3 Ekim 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

3 Ekim 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lili nd ABER'in TU Z UN ; e AYISIN on beşi idi. Bu tarihi Leskuillin esi bir daha unutamıyacak « İardı. Rene otuz beş yasında, 8 bir gençti. Vaktiyle sa- İhayi mektebinden mühendis Mârak çıkmıştı ama, evlene - gi zaman bir radyo makine" şirketinin mümessilliğini ilmıştı.. Muvaffak ta oluyor. Karısı Antuanet çok neş'eli, ışın bir kadındı. Rene ile uvll de sonu iyiye bağlanan irt esnasında tanışmış” 7. Ozta halli bir ailenin kızıy- Elinden ber iş gelirdi. Ha bir erkek için bulunmaz kadındı, “Bir de küçük oğlan çocukla. vardı, ©O pazar, mahallelerinden tünele birnmişler, Antuvanetin Ağabeyisine öğle yemeğine gidiyorlardı. Bulundukları bi- inci mevki kompartiman tık- m tıklım dolu idi, Ayakta mışlardı. Şose Danton İs #yonunda durdukları zaman firen çıkanlar arasında ezili . yorlar, fakat hiç kızmıyorlar, igonun tavanındaki tutuna halkalara, paket konacak rlere yapışıyorlardı, Antu- it her şeyden evvel Ririyi muhafazaya çalışıyordu. Biri eş yaşında, mavi gözlü, kr vercik sarı saçlı güzel bir ço - ruktu. Durdukları istasyondan kal karlarken » düdük ötmüş, kapı tapanıyordu, . Antuanet arka" döndü, baktı, ne görsün?. R kapıyı kapamıya çalışr yor, kapının öbür tarafında tasyonun kenarında da, bir Bu çehreyi Antuanet, n sonra bir çok korkulu ırmda karşısında gör - ür.. Boğa boynu Üzesinde burunlu, geniş çeneli, ça gibi bıyıklı bir çehre! adamın, yumruklarını $r camlı kapınm 6 iki ka- nadını tutup açmağa çalışma" © Kapının iki kanadı arasın - da, insanın biraz kendini top" ırak geçebileceği, bir aralık dı, Antuanct kendini tuta- Kocasına: — Bırak girsin, canım! diye elendi. © Fakat kadını hayrete düşü- a şey, yerdeki adamın, pür- , ağımdaki altın dişleri göstererek, kelimeleri anla. ilmaz bir hale koyan bir şi- le söylediği şu sözler oldu: — Sen, sen ba! Ben sana österirim!, Vagon hâlâ bareket etme- ti, saniyeler saat gibi geli yordu. — Ne o, Rene?. © — Ne olacak, delinin biri! Öteki de, hiddetle, tekrar pinın iki kanadını açmağa eşebbüs etti O kadar şâiddet. le çekmişti ki, on beş santim dar bir yer açıldı. Adam bu aralıktan içeri bir omuzunu pori. Fakat Rene, büyük bir imle karar vermiş bir halde, ni tuttu, geriye doğru itti, kapamak istiyen bilet- 'gi de Reneye yardım etti. Tren Aşağıda kalan adam, “Reneye doğru yumruğunu sak in Kapı 'kalkı — Ben sana gösteririm! diye bağrıyordu. Bu manzara Antwanetin bir gözünün önünden git - memiştir, — Yolcunr da bu meraklı sah. , yarı alayla, yarı heye - anla seyretmişlerdi. Şimdi bi- i Çeviren : — İşte, bütün kazalar böy- fe oluyor, diyordu.. Rene: — İyi ettim de İçeri girme. sine mâni oldum, değil . diyordu. — Tabii iyi ettin. Bir kere düdük ötntü mü içeri artık kimse giremez, demektir. Yolcuların hepsi de Rene - nin bu hareketini çok yerinde buluyorlardı. Antuanet koca sına dönerek, yavaş sesle: — Ama bana bir tuhaf gel di, dedi.. Adamda sanki seni tanıyormuş gibi bir hal vardı. Rene, bilmiyorum gibiler- den omuzunu kaldırdı. Antu - anet elini, hâdiseyi biraz endi. şeyle seyreden küçük Ririnin omuzuna koymuş, çocuğu ok- şuyordu. Rene Reskuillon, hâdiseyi, bir netice çıkararak kapatmak istedi: — Paris burası, dedi, az mı deli var?,, ŞE Antuanet'in ağabeyisi hâlde giçekçiydi. iyi bir adamdı. Antuanetle kocası yazın bir yere onunla gidip kalmak ni- yetindeydiler. O gün sofrada, yolda başla. rına gelen hâdiseyi anlattılar ve yemeğin büyük bir kısmı o- nunla geçti, Antuanet boyu na; — Tuhafı ne biliyor mu. sun? diyordu. Adam sade içe ri girmek istese neyte.. Bil hassa Reneye kızgınmış gibi bakıyordu, Rene de, gülerek, hemen ilâve ediyordu: — Adamın bali, vaziyeti tuhafıma gitti, Onun için içe. fi girmesine daha fazla mâni oldum. Evet, bunu itiraf ede- Tim... — Ama sana ne diye bağır” yordu?. — Kimbilir, belki beni bi. rine benzetmiştir. Bu sırada Riri: — Korkuyorum ben. deği, — A! Koca çocuk! Ne var- mış korkacak! Babası da, çocuğu oyala- mak için © İngilizlerin hikâye. sini anlatmağa başladı: Bir ba- ba, bir ana, yedi de çocukları. Maillot istasyonunda trene hepsi birden binecek, vakit kalmıyor, çocuklardan birini orada bırakıyorlar, — Obligadoya gelince hep. si orâya inmek ve arkada kalan çocuğu beklemek istiyorlar. Fakat hemen düdük çalıyor; Anneleri vagonda kalıyor. Sim di, altı kişi kalmışlardır. Fa- kat ormanı sonra gelen tren de beş kişiden fazla almıyor. Rene bunları anlatıyor, bü. tün sofra halkı gülmekten ka- takyordu. Öğleden sonra hayvanat bahçesine gittiler, akşama ka dar vakitlerini orada geçirdi - ler. Bilhassa, ayıların çukuru başında çok kaldılar. Ama, merak etmeyin, içlerinden kim se kolunu ayılara kaptırmauı. Sönra gene Filipin evine geliyorlar, akşam yemeğine .. Güzel bir domuz kızartması yapmışlardı ve bahçede otu » Tup yemek istiyorlardı. Fakat yağınur yağmağa başladı. Saat on biredoğru Rene Bastilde gişeden bilet alırken karısı, muktesit ev kadınlığını hemen gösterdi, kulağıma doğ- ru eğilerek: — Pek kalabalık yok, dedi, ikinci mevki alalım, istersen. Rene de ikinci mevki aldı... Karısının hakkı varmış. Kom ViRGUL partiman o kadar bomboştu ki Antuanet uykusu gelen çocu. ğu sıranın Üzerine uzattı, bar şını dizlerine koydu, uyuttu. Nereden aklına geldi de An- tuanet, Şose Danton istasyo - nunda tren kalkarken, dışarı baktı? Ne gördü biliyor mu. sunuz?. Sanki onu göreceğini bili- yormuş gibi bakmıştı.. O, sa. bahki adam orada değil mi” gene? Durmuş, dalgın dalgın, bakıyordu. Nereye? Arkala - rmdaki birinci mevki vago - NA... Antuanet, titriyen bir s6s- le: — O adam! dedi. — Hangi adam? — Hani şu, sabahki adam... Sanki bizi arıyormuş gibi ba - kıyordu. Bana, tehdit eden bir vaziyette baktı.. — Rüya görüyorsun sen?.. Tesir altında kaldın. — Değil, değil! Gel bak is. tersen!, Rene pencereye yaklaştı a“ ma, rıhtım çok arkada kalmış- ti. — Seni bekliyordu, demek.. Seni beklemek için gelmiş ola. cak oraya., Peki ama neden?.. — Yok sabahtan akşama kadar orada oturdu da beni bekledi!,, — Kimbilir, belki öyle.. — Fena değil. Demek ki dünyada böyle boş vakit geçi- recek insan var, Rene, karısının ne kadar si- nirli olduğunu bilirdi. Onun için işi alaya vurmağa çalışı » yordu. a Ertesi sabah Rene havlusu - nu koltuğunun altına alip oda- dan çıkarken Antuanet onun yanına geldi. — Rene, dedi, bir tersem yapar mısm?, — Tabil yaparım, söyle.. — Bügün sen tünelle gitme, — Haydi! Otomobille mi gideyim bir de şimdi?. — Hayır, otomobille ama, ötoblse bin... — Bilirsin, ben de otobüse binmeyi tercih ederim. Fakat dalma bulünmüyor, Sonra bu- gün Vensen şatosunda birini göreceğim, Sonra... Antlanet: — Peki ama, dedi, ve bun. ları söylerken sesi kısılıyordu; Öyle bir yerden git ki yolun Şose Dantenden geçmesin, Rene gülmiye başladı: — Ay! O adamiçin mi?, İşi yok da adam artık bütün hayatını tünel istasyonlarında beni beklemekle geçirecek! —Sen kendin söyledin: Deli o adam!.. — Ama deliliğin de bir had. di var.. — Rita ediyorum, Rene... Çocuğumuzun başı için. Rene yumuşak başlı bir a- damdı., — Peki, peki, dedi.. Söz ve" riyorum.. Esasen bugün.. E- vet, bugün hiç tünele binme - den gidip gelebilirim. Fakat başka bir gün.. Sen beni hiç tünele binğirmiyecek değilsin ya artık? Rene iyi bir adamdı, sözünü tuttu, Hattâ ertesi gün de, ka” rısının sözünü dinleyerek, hiç tünele binmedi.. Fakat sonra gideceği yerler otobüsle uzak olunca, arasira gene tünele bin miye başladı. Bununla beraber, bütün bir hafta - karısı o sinirli hali ile onu öyle tesir altıma almıştı ki. © tehlikeli noktadan: Şose şey is değil Danten istasyonundan geçme” miye dikkat etti. Halbuki orası bir çok yolun birleştiği bir noktadır. Bir gün Renenin âcele birişi vardı. Hâvr Komarten istasyonunda etmedi, birdenbire karşısına o tehlikeli istasyonun harfleri çıkmıştı. Endişeyle, rıhtımda - ki halkı şöyle bir gözden geçir di ve, tabii, düşmanını göre. medi,. Evc geldiği zaman hâdise yi Antuanete anlattı ve kadının vesvesesi ile alay etti. Antua net de hakikaten mânasızlık ettiğini kabul ediyor, fakat; — Ne yapayım, diyordu, €- limde değildi. Belkide sen geçen gün oradan geçmedin de adam artık orada beklemi - yordur. Sonra hayatları eskisi gibi devam etti, Günler geçti.. Yaz geliyordu. Rene ile karısı da hakikaten çok mesut bir aile teşkil ediyorlardı. e a a Bir gün, Antuanet pazardan geliyordu - Viadük pazarın. dan -, yanında da Riri vardı. Çocuk birden annesinin kolun” dan çekti: — ALO adam! dedi. Kadn döndü, baktı: — Kim ot, Antuanet etrafta alışveriş eden kalabalık arasında göz - lerini gezdirdi. Sonra heye - carla: — Kım? Hani nerede? dedi. Ne söylüşersun?. — İşte baksan a, anne! Gör müyor musun?. On adım ötede, yaya kaldı. rımunda bir adam durmuştu .. Yüzünü yandan görüyorlar" dr... O iri, yan yüzü yarâk a- dam.. Sanki, o da çocuğun söyle“ diğini duymuştu.. Etrafına ba kınıyor, gözleri bütün pazar - daki kalabalık arasında dola şıyordu. Antuanet birdenbire oğlu - nun boynundan yakaladı, tut tu, çekti. Bu sırada gözleri de uzaktaki bir otobüse dikil - mişti.. Gözleri yuvalarından fırlayacak gibi açılmış, ağzı bir tarafa gitmiş, düşünüyor - du; “Başımda ayni şapka yok... Üzerimdeki de başka elbise .... Acala tanıdı mı? İnşaallah ta- niyamamıştır.. p Beş, altı saniye Sonra, g& yet tabii bir halle, tektar yolu- na koyuldu, Riri yanında gi derken boynunu tutuyor: — Aerttın, anne! diyordu. Annesi bir şey söylemedi. Yal- nız, gittikçe adımlarını sıklaş” tırıyordu.. Uzun bir müddet gittikten sonra, artık pazarın öbiir ucunda bulunuyordu. Döndü, çocuğa - onu payla maktan vazgeçmişti; zavallı çocuğun ne kabahati vard! -; — Evet, yavrum, dedi, o fe“ na adamdı 6... İnşallah bizi taarmamıştır. — Neye sen öyle durdun, hiç kımıldamağın?. — Gözüne çarpmıyayım di- ye yavrum. İnşallah.. Sonra birdenbire sordu: — Sen ona bakıyor muy. dun, sen?, © «- Hiç gözümü ayırmadım. — Acaba beni gördü mü dersin?, — Gördü zannederim, uzun uzun baktı sana.. Antusnet “acaba kocâma söyliyeyim mi?,, diye düşün- dü.. Hayır, Söylemiyecekti 1. Zaten bunu tehlikeli bir şey saymakta mâna neydi? Sonra, adamın pek te onların mahal lesinde oturmâk ihtimali yok- tu. O tarafa, her halde dolaş. mıya gelmişti. Hem, Antuane- ti bakalım aklında tutmuş mu iğ? O hâdise günü belki hiç farketmemişti bile. Hayır, © yalnız Reneyi görmüş olacak” tı. Hülâsa, Antuanet için bun da korkulacak bir şey yoktu, Fakat o adam kocasından ne istiyordu?, Belki hiç bir şey. Birisine benzetmiş ola - caktı, veya © anda Üzerine mütiş hir sinir buhranı gel. mişti. Belki Reneyi karşısına getirseler şimdi tanımıyacak- ta bile. Antuanet kendisini teskin etmek için bütün gayreti ile çalışıyordu ve,, hakikaten de, hemen hen en muvaffak oluyor” du.. Fakat o hiddetli bakışları, dişlerini sıkışı, yüzündeki yara çizgisi ve bıyıkları ile adam her dakika gözllnün önünde idi. O dereceki, geceleyin yatar Zından sıçrayarak uyandı. — Yüzü yaralı adam! , Sayıklıyordu, Rene hemen onu dürterek uyandırdı; — Ne var, ne oldu yavrucu « gum? Gene ne oldu da o mâna- sız hâdise aklma geldi ?. Antuanet kocasına o gün pa” zarda o adamla karşılaşışı an Jattı. Fakat, kocasının bunu ne kadar sakin karşıladığını göre- rek kendisi de sükünet buldu. Rene, o anlattıklarını bitirdi- gi zaman, gülüyordu., — Zavallı adam! Acaba görü” nür, görünmez seni bu kadar korkutuğunu biliyormu? Ha, sahi, bak, ben sana söylemedim: oadama ben desonra bir kere daha rastladım.. Geçen gün Sen Filip dü Rul'da idim. Yanım - dan geçti, âdeta omuz omuza geldik. Bana dikkat bile etme - di. Zavallı bir adam olacak... Elbisesi yamalı idi, kir pas için- de,. Her halde işsizin biri, Son” ra, ayyaş da belki de esrarkeş .. Yahut üzetine arasıra nöbet ge- len müstemleke polisi bir adam, Bilirsin, bu gibi adamlar derhal enulak bir şeyden einirlenir. ler, hâdise çıkarırlar. O anda tehlikelidirler. Fakat sonra, ku- zugibi insan olurlar! Neyse, onun yüzünden uykusuz kala - cak değilim ya.. Antuanet kocasının bu makul düşüncelerinden, halindeki sü- künetten kendisini cesaret al. muş, sükünet bulmuş hiseedi- yordu., Eli kocasınm elinde w yudu. İİ İ fki gün sonra idi. Akşama doğru Antuanet yemek piğiri- yordu. Riri de kedi ile oynüyor. du. Neredeyse Rene gelecekti, onu bekliyorlardı. Bu sırada telefon çaldı. Anttlanet koştu, yabancı bir. ses duyunca evvelâ birisi yanlış numaraya telefon etti sandı. Fa- kat sonra telefondaki adamm söylediği ismi iyice işitti: Adam Leskuillon diyordu. * Fakat bu kelimeyi boğazdan konuşan bir şiveyle söylüyordu. Antuanet: — Ne istediniz? diye sordu « Kocam evde değil.. O zaman adam bir âlay küfür yağdırmıya başladı. Öyle fena sözler ki yalnız,kadın bunların ancak bir kısmını anlryordu, günkü adamın şivesi Amerikan givesiydi; Fakat Antuanet, yerinden fır” layacakmış gibi çarpan kalbine elini götürürken, anlamıştı ki, telefon eden adam o tünel istas” yonundaki adamdı. Amerikadan bahsediyordu * Rene Filâdelfiyada birine hi. yanetlikte bulunmuş. Bunun intikamı alınması lâzımmış. İş“ te bu yüzü yarak zdam'da o in tikamı almıya gelmiş. Antuanet biraz kendini topar Tadı, Gözlerinin önünde yeşil bir ümit yolu açıldı.. Gayet itimatlı © bir sesle: t — Fakat, beyefendi, dedi, ya- mikyorsunuz, kocam hiç Ameri- kaya gitmiş değildir. Telefondaki adam alaylı alay- k bir güldü ve: — Nasr) gitmedi? dedi. Bir sene kalmıştır, orada!. — Altı senedir evliyiz, hiç A- merikâya gitmedi. — İyi yal Ondan evel! Yedi cene evvel! Evet, bundan yedi sene evvel, Donag.. Kocanızm asıl ismi Donagdır.. Demek bil miyordunuz, ba? Bilmiyordu - nuz, —Donag mı? Bu da nereden çikti şimdi? — Demek evde değil ha?. Adamın tekrar sorması üze. rine Antuanet düşündü ; “Evde yok,, derse belki adam Renenin yolunu bekliyecekti. Hemen: — Evde! dedi. Fakat size ce” vap vermiye bile lüzum görmü- yor. Sonra, bakın, söyliyeyim: Biz şimdi gidip polise haber ve. receğiz.. — Hah, hah! Polis mi deği * niz?1.. Telefondaki adam kahka- bayla gülüyordu. Sonra: — Gidin benden de selâm söy- leyin, dedi. Onunla karşılaşmı" ya, hesaplaşmıya derhal hazı- rım. Kocanızn hakikt mahi- yetini polisin önünde meyda- na çıkaracağım.. Bu sırada kapıda anahtar 6€ si duyuldu, Antuanet, yüzü sapsarı kesilerek, dertia! telefo” nu kapattı. Gene, âcaba söyliyeyim mi, söylemiyeyim mi diye bir sani” ye tereddüt geçirdi. Fakat Re- ne zaten onun telefonla konuş- tuğunu işitmişti. — Kiminle konuşuyordun t6“ lefonda? dedi. Antuvanet; — Filip'le dedi, hani bilirsin... Fakat tam bu sırada telefon tek” rar çaldı, Rene telefona doğru giderken, karısı omuzlarından tuttu, — Açma! dedi, Hani otü- neldeki adam. Demin konuş” tum, Küfürler edip duruyor. Dediğine göre seni Amerikadan tarırmış.. ep” Devamı 14 üncüde 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: