15 Ekim 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 6

15 Ekim 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hayat ve sıhhat: HAYAT,G. Güneş Yerine... Helmotz diyor ki: “Göz ısmarlama olarak yaratılmış olsaydı eksikliğinden dolayı onu geri vermeğe hakkınız olurdu!, Zola'nın Iş ismindeki iktısadi ve felsefi romanını okudunuzsa, gündüzleri boş yere sarfolunan güneşin hararetini zaptederek bununla geceler için elekirik ışığı yapmak hay'lini elbette hatırlarsınız. Büyük romancının bu tasavvuru belki iktısıt i ok- tai nazarından çok fayda vere- cek zenğin bir hayaldir; fakat felsefe noktai nazarından mü- ellifin oOAvrupa medeniyetinin hassasını anlıyamadığına ve is- tikbalini keşfedemediğine de- lalet eder. Avrupa medeniyetini daha evelki o medeniyetlerden temyiz eden hassa, evelkilerin yaptığı gibi tabiatteki kuvvetleri aynile istimal ederek tabiati taklit etmek değil, tabii kuvvetleri mezcederek (o tabiatte (aynen mevcut olmıyan yeni kuvvetler icat etmek ve bu suretle tabi- atten adeta müstağni olmak ve onun fevkine çıkmaktır. Sıhhi faydaları hususunda güneşin yerine kaim olacak yeni bir kuvvet bularak bu hususta ondan müstağni ola- bilmek, Zola'nın Avrupa me- deniyetinde göremediği hassa- nın yeni bir delilidir. Göz ilimi ile herkesten ziya- de oğraşmış olan Helmoliz'un: “ Göz ısmarlama olarak yaptı- rılmış olsaydı eksikliğinden do- layı onu geri vermeğe hakkı. mız olurdu,, sözü onun Avrupa medeniyetini daha iyi anladı- ğını gösterir. Sıhhat hususunda güneşin oyerine kaim olan *ültra viyole, (ultra- violet ) şualar da Almin Aminin sözünü bir kere daha isbat eder; Çünkü tabiatin yarattığı alerlerin en mükemmellerinden biri diye tanıdığımız göz on- iarı görmediği halde insanın tcat ettiği bir fotograf maki- nesi görür ve daha iyisi, gene insanın icat ettiği aletler onları husule getirir. # #4 Bir yağmur sonunda hava açılıp da ogüneşin bulut arasından geçtiği vakit görünen - ve altından geçmek kabil olursa erkeği kadın, ka- dını erkek yapacağı rivayet edilen - eleğimsağma renklerini bilirsiniz. Bu renkler, çocuklu- ğumuzda eğlence olarak tekrar ettiğimiz gibi, eski bir aviz-den düşmüş bir billur parçasının arasından aydınlığa doğru ba- kıldığı vakıt gene meydana çıkarlar. O vakitlerde sayma- dınızsa fizik derslerinizden bi- lirsiniz ki ( güneş tayfı ) denilen bu rekler, güzel gördüğümüz kadar, yediden ibaretfir. Halbuki fotograf makinesi bu reklerin yediden ibaret ol- madığını isbat eder; Güneş tayfı bir fotoğraf pla- aydınlığı. kı üzerine tesir ettirilerek plak mutat üzre ve mahsus ilaçlarla yıkanılırsa, bizim kırmızı yör düğümüz kısmın hizasına tesa- düf eden plak üzerinde rispe- ten en hafif tesir bıraktığı görülür, sonra tesir gittikçe ziyadeleşerek, gözle baktığımız zaman mor gördümüz renge doğru plak kittkçe koyulur, Lâkin... gariptir ki ziyanın tesi- ri bizim mor gördüğümüz ren- gin son hududunda bitmer ve daha ilerisinde plak daha ziya- de koyulaşır. İşte gözümüzün görmediği, fakat mevcudiyetleri fotoğraf plakının üzerinde bırak- tıkları kuvvetli tesir ile sabit olan bu şualara, morun ötesin- de manasına gelen ultra-violet şualar denilir. Burada bir sual varit olabi- lir: gözümüzün görmediği bu şuaları, acaba vücudumuz hiç hissetmiyor mu? elbette ediyor; çünkü güneş vurması, güneş ziyasında onların mevcut olma- sından ileri geliyor. Onları yalnız insanlar değil, çiçekler bile hissediyor; güneşe maruz kalan çiçekleri solduran, öldüren gene güneş ziyasında onların mevcudiyetidir. Mikrop- larda o şualara maruz kalınca derhal ölüyorlar. Onların böyle- öldürmek hassası umumiyetle hayat noktai nazarndan bir fenalık addolunabilir; fakat fe mi gd mi Wu Gg —i Aa. e üğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: