17 Eylül 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

17 Eylül 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yahudi aleyhtarlığı Almanyada parti programı olarak kabu! edilmiştir Nürnberg'ten yazılıyur : Bugün Almanyada iki'dar mev- kiinde bulunan nasyona| sosyalis. parti “Nürnbarg,, de doğmuş, inki: şaf ve müdâdele sene!e:'u! bu şeh rin sinesinde yaşamıştır. Parti bu “akımdan şehire büyük ehem- miyet vermekte ve fırkanın senelik kongreleri her sene bir evvelkine nazaran daha mutantan © tarzda “Nürnberg,, de toplarmaktadır. Merasime bizzat Hitler r.yaset et - tiği için bir hafta müd:ktle şehir gece ve gündüz fevkalâde bir man zara arzetmektedir. Nu'uklar, res mi geçitler, sergi ziyaret eri birb; rini takip etmekte, halk ve dave'- liler kısa uyku saatleri müstesni vakitlerini merasim yerlerinde gs. çirmektedirler, Meras'me iştirak için bir hafta müddet!: Nürnber ge gelenlerin sayısı yarım milyo- nu geçmektedir. p Bu sene 10 - 17 eylül haftasın- da nasyonal sosyalist şartisinın 7 nci senelik kongresi grne Nürn- bergde toplanmaktadır. Bu sene- ki kongre geçenlere n'steten de- ha azametli bir şekil almıştır. Se- bebi, Almanyanın mart 1935 de yeniden bir ordu teşkil (o ederek “Versay,, muahedesini resmen fes- hetmesidir. Almanyadaki yeni rejim, dün- ya gene! düşüncesini ber şeyden evbel yahudi aleyhtarl:ğı ile alâ- kadar etmektedir. Onun için kon- gr& tafsilâtmı gelecek mektubu- muza bırakmağı ve okuyucuları» miz. bu sefer Almanysdaki ya- hudi aleyhtarlığının inkişafı hak kında kısaca tenevvür #tmeği mu- yafık buluyoruz. “Nasyonal sosyalist mesai par- tisi,, nin 24 maddelik bir icraat programı vardır. Parti Münihte yedi kişilik aza kütlesi /!» 1923 de kurulduğu tarihlerde tatzim olu- nan bu programın iki maddesi doğ rudan doğruya yahudileri alöka- dar eder. Bu maddelerle Alınan ırkının telsrar ıslâhı istihdaf edil-| mektedir. Partinin siyaretine gö:| re bu ıslâh ancak Alman milletine! karışmiş yahudilerin mdietle âlâ- kas: kesilmek suretiyle elde edile- cektir. Biz, fırkanın siyasi programın. tahlilden uzak, görülen hüdisat, yazacağız. (N. 5.) parti programındak” yahudi aleyhtarı maddelerin birin. cisi yahudileri ve 1800 tarihinden sonra ailesine yahudi kanı karış mış kimseleri Alman vatandaşlık hakkından ıskat etmektedir. Prog- ramda kullanılan “âri olmıyan kan., tabiri doğrudan doğruya ya” budileri istihdaf ediyor. Ari olan milletlerin olmıyan milletler bir - birinden vatandaşlık hukukunda henüz tefrik edilmiş değillerdir. Yalnız kat'i olarak bilinen nokta yahudilerin “ari,, olmad klarıdır. İkinci madde yahudilerin is- tikbalde Almanyada ne tarzda yaşıyabileceklerini tesp:t etmek - tedir. Bu maddeye nazsran Ya - tandaşlık hakkından ıskat ediler. yahudiler bundan sonra Alman - yada misafir millet sıfatiyle otu - rabilecekler, siyasf ve (mederi haklara sahip olamıyazaklardır. Fakat âmme hizmetleri hariç bur! lunmak üzere hususi faaliyet saha- larında bilhassa ticarette serbest: çe çalışabilmelerine nazari otarak hiç bir mani yoktur. Buraya kâdar mesâlenin nazari kısmını kısaca izah etmiş bulunu- yoruz. Partinin programındaki maddelerin tatbiki için kanunlar hazırlanmaktadır. Fakaz hazirla nan kanunların umumi hatları çok tan belli olduğundan bunların tat bikine geçilmiş ve bu &ümleder yahudiler âmme hizmetlerinden çı. karılmışlar ve siyasi haklardan 1s kat edilmişlerdir. Tatbikat sahasmda yahudi a leyhtarlığı resmi çerçeve dahilin den çoktan çıkmıştır. Parti aza ları ve halkın büyük (ekseriyeti fırkanın zimni teşvikiyle yahudi aleyhtarlığı propagandasında hay. li ileri gitmektedirler. Bu propa gandayı teşvik için de ayrıca ga- zeteler neşrolunmaktadır Bunla: rın en mühimmi “Yıldırım,, isim- li Nürnberg gazetesidir. “Yahudiler bizim baş belâmızdır “Yahudiler dışarı,, “Yahudiden a- lış veriş eden millet düşmanıdır. levhaları Almanyada her taraftı göze çarpar. Plâj, kaplıca gibi turizm şehirlerinde oteller ve İo- kantalar yahudilere kapılarını aç- mamaktadırlar, Yahudilerin en serbest bulun- duğu şehir Berlirdir. Fakat bura-i dada Beniisrail sokakta raha: yürüyemiyecek vaziyete sokulmak tadır. Yahudi doktorlar ve avu- katlar ancak kendi arklarından müşteri kabul edebilmektedirler Yahudi ticarethanelere karşi boy- kot her gün şiddetleniyor. Alman! halkına yahudilerin, milletin - ha. kiki menfaati aleyhine ve vatat: hissinden uzak servet biriktirdik- leri fikri yerleştirilmektedir. Müfrit yahudi aleyhtarları âm me kuvvetlerinin göz yummaların. dan istifade ederek (yahudileri memleket haricine çıkarmak siya- setini takip etmektedirler. Almanyada mevcut yahudilerin (tahminen 700 bin), 150 bin ka- darı şimdiye kadar başka yerelre başta Filistin olmak üzere, dünya- nın her tarafına hicret etmişler- dir. Yahudi aleyhtarlığmın ne ka- dar ileri gittiğini göstermek için şu vakayr zikredelim. Tanıdıkla - rımdan iki ecnebi tatil münase - betiyle istirahat için bir plâj şeh - rine gitmişlerdi. Kendileri esmer ve siyah saçlı oldukları için halk yanılmış ve birkaç kişi arkaların- dan “yuha yahudilere,, diye bağır- mıştır. Otelde kâtibin kendileri- ne uzattığı kontrol fişine milliyet- lerini yazmışlar, fakat bu kâfi gelmemiş, kâtibin israr; üzerine ayrıca “ari,, sıfatı da ilâve et - mi ir. yi şunu ilâve etmek icap e- der ki ecnebilere ve bilhassa Türk. lere karşı halk arasında ve resmi mahafilde samimi bir sempati var- dır. Seyahat ve diğer ahvalde lâ- zım gelen bütün kolaylıklar gös- terilmektedir. Ecnebilere, yukar: da misal olarak gösterdiğim hal- deki gibi, hürmetsizlik gösterenle” ihbar edildiği takdirde derhal ce- za görürler. MS HABER — Aksm Postası Ii EYLUL — 1935 ÇiNGENELER | ARASINDA Hayattan alınmış hakiki bir macera Yazan: Osman Cemal Kayçısız Ayol, bu enikonu sapıtmış; bunu doktora mı gösterecekler, nereye götüreceklerse götürseler bari! No 74 -- Peki,'bön giderim şinci işi - me, ve dua ederim zatınıza ki si zin sayenizde olduk şinci bir de at hırsızı... Bakalım, yakında da oluruz belki it çobanı! Etem gittikten sonra Emine tekrarladı: > — Tornavida bunun kafasını niçin yarmış acaba? — Onu git de ablana, Feridu » na, Benli Lâtife sor! Bak, işin İ- çine kafa göz yarmak da girdi. Artık bu işlerden hayır gelir mi? İyisi mi, sen çekil bir tarafa key - fine bak, ben de burada biraz ba- şımı dinliyeyim! — Keyfime mi bakayım? İlâhi İrfan Beyciğim, bende keyif kal - dı mı ki? Ayol, hastayım, ayol ben bitkinim, ayol ben peruşanım, ayol ben genç yaşta verem olaca- öm! — Bol süt, yumurta iç, et ye, hava âl, birşeyciğin kalkmaz! — Benim derdim yetişip de ar- tıyor İrfan Bey, şimdi yeni yeni yaaaareler açma bana, yeni yeni zehirler akıtma kalbime! Bu aralık yukarıdan uyanan annem seslendi: — İrfan, kim var aşağıda, ki - minle konuşuyorsun? — Hiç anne.. şey... Etemle... Annem merdiven başından üza- narak: — Etemin sesi değil o, kimdir o yanmdaki öyle? Emine annemi merdiven başm- da görür görmez, hemen deli gibi yerinden frladı, merdivenleri i » kişer, üçer atlıyarak, gitti anne - min boynuna sarıldı: — Ah benim cici anacığım, ah benim canımın içi anacığım, ah benim hanımsultan anacığım, ah bir tanecik cennetlik anacığım! Annem şaşırdı: — A.A. A... Bu, deli mi ol - muş, ne olmuş böyle? Emine, ağlıyarak: — Deliden de beter oldum cici anacığım! İrfanm sevdası bak be- ni ne hallere koydu nineciğim! “Şirin hatun validemiz de sevse sevse mübarek Âşık Ferhat efendi mizi de bu kadar severdi anneci - ğim... Hiç çocukken Karagözün perdesinde Tahir ile Zühreyi sey- rettin miydi benim kıymatlı ana - cığım; ben küçükken rahmetli a- ğabeyciğim ramazanlarda Sultan. hamamındaki Karagöz kahvesin- de keman çalarken seyretmiştim. Hani o Tahirle Zühre oyununda Zührenin anası zavallı Tahirciğe büyüyapar da iki genci biribirin- den soğutmağa çalışır. Sanırsam şimdi benim canım, ciğerim, gül « beşekerim İrfan Beyciğime de şu harmancı kocakarılardan birisi büyü yaptı da onu benden soğut - tu... Hal bu ise anacığım, işte gö - rüyorsun, ben İrfanımın sevdasın- dan çayır çayır yanıyorum. Bak anacığım, bak anacığım (kalbini göstererek) şuraya daya kulağını da doktor gibi kalbimi bir dinle; bak, bak yanıyor, tutuşuyor ora - Seran Birden tavrını, benliğini değiş- tirip merdiven başında tıpkı kan- tocu bir kız gibi ellerini şıkırdatıp omuzlarını titreterek; “Yangm var, yangın var, * “Ah yanıyorum, “Yetişin kardeşler, “Tutuşuyorum!,, « Zavallı anneciğim büsbütün şaşırarak: — Ayol, bu enikonu sapıtmış; ,bunu doktora mı götürecekler, ho- taya mı, nereye götüreceklerse götürseler bari! Mutfak tarafmdan Etemin 48 * si: — Ben bilirim onun şifasmı am. ma, bırakmazlar ki bana! Emine, annemin ayaklarına ka- panarak: — Dektor ne hayreder bana, hoca ne hayreder anacığım? İşte sana yeminle: En menşur evliya Etem babamız, Hoca Ali efendi - miz, sonracığıma efendim, Çınar- dibindeki Toklu dedemiz, Tok - maktepedeki Kandilli hocamız; Küçükmustapaşadaki Cibali haz- retlerimiz beni çarpsın ki derdim büyüktür, anacığım... Benim der- dimi temizlese temizlese kara topraklar temizler. Belki bilirsin, civanlığında senin de başmdan geçmiştir anacığım; aşkın ilâcı ya vuslattır anacığım — amma bu vuslat bizim Kasımpaşalı sandal- yacı Cemilin kaynanası Vuslat değil ha! — benim dediğim vus - lat nedir, bilirsin değil mi anacı- ğım? Aşkım, sevdanm ilâcı ya bu dediğim vuslattır, yahut da ki ö - lümdür ölüm anacığım! Tevekke- li şarkısını bilem yapmamışlar bunun... Hemen gene tavrını, benliğini değiştirerek makamla şu Uşak şarkıyı tutturur? “Ölse de âşık onulmaz yaresi,, “Aşkın ölmekten de güçtür ça - resil,, Aman Allahım, şimdi Emine bu şarkıyı okurken bilseniz ne kadar güzelleşmiş, o baygın şehlâ göz - leri ne kadar sargınlaşmış; az ki- sıkça sesi ne kadar başdöndürücü bir hal almıştı! Şarkının sonlarına doğra gene mutfak tarafından Etemin sesi: — Elinimetlim, nasıl gidip ala- yım tulumcuğumu da geleyim bu- laşayım mı ben de Emine ile ba - rabar cümbüşe? Emine ağlar gibi bir sesle oku- duğu şarkısını bitirdikten sonra: — Amanın dostlar, bana bir fe- nalık geliyor; amanın bana biraz lavanta çiçeği, biraz limon, biraz lokman ruhu getirin! Deyip olduğu yerde yığılıverdi. Bu manzara karşısında anneci - ğim sapsarı kesilmiş yüzüme ba - kıyor: — İlâhi İrfan İlâhi İrfan, beğe- niyor musun şu yaptıklarmı, ne o- lacak şimdi, ne yapacağız? Diye çırpmıyordu. Eminenin bu hali biraz yapmacık da olsa şimdi ben de şaşırmış, elim aya. ğrm buz kesilmişti. Bereket ver « sin, Etem cabuk yetişti ve müt - faktan getirdiği geçen yıldan kal ma halis gül sirkesi ile Eminenin yüzünü, gözünü, şakaklarmı, kal bini, kollarını iyice uğdu; beş da- kika sonra onu kendine getirdi. Ve ö gün Emine, annem, ben üs çümüz bir arada bizim arka odas da verdiğimiz karar şu oldu: Ben gidip bana iki yıl önce Ba. kırköyünde darılıp kaçan eski ar. kadaşlarımdan Aksarayir Nazımı bulacağım, ona tarziye verip ken- disiyle barışacağım... Nazım yarı efendi, yarı çapkmlık hayatından biraz çaktığı ve belki de bu âlem- lerde Feridunu da tanımış olduğu için ona bütün meseleleri anlata « cağım, yalvaracağım, yakaraca «- ğım; kendisini ne yapıp yapıp Fe- riduna im, olmazsa a- raya başka vasıtalar da koydürup Feridumu yumuşatmağa çalışaca- ğım ve sonra gene Nazım vasıtâ « siyle Feriduna bizim evde parlak ve dörtbaşı mamur bir ziyafet çe keceğim... Bu ziyafette onunla ah- ret kardeşi olacağım... Bu da ol « duktan sonra ziyafetteki diğer ah. baplar kendisine Eminenin bu has lini münasip bir dille tasvir ede - cekler ve bir genç kız hayatının kurtulması için ondan artık Emi. nenin serbest bırakılmasını dili - yecekler... Hattâ bunun için icap ederse annem de kalkıp Fridunun armssine gidip bu işi uzunboylu görüşecek... Ve hattâ daha olmazsa Feri « dunun annesinin vaktiyle besle « melik ettiği böyük ve kibar bir a- ilenin hanmefendisi de bu çok nazik ve acıklı mesele için etek « lenip kendisinden bu işte yardımı istenecek... Karardan sonra Emânenin yüzü. ne öyle bir şenlik, çakırımsı şeh. lâ gözlerine öyle bir civeleklik geldi ki bu haliyle sevincinden annemin ellerini bırakıp yanakla rma; yanaklarını bırakıp ayak - larma sarılıyor ve arada bir neşe. sinden kalkıp odanm ortasında: “Huhuhuhuy yallah,” “Patakoz yolla!,, Diye göbek atıyordu. Biraz sonra Emine civelek gülüşler ara- sında sokak kapısmdan çıkıp dat — Allahasmarladık benim ca » nım, ciğerim, gülbeşekerim, İrfan Beyciğim; hoşça kalasm benim cennetlik cici aram! Diye bize veda ederken mutfak tarafmdan da Etemin sesi geli « yordu: — Bizim Nazlıcık, gene yaksın başma kımacığını! Çakır Emine urdu gene turnayı gözünden; bi- zim elinimetli de dönecek şinci tekrar sözünden! ... Ertesi sabah bizim bahçeye ça- lışmağa gelen Etemle birlikte baktım Nazir da geldi. Hoppsla! Çattık belâya... Dün Emine derken bugün de Nazlı ay» ni firaklı sahneyi annemin önün- | de tekrarltyacak olursa mutlaka | kadıncağızın bir tarafıma inerdi. | Bir gün önceki hadisenin böyle sıcağı sıcağına Nazlıyı da birlikte getirmesine canımın sıkılacağını anlıyan Etem, bahçe kapısında kulağıma iğildi: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: