25 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

25 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 TEMMUZ — — 1938 KO “lerini havaya doğru kaldır Mieyle; Şiran Biz evleneli — beş ne düzeltmiş olduğu in- Dali Boyali dudaklarınm iş, içe tebessüm etti, devam ediyordu; 2 ta idi. Allion oteline İn- sele €vvel otelin tarasını Meta müteheyyiç oldum. Ha- Kv Ertesi sabah ne güzel ve içmiştik? Sonra bir Ne yağmur vardı ye lee altında gez. hezle bile olmamıştık. fn hasta olmuyor. Van Spa Soğuk bir sesle: LR deli, o gün çok yağmur Ma söylerken genç kadın May, Artık önü sevmiyorum .. Onu kiç bir zaman sev- Ni hiç bir şeyin farkını aa iyle pek mes'ut ol kaniyği. Bir dakika bile se. m na med Gayet ra m lüzumsuz sinir buh- Beden ileri geldiğini düşün- Yatıştırmağa sabırla uğra- b İş miş ik bir evlilikten sonra bu Sök mühimdir Tererf Çok i in otobüse atlayıp öy. İL saatte şehre inmiş ol Si iş e dükkatini celbetmedi mi? sana ait bir işti. Sr Yalnız bana değil, biraz iğ Viga m Alen cebinden kü- faza çıkarmış, karısma > pa eniyi açtı vew : diye mırıldandı. Yakut vr. cevheri gözden geçirdi. Çok kıymetli bir şey, değil, fakat çok zerifti, Sonra aynalı dolab; açarak küçük kutuyu © raya bıraktı. Şimdi Terezi başka bir dü- şünce işgal ediyordu. Bu gün öğle ye. meğine Rene gelecekti. O kocasının arkadaşı idi.. Altı aydanberi de 'Terez onun met- resi olmuştu.. Bir kaç gündenberi evde olan Rene onları görmek için, tatilde kiralamış oldukları bu küçük villâya geliyordu. Birden Alen; — Misafirimiz olduğunu unutmadın ya! diye sordu. — Hayır.. Müsterih ol.. Yemek ona göre hazırdır, — Mükemmel! , On ikiyi yirmi geçe Rene orada idi. Bu iriyarı esmer bir gençti. Neş'e ile avını gösteriyordu: — Size enfes şeyler getirdim!. - di- yord ws. Bir çeyrek sonra sofrada idiler, Re- ne onlara eğlenceli av hikâyelerini an- latıyordu, Alen neş'e ile dostunu din - lerken Terez, tatilden sonra Parise dün- dükleri zaman yeniden bu güzel ada- mun gizlice evine gitmeğe başlayacağını düşünüyordu. Şimdilik ona bir yaban- cı gibi muâmele etmeğe mecburdu. İş- te gene bir kaç saat sonra kocâsiyle baş başa kalacak, ona güler bir yüz göt. termeğe mecbur olacaktı! Aldatılan kocanın emniyetini kay- betmemk için ne kadar büyük fedakâr“ İrklara ihtiyaç vardı! Kocası büyük bir iştiha ile yiyor, içi- yor, ve gülerek; — Rene diyordu, karımı görüyor musun, masıl şişmanladı? Yanakları köylü okadınlarnın yanakları gr bi yusyuvarlak ve kıpkırmızı oldü.. İş. te açık havarim tesiri, RORİD'AN * Yakut broş Terez hırçın bir tavırla: — Peki., Peki. dedi. Fakat bu şey dostunu alâkadar çdemez.. Kâfi, Başka şeylerden bahsedelim! Ve asabiyetle düşünüyordu: — Ne münasebetsiz, ne kaba bir a- dam! Yarabbi. Bu adamla yaşamak mecburiyeti ne elim bir şeyl. Yemekten sonra salonda kahvelerini içerlerken, birden Alen yerinden fırla- dı; — Yukarıdan yaprak çigâralarını getireyim.. Diyerek odadan çıktı, Rene hemen cebinden küçücük bir paket çıkararak genç kadının eline sıkıştırdı . — Bunu şimdi gelirken aldım, dedi. Hoşuna gideceğini ümit ettim canım.. 'Terez paketi, sonra mahfazayı açtı. Ve dudaklarını ısırdı, Bu da yakut bir btoştu. Yakutu sevdiğini bilen şüphe- siz ki yalnız kocası değildi. Bunun taş- Yarı biraz daha parlak, daha temiz ol. masına rağmen tıpkı öteki broşe benzi- yordu. Şeklinde gayet ehemmiyetsiz değişiklikler vardı. Genç kadın: “” — Teşekkür ederim, diye mırıldandı. Bilsen... Ve birden sözünü kesmeğe mecbur oldu, Alen odâya girmişti. Bir iki saat sonra Rene gitmek üze“ re ayağa kalkmıştı, Trezle kocası onu otomobiline kadar götürdüler. O gittik- ten sonra Alen karına: — Bak hava ne güzel... - dedi. Bİ. raz sahile kadar gitsek, olmaz mı?... Terezin beline sarılmıştı; — Ne olur? dedi., Broşunu tak. — Peki.. Dolaptan alayım. 'Trez broşunu takmış'ı. Kocasiyle P. Villetard ) beraber bir müddet çok teriha olan sâ- hilde gezdiler. Mevsim ierlerciş oldu” undan plâj âdeta bomboştu. Yorul - muşlardı. Kura kumlarm üstüne otur. dular, Alen muhabbetli gözlerle karı- sına bakıyordu. Birden çehresi değişti. Hayretle: — Nereden broş? diye sordu. Göğ- sünde görmüyorum. “Terez hafifçe sarardı. Kumlukta ge zerken broşunu düşürmüş olduğu mu- hakkaktı, Bulmak ihtimali yoktu.. Alen çök müteessir olmuştu: — Ne yapalım! dedi. Düşmüş ola. cak.. Bir hatıra idi. Yüzü öyle mahzundu ki Terez koca- sının bu haline acrdr.. — Affet Aleni, Dedi. Şimdi düşünüyordu. Terez ha- fif bir kadındı ama hain değildi. Koca- sının bü şeyden müteessir olması onu mütehassis ediyordu. Ona sokularak; — Dinle beni kocacığım, dedi. Belki broşu evde unuttum. Çıkarken göğsü- me takmamışımdır.. Olur ya.. — Kabil değil. Ben göğsünde gör. düm.. — Emin misin? Ben düşündükçe, evde bıraktım gibi geliyor. Gel hemen eve dönelim.. Belki oradadır. Eve yaklaştıkları zaman Terez ko - casmın kolundan çıkmış, koşarak eve girip odasına çıkmıştı. Alen odaya gel- meden evvel, tlolapta bir eldivenin xi- tına saklamış olduğu Renenin broşunu eline aldı ve sevinçle haykırdı: — İşte broşum! Nasıl ben dememiş miydim? Şimdi kocası odaya girmişti.. Karısı- Dın elinden broşu alarak hayretle göz. den geçiriyortu. Tuhaf gey.. Bu broşun biçimi böyle miydi? Aklmda başka tür- .BÜRİDAN lü kalmış olacaktı! Yakutların rengi de ona daha koyu geliyordu. Allah Allah.. Ama acayip şeydi. O- na bügün ne oluyordu? Öyleya biraz evvei de sahilde gezerken broşu karısı" nın göğsünde görmemiş miydi? Gözle- rine bir hal olmuştu. İki defa elini al nından geçirdikten sonraş — Benim gözlerime bir şey olmuş karıcığım.. dedi. Bu tabit bir hal de- ğil. Merak etmeğe başladım. Yarın hemen Parise avdet edelim, Biraz evvel ihtiyar doktorumuza şu gözlerimi bir göstereyim. Çeviren: Suad DERVİŞ Casus Cevahirciyan Abdülhamid zamanmda Ermeni Hmçak ihtilâl komitesinin ihti. Mi teşebbüsü nasıl ortaya çıktı ve Abdülhemidin casusu Cevehirciyan ihtilâl teşebbüsünü bütün — delillerile orlaya çıkardığı halde neden mah. küm oldu? Yirmiye yakın kişinin idam ve müeb. tılmalarma sebeb olan bu yakın tari- hinen heyecanlı ihtilâl hareketini HABER'de okuyacaksınız. Padişah kelleleri Yazan: M.M. Osmanlı tarihine dayanarak hazır. Inan bu tarihi roman, okunmıya değer bir kıymettedir. :. Yakın bir zamanda HABER'de oku- yacaksımız. 437 Ybr İSüy, 'Böhita, saraydaki Margaritin kaçmıştı, Yk kar VE ÇAN, BIGORN, BURRASK ÖVREKASI ŞİRKETİ NASIL ZENGİNLEŞTİ? “iy, Bürranl ile, Rike Hodriyo ka: Perlary Meyus ve serseriyane dolaşı- Sok yaz yüalukin açkk biribirine Elden iki ız | ii Kiündenbe e halğir. Preokler İ Pi paratorla kral, ne i Biye ay ünmiye, ne evlerine | ey 8 Bazoş krallığı ve Galile Mar, ke “ğu içinde serbest dolaşabi m erin göstermiye cesaret 3 Del aş an Asılmaktan nefret edi - Maki Bütün devriyelerin kendileri. va tiklerine dair haklı bir kana yi ; o Sıkan aç tilkiler gibi ge 8€€e, sahibini pek iyi ta- Meyhanede ancak iki abilmişlerdir. Bütün istir- yea meyhaneci, kendile- / : imi bulunduğunuz şüp- 2 aba woldum, demek - asılırım, - diyordu, i Fİ i ek ki öleceksin. Ha Kn yeri ha ip ucunda... mz , , Vâf- Hepsi de bir yola “iye israr etti. trasik sk da. “ krala imparator arasm- €nin için, karın için, so. Di sereftir.. dedi. edi bu mütaleaların doğru ayıp, *tmekle beraber, Rike- a er Giyomun “mu. Be, inatla Sİ Gerek yatağında öl, umuzlarını silkerek acıdıklarını anlat. tlar.. Geceyi açıkta geçireceklerine emin olmalarına rağmen, bir an evvel defo- lup gitmelerini temin için meyhaneci. nin getirdiği ve kendilerine son bir hiz- mette bulunmak üzere getirdiğini söy- lediği içkileri içmekte küçük bir tered- düt göstermediler. Sarhoş oluncaya kadar içtiler. Mey. haneden itilerek çıktıkları vakit ateş ve ışıkları söndürmek çanı çalınmış bu Rike Hodriyo birdenbire durdu, Gi- yom geriye sıçrıyarak? — Ne o, devriye mi gördün? - diye sordu. — Hayır! Mühim bir şey hatırladım, Yanılmıyorsam üç bardak ipokras, iki bardak bal şerbeti, bir büyük şişe bira, biri beyaz, biri de kırmız; iki küçük desti dolusu şarap içtik.. — Hoş bir mahlüt! , — Ben de askisini söylemiyorum ... Fakat patlayıncaya kadar içtiğimiz, halde bir şey yemedik... — Yani?, — Yanisi, manisi şu; Sanki âylardır oruç tutuyormuşuz gidi karnım zil ça. iyor. — Benim de.. Fâkat ne yaparız? — Yemek yemeliyiz. — İşte mantıkça bir söz.. Doğrusu mantıktan mezun Büridan bile buna verecek cevap bulamazdı .. — Ah.. Keşke burada olaydı. Bizi karnımızı e bir yere götürürdü , — Flör dö Liste bize verdiği ziyafeti batırlıyor musun?. — Aman sus. Ağzım sulanmıya baş Jadı,. — Açlığım akkma hep o hatıraları getiriyor, Rikelli Biz imparator we rak; —————— ii kaç adımla geçti. Etrafına bakmadan duvardaki aralığa girdi. Bir hayal gibi geçen kraliçenin açık bıraktığı kapıya kotşu.. — Artık, bu kadar Akbaba yetişir! - dedi, Kapıyı kapayarak sürgülerini sürdü. Bu kapının arkasından, bir kaç sani- ye sonra darbeler işidilmiye başladı. Bi- görn bunlara ehemmiyet vermedi. O üç adamın cesetlerine bakıyordu. Bigornun biddeti geçmişti. Kendi kne- dine: “Keşke o kadar şiddetli vurma - saydım. Yazık oldu adamlara, Bunlar için günahımı çikartmalıyım . Fakat her adım başına bir şey vermek lâzım. Nc verebilirim? Adam başına on ekü, ister.. Otuz eküyü nereden bulayım... dedi, Sonra aklına gelen bir fikir yüzün - de sevinç" çizgileri doğurdu. Muhak- kak günah çıkartmanın çaresini ve Sex Östaş papasına vereceği parayı nereden bulacağını keşfetmişti. Bigörn, bunu keşfettikten sonra açık deliğe girerek aşağıya inmiye başladı. Merdivenin alt başında bir ışığın par- Jadığını gördü. Birdenbire kendisini aralık duran bir kapı önünde buldu. Burası üç arkadaşının kapatıldıkları yerdi, Lansölo kapıyı açtı. Al tarafını, ne yaptığını biliyoruz . Üç arkadaş, geceyi, Bigornun götürdü- ğü haşarat yatağının bir meyhanesin- de geçirdiler, Bu kadar vak'adan sonra onların ouyuyüp üyuyanyacaklarnı takdir güç değildir. Ertesi sahah, Büridanm ilk sözü: — Vay! Ben ölmemişim! - oldu. Filip : — Ecelimiz gelmedi.. Ah Filip! Sen olmasaydın, ben o yılanı çoktan ezmiş bulunacaktım, - dedi. Filip güldü. Büridan Bigorna baka- a — Sen ne yaptın? Ellerin kan için- de? - diye sordu. Bu gece boğuştun galiba?. — Evet, kalblerinizi çelik gagalarile delecek olan Akbabalarla.. Gördünüz ya! Mââmafih günahım: nasıl çıkarttı- rabileciğimin yolunu buldum, —i— BURİDANIN ANNESİ Mabel kendine geldiği zaman yapa- yalnız olduğunu gördü. Kraliçe meydan da yoktu.. Strajiklo orada değildi. A- gağıdaki kattan akseden boğuk darbe ler işidiyordu. Acaba ne oluyordu? Strajildo niçin başında beklemiyordu? Mabel güçlükle ayağa kalktı. Ke - derli bir & Zehir tesirini yapmıştır. Artık oğlu- mu kurtarmak kabil değildir. Onu kim zehirledi? Ben!.. Bu inanılmıyacak bir şey.. Fakat hakikat. Onu kimse kur. taramaz Oğlumu zehirliyecek zebri ben hazırladım ve Margarite onu ben ver- dim- - diye mırıldandı. Hâlâ aşağıdan gürültüler işidiyordu. Kahkahalarla güldü ve dişlerini gıcır- dattı , Kulak vererek kendi ksndine söy « lendi: “Kim vuruyor acaba? Niçin? Bu nun bence ne ehemmiyeti olabilir! Şüp- hesiz yeni bir felâket daha! Ha bir faz- la, ha bir eksik.. Ey mel'un kule, ey kanlı kule!.. Kucağında ne kadar adam öldü.. Ne kadar göz yaşı döküldü; ne meşum geceler geçti. İşte o meşhum gecelerden biri de bu.. Büridanın ce - sedini görüyorum. Ve bir ana, burada oğlu için göz yaşı döküyor. Kimbilir ne kadar ana benim gibi evlâtları için ağlamışlardır?. Ben, işte bunların ce- zasın: çekiyorum.,, X Nefesi kestiryor, arasıra farkınkla ol. madan, tıraaklariyle yüzünü trmalı « “

Bu sayıdan diğer sayfalar: