10 Mart 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

10 Mart 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gizli kapı vardır. Bütün le dan birini bulmaktadır. “ len aramağa başladılar. Fa- — Hiç de cazibeli değil. Con Vud, solgun yüzü ile Valerinin der bal nazarı dikkatini celbetmişti. o Genç kız ilk defa gördüğü bu aânma Karşı böyük bir cazibe duyuyordu. — Yavrularınızın yanma dönecek mist Diz müsyö Vud? — Daha değil. Birçok işlerim © var. Bu garip imesakımı deriniz mis ( Hovet? Sizi çocuklar dar eder mi? — Pek çok. Hem de — tasavvurunuzdan fasla. Bunun için, eğer kabiise, (bizimle yemeğe kulmanızı rica edeceğim, Hem ba. na teşkilâtmızlan bahsedersiniz. Con Vud tereddüt ediyordu. Fakat kas bul etti, Bernber eve gittiler, ve harareti bir münakaşaya giriştiler. Valeri, söz arasın! da sorduğu sünllerle Cen o Vudun o akşam serbest olduğunu (o anlamıştı. Ve o tarzda hareket etti ki, möayö Havet, Con Vudu akşam yemeğine de davet etmek ve alikoy mak vasiyetinde Kaldı. Fiter yermağe davet edilmemişti, Bu se bepten düşünceli düştinceli dönerken, için den bir kaskünçiik doğduğunu farketti, Ken dinl bu hisse Kayuvermemek için büyük tir cehd anrfetti, DUVARDAKİ DELİK v Savini yaradılış itibarile oldukça fi- Jozoftu. Bunun için içine düştükleri va. ziyeti sülkünetle karşılamıştı Hem o kadar ki karısı, onün bu haline hayret etmiş ve hayran kalmıştı. İki gündür mahpus idiler, Bellami- nin yüzünü görmemişlerdi. Aç kalma- muşlardı. Zira, mahpeslerinde oldukça mühim miktarda muhtelif konserve ve bisküit vardı. Bulunldukları yerde na. zarı dikaktlerine çarpan bir şey, Abel Bellaminin geceleri niçin oo çalıştığını onlara izah etmişti. Duvarın en kalm tafafında bir metre otuz santim geniş- Miğinde ve yüksekliğinde bir delik aça- bilmişti. Demek geceleri Bellami bu. nunla meşgul oluyordu. Ve işittikleri çekiç darbeleri buradan (o geliyordu. Fakat deliğin bir tarafına demir per maklıklar konmuştu. Savini bunları şöy- Je tartakladr. Yerinlen kıpırdatmanm Bnkânı olmadığını derhal OoOanladı, Bu parmaklıkir delik, Miş Hovet, gazeteci ve Bellami ile beraber gezdikleri mah. zenlere açılıyordu ve Savini, muhafız- lar salonundan inilen bu yerin merdi- ven başının da tspkt böyle bir parmak. Irkla kapak olduğunu görmüştü, Savi- ni tahminlerinde aldanmıyorldu? — Fay, dedi, ihtiyar bu deliği niçin açtı ve sonra ne diye parmaklık koy- mak için çalışıp durdu (bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa, burada, biz bil tün manasile bir delikteyiz. Vakia üze- rimde bir tabanca ve sekiz de kurşun var ama, bunlar kullanabileceğimizi ümit etmiyorum. İhtiyara, yanımda si- âh olduğunu göstermekle aptallık et. tim. Yapılacak en iyi şey elimizde mev- cut erzakı iktisatla kullanmaktır. Savini tabancasile kapının (kilidini Kırmağı düşünüyordu. Fakat bu, kilidi kırmazda sadece bozmakla iktifa eder- se, o zaman Bellami istese bile onlara Kapıyı açamazâr. Zira bu kapıyı kırabil. mek için en az dört beş kişi (o lâzrmdı, Yahut dinamitle uçurmak icap edecek- ti, Fây: — Belki, dedi, bizl korkutmak için böyle yapıyor. Lâkin bu sözlere kendi de inanmı- yordu, Kooasr acı acı güldü: — Ne olursa olsun, elimizden geldi. Fi kadar yaşamağa çalışırız. Herhalde Fiter vaziyti anlar. — Piter madam Heldin de şatoda bir yerde saklı olduğunu anlamıştı a- ma, nerede olduğunu bulamadı. Fakat kabahati yok doğrusu. oAsılbenidü şündüren mesele, madam Heldin bu. tadan nasıl kaçabildiğidir. Karı koca düşündüler ve şu kana- ate vardr!ar ki, buradan kaçmak müm- kündür. Mademki onlardan evvel birisi kaçmıştı, herhalde ayni yoldan onlar. da kaçabilirlerdi. Savini: — Böyle şatslar arr (okovanlarına benzerler. Her taraflarında gizli yol, mesel kat yarım süt sonra, bu araştırmanın ne kadar lüzumsuz oluğunu anlamış- lardı. Es iyisi heklemekti. Üçüncü gün, Fay, kadınlara mahsus merakla eriyi karıştırırken, ya. tak * çekmece, bir (defter YAZAN: Edgar Wallace | Tefrika numarası — 46 — ÇEVİREN: fa buldu. Bu defterin içi, sık ve ince bir yazı,ile dolu idi. Hatıralar vardı. Fay kocasma seslendi, gösterdi, Savini: — Bu, dedi, madam Heldin hatıra- İarı. Eğer buradan çıkabilirmek istik- balimiz müemmen demektir. Bu defter elimizde olduğu müddetçe, yüzbinlerce lira emrimize âmadedir. Savini defteri aldı ve okumağa baş. Jadı. Bir saat Ookudu, Bu Ohatıtalar müthiş şeylerdi. Savini titriyordu. Ni hayet defter bitti, Kalkt:, gerindi. Ka- rısına: — Pay, dedi, defteri bir tarafa koy, sakla. Buradan çıkacağımızı pek um. müyorum. Lâkin çıkarsak, Monte Kar. loda bir sayfiyemiz, Berkley Skuarda da hususi bir ikametgâhrmiz olacağma emin olabilirsin. Bütün gün, karı koca hatırat defte- rini biribirlerine okudular ve her ihti, male karşı, defter kaybolacak (olursa akıllarında kalsın diye, mühim bir kıs- manı ezbere öğrenkliler, Sonra, saat 0- na doğru artık yorulduklarını hissetti, ler ve yatmağa karar verdiler. Mahpes- leri ufak olmakla beraber, havasız de- ğildi. Bellami öyle bir hava tertibatı yapmıştı ki, daima hava temizdi, Savini ihtiyarın ne yaman bir adam olduğunu bir kere daha anlamıştı, Oo Savini yere sırtüstü yattı, hava bacasma alttan ba. karak: -— Herhalde, dedi, bu hava tertibatı- nı yapmak için çok uğraşmıştır. Zaten kapıcı bana, Beliami şatoyu satm al. idıktan sonra Üç, dört-ay tek (oObaşma burada kaldığını, sonra uşak (ofalan tuttuğunu söylemişti. Demek burada kaldığı esnada burasını hazırlamış. (Devamı var) Beş gün sürecek kısa bir roman: 5 “Bu üç gün bana asırlar kadar u. zun geldi. Evin içinde iş gören, ben. den başka kimse yoktu. Een de ancak mutfakla bahçe arasmda gezinebili. yordum. Dışarı çıkmıyordum. Hanı, mefendi beni görünce hiç ses çıkar. mıyor; yalnız: “.— 'Tepsi hazır mı? “ Tepsiyi ver! . den başka söz söylemiyordu. “Geç vakit usullacık çıkıyor; mer- diven başlarmda dört kulak kesilip dinliyordum. Hiç ama hiçbir çıtırtı i. gitmiyordum. Ne bir öksürük, ne bir çekilen iskemle patırtısı! “Bir aralık hanımefendi, elinde bir zarfla sokağa çıktı. Ben Malik beyin geleceği günü sabırsızlıkla bekliyor. İ düm. Acaba onunla karşılaşınca iş ne | renk alacaktı? Fakat delikanlı gel. medi. Sonradan öğrendim ki hanıme- fendi mektubu ona yollamış. O, bize gelmek değil, kasabayı bile terketmiş. “Üçüncü günü Esma hanım yanı. mia geldi; dedi ki: “— Bu bahçenin etrafına öyle yük. #ek bir duvar çektireceğim ki, kimse > atlıyamıyacak. Bu iş bana çok pahairya mal olacak ama, zarar yak... Bizim gibi yalnız kalacak kadm. | lar için, böylesi lâzım... Çünkü artık kış yaz burada kalacağız. Kasabadaki evi sattırıyorum. “— Pek âlâ, efendim. “Ne cevap verebilirdim? Karşısın- dr durmuş, abdal gibi bakıyor, söyle. diklerini anlamıya çabalıyordum. Fa. > bir türlü bu işe aklım ermiyordu. — Sen sandığı hazırla, Artık bu gün gidersin kızım. Sandığın el ara. Nakleden: Hatice Süreyya basma koy, caddeye kadar indir. O- radan da taşttırsın. “— Peki efendim ama, arabayı ©. ve kim geri getirecek? — AMİN, efendim? Sizin gibi bir hanımefendi 7... “Cevap vermeden arkasmı döndü gitti. Biraz sonra tekrar yanıma gel. di, “.— Dinel beni, Fatma! Bu evin ha. yatı tamamen değişecektir. Fakat bu cihetler seni alâkadar etmez. Yalnız burada olup bitenlerden hepsini ak- ından silmeni istiyorum. “Sert gözleriyle hana dik dik bakı. yordu. “.- Şayet bu evde olup bitenler hakkmda (ki bunları yalnız sen bili, yorsun) hiçbir ferde bir söz söylemi. yecek olursan sana kasabada küçük bir ey alırını Ömrünün nihayetine kadar rahat edersin. Şimdi gel bana Kur'an ilzerine yerin et ki, bu söyle- diklerimi harfiyyen ifa edeceksin. Hiç bir ferde bizim hakkımızda en ufak bir telmihte bulunmıyacaksımn. “Tabii, yemin ettim. Lâkin ona ba- kışlarımda öyle büyük bir şüphe yardı ki, korkup bir türlü soramadı. ğim suali anlatmışım galiba. “Gitmeden evvel, istersen çık, kü. çük hanımlarla veda et! - dedi, “Acaba yukarda me görecektim? Çarpmtı ile çıktım. Küçük hanımla. larm odalarının kapıları kilitliydi ve değişiklik olarak yalniz pencereler, büyük kalaslaria mırhlanmıştı. En te. 'pede ufak bir delikten hem hava, hem ayık giriyordu. —M— Tarzan canavar arkadaşlariyle Mugambiyi yanına alarak, oğlunu kaçıran büyük düşmanının peşine düştü Kapınm yanında yapılan savaş çok kanlı, çok korkunç oldu.. Fa- kat nibayet Yamyamlar içeri gir meden vaz geçerek ormana doğru çekilmeğe mecbur oldular. Bu kanlı savaşta Tarzanı eline Yamyamlardan biri esir düşmüştü. Delikanlı buna, bir gece önce yan- larmdaki Rokoffla arkadaşlarının ne olduklarını, nereye gittiklerini sordu; Eğer bildiklerini doğru söy- liyecek olursa canmı bağışlıyacağı- na da söz verdi. Yamyam bunu du- yunca, Rusyalı hakkımda bütün bil- diklerini anlattı. “Yamyamın anlattığına göre, gün açılmca Yamyam başbuğu, Rokoff- la arkadaşlarma, kendileriyle birlik- te köye saldırmağı ve Avrupalıların tüfeklerini kullanarak köyü kurtar- malarını söylemişti. Fakat Rokoff Tarzanla, kudurmuş maymunların* dan o kadar korkuyordu ki, Yam yam başbuğunun sözünü dinlemek bile istemedi. O, köye ve Tarzanla canavarlarma saldırmak değil ya, köyü bile görmeyi istemiyordu. Bu- nun için herif, gemicilerini hemen yanma toplamış koşa koşa derenin kıyısma inip oradaki kayıklarma atlamışlardı. Esir Yamyam, Rokoff un Ugambi ırmağından yukarı git- tiğini söylüyordu. »» Tarzan, yerliden, her şeyi öğ - renince canavar arkadaşlariyle Mu- gambiyi yanma alarak, oğlunu ka- çiran büyük düşmanmın peşine düştü. Günlerce, kimsenin oturmadığı ormanlar içinden, su kıyılarından ilerilediler. Bu kadar zorluk çektik- ten sonra yanlış bir iz kovaladıkla- rmı anlamışlardı. Tarzanı yoldaş. larından üçü eksilmişti; Akut'un arkadaşlarından üç maymun, köyde yerlilerle olan boğuşmada vurulup ölmüşlerdi. Şimdi Akutile beş büyük maymun, Pars Şita, kahra - man yerli Mugambi kalmışlardı. Tarzan önüne çıkan yerli köy - lerindeki yerlilerden Rokof'dan ka- can üç kişi hakkmda malümat so- ruyordu. Fakat biç bir şey öğrene- miyordu. Okuyucularımızın elbet- te akıllarında kalmıştır. Rokoff'un arkadaşlarından biri vapurdaki ka. | dınla çocuğu çalıp kendi başina kaçmıştı. Rokoff'dan kaçan bu erkekle ka- dımın kim olduğunu Tarzan anlıya- mıyordu. Fakat çocuğun kendi | oğlu olduğuna hiç şüphesi yoktu. | Delikanlı, Rokoff'un da kendi hesabına bu üç kaçağı kovaladığını pek iyi biliyordu. Onun için eğer Rokoff'un izini kaybetmeden arka- sından gidecek olursa, ayni zaman. da oğlunun aralarmda bulunduğu kaçaklar takımma doğru da gitmiş olacağını düşünmüştü. Delikanlı birgün bir Afrikalı sa- yaşcınm izini kovalryordu. İlerideki kara derilinin birdenbi- re durduğunun ve önüne baktık. tan sönra kargısmı buzla savurup attığını gördü. Üçadım dahailer. ledi. Afrikalı kargısını ilerideki bir çalının dibinde bir Avrupalıya latmıştı. Bu Avrupalı zaten Yara- İıydı. j Tarzan bu Avrupalıyı görünce tanıdı. Bu oynak mavi gözleri, bu sarı düşük bıyıkları, bu çirkin yüzü, kendisinin tıkıldığı vapurda çok gör müştü. Bu adam Rokofun vapu” runda bizim de tanıdığımız ve ço- cuk ile Tarzanın karısı Ceyni gemi- den kaçıran İsveçli Anderson idi. Tarzan bu Avrupalınm kim ok duğunu düşünüyordu. Yamyam kö” yünde Rokof ile adamları eline düş” tüğü zaman, bu yaralı adamı onlar arasında görmemişti. Bu iki manaya delâlet edebilirdi. O da şuydu: Roköof'dan, yanında bir kadm ve bir çocuk bulunduğu halde kaçan ve Rusyalınm kovaladığı Avrupalı işte bu adamdı. Bu adam karısı Cey- ni kendisiyle birlikte kaçmağa mec bur etmişti. Tarzan şimdi Rokofun ne demek istediğini iyice anlıyordu. Maymunlarm oğlu, her kötülü- ğü yapmağa elverişli görünen sok gun ve çirkin yüzüne baktığı: za“ man, kızgınlığından kıpkırm&ğı ek muştu, Busdam kendi elinden başka birisinin eliyle ölmemeliydi. Yıldırım bıziyle ileri sıçrryarak yerli savaşçınm, aşçı Ândersene mızrağı savuran eline vurup çeldi. Herifin | işini bir saniye içinde bitirdi.. Sonra da İsverlinin başına dikilerek: — Karım ve çocuğum nerede? Diyerek gürledi. Andersen çalılığa doğru, ne de mek istediği anlaşılmıyan bir işaret yapı ve kan pıhtılariyle dolup ta- şan ağzmdan: — Rüsyalı... Rusyalı, onları & limden aldı! mırıltıları döküldü. Tarzan dişlerini sıkıp gıcırdata” 5 Sep, Bardin nliiri sigeklini “Aliye hanım, çorap ise oturmuş fasulye e ları böyle görünce geni aldım. Hapistiler âma, ham korktuğuma uğramamışlard Tİ ayrı ayrı, sakin sesle? o © “— Güle güle, Fatma! - “5 w “Ellerini öptüm. Biri ates niyordu. Öteki buz gi li “İşte o gündenberi ir medim ve bugüne maci tum. Hiç kimseye bahsetmedim. “ Sustum, fakat içimde — korku vardı: Acaba bu sü£Ü yer, rumuydu? Bu yü mil vulan uşağı, boşalan EV pencereler zihnimi Krali larmı öldürmediğine emindim. ne oluyordu? . pe “Siz onları gördünüz Mü yi fendi? Madem ki ölmemişie”: Tire bes simdi onlar epeyce yaşlı birer p i efendidirler, kani Çocukları var mi? Aa onları ne zaman AE etm sene, iki sene sürmüş mi? Çünki kalplidir, yi yaşi » İşte otuz ssl we yea tepesinde cereyan ed bitmemişti, Kadın onlar kg Kek larına çıkardığı zaman “ dan hiç dışarıya > demişti. Acaba o zaman o 5 lar buna inanmışlar mai Tt sözler lâf diye söylenir: geçer, unutulur! diye pe müstebit kağınm bir merhamet. larla birlikte Mapa ekiyor a ea mehi miti riyle geçiyor, gesiyor a. kadm, bir bekçi gibi yordu. Kendi kendime şöYl€ Birgün belki 812 iki mahlük, o Biri biribirinden e pek gibi birbirlerini ri Yahut senelerce çektikle düşündü” eden ayak Ta dehşetini aniıyarak bi biribi er? arasma mi ağlaşiP ir ea Yarı Bu sütün!2” Çok güzel bir tefrikaya n da ve yor İsveçli, Tarzanın.. le işidebildiği bir ledi. Herif * geçirdi... , anne ölür 2 f Ve me a al

Bu sayıdan diğer sayfalar: