27 Haziran 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

27 Haziran 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ingiliz parlâmentosunda pijamalı saylav ! Vestminster sarayında berber salonları, banyo dâlreleri, m&- nikürcü dükkânları, lokantalar her sey vardır Doktor saylâvlar parlâmento binasında hastalarını Yestminaterde Bu yası, 1918 de Balkan harbi st. ralarında “Hastanın başucun- da,, isimli Türkiyeye dair yazdığı bir kitabı o vaki! dilimize çevril- miş olan Stefan Lozan'ın bir ma. kalesinden çıkarılmıştır. Vestminster sarayma dışardan ba kanlar, bunu öteki parlâmentolar gibi bir bina sanırlar, Halbuki İngiliz par. İâmentosu başka milletlerin parlâmen- tolarıma hiç benzemez. Bu saray ge- niş kubbeleri, süslü duvarları, birisi lordlara, diğeri saylavlara mahsus İki tarihi salonuyla büyük bir parlâmen. todur. Fakat bu saray, ayni zamanda bir otel, bir klüb matzarasını veren İesisatı da içersinde toplamıştır. Ber- ber salonları, banyo, odaları, mütalea salonları, manikürcü, dükkânları, lo . kantalar... Bütün bunları bu: binada bulabilirsiniz. Demek oluyor ki İngiliz “Periâmentosu binasmda içmek, yemek çalışmak, #üslenmek ve banyo yap mak kabildir. Berber koltukları hiç boş kalmaz ve banyo salonları daima doludur. İngiliz saylavı, evindeki ra- hatı çalıştığı yerde de arar. Esasen büyük münakaşa günleri müstesna olmak şartiyle her gün İngiliz parlâ. Mentosu müzakerelerinde otuz, kırk #aylavdan başka kimseyi görmek mümkün değildir. Diğer mebuslar sa. Tayın mubtelif kögelerine dağılmış . lardır, Ornda husust iğletiyle meğgul olurlar, avukatlarm hususi bir küçük Salonu vardır. Bu slonda müşterileri. hi kabul ederler ve onlarla dava dos- Yalarını tetkik ederler. Doktorlar « İngiliz parlâmentosunda çok doktor Yoktur - parlâmento binasında hasta kabul eder, muayene eder, reçete ve. Tir, hattâ konsültasyon yaparlar. Rey verileceği vakit, tıpkı tiyatroda Perdenin açılacağını haber veren zilin Sesini andırır bir zil sesi sarayım her köşesinde çınlar, Bu sırada koridor . larda dolaşan bir adamm gözü hayli Barib manzaralar görebilir, Ben biz. tat bu koridorlarda nelerle karşılaş. tam bir bilseniz! Bir defasında, çılgın Ebi pijamasiyle banyo salonundan irlamış libera! bir saylav, diğer defa- Sında bir yüzü traşlı, diğeri sabunlu bir muhafazakâr... Herkes hızlı bazlı aşağı salona kogar, Müspet rey vere. sekler sağ taraftaki koridorda, men- fi rey verecekler de 8ol taraftaki ko. ridorda toplanır. Bu koridorların ka» Pıları ancak bir mebus girecek kadar dardır, Her kapının önünde iki kâtip ellerinde birer bastonla ayakta durur. ar, yüksek sesle giren snyiavları sa- Yarlar, Sayışta, kâtiplerin yanılması hiç vaki olmamış gibidir. Bu sayma 8İ bittikten sonra mebuslar serbestile- tini tekrar kazanırlar, Şimdi isterseniz sizinle beraber u. Mumi içtima salonuna girelim. Bura- * diğer Avrupa parlimentolarma ez. Yarım daire şeklinde değil, Beniş bir müstatil halindedir. Sağda Ve solda sıralar vardır. Sağ sıralar 4. Zerinde hükümet taraftarları oturor. Sol srralar üzerinde de muhalifler yer #imışlardır. Sıralar, iki taraf göz gö- — “ gelebilecek bir şekilde konmuştur. Şİ RG m a Sl BİN Gİ kabul ederler. Sıralar arasında boş bir kısım vardrı. Bu kısının orta yerinde koca bir ma. sa bulunur, bu masa Üzerinde bir İn- cil ve İngiliz parlâmentosunun başlan. giç gününden bu güne kadar parlâ - mento zabıtlarını havi ciltler yer al. mıştır. Kürsü yoktur. Halibler yer. lerinde söz söylerler. Fakat ilk sıra, larla oturan nazırlar ve parti şefleri söz söylerken yerlerinden kalkarlar. üzerinde İncil bulunan masaya yak- taşırlar, Bu masa onlara hitabet kürsüsü va. #ifesini görür. Şimdiki başvekilin ba- bası Josef Çemberlayn bu masaya, okunmaz bir yazı ile yazılmış kısa notları havi ufak bir kâğıt kor, ve o. na bakarak söz söylerdi. Loyt Core bu masaya bazan sürünür, ve bazan da eliyle hafif hafif üzerine vurur. Ramzey Mekdonald masaya kat'iy- yen yaklaşmaz ve ellerini yeleğinin kol “yerlerine sokarak söz söyler. Meşhur Dizraeli bu masaya ancak bir defa dokunmuştur. Oda ilk defa mecliste söz söylediği gün. O gün Diz. raeli daha ilk cümleleri söylerken sa- onun ber tarafından kahkahalar kop- tu. Dizraeli kızdı, şapkasını başına geçirdi, uzun parmaklariyle masaya vurdu, Soğukça: — Bir gün gelecek, beni dinliye - ceksiniz, dedi. Masanın arkasında, sanatkârane ya pılmış geniş bir koltukta, sırtında dal. galanen bir cübbe, başında kocaman bembeyaz peroka, dizlerine kadar çi- kan ipek çoraplarının altında rugan iskarpinler bulunan rels oturur. Ingi. lizler reise Spiker derler. Saylavlar daima bu zata hitaben söz söylemeğe Ve kendisine bay spiker diye hitab et- meğe mecburdur, İngiliz parlâmento . sunda mebuslar kat'iyyen isimleriyle anılmazlar, Kendilerine, intihab edil- edikleri şehrin ismiyle hitab eğilir. Meselâ Loyt Corcun parlâmentoda is. mi Karnavon saylavıdır, Saylavlara isimleriyle hitab etmek hakkma yal- nız #piker maliktir, Spiker, İngiliz parlâmentosunda he. men hiç ağzını açmaz. Yalnız arasıra hafif hafif “sizi intizama davet edi- yorum,, der. Spiker, parlâmento nizamma mu . halif hareketleri cezalandırmak hak- kma maliktir, O bu hakkımı kullanır. ken isterse meclisin ekseriyetine mü- racast eder. İngilterede bu hakkın son kullanılışı 1923 de olmuştur. Bu tarihte bir münakaşa sırasında say - lavlar salonda biribiriyle yumruk yum ruğa geldiler. O vakit spiker hakkını kullandı ve saylavlara isimleriyle hi- tab ederek kendilerini salondan dışa. rı çıkmaya davet etti, İngiliz parlâmentosunda spikerin rey hakkı yoktur. Ancak bir meselede İki tarafım reyleri biribirine müsavi gelirse o vakit spiker rey verir. Bu İngiliz parlimentosünda yalnız bir defa, 1806 da olmuştur. O vakit reye konulan bir meselede 216 lehte ve 216 aleyhte rey verildi. O vakit spiker 0- lan Abbo ayağa kalktı, dişlerini kısa kisa: — Evet, dedi! HAEER — Aksam Dostmai Denizlerin dibinden beklenen servetle Denizlerin dibindeki hazinelerden, bir masal veya efsane gibi bahsedilir. Bunlar, bilhassa üç yerdedir ve hikâ. yeleri hemen hemen biribirine benzer: İçi altın yüklü olan bu vapurlar batmış ve bu servet de denizin dibini boylamış- | ti. Çıkartmaları, tabii, insanların ihtirası na daima mevzu olmuş bir meseledir ve teşetbüs de edilmemiş değildir. Bunlardan biri Fransız * sahillerinde. dir ve gayet az bir derinliktedir. e Diğeri atlas okyanusu ortasındadır. Üçüncüsü de Amerikan sahillerine vam bir yerde. wcisi en eskisidir. Hikâyesi şu: sada 1870 ihtilâli koptuğu zaman , İngilteneye kaçmayı düşünüyordu. Ve kaçmazdan evvel, bütün servetini bir vapura yükleterek İngiltereye doğru yo. la çıkardı. Fakat, ihtilâlciler'bunu haber almışlar. dı. Vapurun arkasından daha süratli pidoları saldılar ve kral serveti ran “Telmak,, gemisini önlediler. “Tel. mak. teslim olmadı. Bunun üzerine, çar. pışma başladı ve netiğede, vapur battı. Vapurla beraber kralın bütün serveti de denizin dibini boylamıştır. Bugün ha- lâ o sitınlar, elmaslar suların altında yat. maktadır. Fakat bu, hakikaten böyle mi? Ya kral o gemi ile servetini o yollamadı ise? Bu, tam bir hakikat olarak bilinmiyor. Çün. kü, o vapurla beraber Fransadan kaçan. lar vardı ve ihtilâlciler bunları geri çevir- mek için de vapuru önlemişlerdi, Hiçbir resmi ve tarihi vesika, Tele. makta kralın servetinin bulunduğunu bil dirmemektedir. Bu, belki o zamardanbe. ri halk Araşında işlenmiş bir şayiadır... Bununla beraber, herhalde; itlal es. nasında Fransadan kaçanlar İngiltereye servetlerini de götürüyorlardı ve kralın değilse bile, herhalde o vapurla Fransa. dan kaçan diğer hükümet ve saray erkâ- nınm paraları denizin dibine inmiştir. Şimdiye kadar, suların dibine inmek ve batan vapurdaki defineyi aramak için birkaç kere teşebbüs edilmiş, fakat mu- vatlak olunamamıştır. Ancak (dalgıçlık ve tahlisiye İşlerinin çök ilerlediği bugün, bu definenin çıkarılması mümkün olacak gibi görülüyor. Üçüncü denizaltı definesi, bir kaza n€- ticesi atlas Okyanusuna gömülen meşhur “Lüzitanya,, vapurundadır. Hâdise mahalli, çok derin bir nokta. dır ve bunun için, çıkarılması en güç O- lâcak define bu sayılıyor. “Lutzitanya,, ile, Amerikan bankaların dan İngiltere bankasına külçe altın geti. riliyordu. Fakat, bankaların ihtiyat ak. çesi arasma ithal edilecek olan bu para. nım Avrupaya kadar gelmesi mümkün ol- mamış ve yüzlerce kişinin hayatı ile be- raber, kazaya kurban gitmişti. Bu definenin çıkarılması için de birkaç kere teşebbüs edilmiş, fakat muvaffak o. unamamıştır. Buzün, gene son usuller. den cesaret alınarak, bir kere daha te- şebbüs edilmeye karar verilmiştir. Bu işi Amerikanın “tehlike kralr,, ismi verilen tahlisiye ve dalgıçlarından (biri üzerine almıştır. Yakında da faaliyete girişle. ceği zannediliyor. ... İkinci defineden bahsetmeyi sona bi. raktık. Çünkü bunun, . uzun uzun bah. sedilecek yerleri vardır... Tarih itibarile de iki hâdisenin orta- sında olan bu kaza neticesinde denizin dibini boylayan altınlar gene bir hüküm darın servetidir: Meksika imparatoru Maksimilyen de, memlekette çıkan ihtilâl (zerine, evvelâ servetini kurtarmayı düşünmüş ve bun. ği bir gemiye yükleterek yola çıkarmış. “Merida,. ismindeki bu yelkenli gem, bu serveti şimalf Amerikada Norjök li. manma götürüp emin ellere teslim ede- cekti. nin vadettiği Meksika imparatoru Maksimilyen Fakat, nasip olmadı, fırtına çıktı, bat. tı, Imparator da asfler tarafından esir e- dilmiş ve kurşuna dizilmiştir . Meksika ihtiraslı bir memlekettir; A. merikalılar parayı seven insanlardır, O- nun için, Meksika ile şimali Amerika sa- hilleri arasında ve nisbeten pek derin ol. mıyan bir noktada sulara gömülen bu ser- veti çıkarmak için teşebbüs edilmemiş de- ğildir. Fakat, yapılan üç teşebbüsün ü- çü de bir facia ile neticelendiği için, bir daha bu hususta herhangi bir teşebbüs dilemişti ü “Merida,, define. denise her, > inişle bir kişi boğulmuştur. Bugün gere, tahlisiye ve dalgıç işlerin. de büyük bir terakkiye varılmış olduğu için, “Merida, daki altınların da kolayca kurtarılabileceği ümit ediliyor. Eğer çıkarırlarsa altınlar — veya diğer kiymetli eşya — kimin olacak? İlk iki ser vete'hak iddia edecek olan hükümetler ve resmi dairelerdir. Maksimilyenin servetinde de, şüphe. siz ki resmi makamlar hak iddia edecek- lerdir. Fakat, bunlardan başka birisi da. ha vardır ki,bu bir İtalyandır ve Meksika imparalorunun, dedesine borçlu olduğu. nu, binaenaleyh, çıkarılacak paradan bu borcun ödenmesi lâzımgeldiğini ileri sür. mektedir Malümdur ki, imparator Maksimilyen, Avusturya imparatoru Fransuva Joz€- fin kardeşi idi ve Meksikaya giderek 0. rada imparatorluğunu ilân etmişti. Bu hükümdarlık uzun o sürmemiş ve Meksikalılar kendisine karşı isyan ederek onu tahtlen (o indirmişler, kaçarkende Kueretaro'da ele geçirerek kurşuna diz- mişlerdi. Bugün, Ugo Kiarelli ismindeki İtalyan şunu iddia ediyor ve buna dair vesikalar da gösleriyor: Babasının babası olan Empedokle Ki. arelli çok zengin bir adammış, 1856 se- nesinde Milânoya gelmiş, yerleşmiş. O tarihte burası Habeburgların hâkimiyeti altındaydı. Empedokle Kiarelli milyon. lara sahiptti ve bu parayı, esham ve tah. vilât alış verişi yaparak kazanmıştır. Bu zengin adam, Milânoda derhal büyük bir nüluz sahibi olmuş ve Adeta prens gibi bir mevki edinmiştir: Hattâ prensten deha büyük bir mevki; çünkü, ismi asil, kesesi boş birçok prens. ler kendisinden borç para almaya başla- mişlardır, Empedokle Kiarelli, bu suretle, işi es. ham ve tahvilât ticaretinden sarraflığa ve komisyonculuğa o dökmüştür: Kendi. sinden aldıkları paraya mukabil prensler dükalar, baronlar, ona arazilerini rehin olarak gösteriyorlar, borçlarını vereme. yince de bu araziler Kiarellinin oluyor. Kiarelli sonra bunları başka prens, düka, baron ve kosıtlara satıyor. Bu su- retle serveti gittikçe kabarıyor. Imparator Maksimilye- 80 milyon Bir italyan, büyükbabasına yollanan fakat bir kaza neticesi denize gömülen servete hak Iddia ediyor 1857 senesinde bir akşam bu (zengin Milânolu, Lombardiya ve Venedik eyâ- letinin umumi valisi ile (tanışıyor. Bu, Fransuva Jözefin küçük kardeşi Arşidük Maksimilyen Ferdinanddır. Arşidük de, ünvanından başka serveti olmuyan bir asilzadedir. Ecdadından Ken dizine kalan malikâneleri, irat ve akarı har vurup harman savurarak yemiş bi. tirmiş, şimdi iki efi böğründe kalmıştır. Bu vasiyet her şeyden fazla izseti nef- sine dokunmaktadır. Ağabeyisi impara- torolmuş, kendisi ise hiçbir şeye sahip olmıyan bir Arşidük vaziyetine düşmüş. tür. Zihninde, ağabeyisine (müsavi olmak için birçok o hayaller ve plânlar kuran Maksimilyen, gayesine vasıl olmak için Empedokle'den İstifade edebileceğini dü. şünüyor ve ona müracaat ediyor: Başma bir imparatorluk tacı geçirmek için muhakakk bir çare bulmak icap e. diyor.. Milânolu milyoner bu arzuyu memnu- niyetle karşılıyor. Cevap veriyor: Bunu muhakkak temine çalışacaktır. Kiarelli bu vaadini unutmıyor. Arşi- dük de, esasen, dalma o gaye ile yaşa- maktadır. İki sene sonra, 1859 senesinde bir gün, Arşidüke: — Aradığınızı buldum! diyor. Maksimilyen deli gibi oluyor. Ve nasıl teşekkür edeceğini bilmiyor, Kiarelli dün yada imparatorluk tacı ede edilecek bit yer bulunduğunu, bunun da Meksika ol. duğunu söylüyor. Sonra ilâve ediyor: — Teşekküre lüzum yok. Biliyorsunuz ki, bu sene Lombardiyadan Avustralya- lılar çıkacaklar ve burası İtalyan topra. Kı olacak, Sizit"de derhal buradan uzak. Jaşmanız İlzımdır. Haydi, çabuk, durma, yın. Meksikaya gidin ve orada impara- torluğunuzu ilân edin... Arşidük bu tavsiyeyi muvafık buluyor ve derhal bir gemiye atlıyarak o Meksi. kanın yolunu tutuyor. Maksimilyen Meksikada imparator ol. duktan sonra, kendisine bu aklı veren ve bu mevkii temin eden eski urkadaşını u. nutmuyor ve bir gün ona şu mektubu yazıyor: “Bugün, başıma Meksika impara- borluğu tacını geçirdiğim esnada, sd. detimin asıl müsebbibi olan size karşı borçlu bulunduğum şükrem unulmuş değilim. Fakal, bu şükran borcunu yalmz sözlerimle ifadeyi kâfi görmiye- rek, bunun elle | tufulur bir delilini göstermek istiyorum: Şahsi servetim. den verilmek üzere emrinize (80) mil yon tahsis ediyorum. Bu parayı, öm- rünüzde görmediğiniz güzel bir gemi, Noriöke götürecek; “oradan da, bu maektubumu göstererek alabileceksiniz. “İmparator dostluk hislerimle size tekrar teşekkürlerimi bildiririm. “Maksimilyen,, Empedokle Kiarelii de bu mektubu a. lınca deli gibi oluyar: Servetinin üzerine bir servet daha koyacak ve bu suretle milyonları birdenbire birkaç mislini bu. lacaktır.. Fakat sevinci çok o sürmüyor; Aradan aylar geçtiği halde, para gelmemiştir. Imparatora mektup yazıp sormayıda nezakete muvafık bulmuyor. Çok geçmeden, Meksikadan fena ha. berler gelmiye başlıyor. İhtilâl | çıkmış, sonra İmparater kaçmıştır. Nihayet, Maksimilyenin kurşuna dizildiği haberi geliyor. . Milânolu milyoner de Avusturyalı Ar- şidüke temin ettiği taca mukabil alaca. ğı milyonların Üzerine soğuk su içiyor.. O ölüyor. Oğlu da ölüyor. Fakat -bu. gün torunu tekrar bu serveti beklemeye başlıyor Bundan seksen, doksan sene ev. vel Meksikadan gelmiyen bu “80 milyon, acaba bugün denizin dibinden - çıkarak, Empedokle'nin torunu Ugo Kiarellinin eline geçecek mi? “Yoksa onun da oğlu ve torunu ayni hülya ilemi yaşıyacak! Bunu herhalde istikbal gösterecektir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: