30 Eylül 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

30 Eylül 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞUNDAN BUNDAN Arsıulus dolandırıcıları Çbk kurnazca yaptll Gl Presi dırıcılıklarla bütün Avrupada bir çok kişilerin canını yakmış olan elmas dolandırıcıları şimdi Fran- sız, Belçika, Holanda ve Alman polisleri tarafından şiddetle aran maktadır. Bunların dolandırmış oldukla- rı paralar on binlerce liralık ye - künları çoktan aşmıştır. Hattâ el- mas tüccarlarını bile ne kadar ko- laylıkla kandırmış olduklarma Paris polisi şaşıp kalmaktadır. | Hepsi de cenubi Afrikalı olduk-! larmı iddia eden üç erkek ve iki | kadından mürekkep bir çete var -! dır. Bunların elebaşısı kendine Julius Hartmann adımı vermekte - dir.'Elinde bu ada verilmiş bir de cenubi Afrika pasaportu bulun - maktadır. Fakat pasaport belki de sahte, yahut başka birisinden ça - İmmıştır. Bu çete ilkönce lüks otellerde çalışmıştır. Bunlarm anlattıkları - hikâye kendilerinin cenubi Afri - kada birtakım elmas madenleriy- le alâkadar oldukları ve bunları işletmek için para toplamağa gel - dikleridir. Hattâ parayı toplamak için beraberlerinde getirmiş ol - dukları maden nümunelerini yok pahasına elden çrkaracaklarını an latmaktadırlar, Dolandırılacak adam bu hikâ - yeye alâka gösterince, kendisine hemen elmas dolu küçük bir pa - ket çıkarılmakta, herhangi bir el masçı.dükkâmma beraber gitmek teklif edilmektedir. Elmasçı dükkânmda ortaya ko- nulan lemaslar hakikidir ve tüc - car bunlara hakiki bir fiyat koy - maktadır. Bundan sonra çete dolandıra - cağı adama tahmin edilen fiyat - tan çok aşağı bir fiyatla elmasla - tı satacağını söylemekte ve tabij - dir ki bu adam da kelepir malr kapışırcasmna satm almaktadır. Neden sonra bu zavall: adam ken- disime verilen taşlarm güzel tak - Jit edilmiş birer cam parçası oldu- ğunu anlamaktadır. Lüks otellerde dolandırılanla - rın sayısı çoğalınca çete Âmster - dam, Berlin ve Brüksel şehirleri - ni ziyaret ederek buralarda büyük! elmas tacirlerini aynı biçimde do- landırmağa başlamıştır. Bundan sonra da çete Fransayı baştan aşağı dolaşarak bütün be - lediyelerin ikrazat yapan emni - yet sandıklarını dolandırmiştır. Fransız polisi emniyet sandik -! larmdan dolandırılan paraların yekünunu söylememektedir. Fa - kat son iki yıl içinde bu sandıkla- ra yatırılmış bütün elmasların in - ceden inceye muayene olunması - nı emretmiştir. Her iki tarafa harp eden asker Şimdi Paris harp divanında muhakemesi yapılacak olan Fe - liks Weissmann cihan harbında önce Fransa için, sonra da Alman-! Ya için harbetmiş bir adamdır.! Harp patladığı zaman bir Fransız! kadı olan anasının tesiri altnda kalan delikanlı Weissmann bulun- | duğu topraklar Almanyaya ait ol duğu halde gidip Fransız ordusu. na gönüllü yazılmıştı. Tam iki yıl Fransız sıralarında ! larm içeride yaptıkları balları çı- İ Rahima ile Mujo Arifoviç büyük | Köylü nikâh dairesinden çıkar « al elmas | barbettikten sonra ağırca bir yara almıştı. Hastahanede her nedense yurt duygusu değişmiş. bir kolayı- nı bularak Alman topraklarına ka. pağı attıktan sonra, harp başlan - gıcında Fransadan çıkamamış ol- duğunu ve zorla Fransız ordusuna | sokulduğunu söylemiş, kendi ala - yma gitmesine izin verilmesi için yalvarmıştır. Almanyada bu hikâye kabul e. dilmiş, kengisi de harp başlangı - cında bulunacağı alaya gönderil miştir, Ancak firarı da Fransada duyulmuş olduğundan gıyaben i . dama mahküm olmuştur. Aradan yirmi yıla yakın bir za- man geçmiş olduğu için Weiss - mann, bu hâdise artık unutulmuş. tur, diye şherine gitmiş fakat gi - der gitmez de yakalandığı gibi Paris divanı harbma gönderil - miştir. Her ne kadar bu gibi va - kalar için Fransa umum bir af i- lân etmişse de, bu adamm bir mah kümiyeti vardır ve bunu divanı | harbm kaldırması lâzımgelmek - | tedir. Jan Dark'ın arıları Fransanın Lamoge tepesinde Jandarkım hatırasmı kutlulamak için yapılan bir kilise vardır ve bu kilisenin dammda da Jandar - kın içi boş bir heykeli durmakta - dır. Arılar, işte bu heykelin içini is tilâ etmişlerdir. Heykeli ziyaret et. mek için tepeyi rmanan seyyah - lar, içeriden gelen arı vızıltılarıı duyarak şaşakalmaktadır. Fransanın azizesi kendi arıla - rını iyi korumaktadır. Çünkü arı- karmak için heykeli yerinden kal- dırmaktan başka çare yoktur. Hal. buki buna kim cesaret edebilir? İ para vardı. Ön yedi yaşmdaydım lik göz ağrısı başkadır! Yugoslavyada Serajavo yanı - başımdaki bir köyde geçen hafta bir adam on sene içinde dördüncü defa evlenmiş ve bu dördüncü ni- kâhta ilk karısını tekrar almıştır. Bundan on yıl evvel Riçitza kö- yünden Mujo Arifoviç evlenmek istemiş ve Zarife adlı bir kız al - mıştı, Aradan çok geçmeden bu kadını boşamış ve Rahima adlı bi- | risiyle evlenmiştir. Tam ii yıl| bir saadet içinde yaşamışlar, fa - kat çocuk olmadığı için Mujo, çok sevdiği ikinci karısını boşamış ve Hasnâ adlı genç bir dul kadınla evlenmiştir. Hasna ile geçen dört yıllık mes" ut birevlilikten sonra Mujo hâlâ | | baba olamadığından üçüncü kar! yda boşamak mecburiyetinde | kalmış ve geçen hafta yine birin. | ci karısı Zarife ile evlenmiştir. ken: — Canım; ilk gözaörür baska - dır! Demiştir! HABER istanbulun en çok satılan hakiki akşam”gazetesiğir ilânlarını HABER'e verenler kâr ederler. HABER — Aksam Postası © HAKIiKi BiR MACERA Dünyay: Parasız Dolaştım No. “Yemi Sepp! Popfinger “Bedavacılar kralı,, adını bana nasıl vene için verdiler ? Marsilya limanının rıhtımlarından biri ; bedavacılar kralı bu rıhtımda günler ce milddetle oturarak bedava bir de » Robenson Krüzoe'nin başından birçok sergüzeştler geçti; fakat bunları kendi arayıp bulmadı: sergüzeştler birer belâ gibi gelip 230 sene evvel ona çattı. Şimdiki zamanlarda ise dünyayı görmek için yola çıkacak bir adamın ne- lerle karşılaşacağını düşünüp du- rurdum. . İşte bunun için günün birinde Bavyeradaki Toedtenried köyünde babamın çiftliğinden kaç trm. Sırtımda bir yol çantası, ce- bimde de bir buçuk lira kadar bir ve bütün dünyayı görmedikçe ba- bamın evine dönmemeğe kat'i ka- rar vermiştim. Yolum Almanyanm, Belçika - nın içinden kıvrılarak beni bir gün Fransanın deniz kıyısı şehri olan Kaleye götürdü. Cebimde. ki üç beş kuruş daha yolculuğu”! mun ilk iki gününde tükenmiş ol- duğundan artık serseri bir dilen- ciye dönmüştüm. Yolda yiyecek, içecek dileniyor, geçen arabacıla- ra beni de almaları için yalvart- yor ve nerede rasgelirse orada ge- ceyi geçiriyordum. Yatağım bazan bir ot yığını, ara sıra bir yük vagonu, birçok defalar da belediyelerin fikara| yurtlarıydı. Başarılması çok güç bir ihtira- sa kapılmıştım. Girişmiş olduğum işlerden nasıl sıyrılabileceğimi dü şünmek için daima zekâmı'en son kertesine kadar çalıştırmak mec- buriyetinde idim.. Bütün dünya denizleri üstünde parasız yaptı - ğrm yolculuklar yüzünden nihayet! bana “Bedavacılar kralı,, 4dmı verdiler. * Evimiden çıktıktan tam altı hafta sonra kendimi Kale'nin rıh- tımında buldum Burada bir İn-| giliz gemicisine, karşı yakaya gi-! decek olan gemisinde beni gizle-| mesi iğin yalvardım, durdum. A- damcağız bana dayanamadı; aldi gemisine götürdü ve makine dai resinde $u sarnıcının arkasına giz- ledi. Yolculuk çok kisa sürmekle be- raber hava fırtınalı, yerim de çok | rahatsızdı. Fskat çoktanberidir niz seyahati fırsatını gözetlemişti, görmek istediğim İngiltereye beda va bir seyahat yapmakta oldu- ğumdan rahatsızlığa aldırış etme- dim. Dört ay İn":z adalarında gez: dim, tozdum. Jemleketi İngiliz- lerin bir çoklarından daha fazla gördüm. Ekseriya dilencilik ya- parak geçindim. Sonra seyahat- lerimi daha çabuk yapabilmek i- çin kartpostal bastırarak bunları satmağa karar verdim. Bu kartlara resmimle şu yazıları da bastırdım: birlikte “Parasız dünyayı dolaşıyorum. Yegâne para kaynağım bu kartla. rın satışından elde edeceğim pa: radır. İşte bunun için iyi yürekli insanlardan bu kartlardan birer tane satın alarak, dünya yolculu- ğumu tamamlamama yardım et- melerini dilerim:,, İngilizler &ömert insanlardır. Kartlarımdan beni doyuracak ka. dar satın alıyorlardı. Günün birinde Southampton- dan Holandaya doğru mecburi ve bedava bir yolcu'uğa Çikarıldım. Çünkü polisleri benim yaşama tarzımı beğenmemişlerdi, Şunun doğrusunu söyliyeyim: İngiltere den dışarıya sürülmüştüm. Holandanın Flushing limanın- da vapurun merdivenini iner im mez karşıma birçok polis dikildi. ve elime, beni Alman sınırlarına kadar götürecek bir bedava bilet sıkıştırarak hemen yola çıkmamı söylediler, Buna rağmen Holandada bir hafta kadar kalabildim. Fakat en sonunda polisler yakama yapış - tıkları gibi, benim gibi dört beş kişi ile birlikte bem de polis re faaktiride olmak üzere Almanya - ya götürdüler. Almanya topraklarına “ayak bastığım halde yurduma dönmeğe karar vermiştim.Saar vadisine doğ ru'giden yolda yaya yürümeğe başi ladım. Bir gün kara bir otomo- bil sürmekte olan iki Fransız as- keriyle karşılaştım. Bunlar Fear! sızların Saar işgal ördusundandı! ve arabalarında ölü bir arkadaşi Fransaya götürüyorlardı. Eğer istersem tabutun arkasında otura- bileceğimi söylediler. Teklifi ka. bul ettim. Fakat Fransız sınırına yaklaşırken arabadan aşağıya at- ladım. Çünkü tabuttaki ölü yol arkadaşım sinirlerime dokunmağa başlamıştı. Altı ay kadar Fransada dolaş» tum ve nihayet anayurdumdan da- ha wsal hir yare gitmek ıhtıyacı” nı şiddetle duymağa başladım. Marsilya limanmdan Cezaire gitmekte olan bir Holanda şile - binde aşçı yamaklığı buldum. E » vimden ayrılalı şimdi tam on altı ay olmuştu. Bütün bu esnada lü - zumundan fazla sergüzeştli / bir hayat sürmüş olduğum halde, da - ha heyecanlı sergüzeştler için can atıyordum. Cezairde, İspanyol ve Fransız Faslarında üç ay kadar dolaştık. tan sonra, istediğime erdim, hem de yaşadığım müddetçe hiç unu- tamıyacağım bir şekilde! Bilmem siz de öyle misiniz? İnsan vardır ki bayatınm bir gü- nünde kendinin bir kral damadı nına mahsus üniformayı taşıdığını olduğunu ve sırtında kral haneda- hayalinden geçirir. Çocukluğum- da sık tık hayalimden geçirdiğim bu rüya bir gün çok tuhaf bir bi. çimde gerçekleşmesin mi? Atlas dağlarını &şarak, Afrika- nın karanlıklarma dalmak ümi- diyle Fastan yola çıktım. Birik- tirebilmiş olduğum sadaka para- larından sapasağlam küçük bir e- şek aldım. Ben ömrümde bu ka» dar dayanıklı ve gözü tok bir hay- van görmedim. Hiç de romantik olmıyan bu bineğin #ırtnda Ka - sablanka şehrine vardım. Afrikanın göbeğinde beni ken- dilerine çağırmakta olan esrarlı ülkelere denizden ulaşmak daha iyi gibi göründü. Senegal kıyısında Sent Lüis li- manına gitmekte olan bir #ilepte iş buldum. Ancak bizim İyi yü- rekli kaptan yolda beni Yanma | çağırarak Sent Luis'de birakmı yacağını, fakat Kanarya adala- rında Las Palmas şehrine kadar götüreceğini söyledi. (Devamı var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: