15 Ekim 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 20

15 Ekim 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ihtiyarlar Yavaş yavaş geriledi ve tamamı» eve girdikten sonra, gene ilerliyen kuş- lara batırdı; — Chooo! kara tavuklar! Ve hızla kapızı vurup kapattı. Tepenin üzerindeki evde geçen tüyler ürpertici faciayı halka akbabalar haber verdi, İhtiyarların birkaç gündür hiç gözükmemesi zaten nazarı dikkati celbetmişti; herkes birçok ihtimal- lerden bahsediyordu. Bir gün köy- lülerden © biri, kaybolan bir ökü- zünü ararken karşı te eye kadar geldi ve oradan 'Thom& Sahyra'nın, dallar arasında bembeyaz duran evini gördü. Akbabaların damda dolaştık- larını, ağaçlarda dansettiklerini, avluda koşup gagaları kapıya vurduklarını görünce birdenbire hayrete düştü. Uzaktan: — Buda ne? dedi. Bu akbaba sürüsü de nka Romana'nin evinde ne arıyor! Yüksek ve seri otlar arasından vavaş vavaş ilerledi ve daha uzaktan © müthiş kokuyu duydu. — Buralarda kokmuş, çürümüş bir şey varl Zaten bu hayvanlarda hep ölüye gelirler! i Adım adım daha çıktı. Akbaba lardan biri onu görüp uçtu ve sonra hepsi birden korkup kaçıştılar, Mamali nzaklaşmadılar, en yakın ağaclara kondular ve sanki kendilerini güneş- ten muhafaza ediyormuş gibi siyah kanatlarını açtılar. Köylü © pis kokudan bayılmasn diye burnunu kapatarak evin etrafını dolaştı. > —— - — Acaba: bunların ikisi brden içeride öldüler mi? Evvelâ pencerelerden birin', sonra kapıyı açmağa çalıştı isede bir türlü muvaffak olamadı; ağzını kapıya daya- yarak bağırdı: — Nha Romana! Baksanız a! Tio Thomel... Hey! evdekiler!.. Hiç ses çıkmıyordu. Ne bir yap- rak kımıldanıyor, ne bir kuş cıyıldı- yordu. Sade akbabalar birer birer avluya, damın üzerine, kuru yaprak- ları hışırdıyan bahçeye dönüyorlardı. Köylü ıstavruz çıkardı; korkmuş, bü- tün vücudu ürpermişti. Tekrar yokuş tan aşağı inmeğe başladı. evap veren olmıyor! Evde kapalı.. Belki bir tarafa gitmişlerdir... br yere gittilerse bu koku ne?.. Ak- babaların neişi var”... Acaba birisi gelip ikisinide öldürdü mü? Bu korku ayaklarına bir kat kuvvet daha verdi; bu gördüklerini ilk ras- geldiği kimseye bildirmek üzre koş- mağa başladı. Bir tay hızı ile derelri, tepeleri aşıyordu, Firmino'nun hanı önünde bir öküz arabası boşaltıyor- lardı. Kollarını açıp yukarıyı göstere rek sordu: — Orada ne olmuş? apının önünde duran Firmino kemali sükünla cevap verdi: — Bu ne acele? Ne olmuşkir.. Orada hiç bir şeycik olmadı... — Nasıl bir şeycik yok?.. Ben şimdi oradan geliyoru Koşuşup etrafını alla) Petronilla, kucağında çocuğu ile hanın kapısında gözüktü. Civardan da merak edip koşuşanlar olmuştu; civardaki derede çamaşır yıkıyan kadınlar da haber alıp birer birer geliyorlardı. Kapıyı çaldınız mı, Benedicto? — Elbette vurdum, seslendim ama hiç bir ses çıkmadı. Öyle de bir koku ki! İnsanı deli ediyor. Kadınlardan biri söze karışdı. — Doğrusu oçoktanbır ikisi de buralarda gözükmedilerdi...' Petronilla, ağlıyan ai kus cağında salliyarak tasrih e — Tam bir haftadan beri gözük- mediler Birbirlerine dakışlar; nihayet Fir- mino bir karar verdi: — Hele bir gelim de bakalım ne olmuşlar! Oradakilerden birisi: — Belki biri öldürmüştür, dedi. Firmin herkesi bir süzdü, böye öümdel bahsedenin kim olduğunu araştırdı, şüpheli şüpheli bir baktı, sonra: — Kim bilir! dedi. Haydi biz gidip bir bakalım! Eline sopasını aldı, başına hasır şapkasını geçirdi ve hep tepenin, O beyaz eve görünen yolunu tırmandı” lar. Akbabalar gözükünce Benedicto öne doğru auldı ve sopası ile unları göstererek: — Demedim miydi? Hem dene kadar da çok! Artık Firmino da karaat getirmişti — Evet, burada bir ölü var, dedi. - Demedim miydi? Ben evin tâ yanına kadar git im; şimdi kendiniz de tecrübe edeceksiniz!

Bu sayıdan diğer sayfalar: