25 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

25 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a ye ya MN a e İM DR MR ME HABER - — Aksam ooatmer - aşi Yazan: Ş. Rober li z Lei 6 —19 — 1 — K. Çeviren: FP. Casus kadın düşündü: “Mülâzım tuzağa düşüyor?!,, — Öğreneceğimi öğrendim. Şimdi &i- ra Aleksi Kollöreye geldi. Sevgili mülü- zim, kendini kolla! xı Mülâzim Aleksi Kollöreyi , avlamak, Ema Fider için, basit bir oyun kadar kolay oldu ve ayni zamanda onu eğlen- dirdi. Türlü macera ile dolu mazisinde geçir diği tecriibelere İstinat ederek casus kadın makul, fakat cüretkürane bir plân tasarlamıştı. Bu plâm, Brosiloftan Kol. öre ismini öğrendiğinin ertesi günü tatbika geçti. Harbiye nezareti civarında dolaşarak memurlarm tatil saatini bekledi ve nö- betçi neferlerden en saf görüneninin yanma yaklaşıp sordu: — Affedersiniz, acaba mülâzim Alek si Kollöre çıktı mı? kendisine bir mek- tup verecektim. Nöbetçi güzel kadına memnuniyetle izahat verdi: — Hayır, henüz çıkmadı. Neredeyse çikar, Ema mahcub ve mütereddlâ devam etli; | — Kendisini tanımıyorum. O da beni | tanımaz. Vereceğim mektup arkadaşla- rımdan bir kız tarafından da... Nefer "bir aşk mektubu mevsubahs olduğunu anladım,, manasına göz kırptı. — Kolaylıkla tanımamız. Sivil gezer. Kahverengi kostümü var. Melon şepka- X.. Hah, işte çıkıyor. . Erna teşekkür etti ve mülâzimin pe. #ine düştü. Onu takiben ehven Geretli bir İokantaya girip yanmda bir masaya oturdu. Mülâzime hiç dikkat etmiyormuş gibiydi. Fakat tam karşımda bir yer seçmiş olduğu için onun dikkatini çeke- eeğinden emindi. Etrafma bakmıyarak, gözleri önünde” yemeğini yiyordu. Ha- rekâtmı hesapları, mükemmel rol oy- mnamaktaydı. Hakkmda mülâzimin mü- sait bir intiba edinmesini istiyordu, Bu maksatla gayet sade ve mütevast bir rob giymişti, bu ucuz lokantanm deko- rü İçinde yadırganmıyordu, görenler 0 nu çalışan bir kadın sanırlardı. Mülâzim bu güzel kızm câzibesine ka- plmış, gözlerini ondan ayıramıyordu. Yemeğini ona uyarak yavaş yavaş ye- mişti. Kahveye sıra geldiği zaman lo - kanta epey tenhalaşmıştı. Genç zatit, konuşmağa bir behane bulmak için zik. nini yorup duruyordu. Erna göz ucuyla belli etmeksizin onu sürüyordu. Mülâzim bir bahane bulama- dığı Için sinirli sinirli, cigara içiyordu. Kahvesini içmişti. Orada kalması İçin BABAANNE NI DAUM EEE * Ev Madam dö Makumer'den Vikontes dö VEstorad'a Benim böyle birdenbire kaçışım seni hayretlere düşürecek; pek bir sebeb yoktu. Fakat syrılamıyordu. Gasus kadın “tuzağa düşüyor, 2 düşündü. Gayet sakin, lokantada oldu - ğunun yeni farlama varmış gibi, mülâzi- me baktı, sonra gözlerini çevirdi. Çan- tasından bir cigara alıp dudâklarma gö- türdü ve birden canı sıkılmış bir tavır aldı. Kibritini veya çakmağmı unuttuğu- na sinirlenmiş gibiydi. Başmı kaldırıp «trafma baktı, garsonu çağıracaktı her- baldo... Bu besit tuzağa, mlilizim göz- leri kapalı atıldı: — Müsaade edörseniz matmaz6l ci , garanız: yakayım. Daha o günün akşamı, Erma Fllder, millâzimi ağma düşürmüş bulunuyordu. O ayarda ve tecrübede bir kadın için, genç ve tecrübesiz mülişim pek kolay bir av olmuştu. Kollöre heniz meslekte pişmemişti, daha pek toydu. Her resgel diğine “kalbi temiz!,, damgasını vuru - yor, fena hir maksat takip edilebileceği aklına gelmiyordu. Temiz vo namuslu bir askerdi. İstihbarat bürosunda gizli evrakın kaydı ve sevki işleriyle meşgul- di Namuslu olduğu kadar saftı da... Casus kadın, mülâzimin karakterini 0- bunla birkaç cümle konuştuklan sonra derhal anladı ve ona göre bir tabiye kul. lanmağa başladı. Bolçikada zetiğin bir kimya fabrikatörünün yanında daktile olduğunu söylemişti, Aslen Parisliydi. Şimdi Parise tufil zamanımı geçirmek ve ailesini görmek için gelmişti. Tanıştıklarınm ertesi akşamı Nöyyi paşayırıma gitmişlerdi. Erna, bir çiftçi-| nir oğln olan mülâzimin hoşuna gitmek için halktan görünmek, basit eğlenceler den z9vkalmak icab ettiğini anlamıştı. Bir aralık lorteyada bir şişe şampanya kazandıktan sonra gözleri daldı, Mülâ - zim bu Âni neşesizliğin sebebin! öğren - mek İstedi, ısrar cit. Panayırda üstü tente örtülü bir gazinoda dirseklerini masaya dayamış olan genç kadın bir , denbire mahzunlaşmıştı. Cevab vermi - yordu. Nihayet söylemeğe razı oldu. İ. çini çekerek; — Şampanya bende öyle hatıralar u- yandırdı ki, Dedi, Bilemezsiniz. Mülâzimi biraz daha yalvarttıktan #onra kızara bozara, mahcub, kesik ke- Sik anlatt: bir gec patronu tarafmdan davet edilmiş, bu daveti safiyetle kabul etmişti, Hayatında ilk defa o ukşam gampanya İçmişti. Barm hususi odasın- da adam onun sarhoşluğunu sniistimal etmişti. Zavallı kış ne olduğunun far - kına varmamış, sonrada patronunun metresi kalmıştı. Adam onu seviyor, he- diyelera boğuyordu. Maaşmı arttırmıştı. Marsilya, Temmuz Yaşamak lâzım; bu hayata razı olmuş- tu. Fakat kalbi boş ve serbestti. Pat - ronunu aşkla sevmiyordu, sevememişti ve sevemezdi. Onun yükseklerde, zen. gin muhitirinde gözü yoktu. — Bön fakir bir aile çocuğuyum. Si- zin gibi... Mülâzimin €lini şefkat ve muhabbetle sıkışma mukabele cdörek böyle söyle - mişti, Dalgm ve mahzün tokrar etti: — Sizin gibi. Ayni zamanda delikanlıya öyle saf ve masım bir muhabbetle baktı ki mülâ - sim bu nazarların İliklerine kadar işle, diğini hissetti. Bu zavallı kıs düşüren zengin adama müthiş bir kin duydu. Genç kız İçini çekti: — Biribirimizi nekadar iyi anlıyoruz! Delikanlmın himayesine sığınmak is- termiş gibi vücudu ona doğru eğilmiş- ti. Kollöre dudakların önüne gelen ne fis enteyi öpmekte tereddüd etti. Kolay ele geçen kadınlarla teması neticesi şi- warmiş ve kabalaşmış mizaciyle ilk gençliğindeki safiyane namuskârlığı bu “masum genç kir, karşısında mücadele halindeydi: “frranltan istifade et buda- la! baksana nekadar heyecanlı! hem €n sesinden değil dudaklarından öp!,, Er - nanın ağzı ne de sihirkâr bir cazibeye malikti, Kalm etli dudakları yarı açıktı. Bembeyaz ve muntazam dişler görünü . yordu. Dayaaamıyacaktı, büzit ve iptidal na- muskârlık hissi mağlöb olmya matküm- du, (Devam var) Bayan (hizmelçi kıza) Bay Akil benim le evlenmek istediğini telefon ediyor, Te- lefonda benim nanuna gül, birkaç dakika saçın bana yakışmadığını biliyordum .. Bunun için zynaya bakmuıya korkuyo dum, Acaba yüzüm nasıl bir şekil alırış- t.. . Kıvırcık saçlarımla kimbilir hangi # cayip mahlüka dönmüştüm? Aynada yüzümün aldığı münasebet siz şekli görecek olsam, muhakkak bi risinin suratıma yumruğu aşkedecektim, Bu yumruk ziyafetinden muhakkak di- sektörle kıvırcık saçlı baş oyuncu da istifade edecekti.. Direktör dedi ki; — Kurdu öldürürken arkanı kineye çevirmeği unutma!.. Hazırdım, işaret bekliyordum. Sahnenin penceresine yakın durarak bekledim. Kurdlarr salıverecek adama, tasarlamış olduğum kilçük kurdu en ön t€ bırakması için bir kaç dolar sıkış*ır- şaştım. Pek iyi bilmiyorum amma, belki de- diğimi yaptı..O, vaadini tutmuş oldu ğunu &ldia ediyordu.. Kurdlar pencereden o kadar o hızlı geldi ki ni kaşırdım. Ancak üçün. cüsünü yakalayabildim. Üçüncü kurd!.. Bütün plânlarımı alt üsteden işte bu hain, nankör mahlük oldu, Halbuki meydana atılmaması, hücumlarından bol ma yakamı, etlerimi kurtarmak için bol çiy et vermiştim.. Nankör hayvan! , Kendisine verdiğim giy etlere rağ - men, bu kürd bir türlü bana ısınama - muştı.. Kabil olsaydı, verdiğim geri alacaktım. Kurdla boğuşmıya başladım. İlk hamlede sol kolumdan, sonra bacağım” İ dan kaptı. Boğazını kavrayamadığım için, ard bacağından yakaladım. Oldu. ğu yerde zmgadak durdurdum. Boy » nunu tutuncıya kadar bir tarafımı ısır- maması için, şöyle bir savurmak iste- etleri Pısırık herif maşa ile saçlar: kıvırır. ken, çektiğim azabı, sıkıntıyı bir ben bilirim, bir de Allah. Nihayet saçlarım kıvrtldı. Oyun kos. tümlerini giydim. Ötedenberi, kıvırcık Güreşimizin kızıştığı bir dakikada direktör bağırmıya başladı: — Arkanı makineye çevir, sana bu- nu kaç dela söyledim. Ben de bağırarak cevap verdim: — Bana söyledin ama, kurda hiç bir şeyler söylemedin. Hem beyhude çene çalmıya lüzum yok. Eğer içiniz - de, benim böyle bir kurdu öldürüşüm » den hoşlarimıyan varsa, meydana çık Kızgın kurd, daha ilik hamle kolumu ve bacağımı kaptı — 19 — YAZAN:O 'NORE DO IBALZAK için memnunum; seni öyle güzel ve öyle velüd bir ann$ mek, benim aşkım içinde yine Senin dostun olduğum annelik sevinçlerin içinde bana olan muhabbetini unut” lamak bnl pek sevindirdi. Şimdi Marsilya'da, senden 25 TEMMUZ — 1938. Ne cananabet bir kurtu PE bacağına sıkısıkı yapıştım, Kö kemle ve masalardan birine | o için boyuna savurdum, fakat bi” olmadı. Çünkü kurdun kafasına bi olmuyor, iskemleler kırılıyord daş çördençöpterdi. Bu sırada, öteki kurdlar Ki nin üstünden atrkyor, ısırıyof” da benden de bir parça külpi* parıyorlardı. i Nihayet Montanalı hayli. çarptım. Bu, o kadar şiddetli kurd boylu boyuna yere uzandı danamaz oldu. Ötekilerini d€ likte demir kafesin içine sürdük. gi tümde elbise namına bir şey ki tr, hepsi parça parça ota Ben ortadan çekilince, bâ$ if nayacak adam meydana çıkt. ” heybetli bir şekil verdi, yüzÜnÜ ve ye çevirdi, sonra yerde yaran boynundan tuttu, aklı sıra vi istedi, henüz gebermemiş e şöyle bir silkindi, elinden kW hemen sol bacağından kapti. i Bu biçimsiz işe karışmak İŞİ” Ki ortaya çıktığım zaman, baş da baldırından bir parça et ef rek kurtulmuş, kapıya doğru © kaldırmıştı. Kurd insan etinin lezzetini di azgın azgın etrafa saldırıyor. ed ullanmak için fırsat kolluyo” n Baktım olacâk gibi değil, ig bi çek $ bancamı çıkardım, ateşledi” beyni parçalanmış bir halde yet al, kaldı, 4 öğleden sonra paramı amsik beklerken, iri yarı bir adam yaklaştı, sordu; — Senin adın Mix mi?. Sert sert cevap verdim: — Evet, fakat bir de Tom ii — Elinizde hususi bir izin olmadığından, bir kurdu 2 li rette öldürmüş ve hayvancaği a dini müdafaa İçin fırsat bile “© olduğunuzdan, hayvanları mii - miyeti aleykinize bir zulüm “' davası açmıştır. Hâkim de tee rart verdi, müzekkere elimde “O vil polisim, beni takip ediniz. A Sivil polis o kadar fena DİE ege benzemiyordu. Perişan halimi, “ dumdaki yara ve bereyi sine — Kimkime İşkence yapmı re şu halime bakın doktorâ yazında bir adamım.. ur utanıyorum ama bilirsin ki yalandan hoşlanmam, seni de hiç eksil- miyen bir muhabbetle severim; bunun için işin aslını kısaca #öy- Hiyeyim: fena halde kıskanıyorum. Felipe sana çok bskıyordu. O #enin kayanın altında sessiz, sedasız konuşmalarımız yok mu? beni Ditiriyor, kötü kişi ediyor, huyumu değiştiriyordu. Senin gerçekten İspanyol kadınlarını andıran güzelliğin ona herhalde Marin Here- dia'yı hatırlatıyordu; benim kıskançlığım yalnız bugline değil, dü. ne de karşı, Senin o canım kara saçların; o güzel kara gözlerin; Üzerinde hem bir nur gibi annelik sevinçlerisin parladığı, hem de © nurun gölgesi gibi eski ımtırablarınm beliğ hatıraları okunan al- nım, benim sarışın kadın beyazlığımdan da daha beyaz ö cenub ka- dır tazeliğin; hatlarındaki pürüzsüzlük; cici vaftiz oğlum bir mey- ve gibi aarktığı zaman tenteneler içindo parlıyan memen; bütün bun ler benim gözlerim için de, gönlüm için de bir azab oluyordu. Sal- kım salkım saçlarıma peygamber çiçekleri taktım, sarı örgüleri- min çiyliğini kiraz rengi kördelâlarla gidermeğe çalıştım, hiçbiri kâr etmedi; bütün bunlar, o La Krampad dediğin vahade bulaca- ğını biç ummadığım Rene'nin güzelliği yanmda pek sönük kalıyor- du. Felipe çocuğa da pek imreniyordu; çocuğa karşı adetâ kin duy- mağa başladım. Evet, senin evini dolduran, canlandıran, orada ağ- layıp gülen o küstah hayat benim olsun istiyordum. Makumer'in gözlerinde esefler görür gibi oldum; ona belli etmeden tam Iki gece sğladım. Senin evde azab içindeydim. Sen çok güzel bir kadm ve pok bahliyar bir annesin, ben enin yanında oturamam. Müraf! bir de şikâyet ediyordun. Bir kere senin )'Estorad pek âlâ adam, Çeviren: Nurullah ATAÇ —İİ-— konuşması çok tatlı; kır saçları, gözleri güzel; cenub erkeklerine mahsus lavırlarında insanın hoşuna giden bir hal var. Benim gö- rüp anladığıma göre o, ergeç, Buş-dü-Ron mebusu olacak; meclis, te kendin! tanıtıp ilerler; bittabi ben, sizin arzularmızı yerine ge- tirmek iiçin yine elimden geleni yapacağım. Gurbette çektiği ezi- yetler ona bir sükün va itidal hali vrmiş. Siyasiliğin yarısmı öğ- renmiş demektir. Bence, kardeşçiğim, siyasi olmak demek, vakari: gözükebilmek demektir. Makumer'e de töyldim ya! senin kocan bü- yük bir devlet adamı olacağa benziyor. Her neyse, senin bahtiyar olduğuna kanaat getirdikten sonra pır diye uçup gittim; şimdi memnun memnun Şantplör'e gidiyo- rum; Felipe çaresini bulup beni anne etsin, göğsümde seninkine benzer güzel bir çocuk olmadan seni Şantplör'e kabul edemem. Sen şimdi bana ne desen baklısm: deli de, hain de, budala de. Ne yapalım? insan kıskançlık çekti mi, deli de olur, hain de olur, bu- dala da. Sana gücenmedim, fakat ıstırab çekiyorum, o ıstırabdan kurtulmak istedim. İki gün daha kalsaydım bir münasebetsizlik 6de- cektim, Evet,“zevksizce bir harekette bulunmak bile elimden gele. bilirdi. Gönlümlü kavrıyan o ölklere rağmen Beni gürmeğe geldiğim ta, seninle iftihar ediyorum, senin büyük bir aile ann0fi “gi” düşündükçe göğeüm kabarıyor. Tabiatın sana çizdiği YO da iyi anlamışsın! ben nasıl annelikten ziyade aşk için “ . bana öyle geliyor ki sen de bir maşukadan ziyade iyi Pİ” caksm. Bazı kadınlar ne anne olabilir, a6 de birer de çirkin, ya çek badaladırlr, İl br anne veya dalmn sik bir zevce olmak için bir kadının inç6 bir zeker, selim mesi olması, her an kadınlığın en İnce meziyetlerini gesi si lâzımdır. Seni iyice tetkik ettim. o dağa lir ei ettim demek, sana hayran oldum demök değil midir? ahı güzel: ve terbiyeli ölüerk, onlar Hikuam sile yefkatinin harareti ile büyüyecekler. 7 Lul benim niçin gitiğimi sorarsa ona işin doğru Felipe hareketini" fakat kayınbaban, bilhassa senin babanla annen lara münasib sebebler uyduruver. bilmiyor; higbir zaman da öğrenmiyeck. Sorarsa bir söylerim. Belki de senin beni knkandığıı Mia ederi” mesini İstediğim Için alelcele yazıyorum; bizi buray$ bacıyla göndereceğim. Vaftiz oğlumu benim tarafımda” İlkteşrinde Şantpiör'e gel; Makumer Sardunya'ya sip ima tasavvurlar kurup koltuklarmı kabartır; fakat Terkon de bayli telâştadır. Allahammarladık.

Bu sayıdan diğer sayfalar: