kaç çingene karısınm tarifi ile bir arabaya atlayıp Bahçeköyüne gel- dim. Ancak orada da kimseyi bula- madım. Bahçeköyünün biraz ileri- sinde küçücük bir harman ve bu harmanın yanında yalnız iki çin - gene çadırı vardı. Büyükderede konuştuğum bir kaç çingene karısı gibi buradaki bir kaç kişiden de kimi benim a- radığım kadını hiç tanımıyor; ki- mi hayal meyal tanır gibi oluyor , ve onlar da şimdi onun kimbilir, hangi Allahın kırında olduğunu ileriye sürüyorlardı. Ben buradaki çingenelerle konuşurken yanımı - za sırtı semer yerine (oyalnız bir çulla örtülü ve çulun üzerine asıl « mış iki boş heybe ile çilli bir bey - girin üstüne binmiş olan orta yaş- lı, kara kuru, cılız bir erkek geldi. Çingenece onlarla bir şeyler ko - nuşup benim Nazir adımda bir çin- gene karısını aradığımı duyunca bana döndü: — Ben tanarım onu, dedi. Hem l de iyi tanarım.. O değil midir Gi vur Etemin hısımlarından... Hani şu şinci konaklamışlardır Bakır * küğsü taraflarmda,. — Bakırküğsü değil, tavukgöğ sü taraflarında... — Ne yandadır bu tavukgöğ * sü? — Bırak şimdi tavukgöğsünü, mahallebiyi filân da... Sen tanı” yormusun bu Topçulardan bu ys" na gelen bu kadımı!, — Haha. Topçulardan, Topçu * lardan.. Tastamamilan tâ kendi * si., Kendisinin birazacık da may * hoşçadır halleri.. — Mayhoşça ne demek? — Yaniya ki sözün misali tah * taravallidir bir parça akıl tarafım dan.. — Her ne ise, şimdi nerede o #* caba?. Çingene tepesi birinci makine ile dipten biçilmiş, £ ve kenarlar! fırdolayı perçimli başmı kaşıya - rak: — O efendim şinci Zekeriyakö” yü ilen uskumru köyü aralığında bir akrabasının serhasında (çadr rında) yatar!., — Ulan, sizde de ne kadar ak - raba var be!. — Çoktur bizde akraba.. — Bu akrabalar elele verseniz nereyi bulursunuz? — Elele verirsek buluruz çak Çinimaçini!, — Sen şimdi nereye gidiyorsun böyle beygirle?. — Gideceğim o yana.. O ki sen soruyorsun o kadını, ben de gide * ceğim hazır o tarafa.. — Ne kadar çeker buradan o * rası... — Ne çekecek? Çeksin çeksin bir saat.. İsterseniz götüreyim siZİ de oraya!, — Amma bana bak, sakın bem den beş on para almak için mart8* val atıyorsn sonra orada maraza * laşırız... (i Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: